Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1899 E. 2021/2066 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1899
KARAR NO: 2021/2066
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2021
NUMARASI: 2019/729 E. 2021/859 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 01/12/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ nin istinafa konu edilen 12/10/2021 tarih ve 2019/729 E – 2021/859 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Kayseri’de mukim konut yapı kooperatifi olduğunu, kooperatifin 2010 hesap yılına ilişkin olarak 20/02/2011 tarihinde yapılan Genel Kurul gündem maddeleri arasında yer alan biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi maddesi gereğince üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyetinin çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, kooperatif genel kurulu tarafından şimdiye kadar usulüne uygun olarak kesin maliyet bedellerinin belirlenmesine ve üyelerden talep edilmesine yönelik herhangi bir karar alınmadığını, davalı üye ve kooperatiften dairesini alan diğer 196 üyeden yalnızca geçici maliyet bedellerinin alındığını, bilirkişi komisyonu tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetlerinin kooperatif üyelerine pay edilmediğini, hali hazırda 393 daire teslim edildiğini, bunların 196’sı kooperatif üyesi 197’si arsa sahiplerinin olduğunu, kooperatifin mevcut 305 üyesi bulunup henüz tapusunu almayan 109 üye bulunduğunu, kooperatiften istifa eden üyelere olan borçlar, evlerini teslim alan üyeler için kullanılan banka kredisi borçları, vergi, SGK vs. borçların dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmediğini ve tüm bu borçların dairesini teslim almamış üyelere bırakıldığını, kooperatif tarafından yapılan 21/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararların muhalefet şerhi olmaksızın oy birliğiyle alındığını, genel kurul toplantısının iptali amacı ile açılmış hiçbir dava bulunmadığını ve alınan tüm kararların kesinleştiğini, hesaplanan kesin maliyetlerin ana sözleşmenin 61. Maddesi’ndeki usule birebir uygun şekilde üyelere tebliğ edildiğini ve 15 günlük itiraz süreci ve devamındaki prosedür de tüm üyelere tanınarak ilgili sürecin 61. Maddeye uygun olarak tamamlanmasının sağlandığını, davalının da müvekkili kooperatifin önceden tamamlanmış dairelerden kura ile adına tahsis teslim ve tapuda devredilmiş olan üyelerinden olduğunu, davalının kooperatif üyeliğinin henüz devam ettiğini, kooperatif tarafından verilen sürelere ve gönderilen ihtarlara rağmen davalının kooperatife olan kesin maliyet borcunu ödemediğinin tespit edildiğini, davalı ile yapılan arabuluculuk toplantısında da anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL kesin maliyet bedeli alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili kooperatife ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının kooperatif üyesi olmadığını, 2012 yılında tapusunu alarak kooperatif üyeliğinden ayrıldığı için genel kurul hazirun tutanaklarında dahi isminin yer almadığını, davacının davalıyı toplantılara dahi çağırmayarak davalının kooperatif üyeliğinden ayrılmasını onayladığını, 21/04/2019 tarihli genel kurulda önceki geçici ve kesin maliyet raporlarının neden geçersiz kabul edildiğinin açıklanmadığını, bu hususun keyfiliği doğuracağını, davacının davalıdan talep edebileceği bir alacağın olmadığını, var olsa bile zaman aşımına uğradığını, davacı kooperatifin eşitlik ilkesine aykırı davrandığını, davacının davalının 208.737,00 TL borçlu olduğunu iddia ederken 5.000,00 TL için kısmi dava açamayacağını, kesin maliyet belirlenirken usule uyulmadığını, davalının kooperatif tarafından ibra edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre davacının üyesi olan davalıdan kooperatif üyeliğinden kaynaklı kesin maliyet bedeli alacağını talep edebileceği, benimsenen bilirkişi ek raporuna göre davacının talep edebileceği kesin maliyet bedelinin 199.498,41 TL olduğu, kesin maliyet bedelinin tebliğ tarihinden itibaren 1 ay sonra muaccel olacağını, davalıya ilanen yapılan tebligatın 27/07/2019 tarihli olduğu gözönüne alındığında davalı borcuna 28/08/2018 tarihinden itibaren genel kurulda kararlaştırılan yıllık %18 (aylık %1,5) oranı üzerinden gecikme faizi uygulanacağı sonuç ve kanaatine varılmış ve davanın kabulü ile toplam 199.498,41 TL kesin maliyet alacağının, 5.000,00 TL’sine dava tarihi olan 29/10/2019 tarihinden ve 194.498,41 TL’sine ıslah tarihi olan 30/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 18 (aylık % 1,5) oranında gecikme faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davacı taraf alacak talebi için banka mevduat faizi talep etmiş ise de kooperatif ile üyesi arasındaki somut uyuşmazlıkta uygulama imkanı bulunmadığından davacının asıl alacağa bankalarca mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmesi talebi yerinde görülmemiş ve izah edilen tüm nedenlerle mahkememizce davacının alacak davasının kabulü ile…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı kooperatif tarafından 21/04/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar hesaplanan tüm hesaplanan kesin maliyet hesabı bedelinin tüm üyelere tebliğ edildiğini, 15 günlük itiraz süresinin geçtiğini kooperatif genel kurulunda alınan kararların herkesi bağlayacağını, bu sebeple müvekkilinin kooperatif tarafından yapılan olağan genel kurul üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının hak ve vecibelerde eşitlik ilkesi gereğince ortaklıktan çıkma iradesi ile birlikte ortaklık payı dahil ortaklıktan kaynaklanan tüm hakları (daireyi) kooperatife aynen iade etmesi gerektiğini, ancak verilen süre içinde herhangi bir devrin gerçekleştirilmediğini, kooperatifin henüz tamamlanmamış ve tasfiye aşamasına geçmemiş oluşunun da göz önünde bulundurularak davalının istifasının geçerli kabul edilecek ise davalı adına tapuda kayıtlı mesken vasıflı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesicline karar verilmesini, davalının istifası geçerli kabul edilmez ve halen kooperatif üyesi olduğu kabul edilir ise kooperatifin halen devam etmekte olduğu, tasfiye aşamasına geçmediği ve istifa beyanına karşı davalının da kooperatiften almış olduğu daireyi iade etmediği ve yine üyeliğinin gerektirdiği kesin maliyet bedeli borcu ödeme yükümlülüğünü de ihlal ettiğinin birlikte düşünüldüğünde davalının istifasının sonuç doğurmayacağı değerlendirilerek kooperatif yönetimi tarafından ana sözleşmenin 61.maddesine göre yeniden hesaplanan kesin maliyet bedelleri sonucunda davalının ödemekle yükümlü olduğu kesin maliyet bedelinin tahsili talebi ile eldeki davayı açtığını ve yerel mahkemenin gerekçeli kararında davacının tapu iptali talebinin reddi ile alacak davasının kabulüne karar verilerek müvekkili aleyhine davacı kooperatif lehine yeniden borç çıkarıldığını, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, yerel mahkemenin her ne kadar gerekçesinde ‘Davalı, taşınmazı davacı kooperatife iade etmediği ve davacı kooperatif genel kurulunda davalının istifasının kabul edildiğine dair açık bir karar alınmadığı için davalının üyeliğinin devam ettiği anlaşılmıştır.’ şeklinde gerekçe ile müvekkilinin üye olduğu kanaati ile aleyhine borç çıkarmışsa da müvekkilinin kendisine tebliğ edilen kesin maliyet bedelini ödediğini, ilişik kesme belgesinin düzenlenerek kendine verildiğini ve tapusunu aldığını, dosyada yer alan ve müvekkiline gönderilen kesin maliyet bedelinden anlaşılacağı üzere geçici maliyet+şerefiye payı+genel giderler eklenerek kesin maliyet hesabı çıkarılarak üyelere tebliğ edildiğini, ana sözleşme 61/e maddesinde ‘tüm konutlar tamamlanmadan önce kura sonucu kendine konut tahsis edilmiş ve tamamlanmış olan ortağın kat mülkiyet tapusunu alarak ortaklıktan ayrılmak istemesi halinde tamamlanmış ve tahsis edilmiş konutların kesin maliyet bedeli belirlenerek tapusu verilebilir. Bu şekilde konutunu teslim almak isteyen üyelerden ilerde çıkabilecek tüm ortaklara yansıtılması gereken müşterek giderler ile erken konut teslimi ile sağlanan faydanın karşılığı olarak konutun teslim tarihindeki kesin maliyet bedelinin %10’u ayrıca alınır. ‘ şeklinde düzenleme bulunduğunu, müvekkiline gönderilen tarihli kesin maliyet bedeline dikkat edilecek olursa kesin maliyet bedeli ve kesin maliyet bedelinin %10’u kadar genel gider payının da peşinen alındığını, genel gider payı adı altında alınan tutar ana sözleşme 61/e maddesinde konutunu erken teslim alan üyelerden alınan ve konutu teslim aldıkları tarihte hesaplanan kesin maliyetin %10’u tutarındaki rakam olup ana sözleşme uyarınca müvekkilinin kooperatif ile ilişiğinin kesildiğinin açık olduğunu, müvekkilinin yeniden üye olmak gibi bir talebi ve kooperatife başvurusunun bulunmadığını, Genel kurul tutanakları ve hazirun cetvellerinin resmi belge olup yıllarca hazirun listesinde yer almayan, kooperatiften çıkan ve tekrar üye olma talebi de bulunmayan müvekkilinin davacı kooperatif tarafından kendiliğinden hazirun listesine eklenerek genel kurulda borç çıkartmasının kanuna aykırı olduğunu, buna rağmen kooperatife borcu olmayan, tapusunu alan ve aldıktan sonraki genel kurullara çağrılmayan hazirun listelerinde yer almayan (dolayısıyla üye olmayan) müvekkiline ve müvekkili gibi başka üyelerin de kötüniyetli olarak 21.04.2019 tarihinde yapılan genel kurul ile yeniden borç çıkarılmasının kötü niyetli olduğunu, bu sebeple üye olmayan müvekkilinin yıllar sonra haziruna eklenerek genel kurulda borç çıkarılmasının kanuna da aykırı olduğunu, müvekkilinin davacı kooperatife borçlu olduğunu kabul etmemekle birlikte her ne kadar davacı kooperatifin dava dilekçesinde ve bilirkişi raporunda da daha önce çıkarılan kesin maliyetlerin 2019 yılında yapılan genel kurul kararı ile iptal edildiğini, bu kararın üyeler arasında eşitliğin sağlanmaması sebebiyle alındığını, bu sebeple kazanılmış geçerli olduğu ve kazanılmış hakları ihlal etmeyeceğinin değerlendirildiğini, bu hususta da Y. 23. H. D. 2011/12 e. 2012/995 k. Sayılı ilamının örnek teşkil ettiğini belirtmişse de davacı kooperatifin halen kaç üyesi olduğu ve 2019 yılı kesin maliyetin kaç üyeye çıkarıldığının tespit edilmediğini, Mahkemece bu taleplerinin dikkate alınmadığını, her ne kadar eşitlik ilkesine uyulmadığından daha önce çıkarılan kesin maliyetlerin iptal edildiği bilirkişi raporunda belirtilmiş ve bu raporlarda hükme esas alınmışsa da bu durumda 2019 yılında çıkarılan kesin maliyetlerin bütün üyelere çıkarılması gerektiğini, bu durumda kooperatiften ihraç edilenler yahut tapusunu iade etmek suretiyle istifa edenler harç tapusunu almış, almamış bütün üyelere kesin maliyet bedeli çıkarılarak ana sözleşmede belirtildiği şekilde tebliğ edilip kesinleştirilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda 2011 yılındaki geçici maliyet hesabında üye sayısının 912 olduğunu, 2019 tarihli genel kurul hazirun listesinde ise 304 olarak belirtildiğinin tespit edildiğini, fakat aradaki yaklaşık 600 kişinin üyelikten ihraç edildiği yahut dairelerini kooperatife teslim ederek üyelikten istifa edip etmediği noktasında raporda herhangi bir tespit bulunmadığını, eşitlik ilkesinden bahsedebilmek için bu hususun tespit edilmesi gerektiğinin açık olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen Yargıtay 23. H. D. 2011/12 e 2012/995 k. Sayılı ilamında; ‘Kooperatifin en yetkili organı genel kurul olduğunu, genel kurulda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alınabileceği gibi, daha önce alınan ve uygulanan kararların değişen koşullar ve eşitlik ilkesi gerektirdiğinde, değişen koşullarda eşitlik sağlanmak üzere değiştirilmesinin mümkün ve geçerli olup, bu durumda kazanılmış hakların ihlalinden söz edilemeyeceğini, aksi halde bu ilkelere uyulmadan alınan sonraki genel kurul kararının, kazanılmış hakları ihlal edeceğinden yok hükmünde olduğunu, bu durumda mahkemece her davacıdan istenen miktar açısından ayrı ayrı 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca eksik harçların tamamlattırılması, bu eksiklik tamamlandıktan sonra kooperatifin defter, kayıt, belge, genel kurul ve yönetim kurulu varsa banka kayıtları üzerinde, önceki genel kurulda alınan şerefiye bedellerinin tüm üyelerden alınıp alınmadığı, alınmış ise sonraki genel kurul kararının tüm üyelere uygulanıp uygulanmadığı, Kooperatifler Kanununun 23. maddesindeki eşitlik kuralının ihlal edilip edilmediği hususlarında bir bilirkişi veya bilirkişi heyetinden açıklamalı, denetime elverişli rapor alınarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, soyut düşüncelere ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu esas alınarak yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.’ şeklinde karar verildiğini, eldeki dosyada da daha önceki genel kurul kararlarında alınan karar sonucu çıkarılan kesin maliyetin ve 2019 yılında çıkarılan kesin maliyetin eşitlik ilkesine uygun olup olmadığı,bütün üyelere çıkarılıp tebliğ edilip edilmediği,kazanılmış hakların ihlal edilip edilmediği hususlarının araştırılması gerektiğini, aksi halde keyfi uygulamalar ile daha önce alınan genel kurul kararları devamlı surette iptal edilecek ve kazanılmış hakların ihlal edileceğini, ayrca alınan kararları eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. ‘şeklinde hüküm kurulmuş olup eldeki dosyada bu yönde bir değerlendirme yapılmadığını, davacı kooperatifin kesin maliyet çıkardığı üye sayıları 2011 yılında 912 kişi iken 2019 yılında bu sayı 304 olarak belirtilmiş olup istifa ve devam eden kooperatiften ilişiğim kesilmesinin mahkemece kabul edilmediği belirtildiğine göre 2019 yılındaki kesin maliyetin tüm üyelere çıkarılıp çıkarılmadığının araştırılması gerekirken bu hususun araştırılmadan 21.04.2019 tarihli genel kurulda alınan kararın eşitlik ilkesine uygunluğu tartışılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, 21.04.2019 tarihli genel kurul tutanağında şimdiye kadar belirlenen tüm geçici ve kesin maliyetlerin iptaline karar verildiği belirtilmişse de kooperatif genel kurulunda; neden daha önceki kesin hesapların hatalı olduğunun açıkça belirtilmesi ve resmi tespitlerle gösterilmesi gerektiğini, aksi bir durumun keyfiliğe yol açacak ve istenilen her durumda yeniden kesin maliyet çıkarılabileceğini, bu yönüyle dahi genel kurul kararına göre yeniden borç çıkarılmasının hukuken mümkün olmadığını, müvekkillerinden … adına Kayseri 1. ATM’nin 2021/54 Esas sayılı dosyası ile davaya konu 21.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 10 no.lu kararın iptali ve yoklukla malül olduğunun tespiti talepli dava açılmış olup bu davada 2019 tarihli genel kurul toplantısına müvekkili ve müvekkili gibi kesin maliyeti ödemiş ilişiği kesilen bir çok üyenin 2019 tarihli hazirun listesinde ismi dahi olmadan ,genel kurulda borç çıkarıldığını ve dava açıldığını, bu sebeple de 2019 tarihli genel kurulun zaten eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, alınan kararın yoklukla malül olduğu gerekçesi ile dava açıldığını, bu durumda eldeki davada mahkemenin öncelikle 2021/54 e. Sayılı dosya sonucunu beklemeksizin karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu gibi yukarıda da belirtildiği üzere 21.04.2019 tarihli genel kurulda da bütün üyelerin genel kurula davet edilmediğini, hazirunlarda yer almamasına rağmen kesin maliyet borcu çıkarılarak dava açılması başlı başına eşitlik ilkesine aykırılık teşkil eder ki mahkemece bu genel kurul kararı ile çıkarılan kesin maliyetin kabul edilmesinin 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa açıkça aykırılık teşkil ettiğini, bu sebeple 2021/54 e. Sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, 2019 yılı genel kuruluna davet edilmeyen müvekkili …’in de ihtarname gönderdiğini ve kooperatife borcu olmadığını ihtarda belirttiğini bu sebeple genel kurula davet edilmediğinin belirtildiğini, bu durumda 23 kişinin istifa ettiğini ve kooperatife ihtar gönderdiği gerekçesi ile kooperatif tarafından 2019 yılında yapılan genel kurula davet edilmediğini, fakat bu kişiler aleyhine de kesin maliyet hesabı çıkarıldığını ve alacak davası açıldığını, müvekkillerine kesin maliyet sebebiyle açılan davalarda ise gerek bilirkişi raporlarında gerek yerel mahkeme kararlarında istifa yoluyla kooperatif ortaklığından ayrılarak ilişiğinin kesilmesinin mümkün olmadığını, hatta bu kişilerin genel kurula davet edilmemesinin sehven yahut yönetim kurulunun hatası sonucu davet edilmemiş olabileceğini, bu kişilerin sehven hazirunlarda yer almadığı yönünde tespitte bulunulduğunu ve müvekkillerinin üye olduğundan bahisle aleyhine alacağa hükmedildiğini, bu durumda 21.04.2019 tarihli genel kurulda üye sayısı 304 kişi olmayacağı ve toplantı yeter sayısının ise 80 olmayacağının açık olduğunu, bilirkişi raporunu kabul etmemekle birlikte raporda istifa ettiği gerekçesi ile çağrılmayan 23 kişi dahi genel kurula davet edilseydi üye sayısı 304+23 olmak üzere 327 kişi olacağından toplantı yeter sayısı en az 82 kişi olmak zorunda olduğunu, bu durumda müvekkili aleyhine de açılan eldeki davada kesin maliyet alacağı 2019 yılında yapılan genel kurul ile alınmış olup bu genel kurulda yukarıda da belirtildiği üzere toplantı yeter sayısı sağlanmadan genel kurulun toplandığını ve karar aldığını, bu sebeple 21.04.2019 tarihli genel kurul yokluk yaptırımına tabi olduğu için alınan kararlarda yok hükmünde olduğu için eldeki davanın da açılmasının mümkün olmayacağını, bu sebeple öncelikle Kayseri 1. ATM’nin 2021/54 Esas sayılı dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, Kooperatifin üyelerden aldığı aidatlarla orantılı olarak konutları yapıp teslim etmek zorunda olduğundan halen teslim edilemeyen konutların olması kooperatifte bilanço açığı olduğunu da gösterdiğini, zira kooperatifle kar gütme amacıyla kurulamayacağını, üyelerden aylık yahut yıllık aidatlar toplanmak suretiyle konutların etap etap tamamlanmak zorunda olduğunu, son etap konutların tamamlanması ile de geçici ve kesin maliyet çıkarılması gerektiğini, aksi halde ana sözleşmeye aykırı şekilde her yönetim kurulu ile birlikte kesin maliyet çıkarılmasının sözkonusu olacağını, ayrıca davacı kooperatifin birden fazla kesin maliyet hesabı çıkarmış olup çıkarılan kesin maliyetlerin ana sözleşmeye ,Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü kriterlerine uygun olup olmadığını incelemediğini, Anasözleşme 61. Maddesine bakıldığında konutların geçici maliyetlerinin son etap inşaatların bitirilmesini müteakip çıkarılacağının belirtildiğini, bu durumda davacı kooperatifin eldeki davada talep ettiği kesin maliyetin de ana sözleşmeye göre kesin maliyet olmayıp davacı tarafından talebinin mümkün olmadığını, davacı tarafın çıkarılan kesin maliyeti üyelere gazetede ilan etmek suretiyle tebliğ etmiş olup yargılama esnasında da defalarca belirtildiği üzere kooperatifin ana sözleşme 61. Maddesinde kesin maliyet raporunun yönetim kuruluna noter vasıtasıyla, taahhütlü mektup yahut elden tebliğ edilmek suretiyle gerçekleştirileceğinin düzenlendiğini, davacı kooperatifin ise ana sözleşmeye aykırı olarak kesin maliyet raporunu ilanen tebligat yoluyla tebliğ ettiğini, fakat Tebligat Kanunu gereği kimlerin ilanen tebligat yapabileceğinin açıkça düzenlenmiş olup kooperatiflerin ilanen tebligat yapma yetkisinin bulunmadığını, ancak noter vasıtasıyla ilanen tebliğat yaptırılabileceğini, davacı kooperatifin yönetim kurulu kararları almak suretiyle adres araştırmasını kendisinin yaptığını ve ilçe nüfus müdürlüklerinden adres araştırması yaptıklarını, davacı kooperatifin Tebliğat Kanunu ve Tüzüğün 46. Maddesine göre adres araştırmasını ancak tebliğ çıkarabilecek merciinin resmi ve özel müessese ve dairelerden zabıta vasıtasıyla adres araştırması yaptırabileceğini, davacı kooperatifin dahi adres araştırması yapmasının mümkün değilken davacı kooperatifin yönetim kurulunun adres araştırması yapmasının bizzat kendisinin kurumlarla yazışmak suretiyle yapmasının Tebliğat Kanunu ve Tebliğat Tüzüğü’ne aykırı olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararında bu itirazları yönünden herhangi bir değerlendirmede bulunmadığını, her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda tebliğin usulüne uygun olduğu belirtilmişse de bu hususun hakimin hukuki bilgi ve birikimi ile çözülecek hususlardan olup mahkemenin ise bu hususta herhangi bir gerekçe belirtmediğini, müvekkilinin yıllar önce kendisine tebliğ edilen kesin maliyeti ödediğini ve genel kurulda da açıkça karar alındığı üzere ilişiğinin kesildiğini, zira kooperatifin 21/02/2010 tarihli genel kurul 16 . Maddesinde açıkça ‘kesin maliyet çıkarılarak üyelikten ayrılmak isteyenlere tapuların verileceği bu hususta yönetim kuruluna yetki verilmesi kararlaştırıldığını, buna istinaden borcunu ödeyen müvekkiline taahhütname ve ilişik kesme belgesi verildiğini, müvekkilinin de bu kesin maliyete göre borcunu ödediği ve taahhütname ve ilişik kesme belgesi düzenlendiğini ve yıllarca da genel kurula davet edilmediğini ve hazirunlarda yer almadığını, yıllarca genel kurula davet edilmeyen müvekkilinin üyelik ile ilişkisinin kesildiğinin açık olup olup Yapı Kooperatifleri ana sözleşmesi ortakların Şahsi Sorumlulukları başlıklı 20. Maddesi, 1163 sayılı yasa gereği de davacının alacak talebinin zamanaşımıan uğradığını, müvekkilinin tapusunu alırken kooperatife toplu olarak kesin maliyet bedeli altında para yatırdığını, bu durumda zamanında üyelik gereği sorumluluğunu yerine getiren müvekkilinin ödeme yapmayan üyeler ile aynı kefeye konulmasının eşitlik ilkesine aykırı olup ödemelerinin eskelasyonun yapılmasının Yargıtay 23. H. D. Yerleşik kararları gereği zorunlu olduğunu, kaldı ki davalının yapılan ödemelerinin sepet hesabı yöntemine göre de değerlendirilmesinin talep edildiğini, yargılama esnasında bilirkişi raporları alınmadığını, fakat yerel mahkemenin neden sepet hesabının uygulanmaması gerektiği yönünde gerekçesinde bir değerlendire yapmadığını, yerel mahkeme kararında davacı kooperatifin inşaatlarin devam etmesine rağmen davalıya dairesini teslim etmesi sebebiyle müvekkilinden tapu iptali ve tescil talebi şartlarının oluşmadığını ancak üye olması nedeniyle alacak talebinin yerinde olduğunu belirtmişse de müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirdiği ve o dönemde alınan genel kurul kararı gereği çıkarılan kesin maliyeti ödeyerek tapusunu aldığını, dolayısıyla üyelik ilişkisinin bu noktada sona erdiğini, yerel mahkemenin şartları oluşmadığı halde kooperatifin tapusunu verdiğini bu sebeple bu talebinin reddi gerektiğini belirtirken bir yandan da şartları oluşmadığı halde önceki kesin maliyetlerin iptal edilerek yeniden çıkarılan kesin maliyete dayanarak müvekkili aleyhine alacağa hükmetmesinin karardaki çelişkiyi ortaya koyduğunu, zira müvekkilinin edimini yerine getirdiğini, tapusunu aldığını ve üyelikten kaynaklanan borcu kalmadığı gibi genel kurulda ilişiklerinin kesileceğinin açıkça düzenlendiğinden üyelik ilişkisinin de sona erdiğini, davacı koperatifin 2019 yılından sonra kooperatife yaklaşık 160 yeni üye alımı yaptığını, müvekkiline ve üye olduğundan bahisle kendisine dava açılan eski kooperatif üyelerinin 1163 sayılı yasa gereği azınlık olarak yönetim kuruluna başvuru yapmak suretiyle genel kurulu toplantıya çağrılması talebine kooperatif yönetim kurulunca olumlu yanıt verilmediğini, ardından Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne üyeler tarafından yapılan başvuru neticesinde davacı kooperatif tarafından Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne vermiş olduğu 20.08.2021 tarihli dilekçede 2021 dönemi için genel kurul yapılacağının belirtildiğini ve bu genel kurul öncesi yaklaşık 160 yeni üye kaydını yaptığını, burada kooperatifin amacının kooperatif lehine kararlar almak ve müvekkili ve ve müvekkili gibi kesin maliyet borcunu ödeyen, ibraname verilen ve genel kurullara davet edilmeyen eski kooperatif üyelerine yeniden haksız ve hukuka aykırı olarak borç çıkardığını, üstelik yeni üye alımı yapılan kişilerin mevcut üyelerin aile fertleri ,akrabaları vs. olduğunun Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünden gelen yazı cevabından anlaşıldığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ,davacının davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili kooperatifçe 20.02.2011 tarihinde yapılan Genel Kurul ile biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması, belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi kararı alındığını ve üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyeti çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, bilirkişi komisyonu tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetlerinin kooperatif ortaklarına pay edilmediğini, bu dairelerin maliyetlerinin kooperatif üzerine yani halihazırda evini teslim almamış üyelerin üzerine bırakıldığını, geçici maliyetlerin hesabındaki kat, cephe ve şerefiye bedeli farklarının da gerçeği yansıtmadığını, eksik ve hatalı maliyetlerle kooperatif ortaklarına kat mülkiyet tapularının ferdileştirme ile verilmiş ve daireleri teslim edilen 197 arsa sahibinin daire maliyetlerinin hesaplanmayarak ve kooperatiften dairesini teslim aldığını üyelere yansıtılmayarak 506 dairenin maliyeti (teslim edilen 197 arsa sahibi dairesi, devam eden 152 üye dairesi ve devam eden 157 arsa sahibi dairesi) geriye kalan 109 üyeye yüklendiğini, Kooperatiften istifa eden üyelere olan borçlar, evlerini teslim alan üyeler için kullanılan banka kredisi borçları, vergi, sgk vs. borçlar dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmemiş ve tüm bu borçların dairesini teslim almamış üyelere bırakıldığını, tüm bu sebeplerle evini almamış kooperatif üyeleri açısından büyük mağduriyetler ortaya çıktığını, tüm bu nedenlerle 21.04.2019 tarihinde yapılan kooperatif olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar hesaplanan tüm geçici/kesin maliyet bedellerinin iptali ile yeniden kesin maliyet bedeli hesaplanmasına karar verildiğini, bu kararın değişen koşullar çerçevesinde daha önce alınan ve uygulanan kararın üyeler arasında eşitliği sağlamaması sebebiyle alındığını ve üyeler arasında eşitliği sağlama amacı taşıdığını, bu bakımdan geçerli olduğu ve kazanılmış hakları ihlal etmeyeceğinin ortada olduğunu, dosyaya sunulan ayrıntılı uzman görüşü raporu incelendiğinde davalı ile birlikte dairesini teslim alan diğer üyelere 21.04.2019 tarihli genel kurul kararı gereğince kesin maliyet bedellerinin yansıtılmayacak olur ise halihazırda dairesini teslim almamış herhangi bir üyenin kesin maliyet bedeli borcunun 581.181,00 TL olacağını, ancak tüm üyelere genel kurul kararı uyarınca borç dağılımı yapılacak olur ise aynı üyenin borcu 176.801,00 TL olacağını, bu durumdan da anlaşılacağı üzere dairesini 2011 yılında alan üyenin ödemiş olduğu tutar ile halen dairesini almamış üye arasında fahiş farklar ortaya çıkacağını, böylece kooperatif hukukunun eşitlik ilkesine ve ruhuna aykırı bir durum oluşacağını ve dairesini almamış üyeler ve arsa sahiplerinin telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayacağını, davalınin istinaf dilekçesinde belirtilen 2011 yılında yapılan geçici maliyet hesabının o tarih itibariyle toplam kooperatif üyesi olan 912 kişiyi kapsadığı ancak 2019 yılında yapılan kesin maliyet hesabının o tarih itibariyle mevcut bulunan toplam 304 üyeyi kapsadığı, bundan dolayı eşitlik ilkesine uyulmadığı hususunun gerçeği yansıtmadığını, aradan geçen zamanda evini teslim almamış bir çok üyenin 1163 sayılı Kanun ve ana sözleşmenin ilgili hükümleri gereğince ya istifa ile ya da ihraç edilerek üyeliğinin sona ermiş bulunduğunu, 2019 yılında yapılan kesin maliyet hesabına dahil edilen üyelerin ise hem kooperatiften dairesini teslim aldığını, hem de henüz teslim almamış inşaatı devam eden ancak mevcut üyeliği bulunan kişiler olduğunu, yani eşitlik ilkesine uygun şekilde kooperatif üyeliği olan herkese kesin maliyet bedeli çıkarıldığını ve tebliğ edilip usulüne uygun şekilde kesinleştirildiğini, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde müvekkilinin kooperatife ödemiş olduğu miktarların doğru bir denkleştirme hesabı ile hesaplanmadığının iddia etmiş olsa da bu hususun tamamen hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira endekslemenin nasıl yapılması gerektiğinin kooperatif ana sözleşmesi 61/b maddesinde düzenlendiğini, hem inşaat maliyetleri hem de üyelerin ödemiş olduğu bedellerin endekslemesi yapılırken kooperatif ana sözleşmesinin 61. Maddesinin (b) bendine göre usulüne uygun şekilde müteahhitlik karne katsayısına göre endeksleme yapıldığını, kooperatif mevzuatında konut kesin maliyet bedellerinin hesaplanması usulü kooperatif ana sözleşmesinin 61. Maddesinde detaylı ve açık olarak düzenlenmiş olup, yapılan inşaat maliyet hesabında bu maddede belirtilen veriler dikkate alınarak hesaplamalar yapıldığını, müvekkili kooperatif tarafından yapılan kesin maliyet hesabında hem inşaat maliyetleri hem de üyelerin ödemiş oldukları aidat miktarlarının üç kişilik teknik heyet tarafından 61/b maddesine göre endekslenmiş olup, bu duruma ilişkin tüm verilerin üyelere tebliğ edilen kesin maliyet borç tebliğlerinde de açık ve net olarak belirtildiğini, bu hususun bilirkişi ek raporunda ayrıntılı olarak değerlendirildiğini ve müvekkili kooperatif tarafından endekslemenin hukuka uygun şekilde doğru olarak yapıldığı sonucuna varıldığını, davalı vekilinin her ne kadar bir kısım üyelere kesin maliyet bedelinin ilanen tebliğ edildiğini ve bu hususun hukuka aykırı olduğunu iddia etse de kooperatif tarafından üyelerin bilinen en son adresine tebligat yapıldığın, ancak bir kısım üyelerin adresini güncellemediği için tebligatın iade döndüğünü, Kooperatif ana sözleşmesinin kesin maliyet şerefiye bedeline ilişkin olan 61. maddenin c bendinde: “…bu rapor yönetim kurulunca taahhütlü mektup veya elden imza karşılığında ortaklara tebliğ edilir…” şeklinde düzenlendiğini, kesin maliyet hesabının, kooperatif üyelerinin tamamı hakkında kooperatife bildirdikleri adrese iadeli taahhütlü posta ile tebliğe çıkarıldığını ve müvekkili kooperatif tarafından üyelere taahhütlü posta yolu ile tebligat yapılması ile müvekkilinin tebliğ yükümlülüğünün sona erdiğini, ancak davalı gibi bir kısım üyelerin adreslerini güncellemedikleri ve yeni adreslerini kooperatife bildirmedikleri için ve yine bir kısım üyeler gelen tebligatı bilerek ve kötü niyetli olarak iade ettikleri için bazı tebligatlar kooperatife iade döndüğünü, adreslerini güncelleyen üyelere tebligatlar yapıldığını, bir kısım üyelere yapılan tebligatların iade gelmesi üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 13.05.2019 Tarihli 999 sayılı karar ile tüm kooperatiflerin bağlı olduğu üst kuruluş olan Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak üyelerin mernis adresleri talep edildiğini,ancak kurumdan gelen 14.05.2019 tarihli yazı cevabına göre kişilerin mernis adres bilgilerinin kooperatif ile paylaşılamayacağı cevabı alındığını, bunun üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 31.05.2019 Tarihli karar ile … Kaymakamlığı Nüfus Müdürlğü’nden tebligatları iade gelen üyelerin mernis adreslerinin kooperatife verilmesinin yazılı olarak talep edildiğini, ancak nüfus müdürlüğü tarafından olumlu/olumsuz herhangi bir cevap verilmediğini, yapılan tüm işlemlerden anlaşılacağı üzere güncel adreslerini kooperatife bildirme yükümlülüğünün kooperatif üyelerine ait olup, kooperatifin üyelerin mernis adreslerine ulaşma imkanı bulunmadığını, müvekkili kooperatifin tüm bu araştırmalarına ve çabalarına rağmen mernis adreslerine ulaşılamayan üyelere 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve Kooperatif Anasözleşmesi hükümleri gereğince 25.07.2019 tarihli 1011 sayılı yönetim kurulu kararı ile ilanen tebligat yolu ile tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, 27.07.2019 tarihli … gazetesinde yapılan ilanen tebliğ ile tebliğ yapılamayan tüm üyelere tebliğ gerçekleştirildiğini, kooperatifin adres araştırma yükümlülüğünün olmaması ve üyelerin güncel adreslerini kooperatife bildirmeleri gerektiğini, müvekkili kooperatif tarafından öncelikle Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nden, akabinde Nüfus Müdürlüğünden üyelerin adreslerine ulaşılmaya çalışıldığını, bu hususta adres araştırması yapıldığını, mümkün olmaması üzerine ilanen tebligat yoluna başvurulduğunu, burada kooperatifin tüm bu adres araştırması ve ilanen tebligat yapmasındaki amacın üyelerinin hak kaybı yaşamaması ve kooperatife olan borçlarını taksitlendirme yolu ile ödemelerini sağlamak ve yapılan borçlandırma işleminden haberdar olmalarını sağlamak olup, tamamen üyelerin menfaati ve hak kaybı yaşamamaları amacı ile yapılan işlemler olduğunu, kaldı ki kooperatif anasözleşmesinin 61/c maddesi gereğince yalnızca iadeli taahhütlü mektupla ya da elden tebliğ yolu ile kooperatifin kesin maliyet bedeline ilişkin tebliğ yükümlülüğünün sona erdiğini, müvekkili kooperatif tarafından yapılan ilanen tebligat işleminin de kooperatif mevzuatına uygun olduğunu, davalının kooperatif üyesi olmadığını, ferdileştirme suretiyle evini aldıktan sonra kooperatif ile bir ilişkisinin kalmadığını iddia ettiğini, ancak müvekkili kooperatifin henüz tasfiye aşamasına geçmemiş olup, halihazırda tamamlanması ve üyelere teslim edilmesi gereken birçok daire bulunduğunu ve bu amaçla inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini, davalının da müvekkili kooperatifin önceden tamamlanmış dairelerinden kura ile adına tahsis, teslim ve tapuda devredilmiş olan üyelerinden olup, davalının kooperatif üyeliğinin henüz devam ettiğini, Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre kooperatiften dairesini teslim almış olmanın kooperatif üyeliğini sona erdiren sebepler arasında yer almadığını, Yargıtay kararları ve doktrinde hakim olan görüşe göre üyenin kooperatiften elde etmiş olduğu menfaati iade etmeden istifasının geçerli olmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davaya konu üyenin kooperatife ulaşmış herhangi bir istifası, ortaklıktan çıkmaya yönelik irade beyanı ya da kooperatif üyeliğinden ihracına yönelik bir karar bulunmadığını, davalı vekilinin iddia ettiği şekilde bir üyenin genel kurula davet edilmemesinin üyelik sıfatını etkilemediğini, bu hususun da bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde değerlendirildiğini, bu sebeple davalının halen kooperatif üyesi olduğunu ve usulüne uygun şekilde hesaplandığını, tebliğ edildiğini ve kesinleşmiş olan kesin maliyet bedelinden sorumlu olduğunu, bu bağlamda yerel mahkeme kararının usule, yasaya, kooperatif mevzuatı ve hukukuna, yerleşik Yargıtay ve İstinaf içtihatlarına uygun olduğu kanaatinde olduklarını, davalı vekilince Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/54 E. Sayılı dosyası ile müvekkili kooperatife karşı Genel Kurul Kararının İptali- yokluğu davası açılmış olduğunu bu sebeple bekletici mesele talep edildiğini ancak mahkemece hatalı şekilde bu talebin reddedildiğini beyan ettiğini, genel kurula bakanlık temsilcisinin katıldığını, toplantı ve karar yeter sayılarının tam olduğunu, yokluk halinin bulunmadığının ortada olduğunu, bu hususun dosya arasına alınan ve bilirkişi raporunda da ayrıntılı şekilde incelendiğini ve değerlendirildiğini, açılan davanın 3 aylık hak düşürücü süre sonrasında açıldığını ve zaten kooperatif tarafından açılan kesin maliyet davalarını uzatmaya yönelik olup açıkça kötü niyetli olduğunu ileri sürerek davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, kooperatif ortağına karşı açılmış kesin maliyet bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davalı kooperatif ortağı olmadığını kooperatiften taşınmazı devraldıktan sonra hiç bir genel kurula çağrılmadığını bu doğrultuda kesin maliyet adı altında kendisinden herhangi bir alacağın istenmeyeceğini beyan ederek karara karşı istinaf yasa yoluna baş vurduğu görülmüştür.Bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden de talep halinde sorumlu olacaktır. Kooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açık bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsis ve teslim etmesi ve tadilata izin verilmesi şeklinde somut ilişkiler ile zımnen de gerçekleşebilir. (23. Hukuk Dairesi 2015/9334 Esas 2016/1573)
Bununla birlikte Kooperatifler Kanun’un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Bununla birlikte; Kooperatifin en yetkili organı genel kuruldur. Genel kurullarda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alındığı gibi daha önceden alınan kararlarda değiştirilebilir. Eşitlik ilkesi gereğince hak ve görevlerde ortakların eşit olması kuralı gözetilerek önceki genel kurul kararının değişen şartlar ve kooperatifin diğer ortaklarının durumları da nazara alınarak şartlarda eşitleme yapılmak üzere değiştirilmesine karar verilmesinde ilke olarak müktesep hak ihlali ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (Yargıtay 23 H.D 2011/933 Esas 2011/936 Karar)Kooperatifler aidat toplayarak inşaatlarını yapar ve amaçlarını gerçekleştirir. Ayrıca kooperatiflerde eşitlik ilkesi geçerlidir. Kooperatiften bağımsız bölüm alınması aidat ödenmesine engel değildir. Davalı kooperatif inşaatlarının devam ediyor olması nazara alındığında kooperatifin aidat toplaması olağandır. Daha önceki genel kurulda alınan kesin maliyet ile ilgili kararın iptal edilmiş olması da aidat toplamaya engel teşkil etmez.( Yargıtay 23 HD 2016/7545 Esas 2019/5329 Karar) Kooperatif üyesinin bağımsız bölüm talep hakkı zamanaşımına uğramaz. Bununla birlikte Kooperatif tarafından bunun karşılığında talep edilecek olan inşaat gideri olarak talep edilen aidata da zamanaşımı işlemesi mümkün değildir.(23. Hukuk Dairesi 2017/391 Esas 2020/1615 Karar)Somut olayda davalının sabit ücretli üye olduğuna yada istifa ettiği ve bu istifanın kabul edildiğine dair dosyada delil bulunmadığı gibi davalını kooperatifçe kendisine teslim edilen taşınmazı kullandığı kooperatife iade etmediği sabit olup davacı kooperatifçe usulune uygun genel kurul kararı sonucu alınan kesin maliyet bedelinin istenebileceği yönündeki mahkeme kararı yerinde olup davalının bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Yine bir kooperatif ortağının bağımsız bölümüne ait tapu kaydının adına tescil edilebilmesi için, ortağın taşınmazına yönelik olarak kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olması gerekmektedir. Davacı kooperatifçe, bu ilkeye uygun olarak, davalı ortağın bağımsız bölüm davalı adına tescil edilmiştir. Kooperatifçe taşınmaz davalı adına tescil edilmiş ise de , kooperatifin inşaatlarının devam etmesi, ana sözleşmede belirtilen kesin hesabın somut olayda sözkonusu olmadığı, yapılan hesabın tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğu açıktır. Böyle bir durumda kooperatifçe davalının borcu bulunmadığına yönelik yapılan işlemler, tapu tescili öncesi hiçbir borcunun kalmadığının belirlenmesine yönelik olup, ileride doğacak borçların talep edilmeyeceği anlamını içermemektedir. Bu açıklamalar ışığında davalının ibra edildiği yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir. İş bu davanın genel kurul kararının iptali davası olmaması nedeniyle genel kurul kararlarının yerindeliğinin denetlenemeyeceğinden davalının genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğu yönündeki istinaf talebi incelenmemiştir. Tüm bu açıklamalar ışığında dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ nin istinafa konu edilen 12/10/2021 tarih ve 2019/729 E- 2021/859 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 13.627,73 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 3.406,93 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 10.220,80 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/12/2021