Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1550 E. 2021/1649 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1550
KARAR NO: 2021/1649
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2021
ESAS NO: 2020/282
KARAR NO: 2021/613
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 07/10/2021
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 14/07/2021 tarih ve 2020/282 E – 2021/613 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacının 23/12/2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; hakkında, Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 28.000 Euro luk icra takibi başlattıldığını, takibin halen devam etmekte olduğunu, takip konusu bonoyu kendisinin yoğun olduğu bir sırada yardım talebi üzerine o an ki ruhsal durumu nedeniyle vakfın başkanı …’e vakfa yardım etmek için verdiğini, ancak daha sonra vakfa yardım etmekten vazgeçtiğini, senedin tarafına iade edilmediğini, aralarında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, borç para verme ve alma durumunun da olmadığını, sadece yardım için verilen bir senet olduğunu, davalının kötü niyetli olarak senedi takibe koyduğunu belirterek öncelikle takibin dava sonuna kadar durdurulmasını, borçlu olmadığının tespitini, senedin iptalini, kötü niyetli takip yapıldığından %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … Vakfı vekilinin 09/01/2020 tarihli cevap dilekçesi özetle; müvekkili tarafından, davacı borçlu … aleyhine, düzenleme tarihi 09.02.2016, vadesi 27.02.2017 olan 28.000 Euro’luk bonoya dayalı olarak, Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla, 05.04.2018 de kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığını, davacı borçlu, 24.04.2018 tarihinde , Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/324 E. Sayılı dosyasıyla imzaya, borca ve ferilerine itiraz ettiğini, Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/324 E., 2019/448 K. Sayılı ilamı ile borca ve imzaya itirazın reddine karar verildiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, kendisinin bizzat imzaladığı senedi reddederek, kötüniyetli bir şekilde gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu, davacı borçlunun, alacaklı müvekkil ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığından bahisle, borca ve ferilerine itiraz etmekte olduğunu, senetten dolayı ortaya çıkan borç ilişkisinin, asıl ilişkiden mücerret olduğunu, asıl ilişkideki bağ ortadan kalksa bile kıymetli evraktan kaynaklanan borcun sona ermediğini, kıymetli evrakın soyut (mücerret) oluşu, Ticaret Hukuku’nun kendine özgü bir kavram olduğunu, senet düzenleyenin, düzenlediği senetle borçlanmasının doğal sonucu olan, temel borç ilişkisindeki sakatlığı ileri sürememe hali; yani soyutluk ilkesi, yalnızca kıymetli evrakta mevcut olduğunu, davacının, müvekkili Vakfa daha önce bir bağış yaptığını belirtmekte olduğunu, davacının, …’e senedi imzalayarak verdiğini, …’in senedi müvekkili vakfa ciroladığını, senedin protesto edildiğini, ancak davacı tarafından ödeme yapılmadığını, borçlu davacının, senedin farklı bir hukuki ilişkiye dayandığını iddia etmekte olduğunu, davacının müvekkili vakfa bağış yapma niyetinde ise; neden senede bu kaydı koymamış ve neden vakfı lehtar olarak göstermediğini, davacı borçlunun iddialarının mesnetsiz olduğunu belirterek borçlu davacı tarafından açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Mahkememizin 27/11/2020 tarihli ara kararı ile davacının tedbir talebinin reddine karar verilmiş olduğu görülmüştür. Davacı her ne kadar 17/06/2020 tarihli dilekçesi ile davadan vazgeçtiğini beyan etmiş ise de HMK madde 123 gereğince davanın geri alınmasının davalı tarafın açık muvaffakatine bağlı olması ile davalı tarafça muvaffakat verilmediği, söz konusu dilekçenin duruşma günü verilmemesi nedeni ile davanın takip edilmeyeceği şeklinde de değerlendirilmediği ve bu nedenle yargılamaya devam edildiği görülmüştür. Davacı asile davanın kısmi dava olup olmadığı hususunda beyanda bulunması ve dava kısmi dava olmadığı takdirde eksik harcın yatırılması için süre verilmiş olduğu ve davacı tarafından 25/11/2020 havale tarihli dilekçe ile davanın kısmi dava olmadığı belirtilmiş ise de eksik harcın yatırılmamış olması nedeni ile dava değeri üzerinden inceleme yapılmıştır. Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; her ne kadar davacı tarafça takibe konu bono nedeni ile davalılara borçlu olunmadığı belirtilmiş ise de, sebepten mücerret olan kambiyo senetleri yönünden ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davacının senetteki imzanın kendisine ait olmadığı iddiasına yönelik yapılan yargılama neticesinde Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine karar verildiği, davacının iddiası gereği senedin bağış için verilmesi halinde davalı vakıf adına verilmesinin hayatın olağan akışı içinde gerekmesine rağmen bu şekilde vakfın senette lehtar olmadığı, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki iddiasının da bulunmadığı, davacının senedi bağış için verdiği iddiasını yazılı deliller ile ispat edemediği görülmekle davacının delilleri arasında yemin delilinin olması nedeni ile yemin delilinin hatırlatılmasına rağmen yemine başvurmadığı ve bu şekilde davasını ispat edemediği anlaşılmakla davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir
Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen kararın yerinde olmadığını, deliller toplanmadan harç yatırması istendiğini, kesin süre vermediğini, harcın yargılamanın her aşamasında ikmal edilmesi mümkün olduğunu, davanın reddine karar verilmesi yerinde olmadığını, esasa ilişkin olarak verilen senet yardım amaçlı verildiğini, şahsın adı yazıldığını, şahıs o dönem vakfın başkanı olduğunu, bu husus sorulmadan lehtarın adı yok diyerek bu konuya usulen değinerek davayı red ettiğini, oysa çekte adı yazılı şahıs vakfın başkanı olduğunu taşınmazın tapu kaydında onun adına verildiğini, bu hususlar araştırılmadan senette ismi yazılı kişinin vakıfla irtibatı olup olmadığı, bir bağının bulunup bulunmadığı araştırılmadan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, verilen kesin sürenin neticeleri anlatılmadan ve eksik inceleme ile araştırma yapmadan delilleri toplamadan, verilen usul ve kanuna aykırı hükmün bozulmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, İİK’nun 72. Maddesi uyarınca, icra takibine konu bononun bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı menfi tespit talebine ilişkindir. Davacının; Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu 28.000 Euro tutarındaki bononun karşılıksız olması nedeniyle borçlu olmadığını ileri südüğü, dava dilekçesinde harca esas dava değerinin 28.000 TL olarak gösterildiği ve harcın da bu bedel üzerinden yatırıldığı, mahkemece davanın kısmi dava olmaması halinde eksik harcın tamamlatılmasına ilişkin ara karar kurduğu, davacı vekilince sunulan 25.11.2020 tarihli beyan dilekçesinde; talebin Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki takibe konu miktarın tamamına ilişkin olduğu belirtilmesine karşın, harç eksikliği giderilmeksizin, mahkemece yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Dava konusunun belirli bir değere ilişkin olması nedeniyle bir başka deyişle para veya para ile değerlendirilen bir şey ile ilgili bir dava olması nedeniyle 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 1 sayılı tarifesi gereğince davanın nispi harca tabi olduğu uyuşmazlık konusu değildir.Bilindiği üzere harç, kamu hizmetlerinden yararlanan özel ve tüzel kişilerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yararlandıkları hizmetlerin maliyetine katlanmaları zorunluluğu olarak tanımlanmaktadır. (B. Pınar Yargı Harçları, Ankara 2009, sayfa 1-3) Yapılan iş ve hizmet amme hizmetinden daha çok kişilerin kişisel menfaatine ilişkin olduğundan yararlanılan hizmetin karşılığı olarak harcın Hazinece tahsili gerekmektedir. Nitekim 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun gerekçesinde “harç” tanım olarak “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığı yaptıkları ödeme olarak” belirtilmiş aynı tanım Anayasa Mahkemesi kararlarında da benimsenmiştir. (Anayasa Mahkemesi 31.03.1987 günlü, 1986/20 Esas, 1987/9 Karar, 14.02.1991 gün ve 1990/18 Esas, 1991/14 Karar, 28.09.1995 günlü, 1995/24 Esas-52 Karar)Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 73/3 maddesinde ise “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmünü içermektedir. Buna göre kamu kurum ve kuruluşları tarafından sunulan hizmetlerin karşılığı olarak alınan harç yasaya dayalı olarak alınmalı ve yükümlüsü de kanunun amacına uygun olarak bu hizmetten yararlanan kişiler olmalıdır. Bu zorunluluk Yargıtay İçtihadı Birleştirme YİBK’nın 07.12.1994 günlü 1964/3 Esas,-5 Karar, ve Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 günlü ve 1986/20 Esas-1987/9 Karar sayılı ilamlarında da gerekçe kısmında belirtilmiştir. Anayasanın harç alınmasındaki kanunilik ilkesi gereğince Harçlar Kanunu’nun 1. maddesinde alınacak harçlar arasında yargı harçları da sayılmıştır. Yargı harcı devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, bu hizmetten yararlananların sağladığı katkıdır. (Y.İ.B.K. 16.12.1983 günlü ve 1983/5, 6 Karar) Yargı harçları başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır. Karar ve ilam harcı ise maktu veya nispi harç olmak üzere iki çeşit olup konusu para veya para ile değerlendirilebilen belirli bir değere ilişkin davalarda Harçlar Kanunu’nun 1 sayılı tarifesi gereğince nispi harç alınır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun nispi harçlarda ödeme zamanı başlığını taşıyan 28. maddesinin 1. bendi nispi harçlarda ödeme zamanını düzenlemiş aynı maddenin a bendinde ise karar ve ilam harcının ödeme zamanı öngörülmüştür. Bu madde de aynen “karar ve ilam harçlarının 1/4’ü peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren 2 ay içinde ödenir” hükmü yer almaktadır. Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi ise; “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü yeralmaktadır.Nitekim aynı esas 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz.” tekrarlanmıştır. Bu maddenin Anayasa aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi 17.03.2010 günlü Resmi Gazete’de yayınlanan 2009/27 Esas, 2010/9 Karar sayılı kararının gerekçesinde “Yargılama sürecinde yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili (davacı veya davalı), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir. Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde etmesi, harçların konuluş amaçlarına aykırılık oluşturur.Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlerin yapılamayacağını belirten kural bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetlerinden yararlanmaları, bu hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından bu kural Anayasa’nın 36. maddesindeki hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir kural değildir.Bu nedenlerle, Yasa’nın emredici hükümleri gözetilerek, mahkemece yargılama sırasında tespit edilen dava değerinin dava dilekçesinde gösterilen değerden daha yüksek olduğu tespit edildiğine göre Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince esik nispi harcın tamamlanması aksi halde müteakip yargılama işlemlerine devam edilmeyerek dosyanın işlemden kaldırılması Harçlar Kanunu 30 ve 32. maddesinde yasal zorunluluk olarak öngörüldüğünden davanın yasanın emredici hükümleri gözetilmeksizin yargılamaya devamla esastan karar verilmesi usul ve yasaya aykırılık nedeniyle bozma nedenidir. Nitekim gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, gerekse dairelerin yerleşik uygulamaları bu yöndedir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04.12.2013 günlü, 2013/21-445 Esas, 2013/1625 Karar, 13.12.2017 günlü, 2017/10-1974 Esas, 2017/1735 Karar, 06.06.2018 tarihli, 2017/13-1984 Esas, 2018/1172 Karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 26.04.2016 tarihli, 2016/774 Esas, 2016/7461 Karar, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 09.10.2018 günlü, 2016/1183, 2018/4595 Karar) Yukarıda ayrıntıların açıklandığı üzere yargı hizmetinden yararlanan öncelikle dava açan davacıdır. Davacı yargılama sırasında tespit edilen değere göre eksik yatırdığı karar ve ilam harcından sorumludur. Eksik harç ikmal edilmeden müteakip yargılama işlemlerine devam edilerek dosyanın esasının sonuçlandırılması yasanın emredici hükümlerine aykırıdır. Bu durumda, mahkemece, Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takip miktarının 30.775,45 Euro olup, davanın menfi tespit talebine ilişkin olduğu da dikkate alınarak, dava tarihi itibariyle dava değeri belirlendikten sonra, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddesi hükümleri gereğince işlem yapılarak, harç ikmal edildiği taktirde davaya devam edilip işin esası hakkında bir karar verilmesi, harç tamamlanmadığı taktirde ise dosyanın 6100 Sayılı HMK’nın 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılması ve yasal süresi içerisinde harcı yatırılmak suretiyle yenilenmediği taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, yasanın emredici hükümlerine aykırı davranılarak davanın esasının sonuçlandırılması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle HMK’nun 353/1-a.6.maddesi gereğine kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 14/07/2021 tarih ve 2020/282 E – 2021/613 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre esastan bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 06/10/2021