Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/2035 E. 2021/2232 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2035
KARAR NO: 2021/2232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/02/2021
NUMARASI: 2019/290 E. 2021/76 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 24/12/2021
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 02/02/2021 tarih ve 2019/290 E – 2021/76 sayılı kararına karşı süresi içinde davalı ve katılma yoluyla davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;…. Yolu … Km … Mevkii … Kayseri adresinde kurulu bulunan maden işletme ruhsatı … Madencilik firmasına ait olan ocakta rodevansçı olarak faaliyet gösteren davalı ile davacı arasındaki araç kiralama sözleşmesine istinaden davacıya ait 1986 model … marka … tipinde lastik tekerlekli yükleyicinin davalıya tahsis edildiğini, 03/01/2021 tarihinde maden sahasında kullanılan başka bir aracın arıza yapması üzerine, 300 m uzaklıkta bulunan arızalı aracın yanına gitmek amacıyla iş makinesi operatör belgesi (G sınıfı ehliyeti) bulunmayan ve şantiyede davalıya bağlı formen (şantiyeden sorumlu müdür yardımcısı) olarak çalışan …’ün direksiyona geçtiğini, daha sonra aracın hakimiyetini kaybederek alanda bulunan 15 metrelik çukura düştüğünü ve hayatını kaybettiğini, yükleyicinin kullanılamaz hale geldiğini, davacının maddi zarara uğradığını, Borçlar Kanunu hükümlerine göre davalının davacının maddi zararını tazmin etmesi gerektiğini, sözleşme uyarınca borçlunun üzerine düşen borcu gereği gibi ifa etmediğini, davalı ile davacı arasındaki sözleşmenin sözlü kira sözleşmesi olduğunu, davacı tarafından düzenlenmiş ve davalı tarafından kaşelenerek imzalanmış faturalardan anlaşılacağı üzere söz konusu aracın 12/10/2010 tarihinden itibaren günlüğü 200,00-TL olacak şekilde süresiz kiralandığını, bu faturaların taraflar arasında kira sözleşmesinin varlığını ispatladığını, kiracı şirketin kiralananı özenle ve dikkatlice kullanmak ve kiraladığı hali ile teslim etmek zorunda olduğunu, ancak aracın pert hale geldiğini, davalı şirketin emri altında çalışan ve iş makinesi operatör belgesi bulunmayan …’ün söz konusu aracı kullanmasını engelleyecek önlem almadığını, vefat eden …’ün kiralananı ilk başta operatör belgesi olan, kiralanan iş makinesinden sorumlu … kullanacak olsa da şantiyede amir konumunda olan …’ün isteği üzerine kontrolünü kendisine bıraktığını ve bu sebeple söz konusu kazanın meydana geldiğini ve zararın ortaya çıktığını, davalının kusurlu fiili nedeniyle davacının zarara uğradığını, Develi Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/3 D.iş dosyasında alınan bilirkişi raporunda kepçe üzerinde 37.500,00-TL hasar tespiti yapıldığını, hasarın giderilmesinin ekonomik olmayacağını, aracın hurdaya ayrılmasının uygun olacağını, aracın hasar öncesi piyasa değerinin 50.000,00-TL, hurda değerinin ise 20.000,00-TL olduğunu, bu nedenle davacının uğradığı zararının 30.000,00-TL olduğunu bildirerek zarar miktarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tarihinin 03/11/2011 olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, gözetim ve denetim görevinin davacıda olduğunu, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davalının sözleşmeye aykırı harekette bulunmadığını, sözleşmeye konu aracın zarar görmesine davacının bünyesinde çalışan işçinin hareketinin sebep olduğunu, kazadan davacı şirketin sorumlu olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca aracın bakım ve gözetim yükümlülüğünün davacı şirkete ait olduğunu, zarardan davacının sorumlu olduğunu, davaya konu pert hale gelen aracın davacı şirkete ait olduğunu, davacı şirketin G sınıfı ehliyetli çalışanı …’in sorumluluğunda ve kullanımında bulunduğunu, ancak kullanma yetkisi kendisinde olmasına rağmen aracı müteveffa …’ün kullanımına müsaade ettiğini, İş Kanunu gereğince davacı şirketin işçisini kontrol altında tutmadığını, gözetim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, davacının çalışanının ağır kusuru neticesinde illiyet bağının kesilmiş olduğunu, davacının tazminat isteminin reddi gerektiğini, hasara ilişkin alınan raporların gerçeği yansıtmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Davaya konu iş kazasının meydana geldiği maden ocağı alanında gerekli güvenlik tedbirlerinin yeteri düzeyde olmadığı, araç sürüş riskinin yüksek olduğu şartlarda iş makinesinin kullanımının güvensiz olduğu, iş makinesi operatörü olmayan, sürücü belgesi (G sınıfı ehliyet) olmayan kişinin iş makinesini kullanmaması için uygulanabilir ve etkin denetimli tedbir almayan maden ocağı iletmecisi/ asıl işveren/ davalı … Madencilik yönetiminin olayda sorumluluğunun olduğunun cihetiyle “asli kusurlu” olduğu, lastik tekerlekli loader (yükleyici) kepçe iş makinesi operatörü olmayan, G sınıfı ehliyeti olmadan iş makinesini kullanan, aracının, havanın ve zeminin durumunu dikkate almadan dikkatsiz ve özensiz araç kullanarak kazaya sebebiyet veren müteveffa/sürücü …’ün “asli kusurlu” olduğu , iş makinesini kiralayan (operatör ve yağcı dahil) davacı … Madencilik yönetimi, aynı zamanda görevlendirdiği elemanlar sebebiyle alt işveren konumunda olduğu, dolayısıyla iş makinesinin kurallara uygun ve ehliyetli kişilerce kullanımından da sorumlu olacağı, iş makinesinin kullanım şartları bakımından etkin denetim ve yönetim görevini yapmadığı cihetiyle “tali kusurlu” olduğu, ayrıca davacının görevlendirdiği elemanı …’in sorumluluğunda olan iş makinesini ehliyetsiz/operatör belgesi olmayan kişiye kullandırmakla ve iş makinesini çalıştırarak teslim etmekle ve seyre iştirak etmekle “tali kusurlu” olduğu anlaşılmış olup, bu bağlamda davalı/asıl işveren … Madencilik yönetiminin %35 oranında kusurlu olduğu, müteveffa …’ün %40 oranında kusurlu olduğu ve davacı/ alt işveren … Madencilik yönetimi ve … Madencilik elemanı iş makinesi görevlisinin birlikte %25 oranında kusurlu olduğu anlaşılmakla, işçinin kusurundan da işveren sorumlu olduğundan davalı şirketin kusur oranı %75 olarak kabul edilerek” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 22.500,00-TL’nin olay tarihi olan 04/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İş bu kararı davalı ve katılma yolu ile davacı vekili süresinde istinaf etmişlerdir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza tarihinin 03.11.2011 tarihi olup iş bu dava zamanaşımına uğradığını, açılan davanın haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davası olduğunu, buna göre 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, olayın üzerinden 8 yıl geçmiş ve davacının talepleri zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının basiretli tacir olduğunu, davalı şirketin sözleşmeye aykırı bir harekette bulunmadığını, sözleşmeye konu aracın zarar görmesine davacı şirket bünyesinde çalışan işçinin hareketinin sebep olduğunu, dolayısıyla kazadan davacı şirketin sorumlu olduğunu, davalı şirkete kusur isnat edilen bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının, davalının kiralananı özenle ve dikkatlice kullanmak yükümlülüğüne aykırı davrandığını ve davaya konu aracın kullanılamaz hale gelmesine sebep olduğunu dolayısıyla davalının kira sözleşmesinden kaynaklanan ifa borcunu gereği gibi yerine getirmediğini iddia ettiğini, davalı şirketin davaya konu aracın kiralanmasına ilişkin tüm yükümlülükleri gereği gibi yerine getirdiğini ve davacının iddialarının aksine üzerine düşen sorumluluğa aykırı hareket etmediğini, davaya konu pert hale gelen aracın davacı şirkete ait olup davacı şirket çalışanı … ‘in sorumluluğunda bulunduğunu, belirtildiği üzere … davacı … şirketinin işçisi olarak çalıştığını ve davaya konu iş makinesinin kullanımından sorumlu elaman olduğunu, davacı şirket çalışanı … G sınıfı ehliyete sahip olup kazaya konu aracı kullanma yetkisine sahip işçi olduğunu, ancak davacı şirket çalışanı …’in aracı kullanma yetkisi kendisinde olmasına karşın aracı müteveffa …’ün kullanmasına müsaade ettiğini, davacı şirket çalışanının bu davranışıyla işçinin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyma(6098 S.K. 399. Madde, 6331 S.K. 19. Madde ) borcuna aykırı davrandığını, İş Kanunu gereğince davacı şirketin işçisini kontrol altında tutmamış, gözetim yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, kazanın davacı şirket çalışanının ihmali neticesinde gerçekleştiğini, davalı şirketin bir sorumluluğunun bulunmadığını, aracın kullanımıyla yükümlü kişinin aracı ehliyeti bulunmayan bir kimseye devretmesinin kusurlu, usul ve yasalara aykırı bir davranış olduğunu, yerel mahkemece buna rağmen hukuka aykırı olarak davalıya kusur yüklenen bilirkişi raporunu esas alarak verilen kararın açıkça usul ve yasalara aykırı olduğunu, davalı şirketin şantiyedeki araca bakılması için yetkili kişileri görevlendirerek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini ancak davacı şirket çalışanının kusurlu hareketiyle söz konusu kazanın meydana gelmesi tehlikesi doğduğunu ve sonuç olarak da kazanın meydana geldiğini, taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesi uyarınca aracın bakım ve gözetim yükümlülüğünün davacı şirkete ait olduğunu ve meydana gelecek zarardan da davacı şirketin sorumlu olduğunu, davacının çalışanının kusuru ağır kusur olup kararda tali kusur kabul edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davaya konu iş kazası nedeniyle Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesi 2011/241 Esas ve 2013/376 Karar sayılı dosyası ile verilen kararda davacı …’in kusurlu bulunarak hapis cezası verildiğini, söz konusu hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını, bu hususun dahi davacının asli kusurlu olduğunu ispatladığını, kaldı ki, davacının kazaya konu aracı davalı şirketin personeline vermek ve kendisinin de asılı gitmek suretiyle asli kusur işlediğini, davacının işçisinin ve üçüncü kişinin ağır kusuru sebebiyle illiyet bağının kesildiğini, yerel mahkemenin gerekçesinde salt bilirkişi raporunu baz alarak hüküm kurduğunu, hükme esas alınan raporda ise, iş mahkemesi ve ceza mahkemesinde alınan raporların esas alınmış olsa da kesinleşmiş bir raporun mevcut olmadığını, yerel mahkemece davacının aracında oluşan zarara ilişkin olarak bilirkişi raporu alınmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, Develi Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/3 d.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunun tebliğ edilmediğini, bu nedenle söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/290 Esas 2021/76 Karar sayılı ilamının bozularak, davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Katılma yoluyla istinaf eden davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı tarafın dilekçesinde taleplerinin haksız fiil kaynaklı olduğunu, davaya konu iş makinesinin 03.11.2011 tarihinde zarara uğradığını bu sebeple 2 yıllık haksız fiil zaman aşımı süresinin dolduğunu iddia etse de dava dilekçesinde belirttikleri üzere taleplerinin sözleşme kaynaklı olup bu sebeple zaman aşımı süresinin henüz dolmadığını, taraflar arasında akdedilen araç kiralama sözleşmesinin 2011 tarihli olup taraflarınca sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan zararın giderilmesi talepli davanın 17.06.2019 tarihinde açıldığını, bu kapsamda kanun maddesinden, Yargıtay Kararından ve olayın gerçekleşme tarihlerinden görüleceği üzere zaman aşımı süresinin henüz dolmadığını, bu bakımdan ilk derece mahkemesinin zaman aşımı itirazını dikkate almamasının usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğunu, davalı tarafın dilekçesinde davalının sözleşme hükümlerine aykırı davranmadığını kazaya davacı çalışanının sebebiyet verdiğini belirtse de davacı ve davalı taraf arasında kira sözleşmesinin mevcut olduğunu, bu bakımdan taraflar arasında kurulan sözleşme gereği TBK md. 116 uyarınca davalı şirketin çalışanı müteveffa …’ün fiillerinden yardımcı şahsın fiillerinden dolayı sorumlu olduğunu, dava konusu olayda davacı ile kiracı davalı arasında sözleşme ilişkisi kurulduğunu, sözleşme kapsamındaki hakkın kullanımının yardımcı şahıs olan …’e bırakıldığını, dolayısı ile yardımcı kişi konumunda olan …’ün verdiği zarardan da davalı şirketin TBK madde 116 kapsamında sorumluluğunun mevcut olduğunu, bu kapsamda ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında açıkladığı üzere davalıya %75 oranında kusur yüklenmesi ve zararın ondan tazmin edilmesine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğunu, aksine davacının meydana gelen olayda kusurunun bulunmadığını, davacı ile davalı arasında iş makinesinin kirasına ilişkin sözleşme bulunduğunu, kira sözleşmesinin asli unsurlarından birisinin de edimlerinin karşılıklı ve birbirine uygun ifa edilmesi olduğunu, bu durumda kira sözleşmesinde kiralayan tarafın sözleşme konusu kiralananı sözleşmeye uygun olarak kullanarak kira bedelini ödemeli ve sözleşme sona erdiğinde sözleşme konusu kiralananı eksiksiz olarak kiraya verene iade etmesi gerektiğini, olayda ise kira sözleşmesine konu iş makinesinin davalının yanında çalışan … tarafından kullanılmakta olup bu kullanım neticesinde kira sözleşmesine konu iş makinesinin kullanılamaz hale geldiğini, bu durumun ise davalının TBK md. 116 gereği yardımcı şahsın fiilinden dolayı sorumlu olmasına sebep olduğunu, dolayısı ile kusur oranının %75’inden sorumlu olduğunu, davalı tarafın dilekçesinde davacı taraf işçisinin ve 3. Kişinin ağır kusuru sebebiyle illiyet bağının kesildiğini iddia etse de tazminat talebinin kabul edilebilmesi için meydana gelen zarar ile borçlunun kusurlu fiili arasında illiyet bağının bulunması gerektiğini, ilk derece mahkemesine sunmuş oldukları dava dilekçesinin ekinde yer alan bilhassa 2011/3 D.iş sayılı dosyaya sunulan bilirkişi raporundan ve diğer bilirkişi raporlarından da açıkça anlaşılacağı üzere kiralanan iş makinesinde zararın meydana gelmesinin sebebi gerek kazalı müteveffa iş …’ün gerekse işveren konumunda yer alan davalı şirketin kusurlu fiilleri olduğunu, ayrıca davacı şirketin bu illiyet bağını kesecek ölçüde herhangi bir kusurlu fiilinin bulunmadığını, zira yine 2011/3 D.iş numaralı dosyaya sunulan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere kaza sonrasında kazalı kepçe üzerinde yapılan incelemede fren tertibatında, lastiklerde, fren bloğunda ve balatalarında herhangi bir arıza ve eksiklik olmadığı ve kaza öncesinde de normal olduğunun tespit edildiğini, iş bu sebeplerle davalı şirketin kusurunun önüne geçecek bir illiyet bağlantısı kesintisinin gerçekleşmemiş olup bu kapsamda kaza sonucu oluşan zarardan davalının sorumlu ve kusurlu olduğunu, davalı tarafça delil tespiti dosyasında yapılan hesaplamaya dayanılamayacağı iddia edilse de bu iddianın yerinde olmadığını, davalı tarafça Develi Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/3 Değişik iş sayılı dosyası ile alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağının belirtildiğini, ancak şantiyede devrilmiş bir iş makinasının aylarca orada olmasının mümkün olmayıp davacı tarafından derhal başvuru yapılarak zarar tespitinin yaptırıldığını, rapor ile de aracın kullanılmaz hale geldiği ve zarar tutarının belirlendiğini, iş bu dosya kapsamında başka türlü zararın belirlenme ihtimalinin bulunmadığını, raporun davalı tarafa tebliğ edilip edilmediğinin taraflarınca bilinmediğini, ancak tebliğ edilmediyse dahi mahkemenin fiili sebebiyle davacının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, alınan bilirkişi raporunun detaylı ve hükme esas alınmaya uygun olduğunu, bu nedenle verilen mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu beyan ederek davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/290 Esas ve 2021/76 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan sadece gerekçeli kararda yapılan “haksız fiil” nitelendirlmesinin “sözleşmeden doğan alacak” olarak değiştirilmek üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2. Maddesi uyarınca kaldırılarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacı ile davalı arasında davacıya ait iş makinesinin davalıya kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesi yapıldığı tarafların kabulünde olup davacı bu sözleşme gereği iş makinesinin kira sözleşmesi devam ederken kazaya uğraması nedeniyle araçta oluşan zararın tazminini davalıdan talep etmektedir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda kazada taraflara isabet eden kusur oranının hesaplandığı, zararın miktarının ise hesaplanmadığı görülmüş, tarafların kusur oranının iş müfettişi tarafından düzenlenen rapor ve İş mahkemesi dosyasında üçlü bilirkişi heyetinden alınan ve ardından Yargıtay tarafından onanan kararda esas alınan bilirkişi raporundaki oran ile aynı olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince davacının delilleri arasında sunduğu Develi Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/3 sayılı değişik iş dosyasının imha edildiği, bu nedenle alınan raporun davalı yana tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamıştır. Mahkemece, yargılama sırasında zarar miktarı yönünden yeniden inceleme yapılmamış ve rapor tanzim ettirilmemiş, davalı tarafın yokluğunda yapılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece dosyaya kusur hususunda rapor sunan makine mühendisi bilirkişiden dava konusu iş makinesindeki zararın kaza tarihindeki değeri konusunda denetime elverişli ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, değişik iş dosyasında davalının yokluğunda düzenlenen keşif sonucu alınan raporun esas alınarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup davalının istinaf isteminin kabulü gerekmiştir. Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,istinaf eden davalı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden, davacı tarafın istinaf itirazları bu aşamada değerlendirilmeden HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 02/02/2021 tarih ve 2019/290 E – 2021/76 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı ve davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
8-Kararın kaldırılmasına dair kararın niteliğine göre bu aşamada davacının katılma yoluyla istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 23/12/2021