Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1805 E. 2021/1997 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1805
KARAR NO: 2021/1997
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2021
NUMARASI: 2020/562 E. 2021/692 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 18/11/2021
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 22/09/2021 tarih ve 2020/562 E – 2021/692 sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının kooperatif ortağı iken davacının 21/06/2015 tarihli genel kurulunda devam eden konut inşaatlarının maliyeti ve kooperatif giderlerinin karşılanabilmesi için her üyenin 9.500,00 TL ödeme yapmasına dair karar alındığını, davalının borcunu ödememesi nedeni ile hakkında takip başlatıldığını, davalının itirazı nedeni ile takibin durduğunu, alınan genel kurul kararının tüm ortakları bağlayıcı mahiyette olduğunu, davacının halen inşaatlara devam ettiğini ve etap etap taşınmazları teslim ettiğini, genel kurul kararının kesinleştiğini, davacının kararının ek ödeme niteliğinde olmadığını, davalının kesin hesap borcunu ödemediğini, davacının 18/11/2018 tarihli genel kurulunda 2012 yılında çıkarılan maliyet hesaplarının geçersiz olduğuna karar verildiğini, bu nedenle evini teslim alan ile almayan üyeler arasında eşitsizlik olduğunu, aynı nitelikteki Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1667 E, 2017/1039 K sayılı dosyasında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2018/687 E, 2019/672 K sayılı ilamı ile davacı lehine yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına karar verildiğini, sonrasında yerel mahkeme kararlarının davacı lehine olduğunu ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin istinafları esastan reddettiğini, arabuluculuğa başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflarınca Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1113 E. 2016/525 K. Sayılı dosyasıyla genel kurul toplantısının 7. maddesinin iptali istemiyle dava açılmış olduğunu, davacıların üye olmadıkları ve dava açamayacakları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olduğunu, Yargıtay incelemesi sonucu lehlerine bozma ile yerel mahkemeye dosyanın gönderildiğini ve Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/10 esasını aldığını, alınan genel kurul kararının oybirliği ile alınmadığını, yapılan itirazların tutanağa geçirilmediğini ve içerik olarak hukuka uygun olmadığı yönünde bilirkişi raporu bulunduğundan kararın iptal edileceğini düşündüklerini, bu nedenlerle iptal davasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davalının 12.06.2012 tarihinde davacı kooperatif ile ‘Kesin Maliyet Hesabı İbra Sözleşmesi’ imzalamış olduğunu, buna göre davacı tarafça belirlenen kesin maliyeti ödemiş olduğunu, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi geçici maliyet değil, kesin maliyet hesabının söz konusu olduğunu, kooperatif Genel Kurulunun 01.07.2012 tarihli kararında “hesap komisyonunca belirlenen daire başına düşen bakiye borcunu kapatan ve tapusunu alan üyelerin dairesini alarak üyelikten çıkabilmesine” karar vermiş olduğunu, davacının bu karara istinaden 29 haziran 2015 tarihinde noter aracılığıyla istifasını ilettiğini ve ortaklıktan çıkmış olduğunu, kooperatifin genel kurul kararlarına göre davalının işlem yapmış olduğunu, istifa ve kesin hesap konusundaki kendi karar ve işlemlerini yok saymalarının mümkün olmadığını, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/297 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda “davalının 18.11.2018 tarihli genel kurulunun 6. Gündem maddesinde önceki kesin maliyeti iptal ettiği, yeni kesin maliyet yapmaya karar verdiği, böyle olunca, inşaat maliyeti olan 9.500 TL’nin de sonraki yapılacak kesin maliyet içinde olması gerektiği, bu bakımdan miktarın aynı şekilde talebinin mümkün olmayacağı, ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere BAM 23. HD. Nin ilgili kararına katılmadığımızı…” şeklinde rapor sunulmuş olduğunu, dava konusu ihtilafın hesaplamaya ilişkin olmayıp genel kurul kararının uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa hangi şartlarda uygulanacağına ilişkin tamamen hukuki ihtilaf olduğunu, davacı kooperatif 21.06.2015 tarifli genel kurulunda kararlaştırılan 9.500 TL’yi ödemeyen bir kısım üyeler hakkında tapu iptali ve tescil davası açmış olduğunu ve bu davaların tamamının yerel mahkemece reddedildiğini ve istinaf mahkemesince de esastan reddedilmiş olduğunu, davacı kooperatifin 21.06.2015 tarihinde düzenlenen genel kurul toplantısında görüşülen maddeler sebebiyle davalıdan ödenmesi istenen 9.500,00 TL’nin, yeni bir kesin maliyet hesabı yapılması yasağının arkasının dolanılması amacıyla yapıldığının ortada olduğunu, istenen bedelin kesin maliyet olarak ifade edilse de koop. esas sözleşmesinin 61-63 maddelerinde yer alan usullere göre belirlenmediğini ve hukuken geçersiz olduğunu belirterek davanın reddi ile tazminata karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda”… davacı kooperatif tarafından davalı hakkında 21/06/2015 tarihli genel kurul toplantısının 6. ve 7. maddesi gereği belirlenen bedelin ödenmesi için takip yapılmış olduğu ve davalının itirazı üzerine mahkememizde dava açıldığı anlaşılmakla, toplanan deliller sonucu alınan 26/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda, davalının sabit fiyat peşin bedelli üye olmadığı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin ve Kayseri Bölge Adliyesi 6. Hukuk Dairesi’nin kararlarını emsal alınması halinde söz konusu alacak talebinin, inşaat finansman gideri niteliğinde bir alacak olması nedeni ile davacının davalıdan 9.500 TL asılı alacak ve 8.507,84 TL işlemiş faiz alacağı olduğunun belirtilmesi ile davalının alacağın dayanağı olan 21/06/2015 tarihli genel kurul karar tarihinden sonra Kayseri 2. Noterliği’nin 29/06/2015 tarihli ve … yevmiye nolu istifanamesi ile istifa etmiş olmasına rağmen davacıya taşınmazı iade etmesi gibi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeni ile dava konusu borçtan sorumluluğunun devam etmesi hep birlikte dikkate alınarak davacının takip konusu alacak nedeni ile alacaklı olduğu” gerekçesiyle davanın kabulü ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … sayılı icra dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile, takibin 9.500,00 TL asıl alacak ve 8.507,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 18.007,84 TL üzerinden devamına, İİK’nin 67/2. Maddesi gereğince itirazın iptaline karar verilen 18.007,84 TL toplam alacağın takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.İş bu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin karar gerekçesinin çelişkili ve hatalı olduğunu, yargılama sırasında hukukçu bilirkişi talep etmelerine rağmen sadece mali müşavir bilirkişiden rapor aldırıldığını, dava konusuna ilişkin butlan itirazlarının değerlendirilmediğini, genel kurul iptali davasının bekletici mesele yapılmadığını, dosya kapsamındaki bütün delillerin hatalı değerlendirilerek yanılgılı hüküm kurulduğunu, bir kısım kooperatif üyelerince genel kurulun iptali davası açıldığını ve yargıtay bozması sonrası istifa eden üyelerin dahi hukuki yararlarının mevcut olduğundan dava açabilecekleri yönünde hüküm kurulduğunu, anılan davanın Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/10 esasına kayıt edildiğini ve derdest durumda olduğunu, bu davanın bekletici mesele yapılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yerel mahkemece hatalı olarak bekletici mesele yapılmadığını ve davanın kabulüne karar verdiğini, anılan genel kurul kararının iptal edilmesi durumunda dava konusunun da ortadan kalkacak ve davacının haksız talepte bulunduğunun ortaya çıkacağını, karar incelendiğinde söz konusu 9.500,00 TL’nin ne olduğu, ne amaçla ödenmesinin istendiği anlaşılamadığını, mahkeme karının gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere, davacı kooperatif tarafından takibe ve davaya konu edilmiş olan miktarın isteniliş amacı açık ve net olarak belirli olmadığını, kooperatifin talep ettiği bu miktarın ek maliyet olarak talep edilmekte ise; bu hususun aidat başlığı adı altında görüşülüp karara bağlanmasının hukuken mümkün olmadığını, ayrıca bu şekilde talep edilen ödemenin müteahhide yapılmasının da istenemeyeceğini, keza ne aidatın ne de ek maliyetin, genel kurul kararı ile üçüncü bir şahsa devredilmesinin mümkün olmadığını, sadece kooperatif tarafından toplanabildiğini, kooperatifin talep ettiği miktar şayet ek maliyet, yani kesin maliyetten eksik hesaplama ile kalan kısmın ise; kooperatif esas sözleşmesinin 61-63. Maddelerinde yer alan usul ile belirlenmesi gerekeceğini, bu durumda da daha önce yapılan, fakat gerçek ve doğru olmayan kesin maliyet halinde mümkün olduğunu, yoksa bir yönetim kurulu üyesinin kendi hesabına göre genel kurula teklif sunması ve bunun genel kurulda kabul edilmesi ile ek maliyet belirlenmesinin mümkün olmadığını, bu esas sözleşmenin öngördüğü kesin maliyet belirleme usulüne aykırı olduğunu ve geçersiz olduğunu, şayet alınan kararın ek ödeme yükümlülüğü ise; zaten genel kurul tarafından ek ödeme yükümlülüğü Kooperatifler Kanunun 31. Maddesinin açık hükmüne göre; ek ödemenin sadece bilanço açıklarının kapatılmasında ve nitelikli çoğunlukla alınan bir karar olduğundan bu şekilde alınmasının sözkonusu olamayacağını ve hukuken de geçersiz olduğunu, anılan kararın butlan olduğunun açıkça ortada olduğunu, tüm butlanlık itirazlarının yerel mahkemece dikkate alınmadığını ve hatalı hüküm kurulduğunu, her ne kadar yerel mahkemece alacağın niteliğinin inşaat maliyet gideri olduğu kabul edilse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, davalının hesaplanan kesin maliyeti ödemek suretiyle tapusunu aldığını, kooperatiften istifa ettiğini ve hiçbir yükümlülüğü kalmadığını, bu işlemlerin Kooperatif Genel Kurul Kararı çerçevesinde gerçekleştiğini, davacı tarafından sonradan belirlenen ek maliyet bedelinin usule aykırı ve geçersiz olduğunu, yerel mahkemece dava konusu inşaat maliyet gideri yani ek maliyet bedeli olarak değerlendirildiğini, bu değerlendirmenin de hatalı ve kooperatif ana sözleşmesine aykırı olduğunu, kooperatifçe alınan karar önceki kesin maliyetin yanlış hesaplandığı hususunda alınan bir karar ise yeniden bilanço hesabı yapılıp esas sözleşmeye uygun hesaplamalar çıkarılıp üyelere kesinleştirmesi gerektiğini, davalının üyeliği sona erdiğinden bu ek maliyetin davalı açısından kesinleşmediğini, davacı kooperatifin, kesin maliyet ibra sözleşmesinden sonra, uzunca bir süre istifa tarihine kadar üyelik nedeniyle aidat istemediğini, bilançolarda, hesap cetvellerinde, faaliyet raporlarında, genel kurulda ve üye kayıt defterlerinde davalı adına borç kaydı bulunmadığını, davacı kooperatifin ibralaşılan üyeden tekrar talepte bulunabilmesi için Kooperatifler kanunu ve hukuk çerçevesinde kararlar almasını, ortada kesin maliyet hesabının olması veya usulüne uygun önceki maliyet hesabının iptal edilmesini kararların bütün üyelere uygulanması gerekeceği kanaatinde olduklarını beyan ederek Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 22/09/2021 tarih ve 2020/562 E. 2021/692 K. sayılı kararın kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, kooperatif genel kurul kararı ile belirlenen inşaat finansman giderinin tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın İİK’nun 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.Somut uyuşmazlıkta davacı, kooperatifin ortağı olan davalının 21/06/2015 tarihli genel kurulda, devam eden konut inşaatlarının maliyeti ve kooperatif giderlerinin karşılanabilmesi için kararlaştırılan miktarı ödememesi nedeniyle davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptalini talep ettiği, davacı kooperatife karşı olan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacı kooperatifle karşılıklı olarak ibralaştıklarını, kooperatif üyeliğinden istifa ettiğini, bu nedenle açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu savunduğu görülmüştür. Uyuşmazlık, davalının takip konusu borçtan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Davacı kooperatifin 21.06.2015 tarihli genel kurulunda 6. gündem maddesinde, “…kooperatifin kalan inşaatların tespitinin yapılması, (kesin hesap) maliyetinin belirlenmesi, tahsilatının bir takvime bağlanmasını ve takvime bağlanan ve takvim süreci belirlenen tahsilat miktarlarının süresinde ödenmemesi durumun da geciken her bir ay için ayrıca aylık net %1,5 gecikme zammı alınması, kooperatif yönetim kurulu ile görüşüp kesin maliyeti belirlenen üyelerin kooperatiften izin almak kaydı ile borçlarının bir kısmının veya tamamının kooperatif yüklenicisi ile pazarlık yaparak borcunu ödemesi konusunda iş ve işlemleri yapmak üzere yönetim kuruluna yetki verilmesi” oy birliği ile kabul edilmiş; 7. gündem maddesinde de, “Ortaklık aidatlarının belirlenmesi maddesine geçildi. Yönetim kurulu üyesi … söz alarak ortakların kalan inşaatlar için inşaat maliyeti olarak yaklaşık 9.500.00 tl’nin bir önceki madde de görüşülerek kabul edilen hususlar doğrultusunda ortaklarımızın ödemesi gereken kesin maliyet bedellerinin yönetim kurulumuzun alacağı ödeme planı kararı doğrultusunda ortaklarımızın yükümlülüklerini yerine getirmesi veya yönetim kurulumuzdan görüşerek izin almak kaydı ile yükümlülüklerini müteahhide karşı yerine getirmesi kaydı ile üyelik aidatı alınmamasını teklif etti bunu üzerine oylamaya geçildi.Yapılan oylamada teklif oy birliği ile kabul edildi.” şeklinde karar alınmıştır.Davacı kooperatifin 21.06.2015 tarihli genel kurulunun 6. ve 7. gündem maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, kooperatifin inşaatlarının tamamlanması için her bir üyeden, yaklaşık olarak belirlenen 9.500,00 TL’nin kooperatife veya kooperatif yönetim kurulunun izni ile yükleniciye avans olarak ödenmesine oybirliğiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.Anılan genel kurulun 7. gündem maddesinin iptali talebiyle, bir kısım davacı tarafından Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1113 E. sayılı dosyası ile dava açıldığı, mahkemece 25.04.2016 tarihli kararla davacıların tamamının kooperatif üyeliğinden dava tarihinden önce istifa ettikleri, dava koşulu bulunan hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verildiği, kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16.10.2019 tarih ve 2016/6318 E., 2019/4277 K. kararı ile, genel kurul kararının iptali davalarında üyenin yargılamanın sonuna kadar kooperatif üyeliğinin devam etmesinin dava şartı olduğu, mahkemenin bu konudaki tespitinin doğru olduğu ancak iptali istenen genel kurul kararı davacıları bizzat ilgilendirdiğinden ve istifadan sonra dahi genel kurulda tespit edilen bu bedel kendisinden isteneceğinden davacıların genel kurul kararının iptalini istemekte hukuki yararları bulunduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, dosyanın bozma sonrası mahkemenin 2020/10 E. sayısına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 53. maddesindeki, genel kurul kararları aleyhine “pay sahipleri”nin dava açabilecekleri yolundaki hükmü dikkate alınarak, söz konusu maddenin uygulanması tedbiren durdurulmadığından bu dosyanın bekletici sorun yapılmasına gerek görülmemiştir.Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır.İş bu davanın genel kurul kararının iptali davası olmaması nedeniyle genel kurul kararlarının yerindeliğinin denetlenemeyeceği, ayrıca, bir kooperatif ortağının bağımsız bölümüne ait tapu kaydının adına tescil edilebilmesi için, ortağın taşınmazına yönelik olarak kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olması gerekmektedir.Davacı kooperatifçe, bu ilkeye uygun olarak, davalı ortağın bağımsız bölümünün adına tescili öncesinde, o tarih itibariyle borçları belirlenmiş, bu borçların ödenmesi üzerine ibra edilmiş ve tapu kaydı adına tescil edilmiştir. İbra sözleşmesi malikin tapu tescili öncesi borcuna yönelik olup, ileride doğacak borçların talep edilmeyeceği anlamını içermediği, kooperatifin inşaatlarının devam etmesi, henüz tasfiye aşamasına da geçmemiş olması, belgede borç miktarının belirlendiği tarihin yazılı olması gözetildiğinde, ana sözleşmenin 61. maddesindeki kesin hesabın somut olayda sözkonusu olmadığı, yapılan hesabın ve istenen bedelin tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğu açıktır. (aynı yönde Ankara Bam 23. HD’sinin 07.02.2020 tarih ve 2019/2730 E-2020/207 K sayılı kararı)Davalı tarafça, kooperatif ortaklığının anılan genel kurul tarihinden sonra sona erdiği, davalının istifasının 29.06.2015 tarihli olduğu görülmüştür. Kooperatif üyesi, kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi halinde, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumludur. Ancak satış sonrası genel gider aidatlarından taşınmazı alan kişi sorumlu olacaktır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/6738 Esas 2019/4723 Karar)Bu durumda ilk derece mahkemesince, davalının genel kurul kararına dayalı olarak talep edilen, inşaat finansman gideri olduğu anlaşılan ödemeden/borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne, icra inkar tazminatına karar verilmesinde usul ve esas açısından herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılık bulunmadığı, kararın hukuka uygun olduğu, bu nedenlerle davalının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 22/09/2021 tarih ve 2020/562 E – 2021/692 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 1.230,11 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 307,51 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 922,60 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/11/2021