Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1896 E. 2021/2070 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1896
KARAR NO: 2021/2070
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2021
NUMARASI: 2019/728 E. 2021/644 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 01/12/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/07/2021 tarih ve 2019/728 E – 2021/644 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Kayseri’de faaliyet gösteren konut yapı kooperatifi olduğunu, kooperatifin 2010 hesap yılına ilişkin olarak 20/02/2011 tarihinde yapılan Genel Kurul gündem maddeleri arasında yer alan biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi maddesi gereğince üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyetinin çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, kooperatif genel kurulu tarafından şimdiye kadar usulüne uygun olarak kesin maliyet bedellerinin belirlenmesine ve üyelerden talep edilmesine yönelik herhangi bir karar alınmadığını, davalı üye ve kooperatiften dairesini alan diğer 196 üyeden yalnızca geçici maliyet bedellerinin alındığını, bilirkişi komisyonu tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetlerinin kooperatif üyelerine pay edilmediğini, hali hazırda 393 daire teslim edildiğini, bunların 196’sı kooperatif üyesi 197’si arsa sahiplerinin olduğunu, kooperatifin mevcut 305 üyesi bulunup henüz tapusunu almayan 109 üye bulunduğunu, kooperatiften istifa eden üyelere olan borçlar, evlerini teslim alan üyeler için kullanılan banka kredisi borçları, vergi, SGK vs. borçların dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmediğini ve tüm bu borçların dairesini teslim almamış üyelere bırakıldığını, kooperatif tarafından yapılan 21/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararların muhalefet şerhi olmaksızın oy birliğiyle alındığını, genel kurul toplantısının iptali amacı ile açılmış hiçbir dava bulunmadığını ve alınan tüm kararların kesinleştiğini, hesaplanan kesin maliyetlerin ana sözleşmenin 61. Maddesi’ndeki usule birebir uygun şekilde üyelere tebliğ edildiğini ve 15 günlük itiraz süreci ve devamındaki prosedür de tüm üyelere tanınarak ilgili sürecin 61. Maddeye uygun olarak tamamlanmasının sağlandığını, davalının da müvekkili kooperatifin önceden tamamlanmış dairelerden kura ile adına tahsis teslim ve tapuda devredilmiş olan üyelerinden olduğunu, davalının kooperatif üyeliğinin henüz devam ettiğini, kooperatif tarafından verilen sürelere ve gönderilen ihtarlara rağmen davalının kooperatife olan kesin maliyet borcunu ödemediğinin tespit edildiğini, davalı ile yapılan arabuluculuk toplantısında da anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL kesin maliyet bedeli alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili kooperatife ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının 20/12/2012 tarihinde kooperatif üyeliğinden ayrıldığını, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davalı 2012 yılında kooperatif üyeliğinden ayrıldığı için genel kurul hazirun tutanaklarında dahi isminin yer almadığını, davacının davalının 107.653,21 TL borçlu olduğunu iddia ederken 5.000,00 TL için kısmi dava açamayacağını, kesin maliyet belirlenirken usule uyulmadığını, davalının kooperatif tarafından ibra edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkeme kararında “…Yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre davacının üyesi olan davalıdan kooperatif üyeliğinden kaynaklı kesin maliyet bedeli alacağını talep edebileceği, benimsenen bilirkişi ek raporuna göre davacının talep edebileceği kesin maliyet bedelinin 147.325,60 TL olduğu, kesin maliyet bedelinin tebliğ tarihinden itibaren 1 ay sonra muaccel olacağını, davalıya ilanen yapılan tebligatın 27/07/2019 tarihli olduğu gözönüne alındığında davalı borcuna 28/08/2018 tarihinden itibaren genel kurulda kararlaştırılan yıllık %18 (aylık %1,5) oranı üzerinden gecikme faizi uygulanacağı sonuç ve kanaatine varılmış ve davacının terditli taleplerinden ikinci talebi olan alacak davasının kabulü ile toplam 147.325,60 TL kesin maliyet alacağının, 5.000,00 TL’sine dava tarihi olan 29/10/2019 tarihinden ve 142.325,60 TL’sine ıslah tarihi olan 30/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 18 (aylık % 1,5) oranında gecikme faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştirDavacı taraf alacak talebi için banka mevduat faizi talep etmiş ise de kooperatif ile üyesi arasındaki somut uyuşmazlıkta uygulama imkanı bulunmadığından davacının asıl alacağa bankalarca mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmesi talebi yerinde görülmemiş ve izah edilen tüm nedenlerle mahkememizce davanın kabulü ile,…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinafa başvuru dilekçesinde özetle; Davaya cevaplarında ve süregelen tüm itirazlarında, defaatle kooperatif-üye ilişkisinin sonsuz bir ilişki olamayacağını, kooperatifin tüzel kişi vasfında basiretli olarak bir noktadan sonra misyonunu tamamlayarak üyelerine verdiği söz gibi çekilmesi gerektiği hususlarına değindiklerini, buna istinaden kooperatif-üye ilişkisinin sona erdiğini ve bu süre bitiminden sonra huzurdaki davanın ikâme edildiğini, davacının, kooperatif üyelerini sonsuz bir borç/alacak ilişkisine zorladığını, içtihadın da dayanak noktası olan Kooperatifler Kanunu Madde 17/2 gereği, kooperatifteki tüm borcunu ödemesi ile 20.12.2012 tarihinde yapılan başvuru ile tapusunu alarak üyelikten çıktığını, nihayet 2017 yılı itibariyle dolan 5 yıllık zamanaşımı süresi nihayetinde bugün kendisinden talep edilebilecek hiçbir alacağın kalmadığını, bu sürelerin müvekkilinin hem ibra edildiği hem de tapusunun verildiği zamana isabet ettiğinden 2012 yılı itibariyle müvekkilinin ne borç/alacak ne de başkaca üyelikten doğan hak ve ödevi kalmadığını ortaya koyduğunu, ödemelerin tamamlandığına ilişkin 17.01.2013 tarihli tutanağın da dosyada mübrez olduğunu, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı evrakı ile görüleceği üzere davacı kooperatifin en son olağan genel kurul toplantısının hazirun cetvelinde de müvekkilinin ismine ve imzasına rastlanmadığını, o kadar ki güncel üye/ortak listesinde de müvekkilinin isminin bulunmadığını, zira kendisinin 2012 yılı itibariyle tapusunu alarak ortaklıktan ayrıldığını, üyelik/ortaklık temadi de söz konusu olmadığına ve zamanaşımını kesen herhangi bir olgu da bulunmadığına göre herhangi bir alacağın tahsil kabiliyeti olmadığından haksız davanın zamanaşımı yönünden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesinin isabetsiz olduğunu, alacağın likit ve belirlenebilir olması karşısında usule aykırı şekilde ikâme olunan davada itirazlarının değerlendirilmediğini, taraflarından, usulünce tebliğ dahi edilmeyen “daire kesin maliyetleri” tablosuna ulaşılmış olup konu kesin maliyetlerin daha önce mahkemeye sunulduğunu, buna göre davacının iddiasının taraflarının 107.653,21 TL borçlu olduğunu, tespit edilen bedellerin hukuka aykırı olduğunun bilincinde olan davacının, kendi hukuka aykırılığından hak temin etmek üzere davayı, kısmi olması kabulünde de bu kere haksız şekilde bölümlemeyi amaçlamaktayken bir de usule aykırı olarak ıslah kurumunun taleple bağlılığın dışında bir şekilde değerlendirilmesinin kabu edilebilir olmadığını, davacı hem likit alacağını bildirmekte hem de hiçbir menfaati olmaksızın bölümleyerek kısmi dava açmakta olduğunu, bununla da yetinilmeyerek alacağı olduğunu ikrâr ettiği 107.653,21 TL bedelin üzerinde bir tutara davayı ıslah ettiğini, buna ise usul ve yasanın bağladığı bir takım sonuçlar bulunduğunu, Mahkeme içi ikrârın kesin delil olması karşısında ikrâr edilen tutarın üzerinde bir meblağa hükmedilmesinin net bir şekilde hukuka aykırı olduğunu, bununla birlikte davanın “fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile” ikâme edilmiş olup dava dilekçesi ile çelişir şekilde belirli bir alacağın yani “tüm üyelerin paylarına düşen kesin maliyet bedeli” ‘nin taraflarından alınarak kendilerine ödenmesini talep ettiklerini bu davanın belirsiz alacak davası olarak da kısmi dava olarak da ikâme olunmasının olanaklı olmadığını, usulden reddi gereken bu davada, alacağın belirli ve kısmi dava açmada menfaat bulunmayan bu halde davaya devam olunması ihtimalinde ancak talep sonucu olan 5.000,00 TL kesin maliyet alacağı hakkında hüküm verilebileceğini, tüm bunların yanı sıra 2012 yılı itibariyle kooperatiften vareste tutulmuş müvekkilinin mevcut olmayan üyelik/ortaklık borcu iddiası ile takibata başlanmasının husumet yönünden de bir dayanağının bulunmadığını, bu noktada kooperatif borçlarının ve alacaklarının ödenmesi yahut ödetilmesi yolunda davacı tarafından ancak güncel ortak listesine karşı takibata geçilebileceğinin aşikar olduğunu, dolayısıyla davanın husumet yönünden de reddi gerekmekteyken mezkûr hükümün hukuka uygun olmadığını, taraflarından, bu davaya konu genel kurulun iptali için ikâme olunan Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/54 Esas sayılı dosyasına feri müdahalede bulunulduğunu, o dosya ile alınacak hükmün doğrudan bu dosyada girişilen takibatın mesnedini ortadan kaldırabilecek nitelikte olup zaten mahkemenin öncülüğünde yapılan feri müdahalenin yine mahkeme tarafından dosyanın bekletici mesele olduğuna karar verilmeyerek ortada bırakıldığının anlaşıldığını, arabuluculuk anlaşamama tutanağında ve dava dilekçesinde de görüleceği üzere bahsedilen bir “kesin maliyet” tutarının tahsilinin amaçlandığını, kesin maliyet tutarının 107.653,21 TL olarak belirlendiğini, tebliğ hususunun davacı tarafından ispat edilemeyecek nitelikte olup zaten dava dilekçesi ile birlikte de hiçbir delilin dercolunmadığını, usulünce bir tebliğ ve mehil verilmesi gibi bir hususun söz konusu olmadığını, usûlüne uygun bir tebliğ olmadığı gibi bu maliyetlerin belirlenmesinde ne gibi bir yöntem izlendiğinin, müvekkilinin tarafı dahi olmadığı bir toplantıya genel kurul adı verilerek ne gibi bir hangi cihetle eski üyeleri borçlandırma kararı alındığının izaha muhtaç olduğunu, bu konuda bilirkişi incelemesi değil öncelikle davacı tarafından yapılan işlemin hukuki mesnedinin izah edilmesi gerektiğini, aksi halde dava dilekçesinde görülen bu izahatla davacı kooperatifin güncel hesap batağının eski üyelere yansıtılmasının kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını, dava dilekçesinde bahsi geçen şekilde bir kısmın hukuka aykırı yahut uygun genel kurul kararının aleyhe olan hiçbirini kabul etmediklerini, infaz edilememesinin bedelinin, döneminde belirlenen hakkaniyete uygun bedelleri ödeyerek tapularını alan eski üyelerden istenmesi yerine daha önceki yönetim ve güncel üyeler arasında sorumlu olanlara yöneltilmesinin isabetli olacağını, müvekkilinin yokluğunda yapılan usulsüz genel kurulun ve alınan kararların iptali için dava ve sair başvuru yollarını kullanma haklarını saklı tutmakla birlikte, davacının zarar iddiasında tutarlı ve kat’i olmadığının görüldüğünü, öyle ki izahatın ilk bölümünde bilirkişi incelemesinin gerekli olduğundan bahsedilmesine karşın 3. Sayfa itibariyle müvekkilinin 168.497,00 TL olarak tebliğ edilen borcunu ödemediğinin açıklandığını, tebliğ edildiği söylenen ekteki evrakta ise 107.653,21 TL borcun ödenmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu bedellerin tümü arasında fark eden binlerce liradan davacının kendi içinde de tutarlı olmadığı ve talep sonucunun yasal mesnedinin bulunmadığının aşikar olduğunu, davalı müvekkilinin 29 Haziran 2012 tarih, … yevmiye numaralı, Kayseri 9. Noterliği’nin Kooperatif Hisse Devir Sözleşmesi’ne istinaden …’ten (…) davacı bünyesindeki üye/ortaklığı devraldığını, kalan borcu ödediğini ve 20.12.2012 tarihli müracaat sonrasında tapusunu aldığını, bu yolla koperatifle olan bütün ilişkisinin sona erdiğini, her kooperatifin eski üyesinden davacı olunması durumunda, önceki ortaklara da devir öncesi döneme ilişkin husumet yöneltilmesi gerekirken sadece son alıcılardan bir takım tahsilatlar yapılmaya çalışılmasının da hukuki menfaat ilkelerine aykırı olduğunu, zira bu iddia olunan borcun hangi döneme ait olduğunun da muamma olduğunu, bu hususun eski lehtarlara davanın ihbarı yoluyla da bildirilmediğinden kararın maddi vakıanın tespiti konusunda elverişli de olmadığını, tescilin borç ibrası olmaksızın yapılamayacağını, yapılması durumunda kooperatif yönetiminin bu fiilinden ötürü şahsen sorumlu olacağının açık olduğunu, öyle ki her ne kadar borcun tamamen ödenmemesi durumunda tapu tescilinin kooperatif tarafından yapılmayacağı bir gerçek olsa da yine de davacı tarafından müvekkilinin ibra edilmiş maliyet bedelinin tamamının alındığı ve bu yollu tescil işleminin yapıldığının beyan verildiğini, kooperatif ilişkisinde temadinin 2012 yılında son bulduğunu, bu halde davacının, başkaca müvekkilinden talepte bulunulabilme hakkı bulunmadığını, an itibariyle müvekkilinin hem güvenine hem de mülkiyetine haksız şekilde zeval geldiğini ileri sürerek Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/728 Esas 2021/644 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, davanın kül halinde reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına, talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, kooperatif ortağına karşı açılmış kesin maliyet bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Davalı kooperatif ortağı olmadığını kooperatiften taşınmazı devr aldıktan sonra hiç bir genel kurula çağrılmadığını bu doğrultuda kesin maliyet adı altında kendisinden herhangi bir alacağın istenmeyeceğini beyan ederek karara karşı istinaf yasa yoluna baş vurduğu görülmüştür.Bilindiği üzere bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur.İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden de talep halinde sorumlu olacaktırKooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açık bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsis ve teslim etmesi ve tadilata izin verilmesi şeklinde somut ilişkiler ile zımnen de gerçekleşebilir. (23. Hukuk Dairesi 2015/9334 Esas 2016/1573)Bununla birlikte Kooperatifler Kanun’un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir.Somut olayda davalının sabit ücretli üye olduğuna yada istifa ettiği ve bu istifanın kabul edildiğine dair dosyada delil bulunmadığı gibi davalını kooperatifçe kendisine teslim edilen taşınmazı kullandığı kooperatife iade etmediği sabit olup davacı kooperatifçe usulune uygun genel kurul kararı sonucu alınan kesin maliyet bedelinin istenebileceği yönündeki mahkeme kararı yerinde olup davalının bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.Yine bilindiği üzere Kooperatifin en yetkili organı genel kuruldur. Genel kurullarda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alındığı gibi daha önceden alınan kararlarda değiştirilebilir. Eşitlik ilkesi gereğince hak ve görevlerde ortakların eşit olması kuralı gözetilerek önceki genel kurul kararının değişen şartlar ve kooperatifin diğer ortaklarının durumları da nazara alınarak şartlarda eşitleme yapılmak üzere değiştirilmesine karar verilmesinde ilke olarak müktesep hak ihlali ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (Yargıtay 23 H.D 2011/933 Esas 2011/936 Karar)Kooperatifler aidat toplayarak inşaatlarını yapar ve amaçlarını gerçekleştirir. Ayrıca kooperatiflerde eşitlik ilkesi geçerlidir. Kooperatiften bağımsız bölüm alınması aidat ödenmesine engel değildir. Davalı kooperatif inşaatlarının devam ediyor olması nazara alındığında kooperatifin aidat toplaması olağandır. Daha önceki genel kurulda alınan kesin maliyet ile ilgili kararın iptal edilmiş olması da aidat toplamaya engel teşkil etmez.( Yargıtay 23 HD 2016/7545 Esas 2019/5329 Karar)Davalı kooperatifçe adına tescil yapıldığını bundan dolayı ibar edildiğini iddia etmiş olup; Bilindiği üzer bir kooperatif ortağının bağımsız bölümüne ait tapu kaydının adına tescil edilebilmesi için, ortağın taşınmazına yönelik olarak kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olması gerekmektedir. Davacı kooperatifçe, bu ilkeye uygun olarak, davalı ortağın bağımsız bölüm davalı adına tescil edilmiştir.Kooperatifçe taşınmaz davalı adına tescil edilmiş ise de , kooperatifin inşaatlarının devam etmesi, ana sözleşmede belirtilen kesin hesabın somut olayda sözkonusu olmadığı, yapılan hesabın tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğu açıktır. Böyle bir durumda kooperatifçe davalının borcu bulunmadığına yönelik yapılan işlemler, tapu tescili öncesi hiçbir borcunun kalmadığının belirlenmesine yönelik olup, ileride doğacak borçların talep edilmeyeceği anlamını içermemektedir. Bu açıklamalar ışığında davalının ibra edildiği yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir.İş bu davanın genel kurul kararının iptali davası olmaması nedeniyle genel kurul kararlarının yerindeliğinin denetlenemeyeceği anlaşılmış olup davalının bekletici mesele yapılması yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Davalı alacağın zaman aşımına uğradığını iddia etmiş olup; Bilindiği üzere Kooperatif üyesinin bağımsız bölüm talep hakkı zamanaşımına uğramaz. Bununla birlikte Kooperatif tarafından bunun karşılığında talep edilecek olan inşaat gideri olarak talep edilen aidata da zamanaşımı işlemesi mümkün değildir.(23. Hukuk Dairesi 2017/391 Esas 2020/1615 Karar) Bu durumda mahkemece davalının zaman aşımı itirazın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür.Tüm bu açıklamalar ışığında dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/07/2021 tarih ve 2019/728 E-2021/644 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 10.063,81 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 2.456,65 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 7.607,16 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/12/2021