Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1721
KARAR NO: 2021/1879
KARAR TARİHİ: 28/10/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2021
NUMARASI: 2021/347 E. 2021/679 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat/Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 01/11/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 12/07/2021 tarih ve 2021/347 E – 2021/679 K kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in müvekkili şirketin sahibi … ile %50’şer hissedar ortak olduklarını, şirketteki %50 hissesinin tamamını kalan hisselerin sahibi …’na devrettiğini, …’nun davalının bu şirketteki tüm hisselerini satın almak suretiyle şirketin %100 hissesine sahip olduğunu, daha sonra bu şirketin yine …’nun sahibi bulunduğunu, müvekkili şirket ile birleştirildiğini, müvekkili şirket tarafından 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin yapılan vergi denetimi sonrası tahakkuk eden vergi cezasının uzlaşılarak 179.543,44-TL olarak limitlenmesi sonrası davalının daha evvel gereğini kabullenmesine rağmen, kabullendiği gerçeğin gereğini yerine getirmesi üzerine bahse konu vergi cezasının 126.493,44-TL’nı 11/09/2019 tarihinde, 53.050,00-TL’nı ise 02/11/2019 tarihinde … Vergi Dairesi Müdürlüğüne ödediğini, müvekkili şirketçe yapılan ilk toplu ödenen cezanın yarısının davalının sorumluluğu nispetinde tahsili için kendisinin sözlerle oyalayıcı tavır sergilediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından davalı aleyhine Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/382 Esas sayılı dosyasında rücuen alacak davası açıldığını, bahse konu davada ayrıntılı olarak taraf delillerinin toplandığını ve dava tarihi itibariyle 126.493,44-TL’nın yarısı nispetinde kabul edildiği ancak diğer 53.050,00-TL’nın dava tarihinden sonra ödenmesi dolayısıyla bu kısma ilişkin talebin reddedildiği belirtilmiş, söz konusu alacak miktarı 53.050,00-TL’nın yarısını teşkil eden 26.525,00-TL ‘nın tazminen 26.525,00-TL’nın ödeme tarihi olan 02/11/2019 tarihinden itibaren işletilecek bankalararası en yüksek ticari reeskont faizi yükletilerek davalıdan alınarak müvekkili şirkete verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından 02/11/2019 tarihinde … Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne ödenen 53.050,00-TL’nın hissesi nispetinde müvekkilden rücuan tahsili istenmekte ise de; 02/11/2019 tarihinde … Vergi Dairesi’ne davacı şirket tarafından ödenen bir bedel bulunmadığı, bu hususu … Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak sorulduğunda açıkça ortaya çıkacak olduğunu, davacı şirketin … Vergi Dairesi’ne 02/11/2019 tarihinde 53.050.00-TL ödemesi bulunmadığını, davanın rücu talebi zaman aşımına uğradığını, ödenen vergi borcunun müvekkilinden talep edilmesinin TTK ve VUK gereği mümkün olmadığını, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin şirket hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olması sebebiyle sorumlu olduğunun iddia edilerek dava ikame edilebilmesinin mümkün olmadığnı, şirket yönetim kurulu üyesinin vergi cezasına neden olan olaylarla ilgili bir denetim ve gözetim sorumluluğunun bulunmadığını, davacının da bu yönde bir iddiasının olmadığını, şirket yönetim kurulunun 24/01/2017 tarihinde yapılan olağan olağan genel kurulda açıkça ibra edilmiş olduğunu, davacının iddiasını ve talebini değiştirmesine ve genişletmesine muvafakatlarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi Tarafından; “… davalının … … San. Ve Tic. A.Ş’nin %50 ortağı ve yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu dönemde 2014/2015 yıllarında şirketin muhasebe, finans denetimi ve şirket yönetiminin gerektiği ölçüde, finansal düzenlemenin münhasıran görevlendirildiği ve ilgili görevlerin davalı tarafından yerine getirilmesine dair yükümlülük altına girdiğine ilişkin dosya kapsamında bir iddia ve bir delilin bulunmadığı, TTK’nun 553/3. maddesinde hiç kimsenin kontrolü dışında kalan kanun veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamayacağı; bu sorumlu olmama durumunun gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamayacağı amir hükmü, TTK’nun 553/1. maddesi gereğince davalının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ilan ettiğinin ispatı halinde şirket ve şirket pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı verdiği zararlardan sorumlu olacağı hükmü birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından dava dilekçesinde davalının kusuruna ilişkin herhangi bir beyan ve delilin ileri sürülmemesi, davalının şirket zararının gerçekleşmesinde kusurlu olduğunun dosya kapsamında yeterli ve kesin delillerle ispat edilememesi karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Yine TTK’nun 560. maddesine göre tazminat hakkının davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren 2 ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davalı tarafından süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunulduğu, davacının dava konusu ettiği vergi cezasını 11/02/2019 tarihinde vergi dairesine ödediği, arabulucuya başvuru tarihinin 24/03/2021 olduğu, dava dilekçesi içeriğine davacının meydana gelen zarar miktarından zararı ve sorumluyu bildiğinin anlaşıldığı, buna göre arabulucuya başvuru tarihi itibarı ile 2 yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğu görülmüştür. Açıklanan tüm bu nedenler dikkate alındığında açılan davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılarak davanın reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.
İş bu kararı davacı ve davalı vekilleri süresinde istinaf etmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalarının ön inceleme duruşmasında reddine karar verildiğini, yani delillerin toplanmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararına bu yönde yeterli ve kesin delil sunulmadığı gibi dosya kapsamıyla asla uyuşmayan bir açıklamaya yer verdiğini, davada zamanaşımından bahsetmenin mümkün olmadığı bir yerde zamanaşımı hususunu da red gerekçesi olarak gösterdiğini, davalı …’in müvekkili şirketi… sahibi … ile … San.ve Tic. A.Ş.’nin %50’şer nispetinde hissedar ortakları iken, şirketteki %50 hissenin tamamını, kalan hisselerin sahibi …’na devrettiğini, … nun , davalının bu şirketteki tüm hisselerini satın almak suretiyle şirketin %100 hissesine sahip olduğunu, daha sonra bu şirketin yine …’nun sahibi bulunduğu müvekkili şirket ile birleştirildiğini, geçmişe dönük olarak … … San. Ve Tic. A.Ş. Kayıtları üzerinde 2014 ve 2015 vergi dönemine ilişkin olarak yapılan vergi denetimi sonucunda vergi müfettişinin örneklerinin delilleri kapsamında daha önce dosyaya sunulu bulunan 2018-A-2573-10 ve 28-A-2573-11 sayılı raporlara istinaden davalı …’in şirket ortağı ve aynı zamanda yönetim kurulu başkan yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olduğu dönem için yüklü miktarda vergi ceza tahakkuk ettiğini, davalının ortaklığının ve şirketi temsil yetkisinin bulunduğu döneme ilişkin vergi incelemesi sırasında ortaya çıkan bu olumsuzluk halinin müvekkili şirket yetkililerince kendisine bildirildiğini, davalının da “siz uzlaşı görüşmeleri yapın, ortaya çıkan rakam ne ise yarı yarıya karşılayalım” şeklinde cevap verdiğini, müvekkili şirket tarafından Vergi İdaresi ile yapılan uzlaşma görüşmeleri sonunda 179.543,44 TL ödenmesi ile söz konusu 2014 ve 2015 vergi dönemlerine ilişkin usulsüzlük dosyalarının kapatılması hususunda uzlaşıldığını, bu durumun davalı …’e bildirildiği, kendisinin memnuniyetini ifade ettiğini ve üzerine düşen yükümlülüğü yerine getireceğini söylediğini ancak daha sonra sözlerin gereğin tüm davet ve sözlerin hatırlatılmasına rağmen , üstelik yasal yükümlülüğü bulunduğu halde yerine getirmediğini, dosyanın bilirkişi heyetine tevdii edildiği, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan raporda davalının hukuka aykırı davranışının son derece net ifadelerle ortaya konulduğunu, davanın doğrulandığını, ve 2021/83 karar sayısı ile bu davanın dava tarihi itibariyle yapılmış olan 126.493,44 TL nin yarısı nispetinde kabul edildiğini, ancak diğer 53.050,00 TL’nin dava tarihinden sonra ödenmesi dolayısı ile bu kısma ilişkin talebin usul yönünden reddedildiğini, yerel mahkemenin ana davayı kabul ederken ortaya koyduğu hukuki gerekçe ile asla bağdaşır olmayan ve oradaki gerekçenin tamamen aksi yönünde bir gerekçe ile ek davalarının delillerin ibrazı ve toplanmasına dahi gerek görmeden dilekçe üzerinden reddine karar verdiğini, dava ile ilgili kararın Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi tarafından 2021/746 esas ve 2021/927 karar sayısı ile kaldırıldığına dair gerekçeye dayandığını kararın taraflarınca temyiz edildiğini, temyiz sonucunun beklenmediğini ve bu şekilde bir kararın ittihaz edildiğini ileri sürerek Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi kararının Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine verilmiş bulunduğunu, icra takibine konu miktarın davalı tarafa ödenmesi halinde ileride iş bu kararın kaldırılması/bozulması sorası tahsilinde hukuki imkansızlık yaşanabileceğini, bu takibin dosya üzerinden yapılacak ivedi bir inceleme ve verilecek tehir-i icra kararı ile durdurulmasını, Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/347 esas 2021/679 karar sayısı ile verdiği kararın ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; : Yerel mahkemece davacı tarafça açılan davanın reddine karar verildiğini, red kararının doğru olduğunu, yerel mahkemenin gerekçesi incelendiğinde; kararın 3.sayfasında; “…TTK.553/1 maddesi gereği gereği davalının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettiğinin ispatı halinde şirket ve pay sahiplerine ve şirket ortaklarına karşı verdiği zararlardan sorumlu olacağı, davacı tarafın davalının kusuruna ilişkin bir beyan ve delil ileri sürmemesi davalının şirketin zararının gerçekleşmesinde kusurlu olduğunun dosya kapsamında yeterli ve kesin delillerle ispat edilememesi karşısında davanın reddeine karar vermek gerekmiştir” dendiğini ve devamında “…yine TTK.560 maddesine göre tazminat hakkının davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren 2 sene ve herhalde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davalı tarafından süresi içinde zamanaşımı definde bulunulduğu, davacının davaya konu ettiği vergi cezasını 11.02.2019 tarihinde vergi dairesine ödediği, arabulucuya başvuru tarihinin 24.03.2021 olduğu buna göre arabulucuya başvuru tarihi, itibariyle 2 yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğu görülmüştür. Açıklanan tüm bu nedenler dikkate alındığında açılan davanın reddine karar vermek gerektiği..” denmek suretiyle, davanın reddine karar verildiğini, HMK 142. Maddesinde, “Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hakim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.” düzenlemesinin mevcut olduğunu, kararın gerekçesinin incelendiğinde davanın hem usulden -zamanaşımından- hem de esastan reddi için sebeplerin var olduğu ve gerekçenin de bu doğrultuda hazırlandığının görüldüğünü, taraflarınca zamanaşımı definde bulunulduğu gözetiliğinde, eğer alacağın zamanaşımına uğramış ise hakkın dava edilebilme niteliğinin ortadan kalkacağından mahkemenin işin esasına girip onu incelemeden davanın zamanaşımından reddine karar vermesi gerektiğini, zamanaşımı itirazlarının yerinde olmaması halinde ise yine davanın esasına ilişkin yerel mahkemenin davanın reddine dair gerekçesinin de yasa ve hakkaniyete uygun olduğunu, yerel mahkemenin aslında dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığı tespit edildiğini, ancak hüküm kısmında sehven zamanaşımından red kararı verildiği hususunun yazılmadığını, dosyanın mahkemesine iadesine gerek olmadan, davanın zamanaşımından mı yoksa esastan mı reddedildiği hususunun istinaf gerekçelerinin incelenerek belirlenmesi amacıyla kararı istinaf ettiklerini beyan ederek davanın reddine dair karar usul ve yasaya uygun olmakla; yine davanın zamanaşımından reddedildiği gerekçede yazıyor olmasına rağmen hüküm kısmının bu hususta açıklık olmadığı gözetilerek usuli istinaf taleplerinin kabulü, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.Davalı vekili; davacı vekilince sunulan istinaf başvuru dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça, delillerin ibrazı için süre verilmediğini, delillerin toplanmadığınrı ön inceleme duruşmasında davanın reddine karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunun iddia edildiğini, dosyanın incelendiğinde 26.05.2021 tarihli ara karar 06.06.2021 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiğini, söz konusu ara kararın 7. ve 8. Maddelerinde HMK ilgili maddeleri gereği delilleri ve tanıklarını bildirmek üzere kesin süre verildiğini ve usule uygun ihtarat yapıldığını, davacının ara kararın tebliğ sonrası verilen iki haftalık kesin süre içinde dava dilekçesinde bildirdiği deliller dışında herhangi bir delil bildirmediğini, yazılı delil sunmadığı ve tanık ismi/adresinin de bildirmediği görüleceğini, davacının delilleri bildirilmesi için mahkemece taraflarına süre verilmediğini ve delillerin toplanmadığına dair istinaf gerekçelerinin HMK 139/1-ç, 140/5 ve 240/2 maddelerine aykırı olmakla davacının istinaf taleplerinin yasa maddeleri gözetilerek reddi gerektiğini, davacı tarafça ön inceleme duruşmasında davanın reddine karar verildiği ifade edildiği, davanın zaman aşımından reddedildiği gerekçede açıkça yazılı olmakla, HMK 138 ve 140. Ve 142. Maddeleri bir arada değerlendirildiğinde, istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, davacının rücu talebi zamanaşımına uğramış olup yerel mahkemenin zamanaşımından davayı reddinin yerinde olduğunu, davacı yönetim kurulu üyesi ve hissedar olması sebebiyle müvekkilinin sorumlu olduğunu iddia etmekte ise de TTK 553. maddesi gereğince davacının istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, TTK 553 maddesi ve VUK hükümleri gereğince müvekkilimizin sadece hissedar ya da yönetim kurulu üyesi olması sebebiyle vergi borcundan sorumlu tutulabilmesinin mümkün olmadığını, dosya içinde bulunan vergi müfettişleri tarafından tanzim edilen raporlarda dahi, vergi cezasına neden olan olaylarda satış ve muhasebe elemanlarının vergi mevzuatına hakim olmamalarından kaynaklandığı şirket yetkilileri tarafından açıkça ifade edildiğini, TTK 553. maddesinde açıkça hükme bağlanan kusur sorumluluğu doğrultusunda dava ikame edilmesi halinde dava açanın yani davacının, karşı tarafın yani davalının kusurunu ispatla yükümlü hale getirilmiş olduğu, bu bağlamda yasa ve yasanın gerekçesinde açıkça soyut bir gözetim anlayışı ile yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulamayacağını açıkça belirtilmiş iken, müvekkilinin böyle bir gözetim yükümlülüğünün bulunduğuna dair bir iddiada dahi bulunulmamışken ısrarla vergi cezasından sorumlu olduğuna dair soyut istinaf talebinin reddi gerektiğini, davacı tarafça iş bu alacak kalemi için daha evvel dava ikame edilmiş olmakla, davanın reddedildiğini ve red kararının kesinleştiğini, davacı tarafça şirket aleyhine tahakkuk eden ve … ve … Vergi dairesine ayrı ayrı ödenen vergi cezası nedeniyle, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/382 esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine 02.07.2019 tarihinde dava ikame edildiğini, O dosyada yerel mahkemece … Vergi Dairesi’ne ödenen 53.050.00 TL (müvekkilin sorumlu olduğu iddia edilen bedel yarısıdır) için ödemenin 2.11.2029 tarihinde yapıldığını ve dolayısıyla dava açıldığı tarihte henüz bedelin ödenmediğini ve davanın erken açıldığı gerekçesi ile bu bedel yönünden davanın kısmen reddine karar verildiğini, davanın kabul edilen kısmının 63.246.72 TL olup, reddedilen kısmının 26.525.00 TL olduğunu, davanın kısmen reddine dair yerel mahkeme kararının davacı tarafça istinaf edilmediğini ve kararın bu yönü ile davacı aleyhine kesinleştiğini, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kısmen kabule dair vermiş olduğu kararın taraflarınca istinaf edildiğini, Kayseri BAM 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/746 esas, 2021/927 karar sayılı kararı ile istinaf taleplerinin kabul edildiğini ve yerel mahkemenin 63.246,72 TL üzerinden kısmen kabulüne dair verdiği kararı kaldırılarak davanın reddine karar verildiğini, davacı tarafça kararın temyiz edilmiş ise de dava değerinin 63.246,72 TL olduğu ve reddedilen 26.525.00 TL için davacının istinaf talebinin bulunmadığını ve bu red kararının kesinleştiğini, 63.246,72 TL’nin ise yasada belirlenen temyiz sınırının altında kaldığı gözetildiğinde temyiz talebinin usulen reddi gerekeceğinin muhakkak olduğunu, dolayısıyla temyiz sonucunun beklenmesine gerek olmadığını, müvekkilinin mevcut vergi cezasından, vergi cezasını doğuran olaylardan sorumluluğu bulunmadığı gibi, şirket hisseleri aktif ve pasifi ile devredilmiş olmakla, vergi cezasını ödeyeceğine dair iddianın soyut bir iddia olduğunu beyan ederek davacının usul ve yasaya aykırı istinaf taleplerinin reddi ile yargılama gideri ve avukatlık ücretinin de davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava alacak talebine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olunup mahkeme gerekçesi incelendiğinde hem esas hem de zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Davalı şirket hakkında 04.10.2018 tarihinde Vergi Denetim Başkanlığınca 2018/A-2573/10 ve A-2573/11 sayılı vergi raporları ile inceleme başlatılmış olunup inceleme raporlarında 2014-2015 yıllarının incelendiği ve şirkete vergi cezası kesildiği, davacı şirket tarafından 179.543,44 TL vergi cezasının 63.246,72 TL lik kısmının 28.02.2019 tarihinde, 26.525, 00 TL’lik kısmını 02.11.2019 tarihinde ödendiği, davacının Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/382 Esas sayılı dosyasında davalıdan 89.771,72 TL alacak talebi ile dava açtığı mahkemece yapılan yargılama sonucu 63.246,72 TL yönünden kabul 26.525 TL yönünden red kararı verildiği hükmün istinaf edilmesi üzerine dairemizce 2012/746 Esas 2021/927 Karar sayılı ilamı ile davanın tümden reddine karar verildiği kararın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderildiği, eldeki işbu davaya konu 26.525 TL alacak yönünden Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/382 Esas 2021783 Karar sayılı ilamı ile verilen ve hali hazırda kesinleşmeyen bir hüküm bulunduğu görülmekle,HMK 165. Maddesine göre söz konusu davanın sonucunun işbu davanın sonucunu doğrudan etkileyecek nitelikte olması nedeniyle Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/382 Esas 2021783 Karar sayılı ilamının sonucunun beklenmesi yani işbu dava yönünden bekletici mesele sayılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken belirtilen husus yerine getirilmeden davanın zaman aşımı ve esası yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bu hususun resen gözetilen hususlardan olması nedeniyle dairemizce KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 12/07/2021 tarih ve 2021/347 E – 2021/679 K sayılı nihai kararının bu yönden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine bu nedenle de sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. Gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ nin istinafa konu edilen 12/07/2021 tarih ve 2021/347 E – 2021/679 K sayılı nihai kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflardan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde taraflara iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/10/2021