Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1638 E. 2021/1871 K. 28.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1638
KARAR NO: 2021/1871
KARAR TARİHİ: 28/10/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2021
NUMARASI: 2020/838 E. 2021/656 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 01/11/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/07/2021 tarih ve 2020/838 E – 2021/656 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının kardeşi … ile … Bankası arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi’nde müşterek ve müteselsil kefil olarak imza attığını, borçlu …’ın davalıdan almış olduğu çeklerin ödenmemesi nedeniyle davalı Banka “çek yaprakları banka sorumluluk tutarı ödemesinden” kaynaklanan borca ilişkin Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını ancak başlatılan takibe konu alacak yönünden davacının sorumluluğun bulunmaması sebebiyle söz konusu takibe ilişkin davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiğini, takip dayanağının banka tarafından ödenen çek teminat bedelinin rücusuna ilişkin olduğunu, ancak davacının takip dayanağı GKS’de kefilliğinin olmadığı gibi kefilin çek sorumluluk bedelinden sorumlu olduğuna ilişkin GKS’de hüküm de bulunmadığını, alacaklı olduğunu ileri süren davalı bankanın takibe konu çek risk bedeli veya çek tazmin borcunun kefalet kapsamında olmadığını bilmemesini ileri sürmek basiretli bir tacir sayılan bankaca ileri sürülemeyeceği ayrıca başlatılan icra takibinde alacağın “çek teminat bedeli” olarak değil “krediden kaynaklı” olarak gösterilmesi müvekkilin GKS’de sorumlu olduğu kredi borcuna istinaden başlatılmış icra takibi yanılgısına düşürülmüş olması sebebiyle icra takibinin açıkça haksız ve kötü niyetli olarak başlatıldığını belirterek davacının Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitini ve alacaklı banka aleyhine takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere davacının uğramış olduğu zarar için davacı lehine tazminata hükmedilmesini, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı banka ile dava dışı … arasında Genel Kredi Sözleşmeleri ve Busıness Card Üyelik Sözleşmesi imzalandığını, davacının ise bu sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında krediler kullandırıldığını, söz konusu kredilerden dolayı oluşan borcun zamanında ödenmediği, bu nedenle Kayseri 3. Noterliği’nin 16.08.2016 tarih ve … yevmiye numarası ile ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye itiraz edilmediğini, yine de borcun ödenmemesi üzerine yasal işlemlere başlandığını ve Kayseri Genel İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini, takibin kesinleştiğini, davacının gerek imzalanan GKS’den gerekse de bankada kayıtlı diğer kayıt ve belgelerden anlaşıldığı üzere müteselsil kefil olduğunu, davacının açmış olduğu bu davanın hukuka aykırı olduğunu, davacının imzaladığı Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi’nin 3.5.2 ve 8. maddelerinde gayrinakdi krediler ve kullandırılmasına ilişkin hükümlerin detaylı şekilde yer aldığını, “Muacceliyet ve Temerrüt Halleri ile Uygulanacak Gecikme Faizi Oranı” başlıklı bölümünün 10.2.5 maddesinde;”….Çeklerin karşılıksız çıkması durumunda …. hallerinde herhangi bir yazılı ihtarda bulunulmasına ve başkaca bir bildirimde bulunulmasına gerek kalmaksızın kredinin muaccel hale geleceğini, buna göre sözleşmenin feshi ile kredinin kat edilmesine Bankanın yetkili olduğunu kabul eder” hükmünün bulunduğunu, davacı tarafın müteselsil kefil olarak sözleşmenin tarafı olması nedeniyle iş bu hükmün davacıya da uygulanacağını, ayrıca, 10.3 maddesinde geçen, “Banka …. Teminat mektuplarının ve/veya boş çek yapraklarının iadesini veya gayrınakdi risk tutarlarının depo edilmesini talep edebilir” hükmü gereğince Bankanın ödemekle yükümlü olduğu çek yaprakları sorumluluk tutarını müteselsil kefilden talep edebileceğini, müteselsil kefil davacının, borcun tamamından asıl borçlu ile birlikte sorumlu olduğunu, davacının dava dilekçesinde çek risk depo bedelinden ve çek tazmin kredisinden sorumlu olmadığını beyan ettiğini fakat GKS’de kefilin açıkça kredi limiti üzerinden sorumlu olduğu açık ve net olduğunu, ayrıca nakde dönüşen çek yaprağı yasal yükümlülük tutarları bakımından da yine dava dışı borçlu ile birlikte davacı tarafın müteselsil kefil olarak sorumlu olduğunu, takip talebinde davacı tarafın sorumlu olduğu başkaca risklerin de bulunduğunu, dolayısıyla davacı tarafın yanılgıya düştüğü iddiası yersiz olduğunu, davacının tazminat talebin reddi ile davalının alacağına kavuşmasının gecikmesi sebebi ile davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatıyla cezalandırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :İlk Derece Mahkemesi Tarafından; “…Davacı, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyasına dayanak olan GKS’de kefil konumundadır. Davacının kefaletini düzenleyen 15.maddenin incelenmesinde, davacının kefil olduğu meblağın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalet türünün ve kefalet tarihinin el yazısı ile yazılıp imalandığı, uyaptan temin edilen nüfus kaydına göre davacının kefalet tarihinde bekar olduğu, dolayısı ile TBK’nun 583.maddesinde düzenlenen kefaletin geçerlilik şartlarının yerine geldiği yani davacının usulüne uygun bir şekilde kefil olduğu görülmüştür ve davacı imzasını inkar etmemektedir.İcra takibinde (takip talebinde) talep edilen alacaklar incelendiğinde; davalı bankanın talep ettiği ilk 11 alacak kaleminin tazmin edilen 11 adet çekin her birinin asıl alacağı, işlemiş faizi ve BSMV’sinin talep edildiği, 12.sıradaki alacak olarak ise kredi kartından doğan asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV’nin talep edildiği görülmektedir. Buna göre icra takibinde talep edilen alacaklar, mahkememizce çek tazmin kredisi ve kredi kartı borcu olmak üzere iki ayrı başlık halinde irdelenmiştir.Çek Tazmin Kredisi Yönünden;Çek tazmin kredisi yönünden davacının borçtan sorumlu olması için sözleşmede açık hüküm olması gerekir. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.Kefalet sözleşmesi davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581. maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Müteselsil kefalet ise aynı Kanun’un 586. maddesinde yer almıştır.Bu maddeye göre;“Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.”Görüldüğü gibi kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir. Kefalet borcunun feri karakteri, ferdileştirilmiş bir borç için tekeffülü zorunlu kılmaktadır.Gerek öğretide, gerekse uygulamada sınırları belli olmak şartıyla devamlı, değişik içerikli, birden ziyade yükümlülüğü içeren borç ilişkileri için geçerli olarak kefil olunabileceği kabul edilmektedir. Kefaletin asıl borçlunun çeşitli yükümlülüklerinden sadece birisi için verilmesi zorunlu değildir. Azami miktar ile sınırlı olmak üzere kefilin borçlunun belirli birden fazla yükümlülüğünü aynı kefalet sözleşmesinde tekeffül etmesi mümkündür. Ancak kefil olunan yükümlülüklerin neler olduğunun kefalet sözleşmesinden anlaşılması gerekir.Yeni Borçlar Kanunu’nda da borcun ferdileştirilmesi ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla beraber, kefaletin fer’iliği yanı sıra BK 582/3 fıkrası ile kefilin korunması da kefil lehine olan, kefalette asıl borcun ferdileşmesi gerektiği görüşünü desteklemektedir.Kefalet sözleşmesinde kayıtsız, şartsız olarak bir kredi borcunun tekeffülü hâlinde dahi kefil, belli bir kredi borcunu bazı hususlara uyulması şartıyla tekeffül ettiğini iddia edebilecektir.Bir kimse bir kredi borcuna kefil olduğu hâlde, gerçekte bir kredi tahsisinin söz konusu olmaması, kredi olarak zikredilen hususun aslında bir borca katılmadan ibaret bulunması hâlinde, kefil olunan belli ferdileştirilmiş borç tahakkuk etmemiş demektir (Reisoğlu, Seza: Türk Kefalet Hukuku, Ankara 2013, s:36 vd.).
5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Bu ödeme külfeti, sözü edilen Kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulü zorunludur. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı).Tüm bu açıklamalardan ve yasal düzenlemelerden ortaya çıkan sonuç, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu, Çek Kanunu’nun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdî kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağı, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden yahut tazmin kredisinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiğidir. Eldeki kredi sözleşmesinde ise depo talebinin yakut tazmin kredsinin müteselsil kefilleri de kapsayıp kapsamayacağı hususunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Her ne kadar davalı vekili sözleşmenin 3.5.2 ve 8 maddeleri ile 10.2.5 maddelerinde düzenleme olduğunu ileri sürmüş ise de söz konusu maddelerde kefilin tazmin kredisinden sorumlu olduğuna dair açık bir hüküm bulunmamaktadır.İzah edilen nedenle icra takibinde ilk 11 sırada talep edilen çek tazmin kredisinin asıl alacağı ve fer’ileri yönünden davacının borçtan sorumlu olmadığı sonucuna varılmıştır.Kredi Kartı Borcu Yönünden;Davalı banka tarafından sulan business card sözleşmesinde davacının kefil olduğu, kefaletin TBK’nun 583.maddesine uygun olarak alındığı görülmüştür. Davacı, kefalet limiti kadar borçtan sorumludur. Mahkememizce alınan 24/05/2021 tarihli bilirkişi ek raporuna göre kredi kartı nedeni ile davacının dava tarihi itibari ile 7.505,98 TL asıl alacak, 945,75 TL işlemiş faiz, 47,29 TL BSMV olmak üzere 8.499,02 TL borcunun bulunduğu hesaplanmıştır. Davalı ise icra takibinde 7.505,98 TL asıl alacak, 964,67 TL işlemiş faiz, 48,23 TL BSMV olmak üzere 8.518,88 TL talep etmiştir. Bilirkişi raporu ile davalının icra takibinde (964,67 TL – 945,75 TL) = 18,92 TL işlemiş faizi ve (48,23 TL – 47,29 TL) = 0,94 TL BSMV’yi fazladan talep ettiği yani davacının 18,92 TL işlemiş faiz ve 0,94 TL BSMV için davalıya borcunun olmadığı anlaşılmıştır.İzah edilen nedenle … numaralı kredi için 964,67 TL olarak talep edilen işlemiş faizin 18,92 TL’si ve 48,23 TL olarak talep edilen BSMV’nin 0,94 TL’si için davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.Davacı, davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Her ne kadar davanın kısmen kabulü ile takipte istenen bir kısım alacaklar yönünden davacının davalıya borçlu olmadığına karar verilmiş ise de icra takibinde talep edilen alacakların bir kısmının haksız olması, davalının tazminata mahkum edilmesi için yeterli değildir. Davalı aleyhinde tazminata hükmetmek için davalının takip başlatmakta haksız olmasının yanında ayrıca kötü niyetli olması gerekir. Somut olayda davacının borcun bir kısımından sorumlu olmadığı ancak yargılama ile ortaya çıkmıştır. İzah edilen nedenlerle, davacı tarafın şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Her ne kadar davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş ise de davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmiş olması gerekir. Mahkememizce verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı yoktur. İzah edilen nedenlerle, davalı tarafın şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilerek davanın kısmen kabul, kısmen reddine …” şeklinde karar verilmiştir.İş bu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/838 Esas, 2021/656 Karar sayılı ilamı 26.02.2021 tarihli bilirkişi raporu ve 24.05.2021 tarihli ek bilirkişi raporuna binaen kurulduğunu, söz konusu bilirkişi raporlarına itirazlarının ve beyanlarının dikkate dahi alınmamışken bilirkişi raporları hüküm kurmaya elverişli olmadığını, müvekkili Banka ile dava dışı … arasında Genel Kredi Sözleşmeleri ve BUSINESS CARD Üyelik Sözleşmesinin imzalandığını, davacı …’ın ise bu sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında krediler kullandırıldığını, söz konusu kredilerden dolayı oluşan borçların zamanında ödenmemiş olduğundan Kayseri 3. Noterliği’nin 16.08.2016 Tarih ve … yevmiye numarası ile ihtarname gönderildiğini, yine de borcun ödenmemesi üzerine yasal işlemlere başlandığını ve Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini ve takibin kesinleştiğini, davacı … ın gerek imzalanan GKS den gerekse de bankada kayıtlı diğer kayıt ve belgelerden anlaşıldığı üzere müteselsil kefil olduğunu, davacının açmış olduğu iş bu davanın hukuka aykırı olup reddi gerekmekte iken kısmen kabul kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın imzaladığı Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi’nin 3.5.2 ve 8. Maddelerinde gayrinakdi krediler ve kullandırılmasına ilişkin hükümlerin detaylı şekilde yer aldığını, yine, “Muacceliyet ve Temerrüt Halleri ile Uygulanacak Gecikme Faizi Oranı” başlıklı bölümünün 10.2.5 maddesinde; “…. Çeklerin karşılıksız çıkması durumunda …. Hallerinde herhangi bir yazılı ihtarda bulunulmasına ve başkaca bir bildirimde bulunulmasına gerek kalmaksızın kredinin muaccel hale geleceğini, buna göre sözleşmenin feshi ile kredinin kat edilmesine Bankanın yetkili olduğunu kabul eder” hükmünün bulunduğunu, davacı tarafın müteselsil kefil olarak sözleşmenin tarafı olması nedeniyle iş bu hüküm kendisine de uygulanacağını, nitekim ticari krediye müteselsil kefil sıfatı ile imza atan kişinin tüm risklerin farkında olarak ve kabul ederek sözleşmeyi imzaladığını, kefil … ile asıl borçlu …’ın soy isimleriNİN aynı olup akrabalık ilişkileriNİN bulunduğunun ortada olduğunu, hal böyle iken …’ın asıl borçlunun çek yapraklarından ve riskinden habersiz olduğu iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kaldı ki kefil … ile asıl borçlu arasında ticari birlik-bütünlüğün söz konusu olduğunu, yeterli inceleme yapmadan sözleşmeye müteselsil kefil olarak sorumlu olması kefilin kendi mesuliyeti altında olduğunu, yeterli inceleme yapmadan sözleşmeyi imzalamasından bankayı sorumlu tutmanın hak-hukuka aykırı olduğunu, müteselsil kefile duyulan güvenle verilen kredinin ardından kefili sorumlu tutmamanın tabiri caiz ise kredi verdiği için bankayı cezalandırmak mahiyetini teşkil ettiğini, Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın finans sistemini ve bankacılık sistemini bütünü ile olumsuz etkilediğini, iş bu kararın bankacılık sisteminde tıkanıklığa sebebiyet vererek tüm bankacılık hizmetlerini temelinden sarstığını, bankanın ödemekle yükümlü olduğu çek yapraklarının sorumluluk tutarını müteselsil kefilden talep edebileceğini, nakde dönüşen çek yaprağının yasal yükümlülük tutarları bakımından da yine dava dışı borçlu ile birlikte davacı tarafın müteselsil kefil olarak sorumlu olup bu noktada da davanın reddi gerekmekte iken kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, takip talebinde davacı tarafın sorumlu olduğu başkaca riskler de bulunduğunu, dolayısıyla davacı tarafın yanılgıya düştüğü iddiasının yersiz olduğunu, müvekkilinin alacağına kavuşmasının gecikmesi sebebi ile davacının%20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatıyla cezalandırılması gerektiğini, öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulüne, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/838 Esas, 2021/656 Karar sayılı kararının bozulmasına, davanın tüm yönlerinden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin ikame etmiş olduğu işbu davada Mahkemece genel kredi sözleşmesi ve icra dosyası kapsamında müvekkilinin davalı bankaya borçlu olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve bilirkişi tarafından tanzim edilen rapor içeriğinde müvekkilinin davalı bankanın başlatmış olduğu icra takibine dayanak olan asıl borçludan çek karnesi verilmesinden kaynaklanan gayrı nakdi kredi alacağından ve buna bağlı olarak çek yapraklarının tazmin edilmesinden kaynaklanan nakit alacağından ve kredi kartı verilmesi sonucu oluşan nakit alacaklardan kefil müvekkilinin sorumlu olmadığının tespit edildiğini, Yerel Mahkemece de hem çek yaprak bedellerinden hem de kredi kartı borç bedelinin faiz miktarı yönünden müvekkilinin borçlu olmadığının tespit ettiğini, yerleşik Yargıtay içtihatları kapsamında kefil olan müvekkilinin çek yaprak bedellerinden sorumlu olduğuna dair banka ile asıl borçlu arasında imzalanan sözleşmelerde açık hüküm bulunmadığı bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, hal böyle olunca davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan takipten dolayı borçlu olunmadığına ilişkin açılan menfi tespit davasıdır.Mahkemece davacının çek tazmin kredisi yönünden borçlu olmadığı kredi kartı borcu yönünden borçlu olduğuna karar verilmiş olunup bahse konu karara karşı yalnızca davalı tarafından istinaf yasa yoluna baş vurulduğu görülmüştür.Davacı, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyasına dayanak olan GKS’de kefil konumundadır. Davacının kefaletini düzenleyen 15.maddenin incelenmesinde, davacının kefil olduğu meblağın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalet türünün ve kefalet tarihinin el yazısı ile yazılıp imalandığı, uyaptan temin edilen nüfus kaydına göre davacının kefalet tarihinde bekar olduğu, dolayısı ile TBK’nun 583.maddesinde düzenlenen kefaletin geçerlilik şartlarının yerine geldiği yani davacının usulüne uygun bir şekilde kefil olduğu görülmüştür ve davacı imzasını inkar etmemektedir.Davalı banka Kayseri Genel İcra Dairesinin …Esas sayılı takip dosyasında …-…-…–…-…-…-…-…-…-…-… numaralı çek yaprakları için her bir çekin ödeme tarihinden başlamak üzer her bir çek için asıl alacak, işlemiş faiz ve BSMV talep edildiği görülmüştür. 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca, muhatap Banka süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması halinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmakla, kısmen karşılığının bulunması halinde ise kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür.Davalı banka tarafından …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … numaralı çekler için banka tarafından her bir çek yaprağı için sorumluluk bedeli olan 1.290 TL ‘nin 03.09.2016 tarihi ile 22.11.2016 tarihleri arasında ödendiği, 24.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtilmiş olunup bu durumda alacağın nakdi alacağa dönüştüğü, davacı kefilin nakdi alacağa dönüşen çek tazmin tutarından sorumlu olacağı tartışmasızdır.(Y. 11. Hukuk Dairesi 2020/5079 Esas 2021/817 Karar)
Yine 24.05.2021 tarihli bankacı bilirkişi raporunda; davacı bankanın dava tarihi itibariyle …,…,…,…,…,…,…,…,…,…,… numaralı çek sorumluluk bedellerini ödemesinden dolayı 14.190 TL asıl alacak 27.868,23 TL işlemiş faiz, 1.393,41 TL BSMV olmak üzere toplam 43.451.64 TL nakit alacağının bulunduğunun belirtildiği görülmüş olunup mahkemece bu talep yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken taraflar arasındaki sözleşmede çek tazmin bedellerinin kefilin sorumlu olduğuna dair açık bir hüküm bulunmadığından bahisle davacının icra takibine konu çeklerden dolayı bankaya 16.153,81 TL borçlu olmadığı yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmekle davalının istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.Belirtilen eksiklik yeniden yargılamayı gerektirmediğinden dairemizce Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/838 esas 2021/656 karar sayılı ilamının kaldırılarak davalı banka tarafından ödenen ve nakit alacağa dönüşen …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … numaralı çek bedellerinden dolayı borçlu olduğunun tespiti ile açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Menfi tespit davasının reddi halinde davalı yararına kötü niyet tazminatına karar verilebilmesi için dava konusu icra takibi yönünden takibin durdurulması ya da icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve tedbirin de uygulanmış/infaz edilmiş olması gerekir. Somut olayda ise davacının menfi tespit davası yönünden istenmiş ve mahkemece de verilmiş herhangi bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından şartları oluşmayan davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE;
2-HMK nun 353/1-b-2 maddesi gereğince KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/07/2021 tarih ve 2020/838 E – 2021/656 K sayılı kararının KALDIRILMASINA
Düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına buna göre;
“Davanın REDDİNE,
3- Davacının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
4- Davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
5-Alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcının davacı tarafça peşin yatırılan 421,35 TL’den mahsubu ile eksik 362,05 TL’nin talebi halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafça yapılan harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Davalı tarafça yapılan tebligat ve posta gideri 33,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
9- Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen kısım üzerinden 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,”
3-İstinaf eden davalı tarafça peşin yatırılan 276,20 TL istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf eden Davalı tarafından yapılan 16,50 TL tebligat gideri ve 45,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 62,00 TL istinaf yargılama giderinin ve 162,10TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; HMK’nın 359/4 maddesi gereğince de karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/10/2021