Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1765 E. 2021/1966 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1765
KARAR NO: 2021/1966
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/09/2021
NUMARASI: 2020/902 E. 2021/636 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 15/11/2021
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 08/09/2021 tarih ve 2020/902 E – 2021/636 K kararına karşı süresi içinde davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili verdiği dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalılar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının davalı şirkete ortak olmak amacı ile girdiğini, davacının eşinin de aynı şekilde şirkete hissedar olmak amacı ile girdiğini, davalının 11/03/2019 tarihinde …’dan şirketi devraldığını, davacının bu tarihten itibaren 27/09/2019 tarihine kadar davalı şirkete ödemeler yaptığını, davacının herhangi bir ilişkisi olmaması halinde yaptığı ödemelerin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının yaptığı ödemelere ilişkin bilgilerin dilekçede yeraldığını, taraflar arasında sonrasında anlaşmazlık çıktığını, davacının yapmış olduğu ödemeleri istemesine rağmen iade olmadığını, davacının bu nedenle takip başlattığını, davalının takibe itirazı üzerine arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesinin talep ve dava edildiği görülmüştür. Davalılar vekilinin cevap dilekçesini özetle; Davanın zamanaşımına uğradığını, görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olmadığını, davacının iddialarının doğru olmadığı, davacının sunmuş olduğu bir sözleşmesi olmadığını, bir sözleşme sunulmadan ortaklıktan bahsedilemeyeceğini, davacının bir dönem davalı işyerinde işçi olarak çalıştığını, davacının ödemelerinden davalının sorumlu tutulamayacağını, davacı ödeme yapmış ise bunun muhattabının ödeme yapılan kişi olduğunu, davacının ödemelerinin davalı ile ilgisi olmadığını, davacının davalının bilgisi dahilinde işlem yaptığına ilişkin delil sunmadığını, davalının davacıya borcu olmadığını, davacıya davalı adına … tarafından banka kanalı ile elden bir kısım ödemeler yapıldığı belirterek davanın reddi ile davalının tazminata ve cezaya mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi Tarafından; “…Dava, İ.İ.K. mad. 67 gereğince açılan itirazın iptali davasıdır.Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçluların … Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi olduğu, takibin 18.540,00 TL diğer, 2.387,84 TL işlemiş fazi(%9) değişen oranlarda adi Kanuni Faizi) olmak üzere toplam 20.927,84 TL alacak nedeniyle ilamsız takip başlatıldığı, borçlu … Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ne ödeme emrinin 20/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun itirazı üzerine İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır. Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2017/3898 -5384 E-K) İtirazın iptali davaları TTK 4.maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir.Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü’ne, Ziraat Bankası A.ş’ye yazılan müzekkerelere cevap verildiği ve ilgili evrakların dosya arasına alındığı anlaşılmıştır.Kayseri SGK’dan davacı tarafa ait hizmet dökümü ile davalı şirketin kuruluşundan itibaren çalışanlarına gösterir tüm kayıtlarının istendiği ve ilgili evrakların dosya arasına alındığı anlaşılmıştır. Kayseri … Vergi Dairesinin müzekkere cevabında, davacı …’ün 31/12/2018 tarihinde dairelerinden terk olduğu ve bilanço esasına göre defter tuttuğu, 2018 yılı beyannamesine ekli gelir tablosunda yer alan satış tutarı 864.126,74 TL olduğu, 2013 VUK 177 md. 1 bendinde yer alan satış haddini üstünde olduğunun bildirildiği görülmüştür…. Mal Müdürlüğü’nün müzekkere cevabında, davacı …’ün dairelerinde 11/04/2005-30/07/2007 tarihleri arasında mükellefiyeti olduğunu, mükellefiyet kaydının basit usulde ticari kazanç olduğunun bildirildiği görülmüştür. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/712 E, 2021/681 K sayılı kararında “Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık satım sözleşmesinden doğmaktadır. Satım sözleşmesi TTK’da düzenlenmediğinden ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilecektir. İşbu davada, davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığının, satımın da ticari satım olup olmadığının tespiti gerekmektedir. O halde ilk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen tacir-esnaf ayrımına ilişkin esaslar dikkate alınarak gerekli araştırmalar yapılıp, davalının dava tarihi olan 2019 yılı itibariyle tacir sıfatını haiz olup olmadığının tespiti gerekir. (Gaziantep BAM 11. Hukuk Dairesinin 25.01.2021 tarih ve 2020/505 E.-2021/107 K. sayılı kararı)”denildiği görülmüştür. Dava konusu talep yukarda açıklandığı üzere mutlak ticari davalardan olmayıp … Vergi Dairesi’nin yazı cevabına göre de davacı dava tarihi itibari ile bilanço usulüne göre defter tutmayıp tacirde değildir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında davacının dava tarihi itibari ile tacir olmaması nedeni ile mahkememizin görevli olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmış ve bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir. HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine, …” şeklinde karar verilmiştir. İş bu kararı davalılar vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tesis edilen kararın müvekkilleri lehine olacak şekilde kaldırılmasını, müvekkiller aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, İlk derece mahekmesi tarafından yapılan yargılama neticesinde görevsizlik kararı verildiğini, söz konusu kararın müvekkilinin aleyhine olan kısımlarının kabulünün mümkün olmadığını, cevap dilekçesinde detaylı olarak izah ettikleri üzere müvekkillerinin davacıya ödemesi gereken hiçbir bedel olmadığını, eldeki davanın haksız ve yersiz olarak açıldığını, davacının müvekkillerinden herhangi bir isim adı altında bir alacağı olmadığını, bu sebeple davanın ve tüm taleplerin reddedilmesi gerektiğini, ileri sürerek tesis edilen kararın müvekkili lehine olacak şekilde kaldırılmasını, davacının davasının ve tüm taleplerinin reddine karar verilmesini, davacının %40 tazminata ve %40 cezaya mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava kurum adına 3. Kişilere ödendiği iddia edilen ücretlerin tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır. Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde davacı tarafından davalı aleyhine 18.540 TL asıl alacak 2387,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.927,84 TL üzerinden takip başlatıldığı takip dayanağı olarak göndericisi … Alıcısı … olan 900 TL bedelli 11.03.2019 tarihli EFT dekontu, “mucize çocuklar servis ücreti” açıklaması ile alıcısı …olarak belirtilen 2500 TL bedelli 07.05.2019 tarihli EFT dekontu, alıcısı … olan 2500 TL bedelli 07.05.2019 tarihli EFT dekontu, “Alacak” açıklaması ile alıcısı … olan 6000 TL bedelli 10.06.2019 tarihli EFT dekontu, “… Adına kira ücreti” açıklaması ile alıcısı… olan 4.640 TL bedelli 31.05.2019 tarihli EFT dekontu,, “Alacak” açıklaması ile alıcısı … olan 2000 TL bedelli 17.06.2019 tarihli EFT dekontunun gösterildiği görülmüştür. Davacı dava dilekçesinde; … Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezine 11.03.2019 -27.09.2019 tarihleri arasında orak olduğunu bu doğrultuda takibe konu dayanak olan ödemeleri yaptığını, ancak davalı ile anlaşamadıkları için ticari işletmeden ayrılacağını, ticari işletme adına yaptığı ödemelerin istirdadı amacıyla eldeki takibi başlattığını beyan ettiği görülmüştür. Davalı taraf cevap dilekçesinde; davacının ticari işletemeye ortak olması gibi bir durumun bulunmadığını, davacının bir dönem şirkette işçi olarak çalıştığını davacının yaptığını belirtiği ödemelerin kendilerinin talimatı bilgisi dahilinde yapıldığı yönünde dosyada delil bulunmadığını ödemelerin kendileriyle ilgilerinin olmadığını beyan ettiği bilakis kendilerince davacıya elden ve banka kanalıyla para verildiğini beyan ettiği görülmüştür. Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğünün 08.01.2021 tarihli yazısı incelendiğinde …’ün … Özel Eğitim ve rehabilitasyon Merkezinin sahibi ve temsilcisi olduğunun belirtildiği görülmüştür. Kayseri Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 29.07.2021 tarihli yazısı incelendiğinde davacı …’ün 03/2019- 11/2019 tarihleri arasında …’e ait işyerinde 8899 iş kolunda(başka yerlerde sınıflandırılmamış barınacak yer sağlamaksızın verilen diğer sosyal yardım hizmetleri) çalıştığı görülmüştür. Davacı …’ün 31.12.2018 tarihinde ticareti terk ettiği Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığının … tarihli yazısından anlaşılmaktadır.6102 sayılı T.T.K.nun 14.maddesinde “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denileceği belirtilmiş olunup somut olayda davacı dava dışı …’ün … Özel Eğitim ve rehabilitasyon Merkezini kısmen dahi kendi adına işletiğini işletmeye ortak olduğunu ispat etmek durumunda olup dosyaya bu yönde delil sunamadığı görülmüştür. Davalı davacının işletemeye ortak olduğunu kabul etmemiş olup davacı davalı işletmenin borçlarını ödediğini, işletmenin ve sahibinin sebepsiz yere zenginleştiğini iddia ettiğine göre uyuşmazlığın Türk Borçlar Kanunu genel ve özel hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerekecektir. Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; davacının tacir olduğunun ispat edilmemiş olması nedeniyle işbu davanın/uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan nispi ticari nitelikli bir hukuk davası olmadığı, bu nedenlerle işbu davanın TTK 4 v.d. maddelerine göre mutlak ya da nispi ticari dava sayılamayacağı anlaşılmakla Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin Asliye Hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle verdiği görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılarak davalının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ nin istinafa konu edilen 08/09/2021 tarih ve 2020/902 E – 2021/636 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davalı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-c maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11/11/2021