Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1643 E. 2021/1862 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2021/1643
KARAR NO:2021/1862
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:13/07/2021-25/08/2021
ESAS NO:2019/519
KARAR NO:2021/684
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ:20/10/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:28/10/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 13/07/2021 tarih ve 2019/519 E – 2021/684 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davacı kooperatif genel kurulunda alınan karar uyarınca kesin hesap ve ek kesin hesap maliyeti çıkartıldığını, 30/06/2018 tarihli genel kurul toplantısının 8. maddesi ile kesin maliyet sonucu belirlenen üye borçlarının 24 eşit taksitte ödenmesinin kabul edildiğini, aynı toplantının 9. maddesinde … A.Ş. tarafından kredinin kat edilmesi ve inşaat maliyetlerinin artması nedeni ile kök maliyete ilave olarak ek maliyet çıkartılması, çıkan bu ek maliyetin de kök maliyete ilave edilerek 8. madde şartları dahilinde ödenmesi konusunda yönetim kuruluna yetki verildiğini, daha sonra 24/05/2019 tarih 24 sayılı ve kayyım onaylı kooperatif yönetim kurulu kararı ile toplamda 4 taksit ödemeyi geciktiren kooperatif üyeleri aleyhine yasal işlemlerin başlatılması için kooperatif vekiline yetki verildiğini, kooperatif ana sözleşmesinin 61. maddesine göre kendisine konut tahsis edilen ortakların kesin maliyet hesabı yapılmadan kooperatif ortaklığından çıkmasının mümkün olmadığını, davacı kooperatifte takip dayanakları olan kesin maliyet hesabı ile ek maliyet dışında daha önce kesin maliyet hesabı yapılmadığını, davacı kooperatifte ilk defa 2010 yılında kesin hesap yapılması ve ortakların borçlarının belirlenerek ferdileşme yoluyla tapu verilmesi konusunun genel kurulun gündemine geldiğini, 09.05.2010 tarihli genel kurulun 6. gündem maddesinde bu konuda yönetim kurulunca yapılan hesabın kabul edilmediği ve yönetime yetki verilmediğini, 2015 yılında oluşturulan teknik heyet marifeti ile kesin hesap maliyetinin çıkartıldığını, bu maliyet raporunun … Noterliği’nin 17/02/2015 tarih ve … yevmiye sayılı işlemi ile onaylandığını, bu kesin maliyet ve şerefiye hesabının tüm üyelere tebliğ edildiğini ve itiraz hakkının tanındığını, kooperatif üyelerinin bir kısmının bağımsız bölüm tapularını devralmalarını fırsat bilerek borçlarını ödemeye yanaşmadığı için daha önce yapılandırılan banka borçlarının zamanında ödenmediğini ve inşaatlara devam edilmediğini, bu nedenle kooperatifin acze düştüğünü, davacı kooperatifin 2014 yılından beri iflas erteleme sürecinde olduğunu, 2014 yılı itibari ile ödenmesi gereken 19.500.000,00 TL banka kredi borcu, yapması gereken 98 dairelik iki blok inşaatı ve ayrılan ortaklara geri ödemesi gereken 1.500.000,00 TL civarında borcunun bulunduğunu, alacaklı … ile borcun 18.000.000,00 TL’de sabitlenmesi hususunda protokol yapıldığını ancak aralarında davalının olduğu kooperatif üyelerinin borçlarını ödememesi nedeni ile protokolün feshedildiğini, ödeme yapan diğer ortaklardan yapılan tahsilatlarla bankaya yapıaln ödemeler neticesinde borcun 12.600.000,00 TL’ye düştüğünü, bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıp tüm üyelerin ipotekli evlerini atışa çıkarması üzerine kooperatif ile banka arasında uzlaşma tutanağının düzenlendiğini ve kooperatif borcunun 12.600.000,00 TL’ye sabitlendiğini, kooperatifin borcunu ödeyebilmesinin üyelerin ödeme yapmasına bağlı olduğunu, bu nedenle kök maliyete ilave olarak ek maliyet çıkartılmasının genel kurulun gündemine alındığını, kooperatifçe çıkartılan bu ek maliyetin Kooperatifler Kanunu 32. ve 54. maddelerinde düzenlenen ek ödeme niteliğinde olmadığını, 30/06/2018 tarihli genel kurul toplantısının 8. maddesi ile kesin maliyet hesabı sonucu belirlenen üye borçlarının 24 eşit taksitte ödenmesinin kabul edildiği, aynı toplantının 9. maddesinde … A.Ş. tarafından kredinin kat edilmesi ve inşaat maliyetlerinin artması ve inşaatların tamamlanması nedeni ile kök maliyete ek olarak ek maliyet çıkartılması, çıkan bu ek maliyetin de kök maliyete ilave edilerek 8. madde şartları dahilinde ödenmesi konusunda yönetim kuruluna yetki verildiğini, genel kurulun 11. maddesi ile de çıkan kesin hesap borçlarını tamamen ödemeyen ortakların kooperatif ortaklığından çıkartılmasının karara bağlandığını, bu kararın herhangi bir itiraza uğramadan ve dava açılmadan kesinleştiğini, alınan bu genel kurul kararlarından sonra Yönetim Kurulunun yetkilendirdiği teknik heyetin çalışması sonucu kooperatifin kesin hesap maliyet borcunu ödememiş her bir ortağa kök maliyete ilave olarak 16.301,89 TL ek maliyet çıkarttığını, Yönetim Kurulunca ek maliyet ile üyelerin toplam borcunu gösteren hesap cetvelinin her bir üyeye tebliğ edildiğini, alınan genel kurul kararı ve gönderilen hesap cetveline göre her üyenin kooperatife olan toplam borcunu 01/02/2019-31/01/2021 tarihleri arasından toplam 24 taksitte ödemesi gerektiğini, ilk taksitin son ödeme tarihinin 28/02/2019 olduğunu, 24/05/2019 tarihli 24 sayılı ve kayyım onaylı kooperatif yönetim kurulu kararı ile toplamda 4 taksit ödemeyi geciktiren kooperatif üyeleri aleyhine yasal işlemlerin başlatılması için kooperatif vekiline yetki verildiğini, işbu davanın kök ve ek maliyet borçlarının ilk 4 taksidini ödeme temerrüde düşen ve bu amaçla yapılan takibe haksız olarak itiraz eden kooperatif ortaklarına açıldığını, davalı ile aynı durumda olan bir kısım kooperatif ortaklarına karşı kesin hesap şerefiye bedeli borçları için 2016 yılında takip başlatıldığını, itiraz üzerine açılan Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1529 Esas sayılı davanın kooperatif lehine sonuçlandığını ve halen istinaf aşamasında olduğunu, bu karar ile davalıların tapu alırken yaptıkları ödeme dışında borçlarının bulunmadığına ve artık kooperatif üyesi olmadıklarına dair temel savunmalarının reddedildiğini, davalının kooperatife toplam borcunun 48.800,62 TL olduğunu, 01/02/2019 tarihinden başlamak üzere 31/01/2021 tarihine kadar her ay 2.033,36 TL ödemesi gerektiğini, davalının 4 taksitini geciktirmesi üzerine aleyhinde Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün …sayılı icra takibinin başlatıldığını, davalının borca itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının borca vaki itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, davalının asıl alacağın %20’si oranında tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının arabulucuya başvurmadan dava açtığını, davalının bir ev sahibi olabilmek için davacı kooperatife üye olduğunu, kendisine çıkarılan ve yönetim kurulu yazısı ile tebliğ edilen konut kesin maliyet hesabını yıllar önce ödeyip tapusunu aldığını, davalının halihazırda kooperatife üye olmadığını, davalının tapusunu aldıktan sonra yönetim kurulu tarafından ibra edildiğini, davalının kooperatif üyeliğinin yıllar önce son bulunduğunu, kooperatifin ibralaşma tarihinden sonraki bir kaç genel kurula davet etmediğini, daha sonra 2015 yılı genel kuruluna davet edildiğini, davalının bu çağrıya Kayseri … Noterliği’nin 09/03/2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz ettiğini, davacının Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1370 Esas sayılı dosyasında 310 ortağın 2010 yılında tapularını alıp kooperatif üyeliğinden çıktıklarını kabul ve ikrar ettiğini, davalının yönetim kurulu tarafından ibra tarihteki yöneyim kurulu üyeleri ile şimdiki yönetim kurulu üyelerinin aynı kişiler olduğunu, kooperatiflerde olması gerekenin kesin maliyetin bir kez çıkartılması olduğu, kooperatifin tekrar tekrar maliyet hesabı çıkartmasındaki amacının inşaatı yapmadığı halde parası ödenen ve iflas eden müteahhit nedeni ile içine girilen borç batağından çıkmak olduğunu, davacının talep ettiği bu alacak % 10 risk payı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, risk payının ise zamanaşımına uğradığını, davacının kooperatif üyeliğinin sonlanmasının ardından 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini, davacının alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Kooperatiften karşı edimi (tapusunu) alan ortağın, bu edimi iade etmediği sürece ortaklıktan çıkması hüküm ve sonuç doğurmaz. Davalı da tapuyu davacı kooperatife iade ettiği yönünde bir iddia ileri sürmediği gibi Mahkememizce celp edilen tapu kaydında taşınmazın davalı adına tescil edildiği görülmüştür. Kooperatif üyesi, kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi halinde, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumludur (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/6738 Esas 2019/4723 Karar sayılı içtihadı). Yapılan tüm açıklamalar ışığında, somut olayda, davacı, davalıdan kooperatif ana sözleşmesinin 61 ve 63.maddeleri gereği çıkarılmış bir kesin maliyet talep etmiştir. Davalı, kooperatifin ortağı olup, genel kurulca ödeme şartları belirlenmiş kesin maliyeti ödemekle yükümlüdür. Alacağın nitelikli inceleme ve hesaplama gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporu alınmış ve yukarıda deliller kısmında ayrıntısı ile özetlenen bilirkişi kök ve ek raporlarında davacının takip tarihi itibari ile davalıdan kesin maliyet alacağı için 5.418,12 TL anapara ve 74,81 TL işlemiş faiz alacağının olduğu hesaplanmış, icra takibinde talep edilen ek maliyet yönünden ise üyelere verilen dairelerin m² büyüklükleri farklı olmasına rağmen belirlenen ek maliyetin üye sayısına bölünerek bütün üyelere eşit tutarda belirlenmesinin eşitlik ilkesine aykırı olması nedeniyle talep edilemeyeceği yönünde görüş bildirilmiştir. Yapılan tüm açıklamalar, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda; davacının takip tarihi itibari ile davalıdan kesin maliyet alacağı için 5.418,12 TL anapara ve 74,81 TL işlemiş faiz alacağının olduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı cevap dilekçesinde süresi içinde zaman aşımı def’ini ileri sürmüş ise de üyenin inşaat maliyeti ile ilgili aidat yükümlülüğü zamanaşımına uğramaz (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2017/391 Esas 2020/1615 Karar, 2016/8913 Esas 2020/237 Karar, 2016/8366 Esas 2019/5332 Karar sayılı içtihatları). İzah edilen nedenle davalının zaman aşımı def’i yerinde görülmemiştir. Davacı, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davacı kooperatif alacağı, kesin ve ek maliyet hesabı sonucu çıkarılan ve ödeme tablosu davalıya tebliğ edilen borç tutarından kaynaklanmakta olup, davalı borçlu tarafından kendisine devredilen taşınmazın m² cinsi büyüklüğü, kesin maliyet bedelinin kooperatif genel kurul kararında alınmış olması, dolayısıyla alacağın belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle alacağın likit nitelikte olduğu anlaşılmış, haksız itiraz nedeniyle yasal koşulları oluşan icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davanın reddine karar verilen kısmı yönünden ise davacının takip başlatmakta kötü niyetli olduğunun davalı tarafça ispatlanamaması nedeniyle kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmayacağı sonucuna varılmıştır. İşbu dava ile aynı mahiyette olan Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/505 Esas 2020/727 Karar sayılı kararında mahkemece kesin maliyet alacağı yönünden icra takibine vaki itirazın iptaline, kesin maliyet alacağından kaynaklanan fazlaya ilişkin talep yönünden ise davanın reddine karar verilmiş, söz konusu hükme karşı yapılan istinaf başvurusu sonucu Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi Başkanlığı 2021/838 Esas 2021/969 Karar sayılı ilamı ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. İzah edilen nedenlerle, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile kapatılan Kayseri …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 5.418,12 TL asıl alacak ve 74,81 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.492,93 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık % 9 ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, davacının fazlaya ilişkin kısımla ilgili itirazın iptali talebinin reddine, itirazın iptaline karar verilen alacağın takdiren % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile kapatılan Kayseri …İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 5.418,12 TL asıl alacak ve 74,81 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.492,93 TL üzerinden devamına, Asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık % 9 ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, Davacının fazlaya ilişkin kısımla ilgili itirazın iptali talebinin reddine, İtirazın iptaline karar verilen 5.492,93 TL’nin takdiren % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan 24/08/2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her ne kadar Mahkemece kabul dilen kısım yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş olsa da reddedilen kısım da kabul edilen kısmı ilgilendirdiğinden, istinaf incelemesinin bir bütün halinde incelenmesi gerektiğini, zira; 6100 sayılı HMK’nın 341. maddesinde istinaf edilebilecek kararlar başlığı altında hangi kararlara istinaf yolu açık olduğu hüküm altına alınmış olup “Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı, alacağın tamamına göre belirlenir.” şeklindeki 3, fıkrası uyarınca Yerel Mahkemece reddedilen kısım için verilen kesin nitelikteki kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve yerel mahkemece verilen kararın gerekçesinde ibralaşmaya ve özellikle mahkeme önündeki ikrara dayalı savunmamıza yer verilmemiş olması yerel mahkemece verilen kararın eksik ve hatalı olduğunu, mahkeme huzurunda yapılan ikrar kesin delil niteliği taşıdığını, ancak yerel mahkeme kararında bu delile hiçbir şekilde yer verilmemiş olması hiçbir gerekçe gösterilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilimizin de aralarında bulunduğu 310 üyenin karşılıklı ibralaşma neticesinde tapularını da alarak kooperatif üyeliğinden ayrıldığını, davada bir tarafça ileri sürülen bir vakıa iddiasının, mahkeme önünde karşı taraf ya da vekili tarafından ikrar edilmesiyle artık o vakıa, taraflar arasında çekişmeli olmaktan çıkacağını ve bunun sonucu olarak ispatı gerekmeyeceğini, ispatı gerekmediği bir halde ise, delilden söz edilemeyeceğini, ikrar, tek taraflı usuli bir işlem olarak, delil ikame faaliyetini ve ispat ihtiyacını ortadan kaldıran bir taraf beyanı olduğunu, mahkeme içi ikrarın bir kesin delil olduğunu, önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar başka bir davada da geçerli olup kesin delil teşkil edeceğini, Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1370 E – 2015/30 K sayılı dosyasında yapılan ikrar bilirkişice değerlendirmeye alınmadığı gibi savunmalarının temel dayanaklarından birisi olmasına rağmen yerel mahkemece de hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, oysa bir davada yapılan mahkeme içi ikrarın, derdest diğer davalarda da geçerli olup kesin delil teşkil edeceğini, yerel mahkemece savunmaların ve itirazların dikkate alınmadan karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin istifasının geçerliliği ile davacı kooperatifin yönetim kurulu kararı ile ilişiğinin kesildiğine ilişkin bilirkişi raporunda herhangi bir tespite yer verilmediğini, bilirkişi raporunda sadece yüklenici firma ve davacı kooperatif arasında yapılan iki blok yapım sözleşmesinin yorumlanması yoluyla hesaplama yapıldığı sabit olmasına rağmen yerel mahkemece dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili kooperatif üyeliğinin sonlanmasının ardından yani ferdileştirilmiş vaziyetteki tapusunu almasından itibaren yasal 5 yıllık zamanaşımı süresinin de geçmiş olduğunu, bu halde müvekkilinin herhangi bir borçtan sorumlu tutulmasının söz konusu olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince re’sen gözetilecek nedenlerden dolayı eksik inceleme sonucu usule, yasaya, kamu düzenine, kanunun emredici hükmüne aykırı olarak verilen Yerel Mahkeme’nin 13.07.2021 tarihli kararının, istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak, talebimiz doğrultusunda davanın tamamen reddine; daireniz aksi kanaatteyse eksikliklerin tamamlanması için adil yargılanma hakkının kapsamında savunmaların ve itirazların da dikkate alınmak suretiyle yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 25/08/2021 tarihli ara kararı ile; “…Davalı … Vekili Av. … 24/08/2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesi ile mahkememiz kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş ise de, dosyanın tetkikinde anılan kararın kesin olarak verilmiş olduğu görülmekle HMK 341/2-346/1 maddeleri gereğince istinaf talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan 01/09/2021 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/519 E – 2021/684 K sayılı ve 13.07.2021 tarihli kararı, usul ve yasaya aykırı olduğundan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve taleplerimiz doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi için tarafımızca yapılan istinaf kanun yoluna başvurumuzun Yerel Mahkemenin 24.08.2021 tarihli ek karar ile reddedilmesi de yine usul ve yasaya aykırı olup Yerel Mahkemece verilen ek kararın kaldırılarak istinaf sebeplerimizin incelenmesi ve istinaf taleplerimiz doğrultusunda davanın tamamen reddine karar verilmesi gerektiğini, nitekim somut davaya konu alacak kalemi esasen 24 aylık kesin konut maliyeti ve ek maliyet alacağının ilk dört aylık taksitini konu aldığını, bu haliyle kesinlik sınırı kısmi dava ve talepte kısmi miktara göre değil iddia edilen alacağın tamamına göre belirleneceğinden somut dava miktar itibariyle 6100 sayılı HMK’nın 341. maddesinde öngörülen kesinlik sınırının üstünde olduğunu, yerel mahkemece verilen karar, istinafa kabil olduğunu, Yerel Mahkemece verilen 24.08.2021 tarihli ek kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve 24.08.2021 tarihli istinaf başvurumuzun incelenerek istinaf talepleri doğrultusunda davanın tamamen reddine karar verilmesini, davacı kooperatif tarafından kalan taksitler yönünden müvekkilimiz aleyhine Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı ve …E. sayılı icra dosyaları ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, dolayısıyla somut davada toplam alacağın bir kısmının yeni icra takibi ile istenildiğinin ve alacağın daha önce kısmi olarak talep edildiği, 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince re’sen gözetilecek nedenlerden dolayı eksik inceleme sonucu usule, yasaya, kamu düzenine, kanunun emredici hükmüne aykırı olarak verilen 24.08.2021 tarihli ek kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve 24.08.2021 tarihli istinaf başvurumuzun incelenerek Yerel Mahkeme’nin 13.07.2021 tarihli kararının, istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak, talebimiz doğrultusunda davanın tamamen reddine; daireniz aksi kanaatteyse eksikliklerin tamamlanması için adil yargılanma hakkımız kapsamında savunmalarımız ve itirazlarımızın da dikkate alınmak suretiyle yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Davalının istinafı yönünden yapılan değerlendirmede; Davacı tarafından 8.354,04 TL alacağına yapılan itirazın iptali davası açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucu itirazın kısmen iptali ile takibin toplam 5.492,93TL alacak üzerinden devamına karar verildiği, bu durumda istinaf edilen kabul karar miktarının 5,492,93 TL olduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” 341. Maddesinin 4. Fıkrasında da “Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemelerine yer verilmiş olup, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”istinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlığını taşıyan 341. maddesinin 2-3-4. fıkralarında değişiklik yapılarak “binbeşyüz” Türk Lirası ibaresi “üçbin” Türk Lirası olarak değiştirilmiş, yine 6763 sayılı Kanunun 47. maddesinde kanunun yayımı tarihi ile yürürlüğe gireceği aynı Kanunun “Parasal sınırların artırılması” başlıklı ek 1. maddesinde;”(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. (2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.”hükmü getirilmiştir.Mahkemece 13/07/2021 tarihinde nihai karar verilmiş olup, hükmün verildiği tarih itibariyle kesinlik (İstinaf edilebilme) sınırı 5.880,00- TL’dir. Davalı tarafından istinaf kanun yoluna konu edilen karara ilişkin kabul karar miktarının ise 5.492,93TL’ye ilişkin olduğu görülmüş olup HMK 341/2 maddesi gereğince hükmün verildiği tarih itibariyle miktar veya değeri 5.880,00 Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olduğundan, ilk derece mahkemesince ilgili istinaf başvuru dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2, 346/1. maddeleri uyarınca 25/08/2021 tarihli ek kararı ile reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı görülmüştür. Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak davalı tarafın istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin, istinafa konu edilen ve istinaf talebinin kesin kararın istinafına ilişkin olduğu gerekçesiyle verilmiş istinaf talebinin reddine dair 25/08/2021 tarihli ek kararının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince usul, yasa ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Bu nedenlerle de ilk istinaf dilekçesi yönünden herhangi bir istinaf incelemesi yapılmamıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/08/2021 tarihli 2019/519 E – 2021/684 K sayılı EK KARARINA karşı yaptığı istinaf başvurusunun, ek kararın usul ve yasa yönünden hukuka uygun olması nedeniyle HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin, harç tahsil işlemlerinin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK’nın 362/1 uyarınca kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 20/10/2021