Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1017
KARAR NO: 2022/1004
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2022
NUMARASI: 2020/395 E. 2022/174 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 27/04/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 03/03/2022 tarih ve 2020/395 E – 2022/174 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davacının Türkiye’nin önde gelen sünger üreticilerinden biri olduğunu, davacı ile davalı arasında mobilya sektöründe kullanılan sünger ve benzeri emtiaların satımına dair ticari ilişki bulunduğunu, davalının cari hesaptan kaynaklanan bakiye borcu olan 39.999,91-TL için herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça icra takibine itiraz edildiğini, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle itirazın kısmen iptali ile takibin devamını, %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı şirketin köklü bir firma olduğunu, davalı aleyhine bugüne kadar yapılmış hukuki işlem bulunmadığını, davacı ile davalı arasında 2016-2019 yılları arasında ticari ilişki bulunduğunu, ödemelerin zamanında yapıldığını, davacı ile davalı arasında 2019 yılı sonundan başlayarak süre gelen bir mutabakatsızlık olduğunu, davalının davacı ile aralarında bir sözleşme olmamasına rağmen vade farkı faturası adı altında fatura kestiğini, fatura bedelinin 24.780,00-TL olduğunu, vade farkına ilişkin herhangi bir anlaşma bulunmadığını, davacı şirket çalışanları ile görüşüldüğünü, bu hususun düzeltileceğinin bildirildiğini, davalı çalışanlarının sehven işleme alarak deftere işlediklerini, davacının bu hatayı fırsat bilerek haksız olan işbu davayı açtığını, davalının davacı ile vade farkı noktasında yapılan bir anlaşma olmadığını, icra takibinden sonra davalıya 30.000,00-TL ödeme yapıldığını, davalının davacıdan 14.780,09-TL alacaklı olduğunu, bu nedenle davanın reddini, %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, 2001 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme kararı gereğince vade farkı kaydının faturanın mutat içeriğinden sayılmadığı ve bu sebeple vade fark kaydı içeren bir faturaya yasal süre içerisinde itiraz etmeyerek ticari defterlerine işlemiş olan muhatabın bu fatura içeriğindeki vade farkı şeklindeki alacağı kabul ve ikrar etmiş sayılmayacağı, davacı alacaklının bu takdirde vade farkına ilişkin kaydın faturada bulunmasının gerektiren akdi ilişkiyi kanıtlaması gerektiği ancak somut olayda davacının yalnızca satış sözleşmesine ilişkin akdi ilişkiyi kanıtladığı, bunun dışında ayrıca taraflar arasında vade farkının kararlaştırıldığına ilişkin akdi ilişkiyi kanıtlayamadığı, davacının dava ve takip konusu yaptığı alacağın faturanın mutat içeriği olan mal ve hizmet bedeli dışında tek taraflı olarak oluşturulmuş vade farkı kaydı ve bunun kendi ticari defterlerine işlenmesi suretiyle oluşturulan cari hesap (açık hesap)’tan kaynaklandığı, bu hukuki tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde her iki tarafın ticari defter ve belgelerine ilişkin defter karşılaştırması yapılan son bilirkişi raporu çerçevesinde davacı tarafından ileri tarihli ödemelerin her zaman kabul gördüğü, herhangi bir itirazi kayıt yahut çekince koymaksızın vade farkı oluşsa dahi ödemelerin kabul edildiği, davacı tarafından tek taraflı düzenlenmiş vade farkı açıklamalı 24.780,00-TL bedelli faturanın takip tutarı olan cari hesap alacağının toplam tutarı olan 39.999,91-TL’den mahsup edildikten sonra 15.291,91-TL alacağın kaldığı, davalının ise yapmış olduğu 30.000,00-TL ödeme çerçevesinde ve özellikle dava tarihine kadar yapılmış olan ödemelerin 24.780,00-TL’den fazla olmak üzere 25.000,00-TL olduğu ve dolayısıyla davacının davalıdan bakiye alacağının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.Davalı her ne kadar kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de davacının davalı hakkında haksız olarak icra takibi başlattığı anlaşılmakla birlikte kötü niyetli icra takibi başlattığı hususu geçerli delil ve belgelerle kanıtlamadığından koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacının davasının reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, …” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince cari hesap alacaklarının tespiti için müvekkili şirkete ait ticari defter ve kayıtların incelenmiş olup, müvekkili şirketin dava tarihi itibariyle davalı firmadan 23.614,42 TL alacağı olduğunun belirlendiğini, davalı firmanın her ne kadar huzurdaki davada tahkikat aşamasında 18.06.2018 tarihli, … numaralı, 24.780,00 TL tutarındaki faturanın vade farkına ilişkin olduğunu, bu faturanın cari hesap ilişkisinde borç – alacak tespitinde dikkate alınmaması gerektiğini savunmuş ise de; davalı firmanın defterlerinde de kayıtlı olan ve içeriğinde açıkça; “Vadesinde ödenmeyen faturalara aylık %5 oranında vade farkı uygulanır.” yazılı bulunan bu faturaya davalı firma tarafından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21 / 2 hükmü uyarınca 8 günlük yasal süre içerisinde itiraz edilmediği, faturanın iade edilmediğini, fatura bedelinin dava sürecinde dahi kabul sureti ile ödenmeye devam ettiğinin aşikar olduğunu, nitekim huzurdaki davanın ikame edildiği tarihin 23.06.2020 olup, tarafların ticari defterlerinden de görüldüğü üzere; davalı firmanın arabuluculuk sürecinin (05.02.2020 – 28.02.2020) bittiği tarih olan 28.02.2020 tarihinde postalar halinde 3.000,00 TL, 12.000,00 TL ve 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL’yi; arabuluculuk süreci bittikten sonra 03.03.2020 tarihinde 5.000,00 TL’yi, borcunu ikrarla (itiraz etmiş olduğu) Kayseri İcra Müdürlüğü’nün e. … sayılı dosyasına ödediğini, taraflarınca Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020 / 395 sayılı (bakiye 24.260,52 TL tutarındaki alacağın tahsili için) dava açıldıktan sonra dahi müvekkili şirkete 06.10.2020 tarihinde 5.000,00 TL ödediğini, diğer bir deyişle müvekkili şirkete olan tüm borcunu kabul ile ödeme yapmaya devam ettiğini, dolayısı ile davalı firmanın sonradan kötü niyet ve borcunu ifadan kaçınmak kastı ile 18.06.2018 tarihli vade farkı faturasına ilk derece mahkemesi huzurunda itiraz etmesinin hukuken kabulünün mümkün olmadığını, dosyaya sunulan 27.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili şirket tarafından düzenlenen ve davalı tarafından kabul edilerek ticari defterlerine usulüne uygun şekilde kaydedilen 18.06.2018 tarihli vade farkı faturasının kabul edilmesi ihtimalinde davalı yanın müvekkili şirkete dava tarihi itibariyle 23.614,42 TL borçlu olduğunu, dava tarihi sonrasında ise davalı tarafından 5.000,00 TL ödemenin yapıldığının belirtildiğini, bu çerçevede davanın kabulünün gerektiğini, dosyada mübrez 12.01.2021 tarihli bilirkişi raporu ve 12.04.2021 tarihli bilirkişi ek raporu ile de teyit edildiği üzere sabit hale olmasına rağmen davanın reddinin haksız ve isabetsiz bir neticeye sebep olduğunu, İlk derece mahkemesince gerekçeli kararda müvekkili şirketin 18.06.2018 tarihli fatura içeriğinde vade farkı uygulamasına yer verildiğini ve bu faturanın davalı tarafından ticari defterlere kaydedilmiş olsa dahi; 2001 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca vade farkına ilişkin uygulamanın sözleşme ile kararlaştırılmış olması gerektiği ileri sürülerek davanın reddedilmiş olmakla birlikte, anılan kararda hukuki anlamda da isabet bulunmadığını, gerekçeli kararda atıfta bulunulan E. 2001 / 1, K. 2003 / 1 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu kararında vade farkına ilişkin kaydın / hükmün yazılı olma zorunluluğu olduğundan bahsedilmediğini, yazılılığın geçerlilik şartı olduğu değil, yalnızca ispat kolaylığı sağlayan bir husus olduğunun belirtildiğini, dolayısı ile vade farkı uygulamasının adi ya da resmi yazılı şekle tabi olmadığı halde, ilk derece mahkemesince bu hususta bir sözleşme hükmünün yazılı olarak hüküm altına alınmadığı varsayımı ile davanın reddi yönünde tesis edilen karara karşı istinaf yoluna başvurma zorunluluğunun doğduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi tarafından tesis edilen 03.03.2022 tarihli hükmün müvekkili şirket lehine bozularak ortadan kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacı ile 2016-2019 yılları arasında ticari ilişkide bulunduğunu, davacı ile müvekkili arasında hesaplarda 2019 yılından itibaren bu döneme kadar süre gelen mutabakatsızlık bulunduğunu, müvekkilinin davacı ile alışveriş yaptığı tarihlerde müvekkili ile aralarında herhangi bir yazılı sözleşme olmamasına rağmen vade farkı faturası adı altında fatura kestiğini, davacı tarafından müvekkiline vade farkı faturasının kesileceğinin kesinlikle bildirilmediğini, müvekkili ile davacı arasında vade farkı faturasının kesileceğine ilişkin herhangi bir anlaşma da bulunmadığını, bu vade farkının hangi tarihler arasında ne kadar bedelin ödenmediği için uygulandığının dahi belli olmadığını, bu sebeple vade farkı faturanın davacının kendi kendine aldığı kararla kestiğinin ortada olduğunu, davacının istinaf dilekçesinde müvekkilinin kendilerine ödeme yaptığını, bu ödemelerle de müvekkilinin ve farkı faturasını kabul ettiğini iddia ettiğini, davacının bu yöndeki beyanının kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını, müvekkilinin davacıdan alacaklı durumda olduğunu, müvekkilinin davacıya hiçbir hukuki dayanağı olmayan bir ödeme yaptığını, müvekkiliyle davacı şirket arasında vade farkı faturası ödemesi olmadığı gibi böyle bir anlaşma da bulunmadığını, müvekkiline kesilen ilk vade farkı faturasının da bu olduğunu, müvekkilinin davacı şirkete borcunun bulunmadığını, yine 2001 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme kararı gereğince vade farkı kaydının faturanın mutat içeriğinden sayılmadığı ve bu sebeple vade fark kaydı içeren bir faturaya yasal süre içerisinde itiraz etmeyerek ticari defterlerine işlemiş olan muhatabın bu fatura içeriğindeki vade farkı şeklindeki alacağını kabul ve ikrar etmiş sayılmayacağının vurgulandığını, davacı alacaklının bu takdirde vade farkına ilişkin kaydın faturada bulunmasının gerektiren akdi ilişkiyi kanıtlaması gerektiğini, ancak somut olayda davacının yalnızca satış sözleşmesine ilişkin akdi ilişkiyi kanıtladığını, bunun dışında ayrıca taraflar arasında vade farkının kararlaştırıldığına ilişkin akdi ilişkiyi kanıtlayamadığını, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne 2020/395 Esas 2022/174 Karar, 3.3.2022 Tarihli Kararının Onanmasını ve yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava cari hesap ekstresine dayalı olarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verildiği görülmüştür.Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasını incelenmesinde, Bursa 6. İcra Müdürlüğün … Esas sayılı dosyasında cari hesap ekstresi numaralı fatura dayanak yapılarak 39.999,91 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı şirket tarafından hem yetkiye hem de borca itiraz edilerek takibin durdurulduğu, yetki itirazı üzerine dosyanın Kayseri İcra Müdürlüğüne gönderildiğini,Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayısını aldığını, ödeme emri davalı şirkete tebliği üzerine söz konusu borca itiraz ederek takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.Davalı davacı ile aralarında vade farkı faturası düzenleneceğine dair yazılı anlaşma ve teamülün bulunmadığını davacı tarafından bu yönde kendisine gönderilen bir ihtarında bulunmadığını davacı tarafından gönderilen 18.06.2018 tarih 24.780 TL vade farkı faturasının sehven kayıtlarına işlendiğini davacıya takip tarihi itibariyle 15.219,91 TL borcunun bulunduğunu beyan ettiği görülmüştür.Her iki tarafın ticari defterleri incelendiğinde takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 39.999,91 TL cari hesaptan kaynaklanan alacağının olduğunun bildirildiği görülmüştür.Taraflara arasında uyuşmazlık 24.780 TL meblağlı vade farkı faturasından kaynaklanmaktadır.Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 2001/1 Esas 2003/1 Karar sayılı ilamında; Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmesi halinde vade farkı ödenir.) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.’nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine karar verilmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2007/19 E, 2007/547 K. Sayılı ilamı ve Yargıtay Hukuk Dairelerinin bu konudaki yerleşmiş içtihatlarına göre vade farkı talep edilebilmesi için taraflar arasında vade farkı alınacağına ilişkin yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu konuda yerleşmiş bir uygulamanın olması gerekmekte olup, davacının dosyaya bu yönde delil sunmadığı yine davalıdan vade farkı alacağını talep etmek için ihtarname göndermediği bu durumda davalıdan vade farkı alacağı talep edemeyeceği analaşılmakla açıklamalar ışığında davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 15.219,91 TL alacağının bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.Davacının davalı hakkında Bursa 6 İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 14.12.2019 tarihinde takip başlattığı davalının yetki itirazı üzerine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında devam eden takibin Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2008/5615 Esas 2008/8751 Karar sayılı ilamı uyarınca eski takibin devamı mahiyetinde olduğu davalının takip tarihi olan 14.12.2019 tarihi ile dava tarihi olan 23.06.2020 tarihleri arasında davacıya 25.000 TL ödeme yaptığı ödeme tarihi itibariyle kesinleşen alacak miktarının (15.219,91 TL +9.071,05 TL) 24.290,96 TL olduğu yapılan ödemenin 6098 TBK 100 ve devamı maddeleri uyarınca icra masrafları vekalet ücreti faiz ve ferilerine mahsup edildiğinde davalının dava tarihi itibariyle davacıdan 709,04 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla davanın reddi yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 03/03/2022 tarih ve 2020/395 E – 2022/174 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/04/2022