Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/2027 E. 2021/2203 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2027
KARAR NO: 2021/2203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2021
ESAS NO: 2021/19
KARAR NO: 2021/912
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 04/01/2021
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 19/10/2021 tarih ve 2021/19 Esas 2021/912Karar sayılı ilamına karşı ,davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıdan fatura karşılığı alacağının olduğunu, davalının fatura bedellerini ödememesi üzerine davacının davalı aleyhinde Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibini başlattığını, davalının yetkiye ve borca itiraz ettiği, itirazın ile takibin devamına karar verilmesini, davalının asıl alacağın % 20’si oranında tazminata mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİNİN İLK DERECE MAHKEMESİNE VERMİŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE: Takibe konu edilen alacağın taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesine bağlı fatura alacağı olduğunu, Kayseri İcra Müdürlüklerinin ve Mahkemenin yetkili olmadığını, … İcra Müdürlükleri ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında Microsoft Dynamics 365 Finance & Operations ERP Projesi sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmenin 19/03/2018 tarihinde imza altına alınarak yaklaşık 100.000 USD bir proje ve danışmanlık hizmeti maliyeti öngörüldüğünü, yine taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca da verilecek hizmetin bir yıl içerisinde tamamlanarak bitirilmesi kararlaştırıldığını ancak söz konusu hizmetin hiçbir zaman davacı tarafından tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmediğini ve verilecek hizmetin eksik ifa edildiğini, davalı şirketin yurtdışına halı imal ederek satan ve bu alanda yüksek bir ciroya sahip olan … ilinde Organize Sanayi bölgesinde kurulu bir işletme olduğunu, söz konusu ürünlerin sipariş, üretim, desen, lojistik, faturalandırma ve tahsilat işlemlerinin düzgün ve belirli bir stratejiye göre yürütülmesi için davacı bilişim firması ile söz konusu bahsi geçen sözleşme imzalandığını, buna göre hangi ürünün hangi firmaya, hangi tarihe kadar üretilip yapılacağı, aynı zamanda firmanın ürettiği halıların stok durumu, hangi müşteriye hangi sürede ürünlerin üretilmesi gerektiği gibi bilgilerin yer aldığı programın tamamlanarak davalı şirkete teslim edilmesi gerektiğini, ancak aradan geçen zamana rağmen sözleşmede belirtilen işin tamamlanarak halen davalıya teslim edilmediğini, belirtilen programın tam olarak çalışır vaziyete getirilemediğini, davalı şirket tarafından ürünlerin bilgileri sisteme girildiğinde stok ve diğer hususların tam olarak çıkmadığını, bu sebeple ortada eksik bir ifanın söz konusu olduğunu, sözleşmeye konu olan işin ise tamamlanmadan davalı şirket tarafından kabul edilmeyen faturalar için alacak isteminin yerinde olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinin 3. bendinde ”sözleşme gereği vermesi gereken hizmeti tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini” beyan ettiğini, yani taraflar arasında belirtilen sözleşme şartlarına ve davalı şirketin isteklerine uygun olacak şekilde söz konusu eseri eksiksiz olarak yerine getirdiğini beyan ettiğini, o halde bu programın eksiksiz ve düzgün çalışır halde davalı şirkete teslim edildiğini ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğunu, davacı tarafça icra takibine konu edilen bu şekilde bir borcun olmadığını, davacı tarafın açıkça hakkı kötüye kullanarak olmayan ve verilmeyen bir hizmetin bedelini istediğini, davalı şirket kayıtlarında bu şekilde bir borç olmadığını, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile banka hesap hareketleri incelendiğinde … firması tarafından dönem dönem kesilen faturaların karşılığının tamamının ödendiğini, ilgili firmaya bu şekilde bir borcun olmadığını, davacı tarafça alacağa istenilen ticari reeskont avans faizi türünde bir faiz türünün de olmadığını, davacı tarafın alacaklı olduğunun kabulü halinde, işletilecek faiz oranının açıklığa kavuşturulması gerektiğini, reeskont ve avans faizi kavramlarının birbirinden farklı olduğunu, ayrıca icra dosyasındaki takip talebinde yıllık (%10) faiz talep edilmiş olduğundan faiz hesabında bu talebin dikkate alınması gerektiğini, davacı tarafın tüm bu açıklamalar karşısında icra inkar tazminatı talep edemeyeceğini, zira alacağın, faiz ve ferileri likit olmadığını belirterek; öncelikle davanın usulden incelenerek yetkisizlik kararı verilmesine ve dosyanın yetkili icra müdürlüğüne gönderilmesine, davanın borç olmaması sebebiyle reddine, tüm yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı taraftan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Mahkememizce davalı defterlerinde kayıtlı olup, davacı tarafça kayıt edilmeyen kur farkı faturaları yönünden araştırma yoluna gidilmiş; taraf vekillerine, taraflar arasındaki ticari ilişki ilk tesis edildiği tarihten dava tarihine kadar kur farkı nedeni ile yazılı bir sözleşme yapılıp yapılmadığı, yazılı sözleşme yapılmamış olsa bile tarafların birbirlerine kur farkı faturası düzenleyip düzenlemedikleri, düzenlemişlerse karşı tarafın faturayı kabul edip etmediği yani fiili uygulama ile kur farkının taraflar arasında tahsil edilip edilmediği, bu hususta bir teamül oluşup oluşmadığını açıklamaları ve varsa dayanak belgelerini sunmaları için 2 hafta süre verilmiş, davacı vekili 05/10/2021 tarihli dilekçesi ile ve davalı vekili de 04/10/2021 tarihli dilekçesi ile taraflar arasında kur farkı uygulamasının olmadığını beyan etmişlerdir. Böylelikle davalının defterlerinde kayıtlı olan 28.511,11 TL kendi lehine, 5.204,64 TL kendi aleyhine kur farkı faturalarının haksız olduğu anlaşılmıştır. Buna göre kur farkı faturaları olmaksızın davalının defterlerinde kayıtlı olan 861.409.49 TL’den davalının yaptığı 677.410,66 TL ödeme çıkarıldığında davalının borç bakiyesinin 183.998,83 TL olduğu anlaşılmış, davalı taraf söz konusu bakiyeyi ödediğini iddia etmemiştir. Davacının kendi kayıtlarına göre davalıdan 183.588,17 TL olarak alacağı görünmekte olup, söz konusu 410,66 TL’lik cüzi farkın davalı yararına olduğu, davacının söz konusu tutarı takip ve dava konusu yapmadığı görülmüştür. İzah edilen nedenlerle davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 183.998,83 TL alacağının olduğu anlaşılmış, davalı tarafın cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmadığı görülmüş, 183.588,17 TL asıl alacak üzerinden davalının borca vaki itirazının iptaline karar verilmiştir. Davacı, icra takibinde, takip sonrası işleyecek faiz olarak yıllık %10 ve değişen oranlarda reeskont-avans faizi talep etmiştir. Kural olarak ticari işlerde avans veya reeskont faizi uygulanmakta olup, davacının söz konusu faiz türlerinden birini seçmesi gerekir. Seçilmediği takdirde ise yasal faiz istendiğinin kabulü gerekir. Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/10181 Esas 2017/5505 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir. Ne var ki; davacı tarafın takip talebinde gösterdiği % 10’luk oran, takip tarihinde avans veya reeskont faizinden herhangi birine tekabül ediyorsa, davacının o faiz türünü talep ettiği kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/13494 Esas 2018/424 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir. İcra takip tarihi 01/07/2020 olup, söz konusu tarihte avans faizi yıllık %10 olduğundan, davacının icra takibinde avans faizi talep ettiği sonucuna varılmış ve itirazın iptaline karar verilen asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık % 10,00 ve değişen oranlarda avans faizi yürütülmesine karar verilmiştir. Davacı, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir. İİK’nun 67/2.maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için İİK 67.maddesindeki itirazın iptaline özgü dava şartlarının yanında, davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Yargıtay HGK’nun 2010/19-376 Esas 2010/397 Karar sayılı içtihadında; “Genel bir kavram olarak ‘likid (liqiude) alacak” “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır”. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez” denilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre faturadan kaynaklı alacaklar likit kabul edilmektedir. İzah edilen nedenle itirazın iptaline karar verilen 183.588,17 TL’nin takdiren % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş ve mahkememizce hüküm kurulmuştur. Kurulan hüküm ile; Davanın KABULÜ ile Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 183.588,17 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık % 10,00 ve değişen oranlarda avans faizi yürütülmesine, İtirazın iptaline karar verilen 183.588,17 TL’nin takdiren % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine…” dair karar verilmiştir.
İş bu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Mahkeme tarafından dava dosyasında taraflar arasında sözleşme imkanının belirtildiğini, dosyada sözleşme olmadığını, söz konusu işlemin vekalet sözleşmesi olabileceğini belirttiğini, dava konusu olabileceğinin belirtmediğini, dava konusu hukuki nitelemeyi yanlış yaptığını, müvekkili şirketin kullanmaya çalıştığı sistemin eksik ifa edildiğini, … firması tarafından tam ve eksiksiz bir sistem kurulumu gerçekleştirilmediğini, mahkeme tarafından sadece tarafların, müvekkilin ticari defterlerinin incelenerek hüküm kurulmasının doğru olmadığını, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle tehiri icra taleplerinin kabulüne karar verilmesini, usul ve yasaya aykırı olarak verilen yerel mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırılmasını, davanın reddini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinafa cevap dilekçesinden özetle; davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda; Somut uyuşmazlıkta her ne kadar davalı, davaya konu işin eksik ve ayıplı ifa edildiğini savunmuş ise de bu konuda ayıp ihbarında bulunulduğuna ilişkin dosyada delil bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, taraf beyanlarına ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespit ve hesaplamalara göre mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan bütün istinaf itirazlarının yerinde olmadığı görülmüştür. Bu itibarla; yerel mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara,yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul,yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı,kararın hukuka uygun olduğu görülmekle usul ve yasaya uygun mahkeme kararına karşı davalı tarafın yapmış olduğu istinaf itirazlarının reddi gerektiği değerlendirilmiştir. Belirtilen nedenlerle, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvurusu itirazlarının HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 19/10/2021 tarih ve 2021/19 Esas 2021/912 Karar sayılı ilamına karşı yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 12.540,90TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 3.762,26 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 8.778,64 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf eden davalının yaptığı istinaf posta/yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harcının istinaf eden davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 04/01/2022