Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1956 E. 2021/2129 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1956
KARAR NO: 2021/2129
KARAR TARİHİ: 09/12/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2021
NUMARASI: 2020/12 E. 2021/693 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 09/12/2021
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 22/09/2021 tarih ve 2020/12 E – 2021/693 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacıya ait 2014 model … 415 marka tekerlekli iş makinasının 25/04/2017 tarihinde davalı … şirketine Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalatıldığını, poliçenin 25/04/2017- 25/04/2018 tarihlerini kapsayacak şekilde imza altına alındığını, söz konusu aracın 24/05/2017 tarihinde arızalandığını, bunun üzerine aracın tüm bakım işlemlerinin … San. Tic. LTD. Şti tarafından yapıldığını ve davacı adına 32.587,47 TL fatura düzenlediğini, davacının bu fatura bedelini ödediğini, sonrasında davalıdan fatura bedelinin talep edilmesine rağmen davalının söz konusu kırılmanın poliçe kapsamında olmadığını belirtere ödeme yapmadığını, bunun üzerine icra dairesine başvurulduğunu, davalının itirazı üzerine arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını, davalının icra dairesinin yetkisine yapmış olduğu itirazın Kayseri acentesinde poliçenin düzenlenmiş olması nedeni ile yerinde olmadığını, davalının söz konusu zararın teminat dışı olduğuna yönelik iddiasının yerinde olmadığını, davalının davacıyı poliçe düzenlenirken aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini,belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının araçta meydana gelen sorundan kaynaklı kendilerine başvurmasına rağmen talebin teminat dışında olduğunu, hasarın yol yapım esnasında sigortalı araç ile malzeme serilirken meydana geldiğini ve bu durumda zararın teminat kapsamında olmadığını, davacının araca ilişkin yaptırmış olduğu makine kırılması sigorta poliçesinin bulunmadığını, davacının TTK madde 1423/2 kapsamında ispat yükünün davalıda olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacının maddenin 2. bendinden bahsetmediğini, davacının 14 günlük süre içinde itiraz etmemiş olması nedeni ile sözleşmenin taraflar için bağlayıcı hale geldiğini, bu konuda emsal kararların olduğunu, alacağın likit olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “… her ne kadar davacı tarafça araçta meydana gelen sorundan kaynaklı taraflarınca yapılan ödemenin davalıdan poliçe kapsamında talep edilebileceği belirtilmiş ise de, deliller toplandıktan sonra bilirkişi heyetinden 14/06/2021 tarihli rapor alınmış olup, raporda belirtildiği üzere, 2014 model lastik tekerlekli … marka iş makinasında 24/05/2017 tarihinde meydana geldiği ifade edilen sorun yönünden söz konusu rizikonun Kasko Genel Şartları A.1. maddesine göre teminat kapsamına dahil olmadığı ve taraflar arasında akdedilen Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi kapsamında da makine kırılmasının sigorta teminatına dahil olmadığının belirtilmesi ile bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hükme esas alınacak nitelikte olduğu değerlendirilerek davacının araçta makine kırılmasından kaynaklı bakıma ilişkin istemiş olduğu bedelin poliçe kapsamında teminata dahil olmadığı anlaşılmış ve bu nedenle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı Şirket Tarafından Düzenlenerek Taraflarca İmza Edilen Poliçenin Genel İşlem Şartları Kapsamında Değerlendirilmesi gerektiğini, bu hususun kamu düzenine ilişkin olmasına rağmen ilk derece mahkemesi tarafından re’sen göz önüne alınmadığını, müvekkili ile davalı … şirketi arasında imzalanan Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi adlı poliçe özü itibariyle tarafların birbirine karşı irade beyanlarını açıklayıp belirli hususlarda anlaşma sağladıkları bir sözleşme olduğunu, bu anlamda sözleşmeye ilişkin genel hükümlerin uygun olduğu ölçüde sigorta poliçelerine de uygulanacağını, Türk Ticaret Kanunu’nun bir çok hükümde gönderme yapmış olduğu üzere ticaret kanununda hüküm bulunmaması yahut bulunan hükme uygun olması halinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda bulunan hükümlerin ticari sözleşmelere de uygulanacağını, Genel işlem şartları müessesinin Türk hukuk mevzuatına bu isim altında ilk defa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile girdiğini, Genel işlem şartları, sözleşme tarafından birinin, ileride kuracağı sözleşmelerde, sözleşmenin karşı tarafına, değiştirilmeden kabul edilmek üzere sunma niyetiyle, önceden tek yanlı olarak saptamış olduğu sözleşme şartları olduğunu, başka bir deyişle sözleşmenin taraflarından birinin, nispeten üstün durumundan yararlanarak önceden tek taraflı olarak hazırlayıp müzakere imkanı vermeden kabul etmesi için diğer tarafa sunduğu kurallara genel işlem şartları dendiğini, Türk Borçlar Kanunu “Yazılmamış sayılma” başlıklı 21. Maddesinde: — “Karşı tarafin menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlı olduğu, aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.” hükmüne yer verdiğini ve genel işlem koşullarının geçerliliğini kanuni bir şekle tabii tutmuş; şekle aykırılığın müeyyidesini ise son cümlesinde “yazılmamış sayılma” olarak belirttiğini, öyle ki bu yazılmamış sayılma durumunun yalnızca söz konusu madde için geçerli olup; sözleşmeyi düzenleyen tarafın yazılmamış sayılan koşulları başlangıçtan itibaren olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu da ileri süremeyeceğini, kanunun açık lafzından ve doktrinde kabul görmüş tanımlardan da anlaşılacağı üzere; müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen sözleşme içerisinde genel işlem koşullarını da barındıran bir poliçe olduğunu, sözleşmede müvekkili tarafından davalı şirkete belirtilmesine rağmen isteğini karşılamayacak hususlar bulunduğunu ve bu hususların sözleşme öncesindeki evrede müvekkili ile müzakere edilmemiş, müvekkilin isteğine yanıt veremeyen hususların müvekkiline bildirilmediğini, somut olayda sözleşmenin genel işlem koşulları ile mağdur edildiğini, nispeten güçsüz tarafın müvekkili olduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasında imzalanmış poliçenin “Makine Kırılması (Kasko)” başlıklı maddesi ile adeta müvekkilin talebine uygun kırılma kaskosu poliçeye dahilmişçesine müvekkilinin nispeten güçsüz taraf olmasından da faydalanarak müvekkilinin isteğine uygun olmayan bir poliçe imza edildiğini, müvekkilinin sahip olduğu iş makinasına kasko yaptırmak amacıyla sigorta şirketine başvurması ve işbu kasko poliçesinde kırılma kaskosunun bulunmamasının ise başlı başına hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğunu, kaldı ki poliçe konusu iş makinaları tabiatları gereği zor şartlar altında çalışmaya uygun ancak her an kırılma riskiyle karşı karşıya olduğunu, müvekkilin de işbu riskin gerçekleşme ihtimaline karşılık sigorta yaptırmak istediğini, isteği bu yönde olan müvekkilinin yahut üçüncü bir kişinin kırılma rizikosuna karşı sigorta yaptırmamasının beklenemeyeceğini, zira sözleşme konusunun bir iş makinası olduğunu, trafikte seyir halinde olan bir karayolu trafik aracı olmadığını, bu anlamda söz konusu maddenin TTK m. 55 ve TBK m. 25 uyarınca hukukumuzun temel ilkelerinden olan dürüstlük kuralına açık bir şekilde aykırılık teşkil etiğini, esasen sözleşmeyi akdeden acentenin olayda kendisinin müvekkili şirket temsilcisinin iradesine uygun bir akit yapmak konusunda hata ettiğini de kabul ettiğini, müvekkilinin isteğini karşılar gibi gösterilen ancak kırılma durumunun teminat altına alınmadığı maddesiyle müvekkilinin durumunu ağırlaştıran maddelerin genel işlem koşulları kapsamında değerlendirilmesi ve yok hükmünde olduğu tespitinin hakime tanınmış bir müdahale hakkı olduğunu, bu anlamda ilgili maddelerin kamu düzenine ilişkin olduğu hususunda şüphe bulunmadığını, ilk derece mahkemesi tarafından hüküm tesis edilmesi aşamasında bu hususun üzerinde durulmadığını, kamu düzenine ilişkin bu durum re’sen dikkate alınmadığını, anlatılan sebeplerle ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda genel işlem koşulları kapsamına giren maddelerin yok hükmünde sayılması ve bu bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddine yönelik verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkiline ait iş makinasının tabiatı gereği kırılma ihtimaline sahip bir makina olduğunu, bu sebeple müvekkilinin beklenmeyen bir hasar meydana gelmesi ihtimaline karşı makinayı sigortalatarak riski paylaştığını, müvekkilinin davalı şirketle arasında imza edilen poliçeyi “Makine Kırılması Poliçesini” de içerdiği ve bu poliçenin içerdiği tüm teminatları kapsadığı zannıyla imzalamış bulunduğunu, zira davalı … şirketince, Genişletilmiş Kasko Poliçesinin, müvekkilinin ihtiyacı olan bütün teminatları içerdiğini kendisine beyan edildiğini, bu konularda sigorta şirketinin müvekkili şirket yetkililerini makine kırılması poliçesinin kapsamı, kasko genel şartlarının neyi teminat altına alıp neleri bu kapsam dışında bıraktığı konusunda aydınlatma yükümlülüğünün bulunduğunu, bu yükümlülüğün 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesinde “Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar.” hükmü ile ifade edildiğini, ancak müvekkil şirkete teminatların neleri kapsayıp kapsamadığı konularında detaylı bir bilgilendirme yapılmaksızın, müvekkilinin söz konusu araç bakımından isteklerini karşılayacak poliçe türünün “Genişletilmiş Sigorta Poliçesi” olduğu ve aranılan bütün teminatları içerdiğinin söylendiğini, müvekkilinin hususi olarak “Makinesinin kırılması ve hasara uğraması ihtimaline karşı” sigortalanmasını istemiş ve bu hususları ihtiva eden bir poliçe imzaladığı zannıyla söz konusu anlaşmayı sağladığını, zira sigortalanan aracın bir yol yapım aracı olup, yolun kapalı olduğu inşaat- şantiye alanlarında çalıştığını, aktif olarak trafiğe çıkan ve çarpışma riski olan bir araç olmaktan ziyade, ağır şartlar altında çalıştığı için kırılma ve hasara uğrama riski daha fazla olduğundan, müvekkilinin teminatın sadece bu hasarları içerdiğini bilse, bu poliçeyi yaptırmayacağı ve mutlak olarak “Makine Kırılması Poliçesi” yaptıracağının kesin olduğunu, belirli ihtimallerin gerçekleşmesi halinde karşılaşılacak riske karşı önlem almayı amaçlayan sigorta sözleşmelerinde sigorta şirketinin; sigorta ettirene karşı bilgilendirme ve açıklama yükümlülüğü bulunduğuna ilişkin kanun maddeleri kamu düzenine ilişkin olduğunu, bu maddelerin sulistimale açık bir şekilde yorumlanmasının ticari hayatın ve kamu düzeninin sekteye uğramasına sebebiyet vereceğini, İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararda ise bu husus gereğine uygun biçimde açıklanmadığını, gerekçeleri kararda neredeyse bir cümle ile üzerinden geçildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde verilen karar dosya kapsamının yeterince incelenmediğini ve karara ilişkin gerekçelerin usulüne uygun biçimde kaleme alınmadığı bir karar olduğunu ileri sürerek İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili tarafından sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından, … nolu Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortası yapılmış olan, davacıya ait ve davacı tarafından … San.ve Tic.Ltd.Şti. firmasına Kayseri Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığında çalıştırılmak üzere kiralanan … marka … Model 2014 imal tarihli, lastikli …, 24/05/2017 tarihinde … Bulvarı … Kavşağında yol yapım çalışmasında kullanılmakta iken, arızalandığını, hasar ihbarı üzerine yaptırılan ekspertiz incelemesi sonucunda; sigortalı araçtaki hasarın, makinenin zorlanmasından kaynaklandığını, araçta çarpma, çarpılma, devrilme olmadığının belirlendiğini ve kasko poliçesine göre söz konusu hasarın teminat dışı olduğu tespit edildiğini, müvekkili şirket ile sigortalı arasında düzenlenen işbu sözleşme ,poliçenin 2.sayfasında da belirtildiği üzere Kasko Sigortası, Koltuk Ferdi Kaza Sigortası ,Artan Mali Sorumluluk Sigortası, Hukuksal Koruma Sigortası teminatlarını sağlamaktadır. Poliçenin 3.sayfasında teminat dahilinde olan hasarların tek tek belirtilmiş olup, kasko sigorta poliçesi ile ; a)Aracın karayolunda veya demiryolunda kullanılabilen motorlu, motorsuz araçlarla çarpışması, b) Gerek hareket gerek durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar, c) Üçüncü kişilerin kötü niyet veya muziplikle yaptıkları hareketler ile fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin yol açacağı zararlar, d) Aracın yanması, e) Aracın veya araç parçalarının çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesi” sonucu meydana gelen hasarların teminat kapsamında olduğunun belirtildiğini, dava konusu arızanın sigortalı aracın malzeme sermesi esnasında meydana gelmiş olup, iş makinesinden aşırı ses gelmesiyle farkedildiğini, yani dava konusu arızanın,sigortalı araçta çarpma, çarpılma, devrilme, düşme, yuvarlanma, çalınma, çalınmaya teşebbüs, yanma gibi eylemler sonucunda meydana gelmediğini, bu sebeple arıza kasko sigorta poliçesi teminat kapsamında olmadığını, bu hususun bilirkişi raporu ile de sabit olup, mahkemenin poliçe teminatı kapsamında olmayan bir arızaya ilişkin müvekkili şirket aleyhine açılan davanın reddine karar vermesinin poliçe şartlarına,hukuka ve usule uygun olduğunu, müvekkili şirket tarafından poliçenin gereğinin yerine getirilmemesi durumunun söz konusu olmayıp tam tersi, poliçe şart, teminat ve muafiyetlerine göre değerlendirme yapıldığını, davacının da belirttiği gibi davacı sigortalı sahip olduğu iş makinesine kasko sigortası yaptırmak amacıyla sigorta şirketine başvurduğunu, istinaf dilekçesinde, kasko poliçesinde kırılma kaskosunun bulunmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun nitelendirilmiş olup, bu ifadeden de kaskonun “sigorta” olarak değerlendirildiği anlaşıldığını, oysa ki “kaskonun” bir kaza sigortası olup, sigorta sahibini ve aracını trafikte karşılaşabileceği her türlü riske karşı güvence altına alan sigorta türlerinden sadece biri olduğunu, kasko sigorta sözleşmesinin bir aracın kaza geçirmesi, yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesi sonucu oluşabilecek zararları güvence altına alan bir sigorta sözleşmesi olup , Türkçeye İtalyanca casco (kaza) sözcüğünden geçtiğini, dolayısıyla kırılma kaskosu adı altında bir sigorta türü bulunmadığı gibi dava konusu olayda da bir kazanın söz konusu olmadığını, sigortalı aracın bir kara taşıtı olduğunu, istinaf dilekçesinde sigortalı aracın trafikte seyir halinde olan bir araç olmadığının beyan edilmiş olmasının da isabetsiz olduğunu, kaldı ki söz konusu aracın çalışmak üzere gittiği yere kadar kullanıldığı yer doğal olarak karayolu olduğunu, günlük hayatta da söz konusu iş makinelerine trafikte, şehir içinde karayolunda sıklıkla rastlamanın mümkün olduğunu, bu sebeple trafik kazalarına karışmasının muhtemel olduğunu, davacı sigortalının kasko sigorta poliçesi yaptırmasında ve kasko sigortasına ek olarak makine kırılmasının sigortası yaptırmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, istinaf dilekçesinde Genel İşlem Koşullarından , Yazılmamış Sayılma yaptırımından bahsedildiğini, maddenin açık olduğunu ve “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesinin, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlı olduğu, aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.” şeklinde düzenlendiğini, Oysa ki dava konusu uyuşmazlık , sigortalının müvekkili şirket ile akdedilen kasko sigorta poliçesinde davacı sigortalının menfaatine aykırı bir maddenin sözleşmeye girmesi ,bu maddenin içeriği konusunda sigortalıya öğrenme imkanı tanınmamasına ilişkin değil, davacı sigortalının talebi üzerine düzenlenmiş olan bir kasko sigorta poliçesinin teminat kapsamında makine kırılması teminatının bulunmamasına ilişkin olduğunu, dolayısıyla kasko sigorta sözleşmesi içinde yazılmamış sayılmayı gerektirecek bir madde de söz konusu olmadığını, her sigorta poliçesinin farklı teminatlar sunduğunu, davacı sigortalının düzenlenmesini talep ettiği ve 14 günlük yasal süresi içinde itiraz etmediği için tarafları bağlayıcı hale gelen bir kasko sigorta poliçesi bulunduğunu, davacı sigortalı ile akdedilen sözleşmenin bir kara aracına ilişkin olarak yine davacı sigortalının talebi üzerine yapılmış bir kasko sigorta poliçesi olduğunu, davacı tarafça müvekkili şirket tarafından bir kara aracına yaptırılmayacak bir sigorta türünün zorla yaptırıldığı şeklinde bir intiba yaratılmaya çalışılsa da , davacının dava dilekçesinde ve istinaf dilekçesindeki beyanlarında kasko poliçesi yaptırmak istediğini ve poliçeyi okumadığını da ifade ettiğini, bu suretle davacının tüm itirazlarının yersiz olduğunu, davacı sigortalının makine kırılmasının poliçeye dahilmişçesine düzenlendiği iddialarının da isabetsiz olduğunu, TBK.’nın “İçerik Denetimi” başlıklı 25.maddesinin , işbu dilekçemizin 6.nolu bendinde belirttiğimiz gerekçelerle dava konusu uyuşmazlıkta uygulama alanı bulmasının mümkün olmadığını, çünkü akdedilen sigorta poliçesinde genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler bulunmadığını, bu suretle mahkeme tarafından kamu düzenine ilişkin bir durumun gözardı edildiğinden de bahsedilemeyeceğini, davacının dosya kapsamındaki beyanlarından, iş makinesine kasko sigortası yaptırmak istemiyle sigorta şirketinin yetkili acentesine başvurduğunda herhangi bir tereddüt olmadığını, davacının müvekkili sigorta şirketince aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediğinden bahisle kandırıldığını ifade etmekte ise de TTK 1423/2 maddesi ile sigortalıya , poliçe düzenlendikten sonra 14 günlük süre içinde itiraz etme hakkı tanındığını, davacının makinesinin kırılması ve hasara uğraması ihtimaline karşı sigortalanması istedi ise kendisinden TTK.m.18 uyarınca basiretli bir tacir olarak poliçe teslim edildikten sonra poliçeyi okuması, muafiyet bilgileri kısmına dikkat etmesi ve istediği teminatların söz konusu poliçede olmadığını tespit ederek itiraz etmesi bekleneceğini, Davacı sigortalının poliçeyi okumamış olmasının, poliçenin içeriğini bilmiyor olmasının mümkün olmadığını, bu suretle itirazlarının yersiz olduğunu, sigortacının gerek sözleşmenin müzakeresi ve kurulması, gerekse devamı safhasında sigorta sözleşmesine taraf olmak isteyenlere ve sigorta ettirenlere belirli hususlara ilişkin olarak bilgi vermekle yükümlü tutulmasının amacının bu kişilerin korunması olduğunu, bu konu hakkında özel bir düzenleme bulunmasa dahi, TMK m. 2 ve ‘culpa in contrahendo’dan sorumluluk kapsamında değerlendirildiğini, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünün, sözleşmeden doğan bir yan yükümlülük olduğunu, dolayısıyla yükümlülüğün dayanağının sözleşme olduğunu, bu sebeplerle TTK 1423 maddesi ile sigortalıya ,akdedilen sözleşmeye 14 günlük süre içinde itiraz etme hakkı tanındığını, davacı, müvekkili şirket tarafından kandırıldığını ifade etmesine rağmen 14 günlük süre içinde kandırıldığına ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığını ve sözleşmeyi feshetme hakkını kullanmadığını, bu suretle sözleşme, poliçede yazılı şartlarla tarafları bağlayıcı hale geldiğini, ayrıca TTK’nın 1423 m. hükmünün sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiştirilemeyen, nispi emredici hükümlerden olduğunu, bu sebeplerle mahkemenin kararı hukuka uygun olduğunu beyan ederek kararı istinaf eden davacının tüm itirazlarının reddi ile yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunması nedeniyle istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesini, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava taraflar arasında imzalanan 25.04.2017 başlangıç tarihli genişletilmiş kasko poliçesinden kaynaklı alacak davasıdır.Davacı kendisine ait 2014 model … … marka iş makinesini davalı şirket nezdinde 25.04.2017 tarihinde genişletilmiş kasko poliçesi kapsamında sigortaladığını, araç tandeminin bağlı olduğu hupun 24.05.2017 tarihinde kırıldığını, aracı yetkili serviste 32.587,47 Tl tamir ettirdiğini, ödediği bu meblağı sigorta şirketinden talep ettiklerinde sigorta şirketinin hasarın poliçe kapsamında sigortalı olmadığını beyan ettiklerini oysa davalı ile sigorta sözleşmesi öncesinde yapılan görüşmelerde poliçede makine kırılması klozununda bulunduğunun kendilerine belirtildiğini sigorta şirketinin aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davrandığını bundan dolayıda meydana gelen hasardan sorumlu olduğunu iddia ettiği görülmüştür.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Aydınlatma Yükümlülüğü” başlıklı 1423. maddesi “(1) Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar. (2) Aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir. (3) Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliğinin düzenlemelerini dikkate alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini ve içeriğini belirler.” düzenlemesini haizdir. Somut olayda sigorta poliçesinin 25.04.2017 tarihinde düzenlendiği, davaya konu hasarın ise 24.05.2017 tarihinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK 1423/2 maddesinde düzenlendiği şekilde, aydınlatma açıklamasının verilmemesi halinde sigorta ettirenin 14 gün içinde itiraz edebileceği, edilmemesi halinde sözleşmenin poliçede yazılan şartlarla yapılmış olduğunun kabulü gerekecektir. Davacı tarafından sözleşmeye yasal süresi içinde herhangi bir itirazda bulunulmamış olup, bu durumda davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup davacının istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6094 Esas 2021/5119 Karar) H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 22/09/2021 tarih ve 2020/12 E – 2021/693 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021