Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/2022 E. 2021/2214 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2022
KARAR NO: 2021/2214
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2021
NUMARASI: 2021/129 E. 2021/830 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 23/12/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 05/10/2021 tarih ve 2021/129 E – 2021/830 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin, davacı aleyhine, 17/12/2007 sözleşme tarihli, 50.000,00 TL tutarlı davacının kefil gösterildiği kredi sözleşmesi ile dayanak yapılarak Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nde … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını ve takibin şeklen kesinleştiğini, davacının, oğlu …’nun … A.Ş.’den kullandığı 17/12/2007 tarihli 50.000 TL tutarındaki kredi sözleşmesine kefil gösterildiğini ancak davacının ilgili sözleşmeye attığı imzanın yalnızca kredi sözleşmesinde bulunan “müşterek borçlu ve müteselsil kefil” isimli bölüme atıldığını, söz konusu imzanın kredi sözleşmesinin tüm sayfalarına atılmadığı gibi, müteselsil kefil sıfatıyla imza attırılan tek sayfada da “davacının kefil olduğu miktarın belirtilmediği gibi belirlenebilir de olmadığını, bu durumun kefaleti geçersiz hale getirdiğini, davacının imzasının bulunduğu sayfada yalnızca oğlu borçlu …’nun ismi ile imzası ve davacının imzasının bulunduğunu, kefil olduğu borç miktarına dair ise hiçbir şey belirtilmediğini, kefalet sözleşmesinde kefalet miktarının belirtilmesinin yazılı şekil şartının muhtevası içinde yer alması gerektiğini, bunun muhteva içinde bulunmamasının kefalet sözleşmesinin geçersiz olması sonucunu doğurduğunu, bu muhtevadan kastının ise kefil olanın imzasının bulunduğu sayfada borç miktarının belirtilmesinin olduğunu, kefilin mesul olacağı miktarın, imzasının bulunduğu sayfada açık bir şekilde belirtilmediğinden kefalet sözleşmesinin şekil şartı sağlanamadığından ilgili sözleşmenin geçersizliği ve buna bağlı olarak da davacının borçlu olmadığının tespiti gerektiğini, şu anda icra dosyasını alacaklı sıfatı ile … A.Ş. takip etmekle birlikte bu alacağın onlara Garanti Bankası tarafından devredildiğini, esasen geçersiz sözleşmeyle, olmayan bir alacağı devretmiş göründükleri için bankanın da davaya dahil edildiğini, ilgili genel kredi sözleşmesindeki kefaletin geçersiz olduğunu, öncelikle bu geçersizlik hususu göz önünde bulundurularak Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibinin ve yürütülen satış işlemlerinin tümünün durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu talep yerinde görülmezse İİK. madde 72 gereği takdir olunacak teminat mukabilinde icra veznesine girecek paranın alacaklıya işbu davanın kararı kesinleşinceye kadar ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, işbu dava dilekçesi ile davacı aleyhinde başlatılan Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacının borçlu olmadığının tespit edilmesini, icra takibinin usulüne uygun oluşmamış genel kredi sözleşmesindeki kefalet sebebiyle başlatılmış olan icra takibinde borçlu olmadığının tespitine, neticeten icra takibinin ve takibe dayanılarak yapılan tüm işlemlerin iptaline; yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Yönetim A.Ş. (eski ünvan … Yönetim A.Ş.) vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının dava öncesi ara buluculuk dava şartını yerine getirmediğini, sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı TBK’ya göre geçerli bir şekilde kefaletin alındığını, davacının dava dilekçesindeki iddialarının haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Yapılan tüm bu açıklamalar sonucu, davacının 50.000,00 TL kefalet limiti ile borçtan sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda davacının kefalet limiti ile orantı yapılarak dava konusu borçtan icra takip tarihi itibarıyle yapılan hesaplamada; davalı bankanın davacı kefilden kefalet limitine ve temerrüdüne göre … nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.000,00 TL asıl alacak + 10.000,00 TL işlemiş faiz + 500,00 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere toplam 60.649,77 TL nakit alacağına davacı …’nun kefaletinin bulunduğu, yine kefil davacı … bakımından yapılan hesaplamada; kefalet limitinin 50.000,00 TL olması ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olması nedeniyle, kefalet limitine göre; dava tarihi itibariyle davalı bankanın davacı kefilden … nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.000,00 TL asıl alacak + 467.291,67 TL işlemiş faiz + 23.364,58 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere toplam 540.806,02 TL nakit alacağına davacının kefaletinin bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir.İcra takibine geçilirken davacının kefalet limiti gözetilmeksizin daha yüksek tutardan takip başlatıldığı için davacının davalı … Yönetim A.Ş. (eski ünvan … Yönetim A.Ş. aleyhindeki davasının kısmen kabul kısmen reddine,
a) Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas (kapatılan Kayseri 6.İcra Dairesi’nin … Esas) sayılı dosyasında icra takibinde talep edilen 50.752,90 TL’lik asıl alacağın 752,90 TL’si,
b) 10.428,68 TL’lik işlemiş faizin 428,68 TL’si,
2.c) 521,43 TL’lik BSMV’nin 21,43 TL’si olmak üzere genel toplamda 1.203,01 TL için davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Ancak davacı aleyhinde kefalet limitini aşan kısımdan fazla takip yapılmış olması haksız olsa da kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davanın kabulüne karar verilen kısmı için davacının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.Davacı, davasını takibi başlatan … A.Ş. aleyhinde de yöneltmiş ise de söz konusu davalı icra takibini başlatmakla birlikte icra takibinden sonra fakat dava tarihinden önce alacağı diğer davalıya temlik ettiğinden icra takibinde alacaklı sıfatı kalmamış; bu sıfat temlik alana geçmiştir. Dava, icra takibine vaki menfi tespit davası olup, takipten doğan alacağını temlik eden davalı bankanın işbu davada taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) bulunmamaktadır. İzah edilen nedenle davalı banka hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir. Nitekim Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2019/179 E. 2019/167 K. ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2018/320 E.2018/1229 K. sayılı emsal kararları da bu yöndedir. Davalı … Yönetim A.Ş. tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının icra takibinin durdurulmasına ilişkin talebi mahkememizin 19/02/2021 tarihli ara kararı ile red edildiğinden yani icra takibi durmadığından, davalının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.Dava, icra takibine karşı menfi tespit davası olduğundan davacının dava değerini icra takip tutarı üzerinden göstermesi gerekir. Davacı, dava açarken dava değerini 50.000,00 TL göstermiş ise de 20/04/2021 tarihli ön inceleme duruşmasının (8) numaralı ara kararı ile davacı tarafa takip çıkış tutarı olan 61.852,78 TL üzerinden hesaplanan eksik harcı tamamlaması için süre verilmiş, davacı tarafça eksik harç tamamlanmış ve dava değeri 61.852,78 TL’ye yükselmiş, yargılama harç ve giderlerinin hesabında bu tutar dikkate alınmış, davacının davalı … A.Ş. aleyhindeki davasının pasif husumete ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile HMK’nun 114/1-d ve 115/2 maddeleri uyarınca reddine, davacının davalı … Yönetim A.Ş. (eski ünvan … Yönetim A.Ş. aleyhindeki davasının kısmen kabul kısmen reddine,..” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yargılama sırasında yargılamanın seyrini değiştirecek nitelikte olan davaya konu genel kredi sözleşmesinin aslının davalı bankadan ve alacağı temlik alan varlık şirketinden istenmediğini, Yerel Mahkemece alınan 01.07.2021 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalı bankadan davaya konu genel kredi sözleşmesinin yalnızca ön kapak, 1. Sayfası ve imzaların bulunduğu son sayfasının onaysız örneklerinin icra müdürlüğüne verildiğinden ve diğer sayfalar verilmediğinden sözleşme hükümlerinin dahi incelemesi yapılmadan Mahkemece karar verildiğini, verilen bu kararın usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, nitekim müvekkili hakkında başlatılan davaya konu Kayseri Genel İcra Dairesinin … E. sayılı icra takibi dosyasına alacaklı tarafından sunulan genel kredi sözleşmesi suretlerinin dahi onaysız olduğunu, oysa İİK.nun 58.maddesine göre senet varsa takip talebine eklenmek;İİK.nun 61.maddesine göre de takip belgeye dayanıyorsa belgenin tasdikli bir örneğinin ödeme emrine bağlandığını, tüm bunların icra müdürlüğünce yapılmadığını ve müvekkiline de onaylı takip dayanağı belge gönderilmediği halde yerel mahkemece de davalı bankadan ve alacağı temlik alandan genel kredi sözleşmesinin aslının ve tüm sayfalarının HMK 220 ve devamı maddelerine göre alacaklı tarafa ibraz ettirilmesi gerekmekte iken mahkemece ilgili sözleşmenin aslının ibrazı talep edilmeden verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, bu hususun taraflarınca 05.10.2021 tarihli karar verilen duruşmada ve öncesinde dile getirilmiş olup, sözleşme aslının celp edilmemiş olmasının ve itirazlarının karşılanması için rapor alınmamış olmasının eksik kaldığı ve bu nedenle tahkikatın bitirilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtildiği halde Yerel Mahkemece eksik inceleme sonucu işbu kararın verildiğini ,esas bakımından ise müvekkilinin bankada attığı imzanın yalnızca kredi sözleşmesinde bulunan “müşterek borçlu ve müteselsil kefil” isimli bölüme atıldığını, söz konusu imza kredi sözleşmesinin tüm sayfalarına atılmadığı gibi, müteselsil kefil sıfatıyla imza attırılan tek sayfada da “müvekkilinin kefil olduğu miktarın belirtilmediği gibi, belirlenebilir de olmadığını, bu durumun kefaleti geçersiz hale getirdiğini, müvekkilinin imzasının olduğu iddia edilen sayfada yalnızca oğlu borçlu …nun ismi ile imzası ve müvekkilin imzasıırı bulunduğunu, kefil olunan borç miktarına dair ise hiçbir şey belirtilmediğini, kefalet sözleşmesinde kefalet miktarının belirtilmesi yazılı şekil şartının muhtevası içinde yer alması gerektiğini, bunun muhteva içinde bulunmamasının kefalet sözleşmesinin geçersiz olması sonucunu doğurduğunu, bu muhtevadan kasıt ise kefil olanın imzasının bulunduğu sayfada kefil olunan borç miktarının belirtilmesi olduğunu,6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanununun 583. Maddesi kefalet sözleşmelerinde şekle ilişkin esasları düzenlemiştir. “Şekil” başlıklı madde şu şekilde kaleme alındığını,”Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” denildiğinden gerek eski Borçlar Kanunu gerekse yeni Türk Borçlar Kanunu uyarınca kefalet sözleşmesinde kefaletin geçerli olabilmesi için kefalet miktarının belli (veya belirlenebilir) olması gerektiğinden ilgili sözleşmede miktar sayfa üzerinde belli olmayan sözleşmenin geçersiz olduğunun mutlak olduğunu, bu sebeple mahkemece verilen, asıl meramlarının anlaşılamadığını, davaya konu genel kredi sözleşmesinin aslının dosyaya ibrazı istenmeden verilen kararın kaldırılması gerektiğini, ileri sürerek Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/129 E. 2021/830 K. sayılı 05.10.2021 tarihli kararının kaldırılarak müvekkilin bahsi geçen takipteki borç bakımından davalılara borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin ve takibe dayanılarak yapılan tüm işlemlerin müvekkili yönünden iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiasına göre Genel Kredi Sözleşmesinin imza tarihi 17.12.2007 tarihi olup, 6089 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlük tarihi öncesinde akdedildiğini, Yürürlük Kanunu’nun 1.maddesi gereğince, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümlerinin uygulandığını, dolayısıyla, talebe dayanak olan sözleşmeden kaynaklanan bu uyuşmazlıkta mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun uygulanacağının tartışmasız olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerliliği, yazılı olmasına ve kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın sözleşmede belirlenmiş olması koşuluna bağlı olduğunu, kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın sözleşmede belirlenmiş olmasının ise çeşitli yollarla mümkün olduğunu, Borçlar Kanunu döneminde kredi sözleşmelerindeki kredi limitinin aynı zamanda BK 484.maddesindeki kefalet limiti olarak kefilin mes’ul olacağı muayyen bir miktarın iraesi hükmünde olduğunu, diğer davalı Garanti Bankası A.Ş tarafından sunulacak kredi sözleşmesi için beyan, itiraz ve hakları saklı kalmak kaydıyla davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu kredi sözleşmesinin limiti 50.000 YTL olarak geçmekte olup, bu haliyle bile sözleşmedeki kredi limiti aynı zamanda kefalet limiti olarak geçerli olduğunu beyan ederek davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini, hakkında %40 dan aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesini, tüm yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davacıya yüklenmesini talep etmiştir. H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibinden dolayı açılan menfi tespit davasıdır. Davacı 17.12.2007 tarihli Genel Kredi sözleşmesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil yazan kısımda imzasının bulunduğunu, sözleşmenin tamamında imzasının bulunmadığını bununla birlikte imzasının olduğu son sayfada kefil olduğu meblağın yazılmadığını bu durumunda Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 484 maddesine aykırı olduğunu belirterek Kayseri Genel İcra Dairesinin … esas sayılı icra dosyasındaki takipten dolayı borçlu olunmadığının tespitini talep etmiştir. Kefalet tarihi 17.12.2007 olup davacı hakkında 11.02.2009 tarihinde Kayseri Genel İcra Dairesinin … esas sayılı icra dosyası ile takip başlatıldığı görülmüştür. Davalı tarafından takip dayanağı olarak gösterilen Genel kredi sözleşmesinin fotokopi şeklinde sadece 1. ve 30. Sayfalarının dosyaya sunulduğu bu belgeler incelendiğinde;davacı kefilin ve asıl borçlunun imzalarının ilk sayfada bulunmadığı, asıl borçlu … ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil …’nun imzalarının 30. Sayfada bulunduğu bu sayfada kefilin sorumlu olduğu miktara ilişkin herhangi bir limitin bulunmadığı, kredi limitinin imzasız birinci sayfada 50.000.-TL olarak gösterildiği, davalılar tarafından kredi sözleşmesinin tüm sayfalarının icra takip dosyasına ve dava dosyasına sunulmadığı bundan ötürü asıl borçlunun imzasının bulunmadığı sayfadaki 50.000 Tl ‘lik limitin kefilin sorumlu olduğu tutar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, davacı kefil için sözleşmede ayrıca limit gösterildiğine dair dosyada herhangi bir delil sunulmadığı bu durumda sözleşme tutarının aynı zamanda kefilin sorumlu olduğu tutar kabul edilemeyeceği ancak bilindiği üzere dava ve takip dayanağı genel kredi sözleşmesinin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olan davalı, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 490. maddesi hükmü uyarınca borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumlu olduğu, kefilin sorumlu olacağı meblağın tespiti amacıyla dava dışı asıl borçluya davalı banka tarafından ne kadar kredi kullandırıldığının tespitinin bu durumda önem arz edeceği, Mahkemece aldırılan 01.07.2021 tarihli raporda banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmadan dava dışı asıl borçluya ne kadar kredi kullandırıldığı tespit edilmediği bu durumda mahkemece, aynı heyetten banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle dava dışı asıl borçluya ne kadar kredi kullandırıldığının tespiti ile, dava dışı asıl borçlunun borcu da hesap edildikten sonra, davalı kefilin kefalet limiti gözetilerek sorumluluğunun saptanması gerekir.(11. Hukuk Dairesi 2020/3349 Esas 2020/5309 Karar) Açıklamalar ışığında davacının istinaf başvurusun kabulüne karar vermek gerekmiştir. Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,istinaf eden davacı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 05/10/2021 tarih ve 2021/129 E – 2021/830 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 23/12/2021