Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2103
KARAR NO: 2022/151
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2021
ESAS NO: 2020/34
KARAR NO: 2021/771
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:27/01/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ :07/02/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 07/10/2021 tarih ve 2020/34 Esas 2021/771 Karar sayılı ilamına karşı ,davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin davalı S.S. … üyesi iken, 2014 yılında yapılan genel kurulda konut kesin maliyet hesaplarının hesaplanmasından sonra herhangi bir borcunun bulunmaması hatta diğer üyelerden daha fazla yatırdığını tespit edildiğini, üzerine ferdileşme işleminden sonra kendisine isabet etmiş olan Kayseri ili … ilçesi … Mah. … ada, … parsel 14. Kat 56 nolu meskenin tapusunu 18/03/2015 tarihinde aldığını, müvekkilinin konut kesin maliyet hesaplarına göre herhangi bir borcunun da olmaması üzerine 2015 yılının 3. ayınını sonunda bu dairesini sattığını, müvekkilinin yatırdığı aidat miktarı, kat ve cephe farklılık bedelleri nazara alındığında müvekkilinin davalı kooperatife herhangi bir borcunun olmadığı gibi diğer üyelerden fazla yatırdığı dahi söylediğini, ve tespit edilecek fazlalığın kendisine iade edileceğini de beyan ettiğini, davalı kooperatif en son Kayseri Genel İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyası ile 30/09/2014 tarihli konut kesin maliyet bedelinden kalan alacak sebebine istinaden müvekkilinden 43.164,00-TL alacak talebinde bulunduğunu, müvekkiline ödeme emri tebliğ edildikten sonra müvekkilinin davalı kooperatif ile görüştüğünü, davalı kooperatif işlemlerde bir yanlışlık olduğunu söylemeleri üzerine müvekkili tarafından icra dosyasına yönelik herhangi bir işlem yapılmadığını, iş bu davayı açma gereği hasıl olduğunu, davalı kooperatif 30/09/2014 tarihinde yapılan konut kesin maliyet bedelinin daha sonra yeniden güncellendiğini, güllenme sebebiyle kesin maliyet bedenlerinde fark oluşuğunu ileri sürerek alacak talebinde bulunduğunu, 2014 yılındaki genel kurul kararı ile konut kesin maliyet bedeli tespit edildiğini, müvekkilinin o tarih itibariyle borcu bulunmadığını gibi diğer üyelerden daha fazla ödemesinin olduğunu beyan ettiğini, ferdileşmeye geçilerek müvekkilinin tapusu verildiğini, davalı kooperatifin 1163 sayılı yasanın hükümlerine aykırı olarak 30/09/2014 tarihindeki genel kurulda tespit edilen konut kesin maliyet bedelini sonraki genel kurul kararıyla yeniden güncelleme adı altında ek ödeme talebinde bulunmasının doğru olmadığını, İcra dosyasından asıl alacağa istenilen 8.740,00-TL faizi de kabul etmek mümkün olmadığını, davalı kooperatifin belirlediği ek ödeme miktarından müvekkilinin hiçbir şekilde haberdar olmadığını, temerrüdü gerçekleşmeden faizden sorumlu olması kabul edilemez olduğunu, müvekkilinin işbu haksız icra takibi sebebiyle daha fazla mağdur olmaması gerektiğini, dava sonuna kadar icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiğini, %20’den az olmamak üzere tazminatın davalı kooperatiften alınarak müvekkillere ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücreti davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, benimsenen bilirkişi kök raporu ve ek raporu doğrultusunda davacı kooperatif üyesinin yapmış olduğu aylık ödemeleri dışında davalıya bakiye borcunun bulunduğu, borcun asıl alacak ve işlemiş faiz (gecikme zammı) yönünden usulüne uygun olarak hesaplanıp icra takibi başlatıldığı, takipte istenen faiz oranının kooperatif ana sözleşmesi ve genel kurul kararlarına uygun olduğu, davacının edim borcunun kooperatif ana sözleşme ve genel karar kararları ile belirlenen üyelik aidatını ödemek şeklinde oluştuğu, yapılan kesin maliyet hesabı ve bunun eşitlik ilkesi gözetilerek üyelere yansıtılması gerektiği, davalı kooperatifin karşı edim borcunu yerine getirdiği, daire tapusunun davacıya devredildiği, istifa ederek üyelikten ayrılan ortağın eşitlik ilkesi çerçevesinde kooperatife olan borç ve yükümlülüklerinin yerine getirmesi şartıyla kooperatif üyeliğinden ayrılmasının uygun olacağı ancak dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının bu yükümlülüklerini yerine getirmediği, 18/06/2017 tarihli genel kurul 11.gündem maddesi ile ek ödeme yükümlülüğünün getirilmediği, bu maddede hesaplanan kesin konut maliyetlerinden kaynaklı ortaya çıkan borçların 4 eşit taksitte ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bu hususun ortakların şahsi sorumluluğunu arttırıcı bir karar olarak nitelendirilemeyeceği ve dolayısıyla Kooperatifler Kanununun 31/1 ve 52/1 hükmünde belirtilen ağırlaştırılmış karar yeter sayısının gerek olmadığı, davacının peşin bedelli ortak statüsüne de sahip olmadığı, davalı kooperatifin yapmış olduğu işlemlerin ve davacı üyeye çıkarılan borcun kanun, ana sözleşme ve genel kurul kararlarına uygun olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş ve hüküm tesis edilmiştir. Davacının kötü niyetli dava açtığı kanıtlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine…” dair karar verilmiştir.
İş bu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı kooperatif tarafından takip dayanağı yapılan konut kesin maliyet hesabının kanuna ve ana sözleşme hükümlerine aykırı şeklide tespit edildiğini, davalı kooperatifin de mahkemenin hükme esas aldığı 30/09/2014 tarihli konut kesin maliyet başlıklı belgenin hatalı olduğunu kabul ettiğini, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun kooperatif defter ve kayıtları incelenmeden tanzim edildiğini, yönetim kurulunun konut kesin maliyet hesabı yapma yetkisinin olmadığını, kooperatifler kanuna göre kooperatif üyelerinin hak ve vecibelerde eşit olduklarını, kooperatif yönetim kurulunun ek maliyet hesabı çıkarmak suretiyle kooperatif üyesi olan müvekkilinden alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, mahkemece asıl alacak için faize karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle müvekkili aleyhine başlatılan icra takip tarihi itibariyle müvekkilinin belirlenmiş bir borcunun olmadığını, 18/06/2017 tarihindeki genel kurulda hukuka aykırı bir şekilde 30/09/2014 tarihindeki genel kurulda belirlenen konut maliyet hesabının belirlenmesinde yanlışlık yapıldığını bu sebeple yeniden güncellenmesi gerektiği hususunun üzerine davalı kooperatif yönetim kurlu tarafından 26/06/2020 tarihinde müvekkiline gönderilen yazı ile konut maliyet hesabının yeniden belirlendiğinin belirtildiğini, müvekkilinin borcunun 35.973,63 TL olduğunun bildirildiğini, bu hususa ilişkin bir genel kurul kararının halen mevcut olmadığını, buna rağmen bilirkişi tarafından borcun 43.164,15 TL olduğu ve ortada müvekkilinin temerrütü söz konusu olmadığını, 8.870,23 TL işlenmiş faiz hesabı ve mahkemece de bu faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İstinafa cevap veren davalı vekilinin dilekçesinden özetle; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini, usul ve yasaya uygun olarak yerel mahkemenin 07/10/2021 tarih 2020/34 Esas, 2021/771 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde onanmasını, yeniden yargılama yapılması halinde talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİHUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, davalı kooperatif üyeliğinden kaynaklı alacak için davacı hakkında başlatılmış icra takibinden dolayı menfi tespit talebine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 10.maddesinde her ortağın kooperatiften çıkma hakkının bulunduğu, çıkma keyfiyetinin kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürmesi halinde ayrılmak istiyen ortağın, muhik bir tazminat ödenmesine dahi hüküm anasözleşmeye konulabileceğinin düzenlendiği, dosyada mevcut davalı kooperatife ait ana sözleşmenin ortaklıktan çıkmaya ilişkin 61’nci maddesinde de üyelerin kesin maliyet bedelini ödedikten sonra kooperatiften ayrılmak istemeleri halinde kesin maliyet bedelinin %10’nun ayrıca alınacağına ilişkin bir hüküm bulunduğu, somut olayda her ne kadar davacı tarafça, kooperatif yönetim kurulunca gönderilen yazıda borç miktarının 35.793,63 TL olduğunun belirtildiği iddia edilmiş ise de bu belgede açıkça 128.777,51TL net borç belirlendiği,davacının iddia ettiği 35.793,63 TL’ nin ise maliyet raporunda da açıkça belirtildiği ve yazılı olduğu üzere, davacının belirlenen borç miktarı olmayıp yukarıda ifade edildiği üzere, çıkma isteğinin bildirdirilmesi halinde ödenmesi gereken ayrı bir tutar olduğu,şu halde takibe esas dayanak olarak gönderilen maliyet raporundaki borç miktarından daha az bir miktarın (43.164,15 TL) davaya konu icra takibinde istenmiş olduğu anlaşıldığından davacının aksi yöndeki beyan/iddia ve istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılan ve mahkemece hükme esas alınan ana ve ek bilirkişi raporlarından davacının kooperatif ortağı olduğunun anlaşılmasına, uzman bilirkişi heyetinden alınan 25.08.2011 tarihli bilirkişi raporunda davacının sorumlu olacağı borç miktarlarının- parasal yükümlülüklerinin- doğru olarak hesaplandığının anlaşılmasına ve mahkemenin kanıtları takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı taraf vekilince yapılan tüm istinaf itirazlarının yerinde olmadığı görülmüştür. Bu itibarla; yerel mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara,yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul,yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı,kararın hukuka uygun olduğu,bu nedenlerle usul ve yasaya uygun mahkeme kararına davacı tarafından yapılan istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Belirtilen nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 07/10/2021 tarih ve 2020/34 Esas 2021/771 Karar sayılı ilamına karşı davacı vekilinin yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacı tarafından peşin yatırılmış 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 21,4TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf eden davacı tarafından yapılmış istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvuru harcının davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin,harç tahsil işlemlerinin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi.07/02/2022