Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1179 E. 2021/2099 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1179
KARAR NO: 2021/2099
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DAVA TARİHİ: 22/12/2017
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit-istirdat
KARAR TARİHİ: 07/12/2021
KARARYAZIM TARİHİ: 07/12/2021
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı … arasında 27/09/2019 tarihinde Kayseri İli, … İlçesi, … Mah., … Ada, … Parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda anlaşma yapıldığını, anlaşma uyarınca müvekkilinin tapusunu aldığını, tarafların 1.650,00 TL bedelle anlaştıklarını, bu tutarın %18 KDV dahil tutar olduğunu, davacının tapu devrinden sonra ortaya çıkan borçladan sorumlu olacağını, tapu masraflarının ise 1/2 olduğunu, OSB harçlarının ve binanın çatı aydınlatılmasındaki arıza ve yağmur suyu giderinin satıcıya ait olduğunu, emlak komisyonunun ise 1/2 olduğunu, davacının bu doğrultudaki anlaşmaya uyarak 252.500 USD ödemeyi nakit yaptığını, 10.000 TL kaparo verdiğini, 25.000 TL tapu maliki … Şti’ ne OSB harcının ödenmesi için verdiğini, dava dışı … Şirketinin 1/2 tapu masrafı olan 28.000 TL’yi ödediğini, ayrıca satış öncesi masraf olmasına rağmen 10.055 TL yangın söndürme sistemi, 11.200 TL elektrik ve tesisat ücreti, 19.470 TL emlak komisyonu ödediğini, ayrıca TEB … Şubesi … IBAN numaralı hesabı üzerine 430.000 TL, 50.000 TL, 80.000 TL ve 125.000 TL tutarında çek verdiğini, çeklerin davalı … tarafından teslim alındığını, sözleşme gereğince satıcı tarafından yapılması gereken 8.000 TL ve 125.000 TL tutarında çek verdiğini, çeklerin davalı … tarafından teslim alındığını, sözleşme gereğince satıcı tarafından yapılması gerekli 4.000 TL civarındaki masrafı olan su kanal bağlantısı ve yine satıcı tarafından yapılması gereen 8.000 TL ‘ye yakın bedel tutan cins değişikli işlemlerinin yapılmadığını, faturanın satıcı tarafından kesilmediğini, %18 KDV olarak kesilmesi gerekirken faturasız kesildiğini, anlaşmaya göre %18 KDV’nin yaklaşık 252.000 TL olduğunu, satıcı tarafından karşılanması gereken yaklaşık 84.255 TL masrafın davacı tarafça karşılandığını, yapılması gereken su kanal bağlantısı ve cins değişikliği işlemlerinin tahmini bedelinin 12.000 TL olduğunu, davalı ile defalarca görüşülmesine rağmen bir sonuca varılamadığını, davalının 3 parça çeki art niyetli olarak … Ltd. Şti. adına düzenlettiğini, söz konusu şirket ile davacının hiçbir bağlantısının olmadığını, …’ün de bu şirketle bağlantısı olmadığını belirterek tedbir talebinin kabulü ile, müvekkili şirket tarafından davalıya verilen TEB … Şubesine ait; … seri nolu 25/12/2017 vade tarihli 50.000 TL bedelli çek,… seri nolu 25/01/2018 vade tarihli 80.000 TL bedelli çek ve … seri nolu 25/02/2018 vade tarihli 125.000 TL bedelli çekin tedbirne ödenmemesi için karar verilmesini, müvekkili şirketin tedbir talep edilen çekler bakımından davalılara borçlu olmadığnın tespitine, asıl alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini, şimdilik fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalmak üzere 1.000 TL müvekkil alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı …’ten alınarak müvekkiline verilmesine mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile taşınmaz maliki … Ltd.Şti arasında 13/10/2017 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olduğunu, bu satış vaadi sözleşmesindeki bedelin 1.400.000 TL olduğunu, bahse konu taşınmazın davacı firmaya satış bedelinin de 1.400.000 TL olduğunu, davalı …’ün bu taşınmazın mülkiyetini üzerine almadan davacıya satışı için anlaştıklarını, davacı ile davalı arasında 27/09/2017 tarihli bir taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede satış bedeli 1.650.000 TL olarak gösterilmiş ise de tarafların gerçek iradelerine göre 1.400.000 TL taşınmaz bedeli, 250.000 TL de davalı müvekkili …’ün aracılık hizmeti bedeli olduğunu, ödeme planınında bu hususun anlaşıldığını, sözleşmedeki ödeme planına göre 1.400.000 TL’nin peşin, kalan 250.000 TL’nin ise evrakla ödeneceğinin karara bağlandığını, tapu kaydında da taşınmaz bedelinin 1.400.000 TL olarak yer aldığını, sözleşmede bahse konu 1.650.000 TL’nin KDV’li tutar olduğunun belirtilmediğini, sözleşmede böyle bir şeyin yazmadığını, sözleşmede tam fatura kesileceği, belli yüzdeden sonra alıcıdan tahsil edileceğinin yazılı olduğunu, bahse konu taşınmaz satışının KDV’den muaf olduğunu, davacının basiretli tacir gibi davranarak bu hususu bilmesi gerektiğini, davalı müvekkili …’ün aracılık hizmetinden dolayı davacıdan alacağının ise 250.000 TL +45.000 TL(KDV) olmak üzere toplam 295.000 TL olduğunu, davalının bu işlemden doğan alacağı için kardeşine ait … Ltd. Şti adına 01/12/2017 tarihli fatura kestirip davacıya gönderdiğini, davacının kötü niyetli olarak faturayı teslim almaktan kaçındığını, bu faturanın … Ltd. Şti’ nin adına 01/12/2017 kayıtlarına işlendiğini, davacının ileri sürdüğü 252.000 USD ödeme iddasının doğru olmadığını savunarak mahkememiz tarafından verilen ödeme yasağına ilişkin ihtiyati tedbir kararının ivedilikle kaldırılmasını, akabinde usul ve esas açısından kanuna ,hukuka , somut gerçeğe aykırı olan ve tamamen kötü niyetli olarak açılmış bu davanın reddine, lehine %40 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “Menfi tespit davalarında genel ispat yükü alacaklı konumunda olan davalı tarafta bulunmaktadır. Ancak menfi tespit davasının kambiyo senedinden kaynaklanmış olması durumunda ispat yükü yer değiştirerek, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11/04/2018 tarihli 2017/19-819 esas 2018/771 karar sayılı ilamında da açıkça belirtildiği üzere menfi tespit davacısının üzerindedir. Davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti. İle davalı … arasında 27/09/2017 tarihli sözleşme imzalanmış olup bu sözleşme ile altındaki imzalar tarafların kabulündedir. Bu sözleşme Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi olarak adlandırılmış ise de, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri TMK’nun 706. Maddesi uyarınca resmi şekilde düzenlenmiş olması gerekir. Öte yandan tarafların kabulünde olan sözleşmenin türünü ve niteliğini yorumlamak mahkemenin yetkisinde olup sözelşme başlığı bu anlamda bağlayıcı değildir. 27/09/2017 tarihli sözleşme içeriği incelendiğinde satıcı olarak yer alan davalı …’ün kendisine ait olmayan Kayseri İli, … İlçesi, … Mah., … Ada, … Parsel’de kayıtlı 4.998,54 m2 arsaya ilişkin olarak taşınmaz satım sözleşmesinin kurulmasına çeşitli işlemler üstlendiği, davacı şirketin taşınmazı satım almayı kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda taraflar arasındaki bu sözleşme TBK’ nun 520-525 maddeleri arasında düzenlenen simsarlık sözleşmesidir. Davacı şirket bu sözleşme karşılığı yapılan işlere ilişkin olarak dava konusu edilen üç adet toplam 255,000,00 TL bedelli çeki davalı … adına diğer davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’ye vermiştir. Dava konusu 3 ayrı çekin davalı şirkete verilmiş olması ve diğer davalı gerçek kişi sözleşmenin akdedilmemiş olması nedeniyle her iki davalıya da iş bu dava yönünden husumet düştüğü kanaatine varılmıştır. Davacı şirkete dava öncesi simsarlık sözleşmesinde bahsi geçen taşınmaz dava dışı şirket tarafından devredilmiştir. 27/09/2017 tarihli sözleşme içeriğinde açıkça simasarlık ücreti belirlenmemiştir. Davacı şirketin sebepten mücerret 3 adet dava konusu çeki aralarında hiç bir ticari ilişki olmayan davalı şirkete vermesi de simsarlık sözleşmesi ücretine ilişkin olduğu şeklinde yorumlanmalı ve kabul edilmelidir. 01/12/2017 tarihli … numaralı davalı şirket tarafından davacı şirkete hitaben düzenlenen faturada da 250.000,00 TL danışmanlık hizmet bedeli olarak belirtilerek KDV ilavesi ile 295.000,00 TL toplam tutan belirtilmiştir. Mahkemece aldırılan objektif, gerekçeli, yeterli, denetime açık bilirkişi heyeti raporu ve ek raporunda da açıkça davacı vekilinin davalının yapmadığını iddia ettiği işlere ilişkin olarak kalem kalem inceleme yapılmış ve netice itibariyle davacının davalılardan alacaklı olmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece de bu bilirkişi heyeti raporu ve ek raporundaki tespit ve hesaplamalara itibar edilerek davacının davasının ispat edemediği kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmamış olması nedeniyle davacı tarafa yemin teklif etme hakkı da hatırlatılmamıştır. Bu nedenlerle sübut bulmayan davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir. Davacının davasının reddedilmiş olması nedeniyle tazminat talebinin de İİK’nın 72/5. maddesindeki koşullar oluşmadığından reddine” karar verilmişti. Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur. Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişilerce düzenlenen 22/04/2019 tarihli bilirkişi raporuna itirazda bulunduklarını, ancak mahkemenin dikkate almadan yine aynı bilirkişilerce ek rapor aldırıldığını, ikinci itirazlarının da değerlendirilmeden davanın reddedildiğini, bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu ve su konusu olacak mahiyette olduğunu, taraflar arasında dava konusu taşınmazın satımı hususunda 1.650.000,00 TL’ye anlaşma yapıldığını, bu tutarın %18 KDV’li tutar olduğunu, müvekkil şirketin satımdan sonra borçlardan sorumlu olduğunu, satımdan önceki borçların satıcıya ait olduğunu, müvekkilin anlaşmaya uyarak 252.000,00 ABD doları nakit ödediğini, 10.000,00 TL kapora verdiğini, ancak davalının anlaşmaya uymadığını, harçların satıcıya ait olmasına rağmen müvekkili tarafından ödendiğini, emlak komisyon bedelinin %2 olduğu ve yarı yarıya olmasına rağmen müvekkilinin fazla ödeme yaptığını, satıcının ödemesi gereken tapu masrafının müvekkilinin ödediğini, davalının masraflar konusundaki iddialarının asılsız olduğunu, gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin davalının talebine göre çekler verdiğini ve davalı tarafından bu çeklerin teslim alındığını, sözleşmenin 3-D hükmüne göre tam fatura kesileceği düzenlendiğini, %18 KDV dahil fatura kesilmesi gerekirken faturanın KDV’siz kesildiğini, müvekkilinin bu nedenle faturayı kabul etmediğini, davalının yapması gerektiği masrafları müvekkilinin yaptığının tanık …’ın beyanıyla da sabit olduğunu, müvekkilinin … San. Ve Tic. Ltd. Şti.ye gerekli ödemelerini yaptığını, bu hususunda şirket yetkilisi …’nın beyanıyla sabit olduğunu, taşınmazın satışının bilerek sözleşme tarihinden çok zaman sonraya verildiğini, bu durumun davalıların en başından beri kötü niyetle hareket ettiklerini gösterdiğini, taşınmazın KDV dahil 1.650.000,00 TL’ye anlaşıldığının tanık …’ın beyanıyla sabit oluğunu, tanık …’ın beyanıyla da davalının kötü niyetli olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin kesilmeyen KDV ve alamadığı masraflardan kaynaklı ciddi miktarda zararı olduğunu, bu zararın dahi tek başına çek bedellerini aştığını, müvekkili tedbir istenen 3 parça çeki davalının art niyetle … San. Tic. Ltd. Şti. adına kestirdiğini, söz konusu şirket ile müvekkilini ve yapılan işlerin hiç bir bağlantısı ve ilgisinin bulunmadığını, vergi kayıtlarından ve dekontlardan anlaşılacağı üzere komisyon bedelinin … San. Ve Tic. Ltd. Şti.ye ödendiğini, bedelsiz kalmış çeklerin karşı tarafça takibe konulması hususunda haklı endişelerinin olduğunu,, bu nedenle icra takibine başlanılmadan önce menfi tespit davası açmak mecburiyeti doğduğunu, ancak haklı davanın mahkemece reddedildiğini, hukuka ve hakkaniyete aykırı olan bu kararın bozulması gerektiğini beyan ederek istinaf talebimizin kabulü ile Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 10/10/2019 tarih 2017/506 E ve 2019/847 K sayılı kararının müvekkil lehine bozulmasına, davanın ve taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; dosyada bulunan asıl ve ek raporun denetime elverişli olduğunu, hukuka uygun olarak hazırlandığını, bilirkişi raporunda yapılan hesaba göre davacı şirketin iddia ettiği gibi bir alacağı ve zararı olmadığını, hatta müvekkillerinin davacı şirketten alacaklı olduğunun tespit edildiğini, menfi tespit davasında kambiyo senedinin bedelsizliğini ileri süren davacı olan borçlunun bu iddiasını ispatlamak zorunda olduğunu, ancak davacının davasını ispatlayamadığını, taraflar arasındaki sözleşme şartalrına göre, davacının 1.650.000,00 TL, kanuni %2 tapu harcı ve kedisine … Ltd. Şti. Tarafından kesinlen 250.000,00 TL tutarlı faturanın KDV’si olan 45.000,00 TL’yi, sözleşmede üstlendiği diğer edimleri ödemek zorunda olduğunu sabit olduğunu, ayrıca müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirdiğinin de sabit olduğunu, davacı tarafından verilen tüm çekler nedeniyle davacının borçlu olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün olduğunu, davacının, davaya konu ettiği çekler nedeniyle davalı müvekkillere borçlu olmadığını, bu çeklerin aslında taşınmaz satış bedeli karşılığında düzenlendiğini iddia edemeyeceğini beyan ederek davacının yerine olmayan, hukuka, kanuna ve gerçeğe aykırı itirazlardan oluşan istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizin 27/12/2019 tarih ve 2019/170 E – 2019/166 K sayılı ilamı ile; “…dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir. Eldeki davada dava konusu üç adet çekin 27.09.2017 tarihli sözleşmede taşınmaz bedeli için düzenlendiğinin kayıt altına alındığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, davacının iddiasının da bu yönde olduğu, davalı ise dava konusu üç adet çekin 27.09.2017 tarihli sözleşme uyarınca düzenlendiğini kabul etmekle birlikte, tarafların gerçek iradesinin bu çeklerin davacı tarafa verilen aracılık (simsarlık) hizmeti karşılığında düzenlendiği noktasında olduğunu belirttiği, TBK’ nun 520/son maddesi uyarınca taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerektiği, dosyaya sunulan ve davalı tarafından davacıya aracılık (simsarlık) hizmeti verildiğine dair herhangi bir yazılı sözleşmenin bulunmadığı, kaldı ki 27.09.2017 tarihli sözleşmenin 3-B maddesinde emlak komisyon bedelinin ayrıca kararlaştırıldığı, bu şekilde kambiyo senedinin düzenlenme sebebini, başka bir deyişle temel borç ilişkisinin dayandığı sebebi değiştiren davalının ispat yükünü üzerine aldığı, yani kambiyo senedinin düzenlenme nedeninin bizzat alacaklı tarafından değişikliğe uğratılması nedeniyle alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkinin taraflar arasında düzenlenen sözleşmeden farklı olduğunu iddia eden alacaklının, artık kendi dayandığı ve kambiyo senedinden anlaşılmayan aracılık hizmetine mahsuben kambiyo senedinin düzenlenme olgusunu ispat yüküyle karşı karşıya kaldığı, eş söyleyişle, temel borç ilişkisinin dayanağı olan sözleşmedeki sebepten ayrılarak başka bir iddia ortaya atan davalının, bu beyanıyla kendisini ispat yükü altına sokmuş olup, yukarıda yapılan tüm açıklamalar doğrultusunda ispat yükünü üzerine alan davalının savunmasını geçerli delillerle kanıtlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı, bu itibarla davacının menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği, dosya kapsamına göre söz konusu çeklerin takip konusu yapılmadığı, İİK’nun 72/5. fıkrası hükmü uyarınca, menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde icra inkar tazminatına hükmolunabilmesi için takibin haksız ve kötüniyetli olması gerektiği, somut olayda koşulları oluşmadığından İİK’nun 72/5.maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmolunmasına yer olmadığı, alacak talebi yönünden ise, gerek dava dilekçesinde, gerekse istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerin dava konusu çeklerin bedelsiz kaldığı iddiasınını desteklemeye ilişkin olup, TMK’nun 706. Maddesi uyarınca taraflar arasında geçerli şekil şartına uygun bir sözleşmenin bulunmadığı, bu itibarla alacak talebi açısından davacının davasını kanıtlayamadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacının istinaf talebinin menfi tespit talebi açısında haklı ve yerinde olduğu, ancak işbu hususun da yeniden yargılamayı gerektirmemesi nedeniyle bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında aşağıdaki gibi karar verilmesine dair, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile; HMK 353/1-b.2 md. gereğince, Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 10/10/2019 tarih ve 2017/506 E – 2019/847 K sayılı kararının kaldırılmasına “1- Davanın KISMEN KABULÜ-KISMEN REDDİNE, Davacının menfi tespit davasının kabulüne, … çek numaralı 25/12/2017 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli, … çek numaralı 25/01/2018 vade tarihli 80.000,00 TL bedelli, … çek numaralı 25/02/2018 vade tarihli 125.000,00 TL bedelli çekler yönünden davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, Koşulları oluşmadığından İİK’nun 72/5 maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmolunmasına yer olmadığına, Davacının alacak talebi yönünden kanıtlanamayan davanın reddine…”şeklinde dairemizce düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.İşbu karar Davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TEMYİZ SEBEPLERİ: Davalı vekili tarafından sunulan temyiz başvuru dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesi istinaf nedenleri ile sınırlı iken, davacının istinaf dilekçesinde talep etmediği nedenlerde inceleme yaparak karar verdiğini, müvekkil … taşınmazın satışında aracılık yaptığını, aracılık hizmetlerinden kaynaklanan davalı müvekkil …’ün alacağının 250.000,00 TL+ KDV oludğunu, dosya arasında yer alan sözleşmelerde müvekkilin davaya konu taşınmaz satış işine aracılık ettiğinin açıkça anlaşıldığını, davacı tarafından da bu hususun kabul edildiğini, davacılar tarafından düzenlenen çeklerin müvekkiller lehine düzenlendiğini, müvekkilin alacağı olmasaydı bu çeklerin müvekkil lehine düzenlenmeyeceğini, davacının basiretli bir tacir olduğunu, aksini iddia etmesinin mümkün olmadığını, tarafların borçlarını ifa ettiğini, borç ifa edildikten sonra şekil eksikliğinin öne sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, ispat yükünün müvekkilinde değil, davacıda olduğunu, kambiyo senetlerinin sebepten soyut olduğunu, bu nedenle menfi tespit davalarında ispat yükünün borçluda olduğunu, hatta Yargıtay tarafından kabul edilen görüş uyarınca senetteki borç tarafların ticari defterlerinde yer almasalar dahi borçlu menfi tespit talebini ispatlamış sayılacağını, müvekkilin taşınmazın satışına aracılık ettiği hususunda bir tartışma olmadığını, tartışmanın basiretli bir tacir olan ve kanunu bilmediğini iddia eden davacının KDV muafiyetini bilip bilmemesinde olduğunu, basiretli bir tacir olan davacının bu iddiasının da dinlenmesinin mümkün olmadığını, davacının iddialarını ispatlayamadığını, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, uyuşmazlığa konu olmayan hususların dikkate alınarak ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerden dolayı BAM kararının bozularak ilk derece mahkemesinin hukuka uygun kararında olduğu gibi iş bu davanın reddi gerektiğini, usule ve yasaya aykırı BAM tarafından verilen kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME VE DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce verilen kararın temyizi nedeniyle dosya Yargıtay 11. HD’ne gönderilmiştir.YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ’NİN 16/06/2021 TARİH VE 2020/5197 E – 2020/5111 K SAYILI İLAMI İLE; “…Davanın komisyonculuk sözleşmesi ile ilgisi bulunmamaktadır. Dava üç adet çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup taraflar arasındaki uyuşmazlık 27.09.2017 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı … dava dışı üçüncü kişiye ait taşınmazı davacı şirkete 1.650.000.- TL bedel karşılığında satmayı vaadetmiş, davacı da bu bedel karşılığı sözleşmede yazılı koşullarda taşınmazı satın almayı kabul etmiştir. Dava konusu taşınmazın davacıya satışının yapıldığı ve 1.400.000.- TL ödendiği sabittir. Sözleşmeden geriye kalan 250.000.- TL satış bedelinin üç adet çekle ödeneceği belirtilmiş, çekler de diğer davalı adına düzenlenerek davalıya teslim edilmiştir. Her ne kadar satıma ilişkin sözleşme resmi olarak yapılmadığından geçersiz olsa da satış bedeli ve diğer masraflar konusundaki hükümler tarafları bağlayıcı olup geçerlidir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın satış bedelinden kaynaklandığı, tarafların kabulünde olduğu gibi 250.000.- TL ödenmediği, ancak sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle davacının alacak talebinde bulunamayacağı kabul edilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacının taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesi gereği yaptığı masrafların bedelinin toplam çek bedelinden mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine…” şeklinde bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamı nedeniyle dosya dairemize gelmiş, taraflara duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, hazır olan taraf vekillerinin bozma ilamına karşı beyanları sorulmuş, taraf vekilleri ayrıca yazılı beyanlarını sunmuşlardır. Mahkememizce Yargıtay 11. HD nin işbu bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, bozma ilamı doğrultusunda ve işaret edilen hususlar yönünden daha önce rapor vermiş bilirkişi heyetindeen ek rapor alınmıştır. Bilirkişiler sundukları 02/11/2021 tarihli ek raporlarında Yargıtay’ın bozma ilamı doğrultusunda yaptıkları inceleme, tespit ve hesaplamalarına göre neticeten; davacının davalıya aralarındaki sözleşmenin 3. Maddesi gereği davalı tarafından yapılması gereken 59.102TL yi kendisinin ödediği, bu miktar oranında aralarındaki yapılan sözleşmeye göre ödemesi gerekenden bu miktarı ödemesi gerekmediği, bu miktarda borçlu olmadığı, ödemiş ise geri alma hakkı olduğunu bildirmişlerdir. Bilirkişilerin işbu ek raporu, Yargıtay 11. HD nin bozma ilamına uygun, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli görülmüştür. Tarafların beyan ve kabullerinde olduğu üzere menfi tespit istenen dava konusu çekler tahsil edilmiş/ödenmiştir. Dosya kapsamına ve Yargıtay 11. HD nin hükmüne uyulan bozma ilamı içeriğine göre, eldeki davanın komisyonculuk sözleşmesi ile ilgisinin bulunmadığı, dava konusu üç adet çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın 27.09.2017 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davalı …’ün dava dışı üçüncü kişiye ait taşınmazı davacı şirkete 1.650.000.- TL bedel karşılığında satmayı vaadettiği, davacının da bu bedel karşılığı sözleşmede yazılı koşullarda taşınmazı satın almayı kabul ettiği, dava konusu taşınmazın davacıya satışının yapıldığı ve 1.400.000.- TL ödendiği sabittir. Sözleşmeden geriye kalan 250.000.- TL satış bedelinin dava konusu üç adet çekle ödeneceği belirtilmiş, çekler de diğer davalı adına düzenlenerek davalıya teslim edilmiştir. Her ne kadar satıma ilişkin sözleşme resmi olarak yapılmadığından geçersiz olsa da satış bedeli ve diğer masraflar konusundaki hükümleri tarafları bağlayıcı olup geçerlidir. Yargıtay 11. HD nin bozma ilamına uyulmuş olmakla bozma ilamı doğrultusunda bir inceleme yapılıp karar verilmesi yasal zorunluluk olduğundan, davacının taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesi gereği yaptığı masrafların bedelinin dava konusu ve menfi tespit istenen toplam çek bedelinden mahsubu ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmiş, bu yönden bozma ilamına uygun olarak düzenlenen ve hüküm kurmaya elverişli görülen bilirkişi heyetinin 02/11/2021 tarihli ek raporunda tespit edilip hesaplandığı üzere taraflar arasındaki sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında davacının yaptığı masrafların toplam bedelinin 59.102TL olduğu anlaşıldığından, davacının davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, dava konusu TEB … şubesinden verilme … çek nolu, 25/12/2012 keşide tarihli, 50.000,00 TL, aynı banka şubesinden verilme … çek nolu, 25/01/2018 keşide tarihli, 80.000,00 TL ve aynı banka şubesinden verilme … çek nolu, 25/02/2018 keşide tarihli 125.000,00 TL bedelli çeklerden dolayı olmak üzere 59.102,00 TL’lik kısmı yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, dava konusu çeklerin ödenmiş olması nedeniyle menfi tespite karar verilmiş kısmı olan 59.102,00 TL’nin dava tarihi olan 22/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’ten alınarak davacıya ödenmesine (istirdadına), davacının fazlaya ilişkin kısımlarla ilgili talebinin reddine, koşullarının oluşmaması nedeniyle de tarafların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Bozma ilamından sonra dairemizce yapılan duruşmalı inceleme sonunda işbu nihai karar verilmişse de, Yargıtay HGK nun 2021/2-9 Esas-2021/205 Karar sayılı emsal içtihadına göre işbu duruşmalı inceleme HMK 373/3 maddesi gereğince Yargıtay’ın bozma ilamına uyulup, uyulmaması yönünden zorunlu olarak açılan ve yapılan duruşma olup, HMK 353 maddesinde sayılan duruşmasız karar verilebilen istisnalar dışındaki HMK 356/1 maddesi kapsamında duruşmalı istinaf incelemesi niteliğinde olmaması, Bölge adliye mahkemesince yani dairemizce HMK 373/3 gereğince zorunlu açılan ve alt derece hüküm mahkemesi sıfatıyla yapılan duruşma niteliğinde olması nedeniyle, AAÜT nin tarifeler bölümünün ikinci kısmının 17/b-c bentlerinde hüküm altına alınmış olan ve ancak duruşmalı istinaf kanun yolu incelemesinde hükmedilmesi gereken vekalet ücretine de ayrıca karar verilmemiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, dava konusu TEB … şubesinden verilme … çek nolu, 25/12/2012 keşide tarihli, 50.000,00 TL, aynı banka şubesinden verilme … çek nolu, 25/01/2018 keşide tarihli, 80.000,00 TL ve aynı banka şubesinden verilme … çek nolu, 25/02/2018 keşide tarihli 125.000,00 TL bedelli çeklerden dolayı olmak üzere 59.102,00 TL’lik kısmı yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Dava konusu çeklerin ödenmiş olması nedeniyle menfi tespite karar verilmiş kısmı olan 59.102,00 TL’nin dava tarihi olan 22/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’ten alınarak davacıya ödenmesine (istirdadına)
3-Davacının fazlaya ilişkin kısımlarla ilgili talebinin reddine,
4-Koşulları oluşmadığından tarafların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,
5-Alınması gerekli 4.037,25 TL karar ve ilam harcının davacı tarafça peşin yatırılan 170,78 TL peşin harç ve 4.201,06 TL tamamlama harcından mahsubu ile bakiye artan 334,59 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı ve 4.037,25 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan; 155,00 TL tebligat ücreti, 77,50 TL posta ücreti ve 1.600,00 TL bilirkişi ücreti ve bozma ilamından sonra yaptığı 26,00 TL tebligat gideri, 219,40 TL posta gideri ve 500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.577,90TL yargılama giderinin davanın kabul-ret oranı dikkate alınarak hesaplanan 597,29TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan; 28 TL tebligat ücreti ve 9,00 TL posta ücreti toplamı 37,00 TL’nin davanın kabul-ret oranı dikkate alınarak hesaplanan 28,42TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT’ nin 13/1.maddesine göre takdir olunan 8.483,26 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT’ nin 13/1.maddesine göre takdir olunan 22.162,86 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-HMK 333 uyarınca, artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK’ nın 362/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07/12/2021