Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1223 E. 2021/1462 K. 24.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1223
KARAR NO: 2021/1462
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2021
NUMARASI: 2021/201 Esas, 2021/504 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:24/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:24/09/2021
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 26/05/2021 tarih, 2021/201 Esas, 2021/504 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile dava dışı borçlu … ve dava konusu takip borçlusu … tarafından 500.000,00-TL limitli 17/08/2017 tarihli kredi sözleşmesinin davalı tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, kredi kullanımından kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu … ve davalı borçlu …’e hesap kat edilerek … Noterliği’nin 12/12/2018 tarih … ve 13/12/2018 tarih … yevmiye nolu hesap kat ihtarnamesinin gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borçların ödenmemesi üzerine asıl borçlu … hakkında Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile kefil – davalı … için ise Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, davalı borçlunun kötü niyetli olarak borca itiraz ederek takibi durdurduğundan bahisle davanın kabulü ile Kayseri … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalının yaptığı mesnetsiz ve haksız itirazın 259.699,73-TL’lik kısmı için iptali ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 259.699,73-TL’lik kısım için faizi ile ve %5 bsmv ile birlikte takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; davacının davasının haksız olduğunu, söz konusu borcun davalı yönünden hukuken geçerli bir borç olmadığını, eşinin rızasının bulunmadığını, haksız ve hukuka aykırı davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı banka ile dava dışı … arasında 17.08.2017 tarihinde 450.000,00TL limitli sübvansiyonlu kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının bu sözleşmeyi müteselsil kefil olarak 17.08.2017 tarihinde imzaladığı, her ne kadar TBK 584.maddesi gereğince evli eşlerin kefaletinin geçerli olması için eş rızasının aranması gerekmekte ise de, TBK.584.maddesinin 3.fıkrasındaki “27.12.2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar tarafından yürütülen faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına dair kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmü gereğince faiz destekli kredi olan olan davaya konu sözleşme için eş rızasına gerek bulunmadığı bu sebeple kefaletin geçerli olduğu, davalının kefaleti nedeniyle davaya konu borç nedeniyle sorumluluğunun bulunduğu, yapılan ihtardan sonra takip başlatılmasında ve devamında itirazın iptali davasının açılmasında davacı bankanın haklı olduğu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının davaya konu edilen tutardan daha fazla alacaklı olduğu, taleple bağlı kalınarak davacının asıl alacak 256.155,51-TL, temerrüt faizi 3.219,01-TL BSMV 325,20-TL olmak üzere toplam 259.699,73-TL alacak bakımınından takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %28,60 faiz ve %5 oranında BSMV yürütülmesine ve ayrıca alacağın dava başında likit belirlenebilir mahiyette olması ve itiraz ile davacının alacağına geç kavuşacak olması nedeniyle icra inkar tazminatı şartlarının oluşması nedeniyle hüküm altına alınan 259.699,73-TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir. İş bu kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı bankanın taleplerinin hukuken geçerli olmadığını, davada uyuşmazlığa konu teşkil eden borcun davalı yönünden hukuken geçerli bir borç olmadığını, davalının bu kefalet sözleşmesini imzalarken eşinin rızasını almadığını, kefalet sözleşmesinin geçersiz olup davalının imzaladığı bu senetten dolayı sorumluluğunun bulunmadığını, davalının kefil olarak imzaladığı kefalet sözleşmesinin kurulmasının öncesinde veya kurulması anında eşinin bu kefalet sözleşmesine rıza veya onayının alınmadığını, bu hususların yanı sıra müteselsil kefalet durumu varsa bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğinin kendi el yazısı ile belirtilmesi gerektiğini, söz konusu olayda davalının müteselsil kefil durumunun ayrıca ve açıkça el yazısı ile belirtilmesi gerektiğinden davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davalı …’ in söz konusu kefalet sözleşmesindeki beyan ve imzasının yaşının ileri olması ve sağlık durumunun iyi olmaması nazara alındığında sağlıklı bir şekilde bilgilendirilmeden ve temyiz yeteneğinin azalması durumları nedeniyle davalının söz konusu kredi sözleşmesine imzasının alındığını, söz konusu kredi sözleşmesine temyiz gücünün olup olmadığı konusunda doktor raporu alınmadan sözleşme imzalatıldığını, davalının iradesinin sakatlandığı ve söz konusu sözleşmeye atılan imzanın, gösterilen iradenin sakatlanmış olması nedeniyle davalının bu sözleşmeden dolayı sorumluğunun olmaması gerektiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğunu, davalının istinaf dilekçesinde kredi sözleşmesinin eş rızası alınmadığından sorumluğunun olmadığından bahsettiğini, ancak kanun gereği sorumlu olduğunun açık olup, dosyada mevcut bilirkişi kurulu raporu ile de kullandırılan kredilerin kanun tarafından, niteliği özelliği gereği de sübvansiyonlu kredi olduğundan eş rızasına da gerek olmadığının açık olup, mahkeme tarafından da bu şekilde hüküm kurulduğunu, banka ile dava dışı borçlu … ve dava konusu takip borçlusu …’ in 17/08/2017 tarihli Kredi Sözleşmesi’nin davalı tarafından müteselsil kefil sıfatıyla karşılıklı olarak davalı tarafın kendi el yazısı ile imzalanmış olup istinaf dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, kredi sözleşmesi gereği kredi kullanımından kaynaklanan borcun ödenmemesi ile birlikte asıl borçlu … ve davalı borçlu …’e hesap kat edilerek dava dilekçesi ile delilleri arasında gösterdiği ihtarnamelerin gönderilmiş olduğunu, sözleşme de dosya kapsamında mevcut olup iddialarının asılsız olduğunu, bilirkişi heyet raporlarında sözleşme mahiyeti kredi niteliği kanun kapsamında olan kredilerden olduğu belirtilmiş olmakla davalı tarafın istinaf taleplerinin yersiz ve dayanaktan yoksun olduğunu, banka tarafından Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına ilişkin yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ve kanun kapsamında; tarımsal üretim faaliyetinde bulunan müşterilere yönelik sadece indirimli faizli olarak (sübvansiyonlu) kullandırılacak kredilere sağlanacak kefaletlerde, eş rızasının aranmadığını beyan ederek mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunması nedeniyle davalının istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava; kredi alacağı için girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının kefaleti nedeniyle eş rızasının gerekip gerekmediği, eş rızasının bulunmamasının kefaletin geçerliliğine ve dolayısıyla davalının borçtan sorumluluğuna etkisinin olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Kefalet sözleşmelerinde eşin rızası TBK’nın 584.maddesinde “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.(Ek fıkra: 28.03.2013 – 6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” şeklinde düzenlendiği,somut olayda ilk derece mahkemesince alınan denetlemeye ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredinin sübvansiyonlu tarımsal kredi niteliğinde olduğu, davalının kefil olduğu sözleşmenin 17/08/2017 tarihli olup, 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesi ile TBK.’nun 584. maddesinde yapılan değişiklikten sonra olduğu, bu durumda TBK 584. maddeye 28/03/2013 tarihinde 6455 sayılı Kanunun 77. maddesi ile eklenen kefaletin geçerli olmasında eş rızasının aranmadığı istisnai haller kapsamında davalı/borçlunun kefaletine eşinin rızası bulunmasa dahi, kefaletin geçerli olduğu, bilirkişi raporunda takip tarihi itibarıyla borç miktarının usulüne uygun hesaplandığı, davalının miktara yönelik açık bir istinafının bulunmadığı, ilk derece mahkemesince harçlandırılan dava değeri dikkate alınarak taleple bağlı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde; dosya kapsamı delillerle usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir (Emsal: Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 03.02.2020 tarih, 2018/2152 Esas-2020/230 Karar). Davalının el yazısıyla ayrıca müteselsil kefil olduğunu yazdığı kredinin TBK.584/3 maddesinde düzenlenen sübvansiyonlu kredi kapsamında olduğu, eş rızasının aranmayacağı, bu suretle kefaletin geçerli olduğu anlaşılmakla davanın kabulü yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılarak davalının istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1- Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 26/05/2021 tarih, 2021/201 Esas, 2021/504 Karar sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması nedeniyle davalının istinaf başvurusunun H.M.K. ‘nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 17.740,09-TL istinaf karar harcından kendisinden peşin olarak alınan 4.435,02-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 13.305,07-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve istinaf posta giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflarına tebliği işlemlerinin HMK 359/4 uyarınca Dairemiz tarafından yapılması yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde YARGITAY’A temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/09/2021