Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1577 E. 2021/1693 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1577
KARAR NO: 2021/1693
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2021
ESAS NO: 2018/748
KARAR NO: 2021/599
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 14/10/2021
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 13/07/2021 tarih ve 2018/748 E – 2021/599 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline … ilinde çelik kapı üretimi fabrikası kuracağını, bu fabrikada kullanılmak üzere makineler temin edeceğini, müvekkiline tek satıcı olarak bayilik vereceğini, bunun için ortak aradığını ve 500.000,00-TL civarında bir sermayeye ihtiyaç duyduğunu söylediğini, müvekkilinin kurulacak işletmenin ortağı olmak istediğini, istediği parayı zaman içinde bulabileceğini, hatta güvence olarak bir kısım senet vereceğini davalıya bildirdiğini, bu çerçevede müvekkilinin davalıya toplam bedeli 140.000,00-TL olan 7 adet bono verdiğini, ayrıca ailesinin ve kendisinin tüm birikimler olan 244.000,00-TL’yi 22/03/2017-26/07/2018 tarihleri arasında banka kanalıyla davalıya gönderdiğini, davalının büyük vaatlerle müvekkilinden para aldığı halde hiçbir girişimde bulunmadığını, müvekkilinin davalıya takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, davalının bu tutar bakımından sebepsiz zenginleştiğini, bu tutarı ile talep ettiğini, ayrıca davalıya her biri 20.000,00-TL olan 7 adet senetten dolayı borçlu olmadığını belirterek ödemiş olduğu 244.000,00-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, her biri 20.000,00-TL olan 7 adet senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının zaman içinde … bölgesinde müşteri edinmesi ve mevcut potansiyeli nedeniyle elemana ihtiyaç duyduğunu, bu ihtiyacı gidermek amacıyla davalı ile…pazarlamacılık sözleşmesi yapıldığını, bunun whatsapp mesajları ile sabit olduğunu, davalının davacının yanında çalıştığı dönemden kalma bir kartvizitinin davalının iş yerinde yapılan fiili haciz sırasında bulunduğunu ve bunun haciz tutanağına geçtiğini ve dosyaya sunduklarını, davalının davacının satış temsilcisi olduğunu, davalının davacıya göndermiş olduğunu iddia ettiği 244.000,00-TL’nin davalı adına ve hesabına müşterilerin yaptıkları ödemelerin davacı tarafça gönderilen bedeller olduğunu, 2017-2018 yıllarında … bölgesindeki müşterilere yapılan alışverişlerin ticari defterlerde kayıtlı olduğunu, zaten davacının gönderdiği paraların 10.000,00-TL’nin altında küçük meblağlar olduğunu, davacının aile birikimini gönderdiği yönündeki hikayenin mahkemeyi farklı şekilde yönlendirmeye çalışması olduğunu, davacının 7 adet bononun teminat bonosu olduğu yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu, senetler üzerinde teminat senedi verildiğine yönelik ibare olmadığını, bu senetlerin davacıdan sadır olduğunu ve borç ikrarı niteliğinde bulunduğunu, senetlerin kesin delil niteliğinde olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Dava, icra takibinden önce açılan menfi tespit ve sebepsiz zenginleşme nedeniyle davalıya yapılan ödemenin iadesine ilişkin davasıdır. Davacı taraf dava konusu 7 adet bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı tarafa yaptığı ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği tarafına iadesine karar verilmesi amacıyla işbu davayı açmıştır. Mahkememizce davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu davacının davalıya toplam 239.000,00-TL havale yaptığı, davalının da 5.000,00-TL ödemesinin görüldüğü, dolayısıyla davacının net ödemesinin 239.000,00 TL – 5.000,00 TL = 234.000,00-TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf davalıya her birisi 20.000,00’er TL bedelli 7 adet bono verdiği ve bunların bedelsiz olduğunu iddia etmektedir. Söz konusu bono adedi ve tutarı hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamakta olup, bu bonoların davalının ticari defterlerinde giriş kaydı olmadığı bilirkişi raporunda belirlenmiştir. Davacı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılması hususunda İzmir Nöb. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmış ise de, defter ibrazı hususunda çıkarılan ihtaratlı tebligata rağmen davacı tarafça ticari defter ibrazı yapılmadığından davacı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılamamıştır. Davacı taraf davalı ile iş ortaklığı yaptıklarını iddia etmiş ise de, davalı iş ortaklığı yapmadıklarını, davacının kendilerinin kapılarının satışını yapıp komisyon aldığını iddia etmiş olup, gönderilen paraların 18 aylık süre içerisinde 3.000,00 ile 10.000,00-TL arasında çok sayıda paranın gönderilmiş olması ve whatsapp kayıtlarında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının kapı siparişi aldığına dair yazışmaların olmuş olması dikkate alındığında davacının iş ortaklığı değil komisyon üzerine satış yapan kişi konumunda olduğu kanaatine varılmış ve ayrıca vermiş olduğu senetleri de bu nedenle vermiş olduğu kanaate varılarak davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilin fakirlik kağıdında ve hizmet dökümünde de belirtildiği üzere herhangi bir menkul, gayrimenkul, bir taraftan bağlı maaşı bulunmadığını, aile desteği ile geçindiğinden hiçbir geliri bulunmadığını, iş bu nedenle müvekkil istinafa ilişkin harç ve giderleri ödeyemeyeceğinden dolayı 6100 sayılı HMK md. 334 vd. Maddeleri uyarınca adli yardım talep etmek zorunda kaldığını, dava konusu miktar ve istinaf için gerekli harçlar göz önüne alındığında müvekkil bu harç ve yargılama giderlerini ödeyemeyeceği sebebiyle müvekkil adına HMK 334 vd. maddeler uyarınca adli yardım kararı verilmesi gerektiğini, davalının, şu an işletmekte olduğu şirketin kurulması aşamasında sermaye ve insan gücüne ihtiyaç duyduğunu ve çelik kapı işinde kendisine bayilik vereceği, ortak olacakları vaadiyle müvekkili şirkete dahil etmek istediğini, müvekkil, davalının yalnızca 500.000,00-TL ye yakın sermayeye ihtiyaç duyduklarını ifade etmesiyle elindeki tüm birikimi olan 239,000,00-TL’yi ve 140.000,00-TL tutarındaki 7 adet (teminat) senedi vererek ödeme yaptığını, buna karşılık davalı şirket, müvekkile vermiş olduğu hiçbir vaat ve sözünü yerine getirmediğini, ilk derece mahkemesi tarafından davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu incelendiğini, müvekkilin davalıya toplam 239.000,00-TL, havale yaptığı davalının da 5.000,060-TL ödemesinin görüldüğü, dolayısıyla Müvekkilin net ödemesinin 234.000,00-TL olduğu anlaşıldığını, davalının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede müvekkilin yapmış olduğu işbu ödemenin tahsilat olarak ve 2 adet bononun da herhangi bir giriş kaydı bulunmadığını, davalı tarafın sunmuş olduğu whatsapp kayıtları bilirkişiye tevdi edildiğini ve 05.01.2021 tarihinde rapor tanzim edildiğini, nitekim konuşmanın içeriğine müdahale yapılma, ekleme yahut çıkarma söz konusu olabilmesi ihtimalleri sebebiyle diğer dijital deliller gibi whatsapp yazışmaları da mutlak delil olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, tüm bu sebeplerle işbu whatsapp yazışmalarındaki aleyhe olan hususları kabul etmediklerini, kaldı ki whatsapp yazışmaları delil niteliğine bile haiz olmadığını, bu yazışmaları kesin delil olarak kabul etmemekle birlikte incelendiğinde konuşmalar arasında kesilen ve silinen mesajların olabileceği husunda bir izlenim oluştuğunu, zira bazı konuşmalarda anlam bütünlüğü kaybolduğunu, görüntüler tam anlamıyla belli olmamakta ve kesik konuşmalar bulunduğunu, ancak müvekkilin ortaklık için yapmış olduğu ödemeler görüldüğünü, yaptığı işe karşılık ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, ancak müvekkile hiçbir şekilde ödeme yapılmadığını, karşılık verilmediğini, talimatta bulunulmadığını, davalı şirket ile aralarında böyle bir sözleşmeye ilişkin ticari defter kaydı, fatura ve ödeme bedeli gibi delil teşkil edecek bir belge bulunmadığını, tüm bu sebepler aslında böyle bir sözleşmenin olmadığını doğrulamakta ve yerel mahkemenin verdiği karara itiraz ettiklerini, adli yardım talebinin kabulüne, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini, müvekkilin vermiş olduğu 239.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalıdan alınarak müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, bonolar nedeniyle menfi tespit ile davlıya ödenen bedelin istirdadı taleplerineilişkindir.Davacı, davalı tarafından kurulacak işletmenin ortağı olmak istediğini, ortaklık için gereken parayı hemen ödeyemeyeceğini, bu nedenle teminat olarak davalıya toplam bedeli 140.000,00-TL olan 7 adet bono verdiğini, ayrıca davalıya 244.000,00-TL gönderdiğini belirterek, söz konusu bonolar nedeniyle borçlu olmadığına ve davalıya gönderdiği 244.000,00-TL’nin istirdatına karar verilmesini istemiş, davalı davanın reddini istemiş, mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiştir. Bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette yer alan kaydın aksine bir iddia ileri sürülmesi hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Somut olayda taraflar arasında sözlü olarak varılan ortaklık anlaşmasına istinaden, söz konusu anlaşmanın teminatı olarak dava konusu bonoların davalıya verildiği iddia edilmiş, davalı tarafça bu iddia kabul edilmemiştir. Söz konusu bonoların davacı tarafından davalı lehine düzenlendiği ve bonolarda “malen” kaydının bulunduğu anlaşıldığına göre davacı borçlu bonoların bedelsiz kaldığını veya teminat amacıyla verildiğini TMK’nun 6. ve HMK’nun 191. maddesi uyarınca ispatla mükelleftir.Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi vasfını taşıyabilmesi için; ya senet metninde açık olarak teminatın hangi hususta verildiği belirtilmeli, ya da ayrı bir sözleşmeyle söz konusu teminat senedine atıf yapılarak senedin teminat senedi olduğunun belirlenebilir olması sağlanmalıdır. Senet üzerine yazılacak olan “teminattır” ibaresi tek başına senede teminat senedi olma hüviyetini kazandırmaz. “teminat senedidir,” “devredilemez”, “ciro edilemez”, ibareleri tek başına geçersiz olup, hiç yazılmamış kabul edilir. Aynı yönde (Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 2014/11410 E. 2014/13843 K. sayılı ilamı). Bir senedin teminat senedi olduğunu ileri süren taraf bunu yazılı bir belge ile ispatlamalıdır. Somut olayda dava konusu bonoların (kurulacak ortaklığın teminatı olmak üzere)teminat senedi olarak düzenlendiği hususunda davacı tarafça dosyaya herhangi bir yazılı belge sunulamadığı, davalının bu yönde bir kabulünün bulunmadığı, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı, bu durumda HMK’nun 200. Maddesine göre senede karşı senetle ispat yükümlülüğü altında bulunan davacı tarafça senedin teminat amacıyla verildiği hususunun kanıtlanamadığı, bu itibarla mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik veya usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davacı tarafından davalının banka hesabına aralıklarla toplam 244.000 TL para havale edildiği, bu hususta herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, söz konusu paranın davalıya ortaklık ilişkisi nedeniyle gönderildiğinin banka dekontlarında yer aldığına dair bir iddianın ileri sürülmediği, buna ilişkin herhangi bir yazılı delilin dosyaya sunulmadığı, bu iddianın kesin ve yeterli kanıtlarla ispatlanamadığı, bu itibarla istirdat talebinin reddine ilişkin yerel mahkeme kararında isabetsizlik bulunmadığı, bu nedenlerle de davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 13/07/2021 tarih ve 2018/748 E – 2021/599 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davacının adli yardım talebi kabul edilmiş olduğundan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı ve 162,10 TL istinaf kanun yolun başvurma harcının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Yapılan istinaf posta giderlerinin istinaf eden davacının üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/10/2021