Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/100 E. 2022/121 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/100
KARAR NO: 2022/121
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2021
ESAS NO: 2020/448
KARAR NO: 2021/903
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:20/01/2022
Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2021 tarih ve 2020/448 Esas – 2021/903 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirketten olan sözleşme ilişkisinden kaynaklı alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış olduğunu, davalı tarafından söz konusu takibe karşı kötü niyetli bir şekilde borçlu olmadığından bahisle itiraz edildiğinden takibin durdurulmasına dair karar verildiğini, davalı şirket aleyhine girişilen icra kovuşturmasına mesnet teşkil eden ilgili 12/05/2018 tarihli “hazır beton sözleşmesi” uyarınca farklı cinslerde en fazla 10.000 metreküp ile sınırlı hazır beton işi için tedarikçi sıfatına haiz davalı şirket ile anlaşıldığını, taraflar arasındaki sözleşmede davalının edimlerini yerine getirmesinin karşılığı ödeme şekli olarak davacı şirkete ait … ada, … parseldeki bloğun 10. kat, güney doğu ve doğu batı cephe şeklinde iki adet dairenin verilmesi, kalan kısım için ise 2018 yılının 8. ayından itibaren evrak verilmesi şeklinde mutabık kalındığını ve söz konusu dairelerin bedeli olan 530.000,00-TL’nın 2018 yılının Aralık ayına kadar ödenmesi durumunda bu dairelerin davacı nezdinde kalacağının hüküm altına alınmış olduğunu, sözleşme ile davacıya ait daireler yönünden edimin ifasının (ayni veya nakdi) seçimlik olarak kararlaştırıldığını, gelinen safhada davacı şirket tarafından davalıya sözleşmeye konu daire bedelleri toplamı 530.000,00-TL’nın belirtilen vadelere kadar ödendiğinden bu dairelerin davalıya devredilmeyerek sözleşmeye uygun şekilde davacı nezdinde kaldığı gibi bunun yanı sıra 2018 yılında ayrıca 400.000,00-TL daha ödemede bulunulduğunu, cari hesap ekstresi ile defter kayıtlarının tetkiki neticesinde yargılamanın ilerleyen aşamalarında sübuta ereceği üzere davacı tarafından 2018 yılı soruna kadar davalı şirkete toplam 930.000,00-TL ödemede bulunulduğunu, daire bedelleri olan 530.000,00-TL’nın mahsubu sonucu 400.000,00-TL daha ödendiğinin de açık olduğunu, 2018 yılında davacı tarafından davalıya 930.000,00-TL ödeme yapıldığını ve karşılığında davalının 339.123,74-TL’lık beton teslimini gerçekleştirdiğini, (930.000,00-TL – 339.123,74-TL sonucu) yapılan ödemelerden bakiye kalan 590.876,26-TL’na ilişkin ise davalı 2019 yılında sadece 206.626,26-TL tutarında beton teslimi gerçekleştirdiğinden davacının davalıdan alacaklı olduğunu ve bu alacağın icra inkar tazminatı talebi yönünden muayyen şartını da taşıdığını, yukarıda bahsi geçtiği üzere her ne kadar davacı şirket tarafından davalıya toplam 930.000.00-TL ödeme yapılmış ise de, bu ödemelere karşılık sadece 545.750,00-TL tutarında beton tesliminin gerçekleştirildiğini, davalının sözleşmeye uygun hareket ederek ödemesini aldığı hazır betonları teslim etmemesi üzerine, davacı tarafından davalıya Kayseri 8. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderilerek davacı tarafından yapılan ödemelerin karşılığı edimlerin yerine getirilerek beton dökülmesi için süre verilmiş ise de; davalının üzerine düşen yükümlülükleri haklı bir nedeni olmaksızın yerine getirmediğini, beton teslimini gerçekleştirmediğini, tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve yerleşik içtihatlar ile taraflar arasında vaki 12/05/2018 tarihli sözleşme birlikte dikkate alındığında davacının yapmış olduğu ödemelerin karşılığı teslim edilmesi gereken hazır betonların davalı tarafından hiçbir surette teslim edilmediğinden ve ihtarnamede belirtilen sürede de teslim edilmediğinden dolayı davacı şirketin davalıdan sözleşmeye aykırı olarak eksik ifadan dolayı 383.013,36-TL alacaklı olması nedeniyle davalı aleyhine başlatılan Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı ilamsız icra takibine haksız ve hukuka aykırı itiraz ettiğini, davalının itirazının iptali ile takibin devamını sağlamak üzere işbu davayı ikame etme zarureti hasıl olduğunu, arabuluculuk 2020/27919 mumaralı dosyasından anlaşma sağlanamadığına dair anlaşmama tutanak aslının dilekçe ekinde sunulduğunu beyanla davalı borçlu şirketin itirazının iptali ile Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibin devamına, asıl alacağın likit olması nedeniyle yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraftar arasında 12/05/2018 tanzim tarihli hazır beton sözleşmesi tanzim olunduğunu, sözleşmede davacı tarafın işveren sıfatıyla, davalının ise tedarikçi sıfatıyla yer almakta olduğunu, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükler altına girdiklerini, sözleşme kapsamında davalının yükümlülüğü olan işlerin bugüne kadar davalı tarafından yerine getirildiğini ve söz konusu hazır betonların davacı tarafa teslim edildiğini, davacı tarafça davalının edimlerini yerine getirmediği gerekçesiyle ihtarname gönderilmiş ise de, sözleşmede yer alan ifa kuralları dikkate alındığında ihtarnamenin, icra takibinin ve bu davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, söz konusu sözleşme “ödeme: 10.000 m3 beton için sözleşme yapılmış olup karşılığında … İnşaat’ın … ada, … parselde yapmış olduğu bloğun … kat, güney doğu ve … kat doğu batı karşılıklı iki daire mesken bedelleri dahil (tapu masrafı yarı yarıya) toplam 530.000,00-TL karşılığında alınarak geri kalan kısmı için 2018 yılının 8. aydan 2019 yılı 8. aya kadar evrak verilecektir. Ödeme karşılığı alınan daire bedeli 530.000,00-TL, 2018 yılı 12. ay sonuna kadar … Beton’a ödenmesi durumunda daireler işveren firmada kalacaktır.” şeklinde olduğunu, sözleşmede iki çeşit ifa (birincisi: para/taşınmaz; ikincisi: kıymetli evrak) hususunda anlaşılmış ve bu 2 çeşit ifanın zaman dilimlerinin (vade) de ayrı ayrı belirlenmiş olduğunu, ifanın 530.000.00-TL’lık birinci kısmının “… ada, … parsel de yapmış olduğu bloğun … kat, güney doğu ve … kat, doğu batı karşılıklı iki daire, 530.000.00-TL karşılığında” yani para veya taşınmaza bağlandığını; ifa zamanının da “2018 yılı 12. ay sonuna kadar” belirlenmiş olduğunu, ifanın kalan bedele ilişkin kısmının ise “geri kalan kısmı için 2018 yılı 8. aydan 2019 yılı 8. aya kadar evrak verilecektir.” şeklinde kıymetli evraka bağlanmış ve ifa zamanının da ”2018 yılı 8. aydan 2019 yılı 8. aya kadar” belirlenmiş olduğunu, davacı tarafça gerek keşide edilen ihtamame de gerekse dava dilekçesinde ifanın ikinci kısmına ilişkin açıklamalarda bulunulduğunu ama ifanın birinci kısmı hakkında hiç beyanda bulunulmadığını, ifanın birinci kısmının vadesinin 31/12/2018 tarihi olup, bu tarihin çoktan geçmiş ve ticari faiz işlemeye başlamış olduğunu, ifanın birinci kısmının bugüne kadar davacı tarafça yerine getirilmeden, daha sonraki tarihli ifaların yerine getirildiğinden bahisle davalının sözleşme edimlerini yerine getirmediğini iddia etmenin hukuken yok hükmünde olduğunu, sözleşme kapsamında davalının yükümlülüğündeki işleri bugüne kadar yerine getirdiğini, söz konusu hazır betonların davacı tarafa teslim edildiğini ve hala da teslim edilmeye devam edilmekte olduğunu, davacı tarafın sözleşme kapsamında üzerine yüklenen yükümlülüklere gereği gibi riayet etmediğinin ve sözleşmeye aykırı davrandığının sabit olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde sanki belirsiz bir vade tarihi varmış gibi esnaf yöntemi ile aldığını ve verdiğini hesaplayıp, bakiye bedeli talep etmekte olduğunu, sözleşme hükümleri ortada iken söz konusu yöntemi uygulamanın mümkün olmadığını, sözleşmede açıkça 2 vadenin belirlendiğini, iki ayrı vade tarihinin olduğunu, birinci vade tarihinin 31/12/2018 tarihi olup, bu tarihe kadar 530.000.00-TL veya 2 adet dairenin davalıya devrinin gerekmekte olduğunu, burada da şart yer almakta olup, eğer 530.000,00-TL ödenmezse dairelerin devredileceğini, ödenirse dairelerin devredilmeyecek olduğunu, davacı tarafın ise vade tarihine kadar ne 530.000,00-TL ödediğini, ne de 2 daireyi devretmiş olduğunu, dolayısıyla davacı tarafın belirli vadeli sözleşmesinde temerrüde düşmüş olduğunu, davacı tarafın 31/12/2018 tarihine kadar yaptığı ödemelerin, ilk vadeye göre ödemesi gerekenin yarısını dahi karşılamadığını, davacının haksız yere ve kötü niyetle yaptığı takip sonucu açtığı bu davanın reddi gerekmekte olduğunu, ikinci vade tarihinin ise 2018 yılının 8. ayından başlayıp 2019 yılının 8. ayında sona ermekte olduğunu, bu vadeler arasında ödenmesi gereken bedelin ise, tarafların anlaştığı toplam bedelden ilk vade de ödenmesi gereken 530.000.00-TL düşülünce kalan bedel olduğunu, kalan bedelin davacının alacağı hazır betonun cinsine (3 çeşit) göre değişiklik göstereceği için bu şekilde yazma yoluna gidilmiş olduğunu, kalan bu bedelin de nakit para ile değil, kıymetli evrakla ödenmesinin kararlaştırılmış olduğunu, ödeme için verilen çeklerin bir kısmının da karşılıksız çıktığını, bunun üzerine yine vadelerin sarkmış olduğunu, yargılama aşamasında bu durumun ortaya çıkacak olduğunu, davacının hukuka aykırı istemi yerinde olmadığını, davanın reddinin gerektiğini, söz konusu sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere davalının borcunun 10.000.00 m3 hazır beton teslim etmek olduğunu, bu malın ne zamana kadar ve ne şekilde teslim edileceğinin sözleşmede yer almamakta olduğunu, yani davalı açısından bir vadenin söz konusu olmadığını, sözleşme kapsamında davacı taraf istedikçe davalının hazır beton teslim ettiğini, ilişkinin bu şekilde ilerlediğini, davacı tarafın 31/12/2018 tarihinde üzerine düşen bedeli ödemediğini, 2 daireyi de devir etmeye yanaşmadığını, hatta daireleri başka kişilere sattığını, davacı tarafın açıkça kötü niyetle hareket ettiğini, davalının davacı taraftan daireleri devretmesini istediğinde, davacı şirket yetkilisinin taşınmazların çok değer kazandığını ve davalıya vermek yerine sattığını beyan ettiğini, davacı tarafın açıkça kötü niyetle hareket ettiğini, davalı şirketin yetkililerince davacı taraf yetkililerine sözleşme kapsamında ahde vefa ilkesi gereğince hazır beton teslimine hazır olunduğunun defaten beyan edildiğini, yine 31/12/2018 tarihine kadar olan bedelin de ticari faizle ödenmesinin talep edildiğini, söz konusu hususların kendileri tarafından keşide edilen Kayseri 6. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye tarihli ihtarnamede de belirtildiğini, davacı tarafın toplam hesap yaparak alacaklı olduğunu iddiasıyla hazır beton almamış olduğunu, sözleşme gereğince 10.000.00 m3 hazır beton almak veya davalının bu nedenle uğradığı zararı karşılamak zorunda olduğunu, haklarının bu aşamada saklı olduğunu, taraflar arasında yapılan 12/05/2018 tarihli sözleşme gereğince davacının 10.000.m3 hazır beton alacağını, davalının bu sözleşmeye güvenerek yükümlülükler altına girdiğini, sözleşme kapsamında kalan hazır betonu teslim etmeye hazır olduğunu, buna rağmen davacı tarafın kötü niyetli yol ve yöntemlerle sözleşmeyi bertaraf etmeye, yükümlülüklerden kurtulmaya ve davalıyı borçlu çıkarmaya çalıştığını, davacının ödediğini iddia ettiği 930.000,00- TL’nin sözleşme kapsamında teslim edilecek 10.000.m3 miktarlı malın bedelini de karşılamadığını, davacının aldığı malın karşılığı olarak belirttiği 545.750,00-TL’nın dahi davacının haksızlığını ortaya koymakta olduğunu, davacının 31/12/2018 tarihine kadar ödemesi gereken bedelden sadece 15.000,00-TL’nı ikinci ifa kısmı için ödediğini, kıymetli evrak ödemelerini sözleşme gereği ikinci ifaya sayarsa ilk vadeden itibaren bakiye bedel için ticari faiz işlemekte olduğunu beyanla, tüm bu açıklamalar çerçevesinde açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….Yukarıda açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesinde, taraflar arasında 12/05/2018 tarihli hazır beton sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede davacının iş sahibi, davalının ise tedarikçi sıfatı ile anıldığı, sözleşmeye göre davacının davalıdan farklı cinslerde hazır beton alacağı, 10.000 metreküp hazır beton karşılığında davacının kendisine ait olan … ada, … parseldeki bloğun … kat, güney doğu ve doğu batı cephe şeklinde iki adet dairenin verileceği, kalan kısım için ise 2018 yılının 8. ayından itibaren evrak verileceği, söz konusu dairelerin bedeli olan 530.000,00-TL’nın 2018 yılının Aralık ayına kadar ödenmesi durumunda ise bu dairelerin davacıda kalacağının kararlaştırıldığı görülmektedir. Eldeki davada davacı 12/05/2018 tarihli hazır beton sözleşmesi uyarınca hazır beton alımı için davalı şirkete toplam 930.000,00-TL tutarında ödemede bulunulduğunu, daire bedelleri olan 530.000,00-TL’nın mahsubu sonucu 400.000,00-TL daha ödendiğini, 2018 yılında davacı tarafından davalıya 930.000,00-TL ödeme yapıldığını ve karşılığında ise davalının davacıya 339.123,74-TL’lık beton teslimini gerçekleştirdiğini, 2019 yılında ise davalının davacıya 206.626,26-TL tutarında beton teslimi gerçekleştirdiği, buna göre davacı tarafından davalıya toplam 930.000.00-TL ödeme yapılmış olmasına rağmen davalının davacıya toplam 545.750,00-TL tutarında hazır beton teslim ettiğini, bu nedenle davalıdan alacağı olduğunu, davacının noter ihtarnamesi ile eksik ifa borcunun ifa edilmesini talep ettiği, belirtilen sürede hazır beton teslim edilmediğini ileri sürerek, 383.013,36-TL’nın faiziyle birlikte tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalının yasal süresi içinde borca itirazı takibin durdurulmasına karar verildiği, itirazın iptali ile takibin devamını temin için davacının işbu davayı açtığı görülmektedir. Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde ve celp olanan banka kayıtları yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde aralarındaki 12/05/2018 tarihli hazır beton sözleşmesi uyarınca davacının davalıya toplam 930.000,00-TL ödeme yaptığı, karşılığında davalının davacıya toplam 545.750,00-TL tutarında hazır beton teslim ettiği, davacının avans olarak ödemesini yaptığı halde 384.476,56-TL tutarında hazır betonun ise davalı tarafından davacıya verilmediği anlaşılmaktadır. Davalının defter kayıtlarından da bu husus anlaşıldığı için davalıya yemin hakkının hatırlatılmasına gerek görülmemiştir. Taleple bağlılık ilkesi nazara alındığında davacı, avans olarak verdiği 383.013,36-TL asıl alacağının iadesini talep etmekte haklıdır.Kural olarak, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Temerrüt ya bir ihtar ile ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez (TBK’nun l17/1. maddesi). Faturaya dayalı takiplerde takip öncesi borçludan faiz talep edilebilmesi için fatura borçlusunun bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Ödeme talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Somut uyuşmazlıkta Kayseri 8. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı 383.013,36-TL miktarlı eksik ifanın ikmali için davalıya 7 günlük süre vermiştir. Bu ihtarnamenin davalıya 30/10/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. İhtarnamede verilen 7 günlük süre eklendiğinde davalı 07/11/2019 tarihinde temerrüte düşmüştür. Takip tarihi olan 04/02/2020 ile temerrüt tarihi arasında 89 günlük süre vardır.Taraflar tacir olduğundan avans faizi talep edilmesi mümkündür. Davacı bu süre için temerrüt faizi isteyebilir. İşlemiş faiz= anapara x faiz oranı x süre/ 3.6000 formülü kullanılarak işlemiş faiz hesabı basit matematiksel işlem olduğundan usul ekonomisi dikkate alınarak mahkememizce yapılmış ve hesaplama sonucu 14.919,16-TL olarak bulunmuştur. Buna göre davacının davasının kısmen kabulü ile Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının kısmen iptali ile 383.013,36-TL asıl alacak ve 14.919,16-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 397.932,52-TL üzerinden icra takibinin devamına, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 383.013,36-TL asıl alacağa değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, sübut bulmadığından dolayı davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali (işlemiş faiz alacağı) isteminin reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davacı taraf dava dilekçesinde icra inkar tazminatı, davalı taraf ise cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur. İİK’nun 67/1. maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. İtiraza konu takibin ticari defter kayıtlarına dayandığı, davalı hakkında icra takip dosyasında davanın kısmen kabulüne karar verilen alacak miktarının likit, yani belirlenebilir ve hesaplanabilir mahiyette bir alacak olduğu kanaati ile, İİK’nun 67/2. maddesi gereğince itirazın iptaline karar verilen toplam 383.013,36-TL asıl alacağın takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerekmiştir. Davacının takipte kötü niyetli olduğunu ispata yönelik delil bulunmadığından dolayı yasal koşulları bulunmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine, ….” dair karar verilmiştir.İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin taraflar arasındaki ilişkiyi, sözleşmeyi, ifa kurallarını, ifa zamanını hiç tartışmadığını, ”ne aldın, ne verdin, arada ne kadar fark var, fark kadar davayı kabul ettim” şeklinde özetlenebilecek bir yöntem uyguladığını, mahkemenin sözleşme gereğince evrak (çek) olarak verilen ifaları, nakit veya daire yerine saydığını, iki ayrı ifa şekli ve zamanı olan hususun birbirinin yerine sayılması ve toplama çıkarma yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, bu sözleşme yorumlama ve delil değerlendirme yöntemine göre, bu kadar maddeye gerek olmadığını, sözleşmeler hukuku için özetle ”Sözleşme yapılmasa dahi tarafların aldıkları karşılaştırılır ve çok alan kalanı iade eder.” şeklinde sadece bir madde yazılmasının yeterli olduğunu, bu durum olamayacağına göre mahkemenin kabulünün isabetsiz olduğunu, söz konusu yöntem ve kabul, 6098 sayılı TBK, 6102 sayılı TTK ve 6100 sayılı HMK hükümlerine aykırı olduğunu, ifanın birinci kısmı bugüne kadar davacı tarafça yerine getirilmeden, -kabul anlamına gelmemek üzere- daha sonraki tarihli ifaların yerine getirildiğinden bahisle davalının sözleşme edimlerini yerine getirmediğini iddia etmenin hukuken yok hükmünde olduğunu, davacı tarafın sözleşme kapsamında üzerine yüklenen yükümlülüklere gereği gibi riayet etmediği ve sözleşmeye aykırı davrandığının sabit olduğunu, bu nedenle kararın kaldırıldığını, ortada usulüne uygun feshin olmadığını, davalının vadesi belli olmayan hazır betonu teslime hazır olmasına rağmen davacı tarafın ihtarname göndermiş ama beton istemediğini, söz konusu ihtarnamede veya başka belgede sözleşmenin feshine ilişkin bir beyanı da olmadığını, davacı tarafın kasten beton almayıp, sözleşmeye aykırı davrandığını, üstüne icra takibine giriştiğini, dolayısıyla bu açıdan da davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın almayı kabul ettiği 10.000.00 m3 hazır betonun tüm bedelini ödemediğini, dolayısıyla davacının alacaklı olmasının zaten mümkün olmadığını, taraflar arasında yapılan 12.05.2018 tarihli sözleşme gereğince davacı tarafın 10.000.00 m3 hazır beton alacağını, davalının bu sözleşmeye güvenerek yükümlülükler altına girdiğini, buna rağmen davacı tarafın kötü niyetli yol ve yöntemlerle sözleşmeyi bertaraf etmeye, yükümlülüklerden kurtulmaya ve davalıyı borçlu çıkarmaya çalıştığını, hukuk düzeninin asla kötü niyeti korumayacağını, kabul anlamına gelmemek üzere- davacı tarafın ödediğini iddia ettiği 930.000,00 TL sözleşme kapsamında teslim edilecek 10.000.00 m3 malın bedelini de karşılamadığını, davalının ahde vefa ilkesi ve ticari hayatın gerekleri çerçevesinde bu sözleşmeye güvendiğini, gereğini yaptığını, davacı tarafın ise 31.12.2018 tarihine kadar yükümlülüklerini yerine getirmediğini, üstüne dava yoluna başvurduğunu, gelinen bu aşamada davalı firmanın bu davaya ve çıkarılan maliyete katlanmasının beklenemeyeceğini, mahkemece icra inkar tazminatına da hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu, oysa ki tarafımızca dile getirilen hususlar dikkate alındığında, sözleşmenin ayaktadır, davacı taraf yükümlülüklerine aykırı hareket etmiştir, kötüniyetlidir ve ortada davacı tarafın alacakta olduğunu bir bedel olmadığını, kaldı ki defterlere kayıtlı olmasının likit olduğu anlamına gelmediğini, defterlerin sadece belli şartlarda delil mahiyetinin olduğunu, likidliği gösterme vasıf ve mahiyeti olmadığını, yargılama ve bilirkişi incelemesi sonucu ortaya çıkan bir hususun likid olduğundan bahsedilemeyeceğini, davalının inkar amaçlı değil, hak arama amaçlı takibe itiraz edildiğini belirterek; öncelikle tehiri icra taleplerinin kabulüne, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.10.2021 tarih 2020/448 Esas 2021/903 Karar sayılı hükmünün istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına ve neticeten davanın reddine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine, karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davaya konu uyuşmazlığın bir akdi ilişkiye ilişkin olduğunu, bu ilişkinin ise taraflar arasında 12/05/2018 tarihinde imzalanan hazır beton sözleşmesi olduğunu, taraflar arasında vaki sözleşmenin yasal dayanağı dikkate alındığında ise davanın her iki tarafın tacir sıfatına haiz olmaları nazarında tacirler arasındaki satış sözleşmesinin düzenlendiğini, yasal düzenlemeler nazarında taraflar arasında tanzim ve akdedilen 12/05/2018 tarihli hazır beton sözleşmesi ve sözleşmenin hükümleri dikkate alındığında bu sözleşmenin “karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme” olduğu ve nitekim davacı ile davalı şirketin karşılıklı olarak bir edimi ifa borcunu üstlendiklerinin açıkça görüleceğini, hal böyle olmakla yasal düzenlemeler ışığında taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi incelendiğinde de aynı anda ifa kuralının vaki olduğunun görüldüğünü, 12/05/2018 tarihli hazır beton sözleşmesi uyarınca toplam 10.000 metreküp için sözleşmenin yapılmış olduğu ve davacı şirketin ihtiyaç duydukça, davalı tarafça (10.000 metreküp üst limit belirlenerek) yerine getirileceği kararlaştırılan, hazır beton miktarının karşılığı (para) borç, sözleşmedeki ödeme şekline uygun ödendikçe davalı şirket tarafından beton tesliminin gerçekleştirileceğinin taahhüt edildiğini, dolayısıyla sözleşme ile amaçlanan davacı şirketin belirli bir limite/miktara kadar olan ve birim fiyatı sabit şekilde kararlaştırılan beton ihtiyacının devamlı bir şekilde (sözleşmede kararlaştırılan zamanlarda ödemesi yapıldıkça malın teslim edilmesi şeklinde) karşılanması olduğunu, davalının, sözleşmede mal teslimine ilişkin bir vadenin bulunmadığı ve teslimin süreye bağlanmadığına dair iddialarının kabulünün yasal düzenlemeler nazarında mümkün olduğunu, aynı anda ifa kuralı gereği borcun doğumu anında muaccel olacağı, diğer bir anlatımla davacı tarafından ödemesi yapıldıkça (derhal kullanım gerektiren) hazır betonların teslim edilmesinin lazım geldiğinin son derece açık olduğunu, davalının söz konusu iddiasında haklı olduğu düşünülse dahi yasa gereği “aynı anda ifa kuralının” söz konusu olacağı ve bu hususun da esas olarak ilişkinin özelliğinden anlaşılan ifa zamanı yönünden aynı sonucu doğuracağının açık olduğunu, kaldı ki diğer yandan (aynı anda ifa kuralı ışığında) sözleşme ile davacı yönünden pek tabii bir ifa zamanı kararlaştırılmış olup davacının bu kapsamda ödemelerde bulunduğunu, tüm bu vakıalar ve yasal düzenlemeler açıkça davalının söz konusu iddiasında haksız olduğunu sarihen gösterdiğini, sözleşme ile davacıya ait daireler edimin ifası (ayni veya nakdi) seçimlik olarak kararlaştırıldığını, sözleşmede bahse konu dairelerin ya davalıya devredilmesi ya da bu dairelereye ilişkin bedel olarak kararlaştırılan 530.000,00-TL’nin 2018 yılının 12’nci ay sonuna kadar davalıya ödenmesi şeklinde 6098 sayılı TBK’nın 87’nci maddesi uyarınca bu edim yönünden borcun ifasının seçimlik kararlaştırılarak seçimlik borca dair seçim hakkının davacıya bırakıldığını, mamafih davalı ise layihalar teatisinde sunduğu cevap dilekçesi ile bu dairelerin kendilerine devredilmediği gibi bedellerinin de kararlaştırılan tarihe kadar ödenmediğini ileri sürüldüğünü, gelinen safhada istinaf başvuru dilekçesinde de bu iddiasında ısrarcı olduğunu, gerek davalının beyanları gerekse davalıya ait ticari defter kayıtları ve bu kapsamda tanzim edilen bilirkişi raporları ile açıkça sübuta erdiğini, seçim hakkını kullanarak dairelerin karşılığı olarak kararlaştırılan bedeli süresi içerisinde davalıya ödeyen davacı yönünden daireleri devretme ediminin borç konusu olmaktan çıktığını, davalının esasen kendi ticari defter kayıtları ile de miktar ve tarihine kadar sabit olan bu ödemeleri inkar etmekte olmasının yanı sıra dairelerin kendilerine devredilmediğinden borcun ifa edilmediğini iddia etmekte olması külliyen doğru olmadığını, bilhassa davalının davaya karşı sunduğu cevap dilekçesindeki (Beton teslimine hazır olduğu ancak davacının hazır betonu almadığı vb. gibi) çelişkili beyan ve iddiaları davalının iddialarında haksızlığını gösterdiğini, tüm dosya kapsamı ve bilhassa ticari defter kayıtları ile sabit olduğu üzere, davacı şirket tarafından davalıya 2018 yılının aralık ayı sonuna kadar toplam 930.000,00-Türk Lirası ödemede bulunulduğundan dairelerin davacı nezdinde kalmış olmasında sözleşmeye ve yasaya aykırı herhangi bir yön bulunmadığını, davanın tarafları olan şirketlere ait birbiri ile uyumlu olan ticari defter kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde bilhassa davalı şirketin ticari defterlerinde her türlü şüpheden uzak, somut bir şekilde davacının davalıya 2018 yılında toplam 970.000,00-Türk Lirası ödemede bulunulduğu ve bu ödemelerden sadece 40.000,00-Türk Lirası miktarlı çekin geri iade edildiği ve dolayısıyla 2018 yılında davalıya 930.000,00-Türk Lirası ödemede bulunulduğunun açıkça tespit edilmiş iken davalının halen daha az denemeyecek miktardaki ödemeyi inkar etmesi kötü niyetini ve adaleti yanıltma gayesini açıkça gösterdiğini, davalı tarafça davacının üzerine düşen edimleri ifa etmediğini, zira davacı tarafından 2018 yılı sonuna kadar davalıya daire bedeli olarak kararlaştırılan 530.000,00-TL’den de fazla ödemede bulunulduğu (2018 yılı sonuna kadar toplam 930.000,00-TL ödemeden 530,000,00-TL daire bedeli mahsubu sonucu 400.000,00-TL daha ödemede bulunulmuştur) gerek davalının beyanları gerekse davalıya ait ticari defter kayıtları ve bu kapsamda tanzim edilen bilirkişi raporları ile açıkça sübuta erdiğini, seçim hakkını kullanarak dairelerin karşılığı olarak kararlaştırılan bedeli süresi içerisinde davalıya ödeyen davacı yönünden daireleri devretme ediminin borç konusu olmaktan çıktığını, tüm dosya kapsamı ve bilhassa ticari defter kayıtları ile sabit olduğu üzere, davacı şirket tarafından davalıya 2018 yılının aralık ayı sonuna kadar toplam 930.000,00-TL ödemede bulunulduğundan dairelerin davacı nezdinde kalmış olmasında sözleşmeye ve yasaya aykırı herhangi bir yön bulunmadığını, davacının üzerine düşen edimleri ifa etmediğini, davalının bir yandan alacaklı temerrüdünün söz konusu olduğunu iddia etmekte olması ve davacının hazır beton teslim almadığını öne sürmesi ancak diğer yandan 10.000 metreküp hazır betonun tüm bedeli ödenmediğinden hazır beton teslim edilmediğini iddia etmekte olması davalının haksızlığını ve kötü niyetini bir kez daha gösterdiğini, davacı şirket tarafından davalıya yapılan ödemelerin karşılığı teslimi gereken hazır betonların teslim edilmeyerek davalının sözleşme ile üstlendiği edimi yerine getirmediği gibi en geç taraflarınca gönderilen noter ihtarnamesine rağmen de teslim etmemekte ısrarcı olması nedeniyle en azından (davacının zararının bir hayli fazla olmasına ve beton fiyatların günümüzde neredeyse 4’e katlamış olmasına rağmen) ödediği bedelin karşılığının geri ödenmesinin istenilmesinde ve bu yönde karar verilmesinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, davalının ihtarnamenin akabinde de icra takibine girişilmesine kadar yaklaşık 3 aylık sürede de hiçbir şekilde hazır beton teslim etmediği gibi bu sefer ödemeleri de geri vermeyi istememekte, bu durumu hukuka aykırı gördüğünü, bu alacağın zaten davalının defter kayıtları ile sabit olduğunu, birlikte nazarı dikkate alındığında mahkemece davalı aleyhine İİK’nun 67/2 maddesi gereğince itirazın iptaline karar verilen asıl alacağın yüzde yirmisi oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/448 esas 2021/903 karar sayılı ilamının yukarıda bahsi geçen açıklamaları dosya münderecatındaki delil durumu ve yasal düzenlemeler ile yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca hukuka uygun olduğundan davalı tarafın haksız ve kötü niyetli istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, satım sözleşmesinden kaynaklı İİK.67 mad. dayalı itirazın iptali davasıdır. Davacı avans olarak ödemiş olduğu satım bedelinin tahsilini talep etmektedir. Davanın dayandığı temel ilişki, satış sözleşmesidir. Taraflar arasında 12/05/2018 tarihli hazır beton sözleşmesi imzalandığı çekişmesiz olup, bu sözleşmede davacının iş sahibi, davalının ise tedarikçi sıfatı ile anıldığı, sözleşmeye göre davacının davalıdan farklı cinslerde hazır beton alacağı, 10.000 metreküp hazır beton karşılığında davacının kendisine ait olan … ada, … parseldeki bloğun … kat, güney doğu ve doğu batı cephe şeklinde iki adet dairenin verileceği, kalan kısım için ise 2018 yılının 8. ayından itibaren evrak verileceği, söz konusu dairelerin bedeli olan 530.000,00-TL’nın 2018 yılının Aralık ayına kadar ödenmesi durumunda ise bu dairelerin davacıda kalacağının kararlaştırıldığı görülmektedir.Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; davacının davalı hakkında 383.013,36-TL asıl alacak ve 19.848,49-TL 30/10/2019 ile 04/02/2020 tarihleri arasında işlemiş faiz olmak üzere toplam 402.861,85-TL alacak üzerinden icra takibi başlattığı, takip dayanağı olarak 12.05.2018 tarihli sözleşme ve ihtarname olarak gösterdiği, davalının itirazında borcunun bulunmadığını beyan ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu görülmüştür.Davacı, kendisine teslim edilen maldan fazla ödeme yaptığını iddia etmiş, davalı ise taraflar arasındaki akdi ilişkide yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının temerrüde düştüğünü, davacının ödemelerini zamanında yapmadığını iddia etmiştir.Satış sözleşmesi, TBK’nın 207. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satım sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması, ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında, bedelin alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. Kural olarak satış sözleşmelerinde satışa konu malın teslim edildiği hususunda ispat külfeti satıcı tarafa düşmektedir.Davacı ve davalının usulüne uygun tutulmuş defter ve kayıtlarının birbiriyle örtüştüğü, uyumlu olduğu, taraflar arasında tarafların kabulünde olduğu üzere beton sözleşmesi yapıldığı, davalının davacıya beton sattığı, davacının beton bedelini ödediği, aralarında satım sözleşmesi olmasından ötürü aynı anda ifa kuralının geçerli olduğu, davacının zamanında yaptığı ödemeye karşılık davalı tarafından düzenlenen faturalar kıyaslandığında davacının fazladan ödeme yaptığı, davacının ifa borcunu zamanında yerine getirdiği, davalının ise teslim borcunda temerrüde düştüğü anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ve icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir hukuka aykırılık bulunmamakta, verilen kısmen kabul kararı usul ve yasaya uygun olup davalının istinaf isteminin reddi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 18/10/2021 tarih ve 2020/448 E – 2021/903 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 27.182,77 TL istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin ödenen 6.795,69 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 20.387,08 TL’nin istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/01/2022