Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1376 E. 2021/1564 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1376
KARAR NO: 2021/1564
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/05/2021
ESAS NO: 2017/452
KARAR NO: 2021/310
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 30/09/2021
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 18/05/2021 tarih ve 2017/452 E – 2021/310 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili 23/03/2015 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin … numaralı üyesi olduğunu, kooperatif görevlisi olan ve uzun yıllardır çalışan … tarafından güveninin kötüye kullanılarak tarafınca yapılan ödemenin kooperatife yansıtılmadığını, kendisinden hile ile alınan imzalar karşılığında kredi çekilmiş gibi gösterildiğini, sadece kendisini değil kendisi gibi 190 üyenin bu şekilde dolandırıldığını belirterek mağduriyetini gidermeyen davalıya borcunun bulunmadığının tespitine, senetlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, ayrıca davacının imzasını taşıyan dilekçe ile başvurup borcunun yenilenmesini talep ettiğini, hile iddiasının hak düşürücü sürede ileri sürülmediğini, davacının yapılandırmadan sonra yeni kredilerde kullandığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…TBK madde 39 kapsamında davalı tarafça hile iddiası yönünden hakdüşürücü süre itirazında bulunulmuş ise de, davaya konu evrakların tarihi ile Kayseri C. Başsavcılığına başvuru tarihi itibari ile hakdüşürücü sürenin dolmadığı anlaşılarak yargılamaya devam edilmiş ve esas hakkında karar verilmiştir. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 2020/224 E, 2020/221 K sayılı ve 21/02/2020 tarihli kararında “Her ne kadar davacı tarafından söz konusu davalı kooperatifin işlemlerinden mesul olduğunu iddia ettiği çalışanı … … hakkında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürütülmekte olan soruşturmanın bekletici mesele yapılması gerektiğinden bahisle kararın kaldırılması talep edilmiş ise de ilk derece mahkemesi tarafından davaya konu tüm belgeler üzerinde gerekli bilirkişi incelemesi yaptırılmış olması ve yukarıda açıklanan tespitler nedeniyle derdest olduğu anlaşılan Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numaralı dosyasının sonucunun beklenilmesinde usul ekonomisi de gözetilerek herhangi bir hukuki yarar ve işbu dava yönünden sonuca etkili bulunmadığından sonucunun beklenmesiyle ilgili davacının istinaf talebi yerinde görülmemiştir.” denildiği görülmüş ve bu nedenle Kayseri C. Başsavcılığının ilgili dosyasının beklenmesi ara kararından dönülmüştür. Davacının yemin deliline dayanmamış olması nedeni ile yemin hatırlatılması yoluna gidilmemiştir. Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, her ne kadar davacı tarafından davalı kooperatife, hile ile alınan imzalardan kaynaklı olarak mal teslim alınmaması ve kredi çekilmemesi nedeni ile borçlu olunmadığı belirtilerek menfi tespit davası açılmış ise de, dinlenen tanık beyanları, alınan 03/07/2018 havale tarihli bilirkişi raporu, fatura, kredi evrakları ve tüm deliller hep birlikte dikkate alındığında, davacının kredi ve faturalardaki imzalar yönünden imza inkarında bulunmaması, dinlenen tanıkların hile konusunda açık ve kesin bir beyanda bulunmamış olması, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 2020/224 E, 2020/221 K sayılı ve 21/02/2020 tarihli kararı gereği Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma numaralı dosyasının sonucunun beklenilmesinde hukuki yarar olmaması nedenleri ile ispatlanamayan davanın reddine, mahkememizce verilmiş ve uygulanmış bir tedbir kararı olmadığından davalı tarafın tazminat talebinin İcra İflas Kanunu madde 72/4 gereğince reddine..” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kooperatife herhangi bir borcu bulunmadığını ve söz konusu senetlerin hukuken geçersiz olduğunu, kooperatif görevlisi … müvekkil gibi 190 kişiye güven kazandırmış olup kooperatifin rutin işlemleri ilgili olduğunu belirterek zaman zaman müvekkilden hile ile imzalar alarak müvekkilini kredi çekmiş gibi gösterdiğini, kooperatif görevlisi bu yöntemle 190 kişiyi dolandırdığını, kooperatife temsile yetkili bu şahsın kooperatife ait görevlerini yürütmesi esnasında meydana getirdiği işlemlerden dolayı kooperatif tüzel kişiliğiyle birlikte sorumlu olduğunu, … hakkında bu kadar soruşturma açılmış olması nitekim görevden alınması müvekkilini hileli olarak borçlu duruma soktuğunun somut bir delili olduğunu, ayrıca Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma numaralı dosyasının sonucu beklenilmeden hüküm kurulması hukuka aykırı olduğunu, kooperatif görevlisi …, müvekkille birlikte 190 kişiyi dolandırdığı bilinmekte olup bu sayı daha da fazla olması mümkün olduğunu, bu kişilerden birkaçının işbu dava sürerken tanık olarak dinlenildiğini, açık ve net bir şekilde hile ile borçlu duruma sokulduklarını, gerçeğe aykırı kanaat uyandırılarak aslında yapmayacağı işlemleri yaptıklarını beyan ettiklerini, müvekkilinin hile ile borçlu duruma sokulduğunu, çıkar sağlamak amacı ile, müvekkilin zihninde yanlış kanaatler uyandırarak onu aldatmak ve gerçek durumu bilse idi yapmayacağı bir işlem müvekkilimize yaptırıldığını, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/452 E – 2021/310 K sayılı ilamı açıkça hukuka aykırı olduğunu, müvekkilin davalı kooperatife borçlu olmadığı; dinlenen tanıklar hile konusunda açık ve kesin beyanda bulunmaları ile , fatura, kredi evraklar ile tüm deliller ile birlikte sabit olduğunu, yapmış oldukları istinaf talebinin kabulüne, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/452 Esas, 2021/310 Karar sayılı kararı red kısmının bozulmasına, davamızın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; davacının beyanlarının usul ve yasaya aykırı olup davacının dilekçesinin kabulü mümkün olmadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunun davacının tamamen haksız olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporu her türlü şüpheden uzak ve denetime de elverişli, hukuka uygun olarak düzenlenmiş yeterli bir rapor olduğunu ve mahkemece bu rapor esas alınarak hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporu davacının iddia ettiği gibi hilenin var olduğunu değil aksine hilenin olmadığına bir nevi kanaat getirdiğini, davacı adına düzenlenen her senette davacının imzasının olduğu ve davacının kendisinin yenileme talebinde bulunduğu da sayın bilirkişi tarafından da tespit edildiğini, ayrıca davacının senetteki imzalarına da itirazı olmadığını, davacının imza itirazının olmadığı gibi iş bu dosyada muhasebe kayıtlarına ilişkin alınan bilirkişi raporunda davacının müvekkile borçlu olduğu açıkça tespit edildiğini, bu şartlarda açılan davanın reddine dair verilen karar usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının müvekkil ile çalışmaya devam ettiğini, dava konusu ettiği senetleri defalarca yenileme işlemine sokarak ödemesini de ertelediğini, bu durumda davacının davasında haksız ve kötü niyetli olduğunu, zira davacı iddiaları gerçek olsaydı müvekkil ile çalışmayı bırakacağını, ancak davacı devamlı olarak müvekkille işlerine devam ettiğini, Savcılık dosyasının bekletici mesele yapılması fuzuli olacağı gibi usul ekonomisi de aykırı olacağını ve mahkemenin iş yükünü çoğaltmaktan başka bir şeye sebep olmayacağını, zira davacının tüm delillerinin toplanmış olmasına rağmen davasını kanıtlayamadığı ve ürünleri teslim almadığını, senetlerim hile ile kendisine imzalatıldığını kanıtlayamadığını, ayrıca tüm senetlerin yanında faturları da imza attığını, ayrıca dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da davacının dava konusu senetlerden dolayı müvekkil kooperatife borçlu olduğu tespit edildiğini, davacı iddialarına soyut ve genel geçer ifadelerle belirttiği olayları dayanak yapmaya çalıştığını, ancak kooperatif senetleri kanun gereği ilam niteliğinde olduğundan, senede karşı senetle ispat kuralı gereği ve taraflar arasındaki üyelik sözleşmesinde de müvekkilin kayıtlarının kesin delil olarak kabul edildiği düşünüldüğünde ve ayrıca davacının hile iddiasını da toplanan tüm delillerine rağmen kanıtlayamadığından davacının iddiaları temelsiz kaldığını, davacı ayrıca genel olarak yüzlerce çiftçinin mağdur olduğunu ve basına yansıyan haberlerin, bahsi geçen …’nin görevden alındığı iddiasının da delil olduğunu iddia etmişse de Türk Hukuk yargılamasında sadece basın haberlerinin, varsayımların ya da dedikodunun delil niteliğinde olmayacağını, mezkur kararda davacının açtığı dava reddedilirken müvekkilin kötü niyet tazminatı talebimiz hakkında karar verilmediğini, ancak davacı tamamen kötü niyetli davranarak müvekkile dava açtığı ve adı davalarla anıldığı için zarara uğradığını, bu nedenle yerel mahkeme kararının sadece kötü niyet tazminatı talepler hakkında verilen red kararının kaldırılarak tazminat talebimizin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkil ilgili yasal düzenlemeler gereği harçtan muaf olduğunu, bu nedenle de istinaf başvurusunun harçsız olarak kabul edilmesi gerektiğini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/452 Esas 2021/310 Karar Numaralı İlamını için davacının yapmış olduğu istinaf başvurusunun usul ve esastan reddine karar verilmesini, istinaf talebinin -harçsız olarak-kabulü ile sadece yerel mahkeme kararının kötü niyet tazminatı talebimiz yönünden red kararının ortadan kaldırılarak tazminat talebimizin kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, davalı kooperatif tarafından düzenlenen … ve … numaralı kredi borç senetlerinden dolayı dolayı borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Davalı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, B: İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2017, s. 136).Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir.Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır ( Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164). Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m.68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, H.G.K.’nun 17.3.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 7.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulanmıştır.Davacı menfi tespit davasını birbiriyle çelişmemek üzere birden fazla nedene dayandırabilir. Eş söyleyişle davacı; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) olmayan, ancak Yargıtay içtihatlarıyla “kademeli dava” olarak adlandırılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) terditli dava olarak yerini alıp Kanun’un 111. maddesinde düzenlenen biçimde de terditli dava açılabilir. Terditli davalarda aynı dava içerisinde, aynı davalıya karşı birden fazla talep arasında bir aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürülmektedir. Kademeli olarak ileri sürülen taleplerde (davada) hâkim öncelikle asli talebi inceleyecek ve asli talep bakımından bir karar verecektir. Ferî talep asıl talebe bağlı olarak ileri sürüldüğünden asıl talebin esastan reddine karar verilmedikçe ferî talep hüküm altına alınamayacaktır.Davacının … Tarım Kredi Kooperatifinin … nolu üyesi olduğu, dava dilekçesinde bildirdiği kredi borç senetleri ile faturalardaki imzalara herhangi bir itirazının olmadığı ancak, söz konusu faturada belirtilen malın kendisine teslim edilmediğini, kredi senedinde belirtilen krediyi kullanmadığını, hileli işlemlerle senet düzenlendiğini iddia ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece davalı kooperatif kayıt ve defterleri incelenmek suretiyle Bilirkişi …’tan alınan 03/07/2018 tarihli raporda; davacı tarafından düzenlenerek davalı kooperatife verilen 10/10/2013 düzenleme tarihli … no’lu 3.500 TL tutarlı senet karşılığında 2,5 ton kimyevi gübre almadığı yönündeki iddiasına karşılık davalı kooperatif defter ve kayıtlarında, davacının söz konusu senet karşılığına 10/10/2013 tarih ve … nolu fatura muhteviyatı 2,5 ton kimyevi gübreyi satın aldığı ve satışa konu düzenlenen faturayı imzaladığı, davalı kooperatif defter ve kayıtlarında raporun inceleme kısmında tablo halinde tespit edilen 10/10/2013 tarihi itibarıyla davacının 7.371,28 TL vadesi geçmiş kredi borcu bulunduğu, davacı talebine istinaden davalı tarafından borcun ertelenerek yeniden yapılandırıldığı ve karşılığında iddia konusu 01/09/2014 vade 7.371,28 TL tutarlı senedin davacı tarafından davalıya verildiğinin tespit edildiği anlaşılmıştır. Davaya konu senetlerdeki imzaların davacıya ait olması, üyelere yapılan emtia tesliminin senet ve faturalarla yapılması hususları dikkate alındığında davacının imzaladığı senetler karşısında kendisine mal teslim edilmediğine ya da eksik teslim edildiğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı, davalı kooperatifte hileli davranışlarla senetlerin kendisine imzalatıldığını ileri sürmüş olup; davaya konu senetlerdeki imzaların davacıya ait olması, dinlenen tanık beyanlarında hileye yönelik açık ve kesin bir beyanın olmaması, aynı zamanda dinlenen tanıkların da davalı aleyhine açtığı davaların bulunası nedeniyle davalı ile menfaat çatışmalarının da bulunduğu dikkate alındığında davacının hile olgusuna dayalı istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.Her ne kadar davacı tarafından söz konusu davalı kooperatifin işlemlerinden mesul olduğunu iddia ettiği çalışanı ……hakkında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürütülmekte olan soruşturmanın bekletici mesele yapılması gerektiğinden bahisle kararın kaldırılması talep edilmiş ise de ilk derece mahkemesi tarafından davaya konu tüm belgeler üzerinde gerekli bilirkişi incelemesi yaptırılmış olması ve yukarıda açıklanan tespitler nedeniyle derdest olduğu anlaşılan Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numaralı dosyasının sonucunun beklenilmesinde usul ekonomisi de gözetilerek herhangi bir hukuki yarar ve işbu dava yönünden sonuca etkili bulunmadığından sonucunun beklenmesiyle ilgili davacının istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Açıklamalar ışığında istinaf edilen mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı sonuç ve kanaatına varılmıştır.Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda söz konusu istinaf sebepleri yerine görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek tarafların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 18/05/2021 tarih ve 2017/452 E – 2021/310 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30’şer TL istinaf karar ve ilam harcı taraflarca peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 29/09/2021