Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1349 E. 2021/1434 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1349
KARAR NO: 2021/1434
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2021
ESAS NO: 2019/749
KARAR NO: 2021/360
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 24/09/2021
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 28/05/2021 tarih ve 2019/749 E – 2021/360 K kararına karşı süresi içinde davacı / davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı şirket arasında taşıma şeklinde hizmet alım işi olduğunu, dava ve takibi konu faturaların davalı şirkete tebliğ edildiğini, davalı şirketin davacı şirketin yapmış olduğu işin bedelini tek taraflı iradesiyle belirlediği tarihlerde ödediğini, ödemenin ne zaman yapılacağı ile ilgili taraflar arasında bir sözleşme yapılmadığını, davacı şirketin davalı şirket tarafından belirlenen ödeme şeklini kabul etmemesi ve alacağının ödenmesini istemesi üzerine davalı tarafın 02/09/2019 tarihli yazsı ile tek taraflı bir beyanla davacı şirketten nakliye hizmetiyle ilgili hizmet alımı yapmayacağını bildirdiğini, bunun üzerine davacı şirket tarafından Kayseri … Notreliği’nin 05/09/2019 ve … yevmiye sayılı ihtarı ile birikin borçlarının 3 gün içerisinde ödenmesi hususunda ihtar gönderildiğini, davalı şirket tarafından ihtara karşılık … Noterliği’nin 19/09/2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarı ile borcun kendilerinin belirledikleri tarihlere ödeyeceklerine ilişkin ihtarın gönderildiğini, bunun üzerine muaccel hale gelen gelen alacağın tahsili için Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … esası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı şirket tarafından borcun muaccel hale gelmediğini belirterek takibe itiraz edildiğini, davalı şirketin takibe itiraz tarihinden ve arabulucuya başvuru tarihinden sonra kendi belirlediği ödeme günü olan 15/10/2019 tarihinde borcun 209.668,43-TL’sini ve takibe konu edilmeyen 30/11/2018 tarihli 301,18-TL tutarındaki faturayı ve 19/11/2019 tarihinde de 85.367,00-TL’sini ödediğini belirterek, takibe yapılan itirazın iptali ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle;Davacı şirketin açmış olduğu işbu davayı kabul etmediklerini, borcun varlığına dair en küçük bir itirazlarının bulunduğunu, davalı 13/09/2019 tarihinde tebliğ edilen ihtarnameye konu edilen borcun o tarihli henüz ödenmeyen kısmını teşkil eden fatura tutarının 284.853,63-TL olduğunu, bu tutarın 209.668,43-TL’sinin 15/10/2019 tarihinde 75.185,20-TL tutarında 19/11/2019 tarihinde ödeneceği hususunun davacı şirkete daha önce yapılan ödemelerin tablosu ile açıklanmak suretiyle belirtildiğini ve daha sonra davalı şirket tarafından belirtilen tarihli ödemelerin gerçekleştirildiğini, bu arada arabuluculuk görüşmeleri esnasında borcun büyük bir kısmı olan 209.668,43-TL’lik kısmının ödendiğini, kalan bakiye 75.185,20-TL’lik kısmının ise dava açılmadan önce ödendiğini belirterek haksız davanın reddine, yasal şartları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Dava, faturalara dayalı olarak yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık konusu, taraflar arasında vade uygulaması olup olmadığı, bu anlamda davacının ilamsız icra takip tarihi itibariyle alacağını talep etme koşullarının oluşup oluşmadığı( alacağın muaccel olup olmadığı), oluştu ise takipten sonra yapılan ödemelerin de mahsubuyla davacının dava tarihi itibariyle davalıdan talep edebileceği alacak miktarının belirlenmesine ilişkindir. Taraflar arasında yürütülen ilişkiye dair tüm evraklar getirtilmiş olup, tarafların ticari defter ve kayıtları mali müşavir bilirkişilere incelettirilmiştir. … Davacı vekili tarafından takipten sonra davalı tarafçe ödeme yapıldığı beyan edilmiş olmakla, takip tarihinden sonra ödeme yapılması halinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 100. Maddesi gereğince kısmi ödemelerin öncelikle fer’i alacaklardan mahsup edilerek davacının dava tarihine göre bakiye alacak tutarı belirlenmelidir.Bu hususta alınan bilirkişi raporunda davacının dava tarihi itibariyle alacak miktarı 43.660,85 TL olarak hesaplanmıştır ancak bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada davalının temerrüt tarihi 16/09/2019 olarak belirlenmiş ise de, davacı tarafından keşide edilen Kayseri … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi davalı şirkete 12/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği,borcun ödenmesi için davalıya verilen 3 iş gününün eklenmesiyle davalının 18/09/2019 tarihinde temerrüde düştüğü, Mahkememizce yapılan hesaplamaya göre dava tarihi itibariyle davacının davalıdan 43.980,05 TL alacağının bulunduğunun anlaşıldığı, davacının talebinin ise 39.388,51 TL olduğu anlaşıldığından taleple bağlı kalınarak davacının davasının kabulüne, dava tarihinden sonra, 01/12/2019 tarihinde yapılan 681,98 TL ödemenin icra müdürlüğünce infaz sırasında dikkate alınmasına karar verilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talep etmiştir. … takibe konu alacağın likit olduğu ve davalının itirazının haksız olduğu gözetilerek davalı aleyhine kabul edilen alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilerek, açılan davanın kabulü ile, Kayseri … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 39.388,51 TL alacak üzerinden devamına, Dava tarihinden sonra, 01/12/2019 tarihinde ödenen 681,98 TL ödemenin icra müdürlüğünce infaz sırasında dikkate alınmasına, İtirazın iptaline ve takibin devamına karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 7.877,70 TL inkâr tazminatının İİK mad 67. gereğince davalı borçludan tahsili ile davacı alacaklıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul, yasa, ha, hakkaniyet ve yüce Yargıtay yerleşik inanç birliği kararlarına açıkça aykırı olduğunu, müvekkili şirketçi davacı şirkete eksiksiz ödeme yapıldığını, dolayısıyla davanın konusuz kaldığını, Kayseri … İcra Dairesine sunduğu ödeme emrine itiraz dilekçesinde bahis konusu ettiği şirketler arası teamüle uygun şekilde hareket edildiği sübut bulduğu halde yerel mahkemenin aksi yönde haksız davanın kabulüne karar verdiğini, müvekkili şirket tarafından davacı şirkete gönderilen yazıda, müvekkili şirket tarafından son derece nezaketli bir şekilde bundan sonrası için hizmet alımı olmayacağı belirtildiğini, devamında da davacı şirketin sağladığı hizmetler için teşekkür edildiğini, bu yazıyı sanki davacı şirkete karşı bir tehdit unsuru olarak gönderildiği ve sanki sürekli hizmet alımını bırakmak ile tehdit edilerek şirket baskı altına alınıyormuş gibi ifade edildiğini, söz konusu yazının iyi niyetli ve saygın bir bildirimden başka bir anlam taşımadığını, davacı şirketin müvekkili şirkete Kayseri … Noterliğinden … yevmiye nolu bir ihtarname keşide ettiğini, müvekkili şirket tarafından alacaklı … … Şti’ye … Noterliğinden … yevmiye nolu bir ihbarname keşide edildiğini, bu ihbarnamede belirtilen takvim doğrultusunda kalan bakiyenin ödeneceğini, ödemelerin müvekkili şirket ile alacaklı şirket arasındaki teamüle göre yaklaşık 50-60 günde yapılageldiğini, davacı tarafından uzun zamandır şirketler arasında yerleşmiş bir teamül olan ödeme süreleri, sanki şirketler arasında asla söz konusu olmamış gibi, daha da kötüsü müvekkili şirketçe davacı şirket üzerinde bir baskı oluşturuluyormuş gibi ifadeler yanında gerçeği yansıtmayan örnekler verildiğini, böylece icra inkar tazminatına hükmedilme için zemin oluşturulmaya çalışıldığını, ancak davacının bu iddiasının asılsız olduğunu, davadaki temel mesele, müvekkili şirketin ticari teamül haline gelmiş ödeme şeklinin davacı bakımından da aynen uygulandığı ve hatta bahse konu rapora göre bilirkişi, müvekkili şirkete ait resmi defterlere ilişkin incelemede, 2018 ve 2019 yılını bir bütün olarak incelediğini, sadece davacı şirket bakımından değil müvekkili şirketin tüm partner şirket ve şahıslara karşı yapmış olduğu ödemelerin tek tek dökümünü verdiğini, yüz milyonlarca hak ediş ödemelerinin yapıldığı bu kayıtlarda sadeace 4.485,65 TL gibi küçük bir miktarın ortalama ödeme vade gününden biraz sonra yapıldığı, yapılan ödemeler bakamından teamül halini almış ödeme süresinin 72 gün olduğunu, … ‘de davacı şirket resmi kayıtları üzerinde bir başka bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, bahse konu 20/04/2021 tarihli bilirkişi raporu, esasen bu ödeme ve ticari teamül halini tespit suretiyle doğruladığını, yerel mahkeme kararının kaldırılarak haksız davanın reddi hususunda hüküm tesis edilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirket, dilekçesinde de belirttiği özgüven ve baskın ekonomik gücünü kullanarak müvekkilin yapmış olduğu işin bedelini tek taraflı iradesiyle belirlediği tarihlerde ödediğini, ödemenin ne zaman yapılacağıyla ilgili taraflar arasında teamül oluşturacak bir mutabakat söz konusu olmadığını, davalının, müvekkilin hakkını aramasını değil; işbu tavrını dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirmesi gerektiği, taraflar arasında karşılıklı olarak belirlenmiş ödemeye ilişkin bir teamül bulunmadığı gibi, teamül ancak meseleler kanunla düzenlenmediği takdirde uygulama alanı bulabildiğini, faturadan kaynaklı alacakların ne zaman muaccel hale geleceği kanunlarımızda açıkça düzenlendiğini, kendi beyanlarına da yansıdığı üzere davalı şirketin ekonomik olarak baskın güç olması ve kuralları tek taraflı olarak belirleme arzusu, O’nun davranışlarını teamül haline getirmeyeceğini, mvekkil hiçbir zaman gerçekte ödeme takvimini kabul etmediğini, davalı şirketin “Türk Sınainin lokomotif kuruluşlarından …’e bağlı büyük bir şirket” olması, hukuk kurallarının kendisine farklı uygulanmasını ya da müvekkilin muaccel hale gelen alacağını kendi istediği tarihte ödemesi hakkını vermeyeceğiri. davalının borca itiraz dilekçesi, ihtara cevapları, davaya cevapları, istinaf başvuru dilekçesi ve dosyada mevcut tüm beyanlarında “taraflarınca belirlenecek gün” ödeme yapılacağı açık bir şekilde belirtilmiş olup, işbu günlerden birinin arabuluculuk görüşmelerinin devamı sürecine denk gelmesi davalının iyi niyetli olduğunu göstermeyeceğini, davalı tarafın söz konusu iddiaları haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davalının istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Dava, faturalara dayalı olarak yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Dosya kapsamında toplanan deliller, somut olayın özelliklerine uygun bilirkişi raporu, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında, davalının fatura bedellerinin ödenmesine dair taraflar arasında geçerli bir teamül olduğunu ispat edememesi nedeniyle davalı tarafından yapılan ödemelerin Borçlar Kanununun 100. maddesi gereğince öncelikle feri alacaklara mahsup edilmesi gerekeceğinden ve davalının ihtarname ile temerrüde düştüğü 18/09/2019 tarihinden itibaren yapılan ödemeler öncelikle feri alacaklara mahsup edilmesi sonucunda davacının dava tarihi itibariyle alacaklı bulunması nedeniyle davanın kabulüne ilişkin kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı, bu nedenlerle davalının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalının istinaf başvurusunun HMK nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 28/05/2021 tarih ve 2019/749 E – 2021/360 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 2.690,62 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 672,75 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 2.017,87 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 23/09/2021