Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/2063 E. 2021/2199 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2063
KARAR NO: 2021/2199
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2021
ESAS NO: 2017/148
KARAR NO: 2021/820
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 23/12/2021
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 14/10/2021 tarih ve 2017/148 E – 2021/820 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında davalının belirtilen adresinde davacı müvekkiline ait “…” markalı tüpleri pazarlamakla yükümlü olacak şekilde 01.04.2013 başlangıç tarihli ve 5 yıl sürelik bayilik sözleşmesi imzalandığını, Kayseri 4.Sulh Hukuk Mhk.nin 2016/84 D.İş sayılı dosyası ile yapılan delil tespitinde davalının işyerinde farklı cins ve hacimlerde 2 ve 12 kg.lık … ve … markalı toplam 13 adet dolu tüp olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine bayilik sözleşmesinin tek taraflı feshedildiğini, bayilik sözleşmesinin 21.maddesinde 27.maddede belirtilen sebeplerden dolayı sözleşenenin feshi halinde bayinin müvekkiline 50.000 Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, ayrıca davalının sözleşmenin 25.maddesi uyarınca davalının gelir kar mahrumiyetinden sorumlu olduğunu beyanla, 50.000 USD karşılığı 192.060,00 TL.cezai şartın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00.TL kar mahrumiyetinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, delil tespitine ilişkin giderler de dahil olmak üzere tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davaya konu bayilik sözleşmesinin tüm bayilere imzalatılan matbu tek tip sözleşme olduğunu, içeriğinin müzakere edilmediğini, sözleşmenin kendisine verilmediğini, okunmasına bile müsade edilmediğini, sözleşmenin tarih içermediğini, boşlukların tahrif edilerek doldurulduğunu, Borçlar Kanunu’nda bahsi geçen şekilde yapılmadığından geçersiz olduğunu, sözleşmenin 21.ve 25 maddesindeki tazminatlardan habersiz olduğundan bu maddelerin yazılmamış hükmünde olduğunu, davacı şirketten LPG alışı olmadığını, davacının sözleşme sonuna kadar kar mahrumiyeti talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, cezai şartın koşulları oluşmadığını, istenilen rakamın fahiş olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre; davacının cezai şart alacağı isteminin fahiş nitelikte olduğu ve aynı zamanda davalı tacirin ekonomik yönden mahfına yol açacak nitelikte olduğu ve bu sebeple davacının cezai şart isteminin yerinde olmadığı, davalıya ait ticari işletmenin vergi ve muhasebe kayıtları ile ticari defter kayıtlarından anlaşılmakla davacının bu yöndeki istemi yerinde görülmemiş, davacının cezai şart alacağı yönünden talebinin reddinine karar verilmiştir. Öte yandan kâr mahrumiyeti şeklindeki zararın tahsili bakımından davacının dava öncesinde Kayseri 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/84 D.iş sayılı dosyası üzerinden yapılan delil tespitinde davalının farklı cins ve hacimlerde davacı şirkete ait olmayan toplam 13 adet dolu nitelikte … ve … markası LPG tüplerinin tespit edildiği, bunun ise taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesine aykırılık teşkil ettiği açık olup davacının bu tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde sözleşmeyi feshinin haklı olduğu, haklı sebeple fesih nedeniyle müspet zararların ve bu nitelikte olmak üzere kâr kaybı (yoksun kalınan kâr) şeklindeki zarar isteminin yerinde olduğu, sözleşmenin 25.maddesinde kâr kaybının ne şekilde hesaplanacağının ifade edildiği, buna göre sözleşmenin fesih tarihinden geriye doğru 1 (bir) yıl içerisinde davacı şirketin davalı bayiye sattığı LPG’den sağladığı toplam karın belirlenmesi gerektiği, ancak taraflar arasında doğrudan ticari mal tedarikinin bulunmadığı, davacının bir başka tacir üzerinden davalıya satış gerçekleştirdiği, bu suretle taraflar arasındaki kâr mahrumiyeti alacağına ilişkin davacının talebi haklı olsa dahi hesabının mümkün gözükmediği ve fakat 08/10/2020 tarihli celsede makul süre bakımından her iki tarafın da 3 (üç) aylık süreyi makul süre olarak kabul ettikleri, bu doğrultuda yapılan faaliyet kârı marjı dikkate alınmak suretiyle yapılan hesaplamada, davacının kâr mahrumiyeti şeklindeki zararının 305,64-TL olduğu anlaşılmakla, davacının kâr kaybı şeklindeki alacak istemi kısmen yerinde görülerek talebin kısmen kabulüne karar verilmiş, Davacının cezaî şart (ceza koşulu) alacağı isteminin reddine, davacının kâr kaybı (mahrumiyeti) alacağı isteminin kısmen kabulü ile; 305,64-TL maddi tazminatın dava tarihi olan 27/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine, …” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin, davacı tarafça haklı olarak feshine dayalı kar mahrumiyeti ve cezai şart taleplerinden oluştuğunu, yerel mahkemece de kabul edilip gerekçeye geçirildiği şekilde, davacı müvekkilin taraflar arasındaki sözleşmeyi haklı olarak feshetmiş olduğunu, bu durumda, kar mahrumiyetinin yanında cezai şarta da hükmedilmesi gerekmekte olup, yerel mahkemenin cezai şartın tümden reddine dair gerekçesi hatalı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı müvekkil tarafından haklı olarak feshedildiğine dair kabul gereği, bu nedenle, cezai şart talep edilebileceğini, her ne kadar tacirler cezai şartın tenkisini talep edemez iseler de yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca hükmolunacak cezai şart davalının tamamen mahvına neden olacaksa, uygun bir miktarda tenkisat yapılması kabul edildiğini, bu durumda davalı şirketin ticari faaliyeti ve cezai şart miktarı dikkate alınarak uygun bir miktara hükmedilmek gerekirken, kazanılmış haklar da gözardı edilerek cezai şartın tamamının tenkis doğru olmadığını, öte yandan, sözleşme ile tayin edilen cezai şartın tahsilini isteme hakkına sahip olan davacının açtığı dava sonucunda cezai şartın hakim tarafından fahiş görülerek tenkis edilmesi halinde, tenkis edilen miktardan dolayı davacı yan aleyhine avukatlık ücreti ve yargılama giderine hükmedilemeyeceğini, zira tutarı takdire bağlı olan cezai şartta hakimin takdir hakkını kullanıp kullanmayacağının davacı tarafından bilinmesi mümkün olmadığını, bu nedenle, cezai şartın tenkis edilen kısmı yönünden davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi hatalı olduğunu, davada, olsa olsa, cezai şartın makul seviyede tenkisi gerekir iken, tümden reddi ve davada sadece kar mahrumiyeti bakımından red edilen miktara ilişkin, davalı taraf yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekir iken, cezai şartın tümden reddi kararı gereğince, tümden red edilen 192.060,00TL üzerinden, davalı taraf lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi hatalı olmakla, yerel mahkeme kararının bu sebeplerle kaldırılması gerektiğini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.10.2021 tarih ve 2017/148 E-2021/820 K sayılı kararının kaldırılmasına ve yeniden duruşmalı olarak yargılama yapılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesini; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan davacı dağıtıcının, davalı bayi aleyhine açtığı sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şart alacağı ile kâr kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir.Somut olayda, taraflar arasında 01.04.2013 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalandığı, davacı tarafından Kayseri 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/84 D.İş sayılı dosyası ile yapılan delil tespitinde davalının işyerinde farklı cins ve hacimlerde farklı markalara ait tüp satışının tespit edilmesi üzerine davacı tarafından bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği, sözleşmenin ilgili maddeleri uyarınca davalıdan cezai şart ve kar mahrumiyetinin talep edildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece toplanan deliller ve aldırılan bilirkişi raporları doğrultusunda Kayseri 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/84 D.iş sayılı dosyası üzerinden yapılan delil tespitinde davalının farklı cins ve hacimlerde, davacı şirkete ait olmayan toplam 13 adet dolu nitelikte LPG tüpünü bulundurmasının taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesine aykırılık teşkil ettiği, bu itibarla sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek, davacının kâr kaybı isteminin yerinde olduğu, ancak cezai şart alacağı isteminin fahiş nitelikte olup, aynı zamanda davalı tacirin ekonomik yönden mahfına yol açacak nitelikte olduğundan bahisle davacının cezai şart isteminin yerinde olmadığına hükmedildiği, reddedilen cezai şart talebi yönünden davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.HMK’nun 355. Maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazları ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 27. maddesinde genel olarak “sözleşme hükümlerinden herhangi birinin ihlali” ifadesine yer verildiği, sözleşmenin 27/d maddesinde başka marka ürünlerin işyerinde bulundurulamayacağı; satılamayacağı belirtilmiştir. Sözleşmenin ilgili maddesindeki bu hüküm, T.B.K’nun 179 ve devamı maddelerinde düzenlenen cezai şart niteliğindedir. Cezai şart geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde belirli bir zamandan yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken bir edimdir. Tarafların serbest iradesi ile kararlaştırılan bu cezai şart geçerli olup, tarafları bağlar. Taraflarca cezai şart kararlaştırılmış olması halinde, alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile TBK.nun 180. maddesi gereğince kararlaştırılan cezanın ifasını talep edebilir.T.B.K’nun 182/son maddesi hakime fahiş gördüğü cezai şartı indirme yükümlülüğünü vermiştir. Bunun sonucu olarak aşırı görülen cezai şartın indirilmesinde tazmin ve ceza dengeli olarak korunmalıdır. Ticari olmayan işlemlerde bu kuraldan dolayı borçlu ileri sürmese bile, hakim cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağını doğrudan görevinden ötürü saptamalıdır. Öte yandan TTK’nun 22. maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan ceza tutarı borçlunun iktisaden sarsılmasını, çöküntüye uğramasını mucip olacak ise indirim isteyebileceği uygulamada kabul edilmektedir. (aynı yönde Yargıtay 3. HD’sinin 2017/15056 E-2017/17040K sayılı kararı)Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde, dosyaya sunulu 08.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda 2013-2016 yıllarına ait Gelir Vergisi Beyannamelerine göre davalının yıllık kazancının devamlı düşme eğiliminde olup, 2016 yılı kazancının 1.304,95 TL olduğu, buna göre talep konusu cezai şart tutarının borçlunun mahvına sebep olabileceği değerlendirildiğinden (Nitekim mahkemece aldırılan bilirkişi heyeti raporunun sonuç kısmının 1 nolu bendinde de bu yönde tespit ve görüş bildirilmiştir.) T.B.K’nun 182/son ve TTK’nun 22. maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan 50.000 USD cezai şart tutarının davalı/borçlunun iktisaden sarsılmasınına veya çöküntüye uğramasına/mahvına neden olacağı değerlendirilerek, mahkemece, talep edilen cezai şartın tümden reddi yerine miktarında uygun bir oranda indirim yapılarak, indirim yapılan kısım yönünden reddi nedeniyle de davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken,sözleşmeyi haklı olarak feshettiği anlaşılan davacının sözleşme uyarınca bu talebi yönünden yani cezai şart talebinin tümden reddine karar verilmesi isabetli olmamış, bu yönüyle davacı vekilinin istinaf talebinin haklı ve yerinde olduğu değerlendirilerek, davacı tarafın bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-b-2 gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, ancak işbu hususun da yeniden yargılamayı gerektirmemesi nedeniyle, HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davacı tarafça sözleşme gereğince talep ettiği 50.000 USD karşılığı 192.060TL cezai şart bedelinden dairemizce TBK 182/son uyarınca ve davalının dosyaya celbedilmiş gelir,vergi kayıtları,beyannameleri ile ticari işlem hacmi ve miktarları gözetilmek suretiyle takdiren uygun görülen miktarda indirim yapılarak belirlenen 20.000TL miktarında cezai şartın kabulüne ,bundan fazla miktarda istenen cezai şartın ise reddine dair düzeltilerek yeniden aşağıdaki gibi karar verilmesine dair işbu hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK 353/1-b.2 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 14/10/2021 tarih ve 2017/148 E – 2021/820 K sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
3-“1-Davacının cezaî şart alacağı isteminin KISMEN KABULÜ ile, 20.000,00 TL cezai şart bedelinin dava tarihi olan 27/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Davacının kâr kaybı alacağı isteminin KISMEN KABULÜ İLE; 305,64-TL kar mahrumiyetinin dava tarihi olan 27/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine,
3-Alınması gereken 1.387,03-TL karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan 3.296,99-TL harçtan mahsubu ile artan 1.909,96-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan 31,40-TL başvurma harcı ve 1.387,03 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan; 320,00-TL davetiye ve posta müzekkere gideri ile 1.400,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.720,00 TL yargılama giderinden davanın kabul-red oranına (%96,69) göre belirlenen 1.663,06-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan 122,45-TL davetiye ve posta müzekkere giderinden davanın kabul-red oranına göre (%3,31) belirlenen 4,05-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde ilgili taraflarına iadesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı lehine AAÜT uyarınca takdir edilen 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, reddedilen kar mahrumiyeti talebi yönünden 694,36 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,”
4-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde istinaf başvurusunda bulunan davacıya iadesine,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan 23,40 TL tebligat gideri ve 60,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 84,00 TL’nin ve 162,10TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361 uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/12/2021