Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1804 E. 2021/1995 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1804
KARAR NO: 2021/1995
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2021
NUMARASI: 2020/251 E. 2021/676 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 23/11/2021
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 15/09/2021 tarih ve 2020/251 E – 2021/676 sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Kayseri ilinde konut yapı kooperatifi olarak faaliyet gösterdiğini, davalının da bu kooperatifin üyesi olduğunu, davalının borcu nedeni ile hakkında takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz etmesi ile takibin durduğunu, davalıya Kayseri ili … ilçesi … pafta … ada … parsel üzerinde bulunan … blok … kat … nolu bağımsız bölümün teslim ve tescil edildiğini, davacının yetkili organlarının dayanak kararlar aldığını ve konut kesin maliyet bedeli raporu ile davalının borcunun çıkarıldığını, borca itirazının itiraz komisyonu toplantısında değerlendirildiğini, alınan kararlar çerçevesinde davalıya gerekli ihtarların gönderilmesi ile borcun muaccel hale geldiğini, davalının takibe haksız yere itiraz ettiğini, arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek tedbir ile haksız itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının davacıya borcu olmadığını, davalının kooperatife 2009 yılında üye olduğunu, borcunu ödeyerek taşınmazı teslim aldığını, ancak sonrasında davacı kooperatif tarafından yeni borçların çıkarıldığını, davalının yeni çıkarılan borçları ödeme gücü olmaması nedeni ile üyelik ve hissesini …’a devrettiğini, davalının davacıya üyelik devri için başvurmasına rağmen talebinin reddedildiğini, davacıya Kayseri 9. Noterliği’nin 06/09/2019 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarı ile bu üyelik devrinin bildirildiğini, davacının bu ihtara davalının borcu olduğu şeklinde cevap verdiğini davalının Yargıtay içtihatlarında ve anasözleşmede belirtildiği üzere hisse devri hakkı olduğunu ve Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/657 E, 2020/133 K sayılı dosyasında da üyeliğin sonlandırılması davasının kabul edildiğini belirterek davanın reddi ile tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “… her ne kadar davalı tarafça üyeliğinin Kayseri 9. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu “Düzenleme Şeklinde Kooperatif Hisse Devri Sözleşmesi” ile …’a devredildiği belirtilmiş ve Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/657 E sayılı dosyasında da kesinleşen karar ile davalının üyeliğinin 10/09/2019 tarihinde sona erdiğine karar verilmiş ise de, davaya konu takibin 26/08/2019 tarihinde başlatıldığı, itirazın iptali davasının takip ile sıkı sıkıya bağlı olması nedeni ile takip tarihindeki koşullar yönünden inceleme yapılması gerektiği, davalının devir nedeni ile sonrasında …’a borcu rücu edebileceği anlaşılmakla toplanan deliller sonucu alınan 16/04/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda da belirtildiği üzere davacının takibe konu 30/06/2019 tarihli kesin hesap maliyeti ve kira alacağından kaynaklı olarak 84.001,58 TL kesin hesap alacağı, bundan kaynaklı olarak 1.208,91 TL faiz alacağı ve 11.900,00 TL kira alacağı olduğu tespit edilmiş olmakla, bilirkişi kurul raporunun denetime elverişli ve hükme esas alınacak nitelikte olduğu ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına davalı tarafça yapılmış olan itirazın kısmen iptali ile takibin taleple bağlı kalınarak 84.001,58 TL asıl alacak, 1.208,91 TL faiz, 11.900,00 TL kira alacağı olmak üzere toplam 97.110,49 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, Kabul edilen asıl alacaklar bedeli olan 95.901,58 TL ‘nin %20 si oranında icra inkar tazminatının İİK Madde 67 gereğince davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davalı tarafça takibin haksız ve kötü niyetle yapıldığı ispatlanamadığından davalı tarafın tazminat talebinin İİK madde 67/2 gereğince reddine karar verilmiştir.
İş bu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının davacı kooperatif nezdindeki üyeliğini Kayseri 9. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu “düzenleme şeklinde kooperatif hisse devir sözleşmesi” ile 28/08/2019 tarihinde devrettiği ancak itirazın iptaline konu icra takibinin 26/08/2019 tarihinde başlatıldığını, itirazın iptali davasının takip ile sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle takip tarihindeki koşullara göre değerlendirmenin yapılmasının gerektiğini, davalının devir nedeniyle sonradan devredilen …’a borcu rücu edebileceği şeklinde gerekçesini belirttiğini, mahkemenin bu minvalde gerek kararının gerekse gerekçesinin hukuka uygun olmadığını, mahkemece her ne kadar üyeliğin devir tarihinin 28/08/2019 olduğunu fakat icra takibinin 26/08/2019 tarihinde başlatıldığı belirtilmişse de mahkemece takip başlangıç tarihinde yanılgıya düşüldüğünü, itirazın iptali davasına konu Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ve muhtevası incelendiğinde takip talebinin alacaklı vekilince 03/09/2019 tarihinde uyap avukat portal sistemi üzerinden gönderildiği ve hatta gerekli harç ve masrafların da yine bu tarih itibariyle yatırıldığının açıkça görüleceğini, her ne kadar mezkur icra dosyası muhtevası fiziki olarak incelendiğinde dosya içerisinde yer alan takip talebi ve ödeme emrinde 26/08/2019 tarihi yer alsa da söz konusu evrakların ıslak imzalı olmaması, icra dairesine fiziki olarak sunulan bir takip talebi evrakının bulunup bulunmadığı, varsayımsal olarak böyle bir takip talebi bulunsa dahi taranarak sisteme kaydedilmemiş olması, 26/08/2019 tarihli bir icra müdürlüğü tensip tutanağının uyap sistemi içeriğinde yer almaması, takibin 26/08/2019 tarihinde alacaklı vekilince fiziki olarak başlatıldığı kabul edilse bile aynı alacak için 8 gün sonra yani 03/09/2019 tarihinde uyap sistemi üzerinden alacaklı vekilince icra dairesine yeniden takip talebi göndermesinin hukuken ve mantık açısından anlamsız olması nazara alındığında takip başlangıç tarihi olarak 26/08/2019 tarihinin esas alınamayacağını açık bir şekilde ortaya koyduğunu, H.M.K 118/1 Maddesi “Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır.” şeklinde olduğunu, bu minvalde gerek fiziki dosya içeriği gerekse UYAP sistemi içeriğinde takibin 26/08/2019 tarihinde başlatıldığına ilişkin geçerli hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını, tam aksine takip talebinin 03/09/2019 tarihinde uyap avukat portal sistemi üzerinden gönderildiğini, yine aynı tarih itibariyle gerekli harcın UYAP sistemi üzerinden yatırılmış olduğunu, borçluya ödeme emrinin 05/09/20219 tarihinde düzenlendiği ve 11/09/2019 da tebliğ edildiğini sistemsel olarak kayıt altında olup şüpheye mahal vermeyecek şekilde açık olduğunu, bu izahatlar doğrultusunda mahkemenin, icra takibini üyelik devir tarihinden önce yapılmış gibi algılaması ve hüküm ihdasının hatalı ve bir o kadar da hukuka aykırı olduğunu, bir diğer noktada mahkeme gerekçeli kararında, itirazın iptali davasının takip ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu bu nedenle takip tarihindeki koşullar yönünden inceleme yapılması gerektiğini gerekçe olarak ileri sürdüğünü, bu hususta da mahkemenin kararının hukuka uygun düşmediğini, her ne kadar itirazın iptali davası, davaya konu icra takip talebi ile sıkı sıkıya bağlı olsada, bu husus doktrin ve yargı kararları ile benimsenmiş olmakla birlikte, her hukuki uyuşmazlığın özüne uygun olarak yorumlanması gerektiğini, itirazın iptali davaları ile icra takibinin bağlılığının borcun kaynağı noktasında değil, takip işlemi noktasında taraf takip işlemi olan takip talebindeki hususlar ile ilgili olduğunu, bu minvalde Hukuk Genel Kurulunun itirazın iptali davası ile takip talebinin sıkı sıkıya bağlılığı hususundaki içtihadı istinaf incelemesine konu yerel mahkemece hatalı yorumlandığını, bahsi geçen HGK kararlarında vurgulanan konu, takip talebinde gösterilen belgeler ve bilgiler dışında belge ve dayanakların itirazın iptali davasında ileri sürülemeyeceği ve takip hukuku açısından bunların değerlendirilemeyeceği noktasında toplandığını, oysa ki, istinaf incelemesine konu davada ileri sürülen en temel husus borcun muhatabının davalı olmadığı ve alacaklı kooperatife davalının borcunun bulunmadığı hususu olduğunu, daha önce de arz edildiği üzere 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 35. Maddesi ” Ortakları şahsen sorumlu, veya ek ödemelerle yükümlü bir kooperatifte, durumunu bilerek yeni giren kimse, girişinden önce doğmuş olan borçlardan diğer ortaklar gibi sorumlu olur…” şeklinde olduğunu, kanun metninden de anlaşılacağı üzere icra takibine konu olan borcun kanun gereği …’a geçtiğinin açık olduğunu, bu doğrultuda kanundan kaynaklı bu değişiminin, borç ve borcun kaynağı noktasında takip talebi ile sıkı sıkıya bağlılık şeklinde yorumlanmasının son derece hatalı ve hukuka aykırı düştüğünü, davalının dava sonrasında üyeliği devir alan …’a rücu hakkı hukuken her ne kadar olsada mahkemenin karar ihdas ederken bu durumu gerekçe kısmında belirtmesi hakimin vicdani kanaatinde bir kırılmanın olduğunun net bir tezahürü olduğunu, tam tersi ile düşünüldüğünde mahkemenin, itirazın iptali davasının reddine karar vermesi durumunda davacı kooperatifin üyeliği ve taşınmazın tapusunu devir almış olan …’a tekrar takip yaparak borcu isteyebileceği de aynı doğrultuda mümkün olduğunu, fakat mahkemece davalının rücu etme hakkının olduğunun belirtilmesi hakimin vicdani kanaatindeki eksikliği ortaya çıkardığını, mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmının ” Davacı vekilinin davada husumetin …’a yöneltilmesine ilişkin talebin 03/07/2020 tarihli ara karar ile reddine karar verilmiş olduğu görülmüştür” şeklinde olduğunu, davacı vekilinin 03/07/2020 tarihli dilekçesinde “…davalının hissesini noterden devir alan …’ın yeni durumu nazar alındığında, kooperatif alacaklarımızdan kaynaklanan bu davamızda, davalı olarak gösterdiğimiz … değil … isimli kişinin sorumlu olduğu, müvekkilimize karşı borçlu üye konumunda olduğu ve husumetin kendisine yöneltilmesi gerektiğini tespit etmiş bulunmaktayız.” şeklinde beyanda bulunarak talebini mahkemeye ilettiğini, davacı tarafın bile, yargılama esnasında davalının borçlu olmadığını bu beyanları ile açık bir şekilde kabul ederek ortaya koyduğunu, HMK gereğince hukuk yargılamasında taleple bağlılığın esas olduğunu, bütün bunlara rağmen mahkemece davalının aleyhine karar verildiğini ileri sürerek istinaf başvurularının kabulüne, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/251 Esas ve 2021/676 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına, yeniden yapılacak yargılama sonucunda davacının dava ve taleplerinin reddine, icra takibi yapan davacı hakkında takip miktarının % 20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava, davacı kooperatifin kesin hesap maliyeti ve kira alacağının tahsili amacıyla Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyası ile başlatmış olduğu ilamsız takibe davalının yapmış olduğu itirazın iptaline ilişkindir. Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davalı hakkında lamsız takip başlatıldığı, takip dayanağı olarak 30.06.2019 tanzim ve 30.06.2019 vade tarihli kesin hesap maliyeti-kira alacağı olarak gösterildiği, davalıya ödeme emrinin 11.09.2019 da tebliğ olduğu, davalının takibe 13.09.2019 tarihinde itirazda bulunduğu, iş bu davanın 14.03.2020 tarihinde açıldığı görülmüştür. Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21.02.2020 tarih 2019/657 E 2020/133 karar sayılı dosyasında davalının davacıya karşı kooperatif üyeliğinin tespiti davası açtığı, 01.07.2020 tarihli kesinleşen karar ile davalının üyeliğinin 10/09/2019 tarihinde sona erdiğinin tespitine karar verildiği görülmüştür. Davalı tarafından kooperatif hissesinin 28.08.2019 tarihinde noterde hisse devir sözleşmesi ile …’a devredildiği, taşınmazında aynı gün tapuda …’a devredildiği, bu devrin kooperatife 06.09.2019 tarihli noter ihtarı ile ihtar edildiği görülmüştür. Davacının 03.07.2020 tarihli dilekçesi ile alacağın muhattabının mahkeme kararı sonrası … olduğunu, HMK.125 mad göre davaya ona karşı devam etmek istediklerini beyan ettiği görülmüş, ilk derece mahkemesi tarafından talebin reddedildiği anlaşılmıştır. Burada öncelikle üzerinde durulması gereken husus 6100 sayılı Yasanın 125. maddesidir. Bilindiği üzere; alacağın devri ve borcun üstlenilmesi Türk Borçlar Kanununun 183 ila 204. maddelerinde düzenlenmiştir. Alacağın devri, alacağın ona bağlı bütün (yan ve öncelik) hakları ile birlikte devralana geçmesini sağlar ve bu işlem yapılırken borçlunun rızasının alınması gerekmez. Alacağın devri, hatta borçlunun muhalefetine rağmen geçerli olarak doğar ve hükümlerin hasıl eder. Borçlunun alacağın devrinden sonraki asıl muhatabı artık alacağı devralan kişidir. Bu itibarla borçlunun borçtan kurtulabilmesi için alacağın devri işleminden sonra borcunu, alacağı devralan kimseye ifa etmesi gerekir. Bir dava açıldıktan sonra da sahip olunan tasarruf yetkisi gereği dava konusu olan hak veya malın üçüncü kişilere devri mümkündür. Bu durumda bir dava şartı olan davayı takip yetkisi ortadan kalkmış olduğundan, davanın açıldığı haliyle devam etmesi düşünülemez.
Mahkemece, dava konusunun üçüncü kişiye temliki re’sen dikkate alınacaktır. Ancak hakim, dava şartının ortadan kalkması nedeniyle davayı reddetmeyip davayı veya savunmayı değiştirme yasağının bir istisnası olan 6100 sayılı HMK’nun 125. maddesi uyarınca seçimlik hakkını kullanmak üzere diğer tarafa önel verecektir. Anılan maddeye göre,
1-Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
Somut olayda, mahkemece 6100 sayılı HMK.nun 125. maddesi (1086 sayılı HUMK.nun 186. maddesi) uyarınca işlem yapılmıştır. Zira, iş bu davanın yargılaması sırasında davalının kooperatifteki ortaklığının 10.09.2019 tarihi itibariyle sona erdiği yönündeki kararın 01.07.2020 tarihinde kesinleştiği, davalının bu payını 28.08.2019 tarihinde dava dışı …’a devrettiği gözetilerek, anılan el değişikliği bakımından 6100 sayılı HMK.nun 125. maddesi (1086 sayılı HUMK.nun 186. maddesi) uyarınca işlem yapıldığı anlaşılmaktadır. O halde davacı vekilince bu konuda verilen dilekçenin HMK’nın 125. maddesi kapsamında seçimlik hakkın kullanılması niteliğinde olduğu, bu hak kullanıldığında ayrıca davacının eski davalı hakkındaki davayı takip etmekten vazgeçtiğini beyan etmesine ihtiyaç yoktur. Sonuç olarak, davacı eldeki davayı yeni kooperatif ortağına karşı sürdürmek istediğini beyan etmiş ve buna göre yeni ortak davada eski ortağın yerine davalı sıfatını almış olacaktır. Davacının bu talebi üzerine, üçüncü kişi davada taraf (davalı) durumuna girer (eski davalının yerini alır). Bu halde davanın tarafları; davacı ile müddeabihi dava sırasında devralmış olan üçüncü kişidir. Eski davalı, artık davada taraf değildir; zira eski davalının davada taraf sıfatı kalmamıştır. Davacı ile yeni davalı arasında görülen bu dava, yeni bir dava olmayıp, davacı ile müddeabihi temlik etmiş olan eski davalı arasındaki davanın bir devamıdır (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, s.3802-3836). Anılan bu yasal düzenleme uyarınca işlem yapılmaksızın işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Mahkemece; 6100 sayılı Yasanın 125. maddesi uyarınca işlem yapılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken anılan husus gözetilmeksizin hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda, istinaf eden davalı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 15/09/2021 tarih ve 2020/251 E – 2021/676 sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 18/11/2021