Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1940 E. 2021/2121 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1940
KARAR NO: 2021/2121
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2021
ESAS NO: 2018/556
KARAR NO: 2021/680
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
İSTİNAF KARAR
YAZIM TARİHİ: 10/12/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 12/07/2021 tarih ve 2018/556 E – 2021/680 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tesisat işleri yaptığını ve davalının almış olduğu inşaat alanlarında taşeron sözleşmesi ile asıl işveren konumundaki davalıya iş yaptığını, davalının Kayseri 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile kambiyo takibi başlattığını, davacının davalıya takip miktarı senet üzerindeki borcu olmadığını, bahse konu senedin davacıya iş güvencesi olarak verildiğini, taraflar arasında yapılan taşeronluk sözleşmesini dosyaya sunduklarını, davalının herhangi bir ihtar veya protesto çekmeden kötü niyetli olarak takip yaptığını, dosyaya sunulan 16/04/2018 ve 27/04/2018 tarihli mutabakatlar olduğunu ve tarafların bakiye tutar konusunda mutabık olduklarını, davacının davalıya senet miktarı olan 300.000,00-TL borcu olmadığını, takip konusu senedin 2014 keşide tarihli olduğunu, dosyaya sunulan cari hesap dökümlerinde bu senedin kayıtlı olmadığını, taraflar arasında bu senede dayalı işlem olmadığını belirterek icra takibinin durdurulmasına, davacının takip alacaklısına borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının takip konusu senedin teminat amacıyla verildiğini iddia ettiğini, bunun ispat yükünün davacıda olduğunu, taraflar arasında yapılan taşeronluk sözleşmesinin incelenmesinde takibe konu senedin teminat olarak verildiğine dair bir hüküm olmadığını, söz konusu senedin teminat amaçlı olmadığını, davalının borçlu olduğunu ve vadesinde ödenmediğini, tarafların ticari defter kayıtları incelendiğinde davacının iddialarının asılsızlığının anlaşılacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Somut olayda davacı, dava konusu nakden düzenlenen senedin teminat senedi olduğunu, davalı ise bu senet nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu, senedin teminat senedi olmadığını savunmaktadır. Davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır. Davacı tarafından davalıya yemin teklif edilmiş, davalı ise yöntemine uygun yeminli beyanında “Takibe dayanak senedin teminat senedi olmadığı, bu senet karşılığında davalının davacıdan alacağı olduğu” şeklindeki anlatımı karşısında davacının talilde bulunduğu, artık davacı tarafından imzalanan bononun teminat olarak düzenlendiği bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispat edilmesi zorunlu olduğundan, dava konusu senet üzerinde teminat kaydının bulunmadığı, davacının senedin ödendiğine ya da bedelsiz kaldığına dair yazılı delil sunmadığı, yemin teklif hakkını kullanması üzerine davalı tarafça usulüne uygun yemin eda edildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre, davacı tarafından imzalanan dava konusu bononun teminat için düzenlenerek davalıya verdiğini ve teminat fonksiyonun kalmadığını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmış ve davacının ispatlanamayan menfi tespit davasının reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. İİK’nun 72/3-4. maddesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alacağı, alacaklının uğradığı zararın aynı davada takdir olunarak karara bağlanacağı, bu zararın herhalde yüzde %40’tan aşağı tayin edilemeyeceği hüküm altına alınmış, 6352 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle 05/07/2012 tarihinden itibaren %40 oranı %20 olarak değiştirilmiştir. Bu yasal düzenleme doğrultusunda davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Somut olayda, Mahkememizce, 10/08/2018 tarihli tensip tutanağının 13 numaralı ara kararı ile davacının takibin durdurulması hususundaki ihtiyati tedbir talepleri reddedilmiştir. Bu nedenle ihtiyati tedbir dolayısıyla davalının alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararı bulunmadığından İİK’nun 72/4. maddesinin yasal koşulları bulunmadığından davalının %20’den az olmamak üzere tazminat isteminin reddine …” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkil Türkiye genelinde tesisat işleri yapan bir firma olduğunu, davalı da ihale ile almış olduğu inşaat alanlarında, müvekkil ile alt taşeron sözleşmesi ile anlaşarak tesisat işlerini müvekile veren asıl işveren konumundaki şirket olduğunu, davalı tarafından müvekkil aleyhine Kayseri 8. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile kambiyo takibi başlatıldığını, müvekkilin davalıya karşı söz konusu takip miktarı senet üzerindeki borcu bulunmadığını, davalının icra takibi başlatmış olduğu 24/09/2014 keşide tarihli 25/08/2015 vade tarihli 300.000 TL lik senet müvekkil tarafından davalıya yapacakları işin güvencesi olarak verildiğini, müvekkil firma davalıya karşı … ili … … bölge … konu ve … bölge … konut inşaatında mekanik tesisat işlerine istinaden verildiğini, müvekkil davalı ile yapmış olduğu bu işlerin karşılığında davalıya güvence olarak senet verdiğini, davalının takibe koymuş olduğu bu senet ise güvence karşılığı verilen senetlerden olduğunu, müvekkil davalıya daha önce de bir çok senet vermiş onların iadesini davalıdan geri aldığını, fakat iş bu takipteki senedi iş yoğunluğu ve tarafların kendi aralarındaki güven ilişkisine dayanarak davalıdan almadığını, davalı bu senedi kötü niyetli olarak takibe koyduğunu, dosya içerisine sunmuş oldukları 27/04/2018 tarihli hesaplaşma mutabakat formlarında tarafların karşılıklı olarak borcu kalmadıkları mutabık kalındığını, söz konusu belge yazılı delil niteliğinde bir belge olmakla birlikte bu delilimiz ile birlikte diğer delilleri ve iddaiları destekler belgelerde dosya içerisine sunulduğunu, bu belgenin neye istinaden dikkate alınmadığı mahkeme kararından anlaşılamadığını, kaldı ki davaya konu senetteki borcum doğum tarihi 25/08/2015 olmakla birlikte hesaplaşma mutabakat formu 27/04/2018 tarihinde imzalandığını, aradan yaklaşık olarak 3 yıl geçtikten sonra imzalanan hesaplaşma mutabakat formu ile müvekkil şirketin davalı tarafa hiç bir borcunun kalmadığını, yazılı delilin mahkemece kabul edilmeme gerekçesinin açıklanması gerektiğini, davalının takip başlatmış olduğu senet 2014 keşide tarihli olduğunu, dökümlerde davalının takip başlatmış olduğu senedin kayıtları deftere işlenmediği ve döküman da yer almadığı görüldüğünü, bu şekilde verilmiş bir borcun ve alınmış senedin normal şartlar altında ticari kayıtları işlenmesinin gerekli ve hatta zorunlu olduğu gözden kaçırılmaması gerektiğini, zaten davalı şirkette bunu ve bu tek yanlı düzenlen fiş v.s belgeler ile alacağını ispatlayamayacağını bildiği için hakkı kötüye kullanarak teminat olarak bırakılan senedi borç senedi gibi ileri sürüp ihtiyati haciz ve kambiyo senetlerine mahsus takip yolunu seçtiğini, davalı tarafın takibe dayanak senedi de bu neviden bir teminat senedi olduğunu, istinaf başvurusunun kabulüne, yerel mahkemenin 2018/556 E – 2021/680 K sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; davaya konu emre yazılı 300.000 TL bedelli bono davacının müvekkile olan borcundan kaynaklandığını, senedin teminat senedi olduğu iddialarını ispat yükü altında bulunan davacı ispata yeter yazılı bir delil sunamadığını, davacının, davaya konu senedin teminat senedi olduğu hasebiyle senede müstenit bir borcun bulunmadığı iddiası asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu sebeple davacının bütün istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, senet sebepten mücerret olmakla, davacının dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddialarını yazılı delille kanıtlamak zorunluluğu olduğunu, müvekkil firmanın davacıdan ne kadar alacaklı olduğu/olabileceği hususları, daha evvelki ticari defter ve kayıt incelemeleri sonrasında açıkça ortaya çıktığını, gelinen noktada, davacının menfi tespit konulu iş bu davasının, eldeki bilirkişi raporları ve toplanan deliller göz önüne alındığında reddi şeklinde kurulan yerel mahkeme kararı usule ve yasaya uygun olmakla davacının istinaf talebinin yersiz olduğunu, davacı ile müvekkil firma arasında verilen teminat senetlerinin olduğu ve bunların teminat senedi niteliğine haiz olduğu bilinen bir gerçek olduğunu, yıllara sari içerisinde bulunulan ticari ilişkiye bakıldığında teminat senedi olma şartlarını taşımayan bonoların da daha önce verildiği ve bunların işin güvencesi olduğu söylemleri somut olay bakımından bir teamül oluşturamayacağını, sanığın bütün istinaf taleplerinin reddi ile belirttiğimiz nedenlerle usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Dava, menfi tespit talebine ilişkindir.Dosya kapsamında toplanan deliller, somut olayın özelliklerine uygun bilirkişi raporu, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında,davanın niteliğine,dava ve davaya konu icra takibinin dayanağının/konusunun kambiyo senedi vasfında bono olmasına ve bundan dolayı borçlu olmadığını iddia ve talep etmesine göre yazılı ve kesin delillerle ispat yükü kendi üzerinde olan davacının, davaya konu bononun teminat senedi olduğunu ve işbu bonodan ve bonoya dayalı icra takibinden dolayı davalıya borçlu olmadığını geçerli ve yeterli kesin delillerle ispat edememesi,sunulan hesap mutabakatı belgesinin içeriğine göre, özellikle dava konusu kambiyo senedi vasfındaki bonoya ve bonoya dayalı başlatılmış dava konusu icra takibine ilişkin borçtan kaynaklanan taraflar arasındaki alacak-borç yönünden davacı lehine kesin bir ibra belgesi vasfında olmaması,davalı şirket yetkilisinin yeminli beyanlarının bir bütün olarak değerlendirilmesinde, davacı lehine iddialarını ve dolayısıyla dava konusu bono/icra takibinde istenen alacak yönünden davalıya karşı borçsuzluğunu kesin olarak ispata yönelik açık,net ve yeterli yeminli beyan mahiyetinde olmaması nedeniyle ispatlanamayan menfi tespite ilişkin işbu davanın reddine dair mahkemesince verilen nihai kararda yazılı ayrıntılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı, bu nedenlerle davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvurusunun HMK nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 12/07/2021 tarih ve 2018/556 E – 2021/680 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/12/2021