Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1117 E. 2021/1427 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1117
KARAR NO: 2021/1427
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMES
TARİHİ: 08/03/2021
ESAS NO: 2011/149
KARAR NO: 2021/262
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 23/09/2021
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 08/03/2021 tarih ve 2011/149 E – 2021/262 K kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili kooperatifin 1163 sayılı Yasa kapsamında kurulduğunu, Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde özel ve tüzel müesseselerin nakliye ihalelerine katılarak, üyelerine ait kamyon ve çekicilerle yük taşımacılığı alanında faaliyet gösterdiklerini, 27/08/2005 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında oluşan yönetim kurulunun 31/08/2005 tarihli toplantısında, kooperatif başkanlığına …, başkan yardımcılığına …, muhasip üyeliğine ise …’in seçildiğini, kooperatif adına yapılan bütün işlemlerde bu üç kişinin birlikte temsile ve ilzama yetkili olduklarını, kooperatif yöneticilerince, davalı bankanın Kayseri … Şubesi’nde kooperatif adına … numaralı hesap açıldığını, kooperatif yetkililerinin imza sirkülerinin bankaya verildiğini, bu imza sirkülerinde, açılan bu hesaptan ancak üç yönetim kurulu üyesinin birlikte imzası ile para transferi ve para çekebileceklerinin belirtildiğini, buna rağmen 2007-2008 yalları arasında kooperatif başkanı …’ın tek başına yüklü miktarlarda paralar çekmiş olduğunu, kooperatiften alacaklı olanların alacaklarını alamadıkları yönünde, Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı’na yapılmış olan şikayet neticesinde, bakanlık müfettişlerince yapılan inceleme sonucunda, … Cumhuriyet Savcılığı’nda ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, kooperatif eski başkanı …’ın … Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/18 sorgu nolu kararı ile tutuklandığını, ayrıca Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2009/211 Esas sayılı dosyası ile dönemin tüm yönetim kurulu üyeleri hakkında zimmet sucu ile kamu davası açıldığını, davalı bankanın dava dışı …’ın tek imza ile hesaptaki mevduatın kullanılmasına ve bu sayede hesaptaki yüklü miktarlardaki paranın diğer üyelerin bilgisi haricinde çekilmesine izin vermiş olduğunu, oysa tacir sıfatına haiz ve bir güven kurumu olan bankanın gerekli dikkat, özeni ve basireti göstermekle sorumlu olduğunu, davalı banka çalışanlarının tek imza ile para çekilmesine izin vermeleri sonucunda kooperatifin zarar görmesi nedeniyle, davalı bankanın kooperatife verdiği zararın tazmini için dava açıldığı ifade edilerek, fazlaya ilişkin talep haklarının saklı kalmak kaydıyla, işlem tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte 40.000,00-TL’nın davalı bankadan alınmasına ve müvekkili kooperatife verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı bankaya yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarında haksız ve yersiz olması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davacı kooperatif adına müvekkili bankanın Kayseri … Şubesi’nde 2005 yılında açılan … nolu hesaptan diğer üyelerin de bilgisi dahilinde zaman zaman nakit ödemelerinin yapılmış olduğunu, zaman zaman da bazı hesaplara EFT yapıldığını, kooperatif başkanı …’ın müvekkili bankanın Kayseri … Şubesi’nde bulunan, davacı kooperatif hesabından çekilen tutarların yönetim kurulu üyelerinin bilgisi dahilinde çekildiğini, bazı işlemlerin çift imza ile yapıldığını, bu işlemlerin başkan … ve muhasip üye …’in yazılı onayı ve üçüncü üyenin şehir dışında olması nedeniyle telefonla teyit alınarak yapıldığını, bankada yapılan işlemlerin sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu ve bankanın herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı yönünde kabul, beyan ve taahhüt edildiğini, dolayısıyla husumetin bankaya değil, kooperatif başkanı … ve muhasip üye …’e yönlendirilmesi gerektiğini, kooperatif başkanı … tarafından hesaptan para çekmek istediğinde, diğer iki kişinin de imzası gerektiği söylenmiş ancak diğer şahısların şehir dışında olduğuu ifade edildiğinden, telefon teyidi alınmak suretiyle işlemlerin yapıldığnı, yapılan işlemlerin banka personelinin kötü niyeti veya … ile çıkar ilişkisine girmesinin söz konusu olmadığını, uzun süredir banka müşterisi olan kooperatifin ödemelerinin aksamaması düşüncesiyle işlemlerin personelleri tarafından yapıldığını 2005-2008 yılının sonuna kadar 59 kalemde bu şekilde işlem yapıldığını ve herhangibir sorun yaşanmadığını ve şikayetin söz konusu olmadığını, kooperatif üyelerinin aralarında anlaşmazlığa düşmesi nedeniyle müvekkili bankaya ve personele sorumluluk yüklenmeye çalışıldığı ifade edilerek haksız ve yersiz davanın reddi, yargılama harç ve giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine zarar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekilinin dosyaya sunduğu 10/08/2011 kayıt tarihli dilekçesinde ise; davacı kooperatifin 24/06/2006 tarihli 30/06/2007 tarihli ve 28/06/2008 tarihli olağan genel kurul toplantılarında kooperatif yönetim ve denetim kurullarının ibra edilmiş olduğunu, davacı kooperatifin bu işlemler yönünden herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını kabul etmiş olduğunu 01/03/2011 tarihinde müvekkili banka aleyhine bu davanın açılmış olduğu ifade edilerek bunun bir çelişki olduğu, yönetim ve denetim kurularının ibra edilmiş olması nedeniyle banka aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “… davalı banka, hesapta bulunan parayı üç imza gerekirken tek veya iki imza ile çekilmesi işlemini yapmakla zarardan sorumludur. Banka özen borcunu ihlal etmiştir. Bu durum 6762 sayılı TTK’nun 320. (6102 sayılı TTK’nun 369.) maddesine de aykırıdır. Davacı kooperatifin banka hesabından para çekilmesi için üç imzaya gerek olduğu halde tek imza ve iki imza ile hesaptan para çekimi işlemleri yapılması, başlı başına davalı bankanın objektif özen yükümlülüğüne açıkça aykırı davrandığının göstergesidir. Davalı banka, üç imza vermesi gereken yönetim kurulu üyelerinden şehir dışında olanlara para çekimi sırasında telefonla bilgi verilip onayının alındığını savunmuşsa da bu savunmasını ispat edememiştir. Bu nedenle objektif özen yükümlülüğüne açıkça aykırı davranan davalı bankanın davacının oluşan zararından sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Bununla birlikte 2006, 2007 ve 2008 yılları içinde banka hesabından usulsüz paralar çekildiği ve kooperatifin yönetim kurulu başkanı … tarafından bu paraların 488.105,94-TL’nı zimmetine geçirdiği, davacı kooperatif tarafından 2005, 2006 ve 2007 yıllarında kooperatif yönetim kurulu ve bu arada yönetim kurulu başkanı …’ın ibra edildiği göz önüne alındığında yukarıda bahsedildiği üzere zararın meydana gelmesinde yönetim kurulu başkan ve üyelerini iyi seçmeyen ve etkin şekilde denetlemeyen davacının da bu suretle müterafik (ortak) kusurunun bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Her ne kadar 2005, 2006 ve 2007 yıllarında kooperatif yönetim kurulu ve bu arada yönetim kurulu başkanı …’ın ibra edilmesi sorumluluğu ortadan kaldırmazsa da, ibra edilmesi kooperatifin yönetim kurulunu ve yönetim kurulu başkanı …’ı iyi denetlemediğinin açık göstergesidir. Zira davacı kooperatifin kendi yönetim kurulunun faaliyetlerini gereği gibi denetlememesi karşısında kooperatifin yönetim kurulu başkanı … tarafından 3 yıl boyunca çok sayıda banka hesabından para çektiği ve bir kısmını zimmetine geçirdiğinden, gerektiği şekilde iç denetimini yapmayan davacının kendi zararının doğmasına veya artmasına ortak sebep olarak katkıda bulunmuştur. Bu durumda davacının müterafik (ortak) kusurunun bulunduğu kabul edilip müterafik (ortak) kusur oranı belirlendikten sonra kendi uğramış olduğu zararın tazmininde bu kusur oranında indirim yapılması gerekmektedir. Buna göre davacının müterafik (ortak) kusurunun etkisi, zararın artmasına katkısı göz önüne alındığında somut olay çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacı kooperatifin yönetim kurulu başkanı olan …’ın uzun zamana sari bankadan usulsüz para çekmesini ve zimmetine geçirmesini etkin şekilde denetlemeyen, yönetim kurulu üyelerini ve başkanını seçmede gerekli özeni göstermeyen davacı kooperatif zararın meydana gelmesinde mahkememizce %50 oranında müterafik (ortak) kusurlu olduğu taktir ve tespit edilmiştir. Yukarıda anlatılanlar gözetildiğinde davacıya yüklenecek %50 müterafik (ortak) kusurun somut olaya ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir. Yargılama sonunda dosya içeriğine göre, davacı kooperatifin banka hesabından usulsüz para çekimi işlemleri yapan davalı bankanın bu işlemleri nedeniyle davacının oluşan zararlarından sorumlu olduğu, davacının banka hesabından usulsüz çekilen paranın bir miktarının davacının olağan giderlerine ve borçlarına harcandığından davacının zararının usulsüz çekilen para miktarı tutarında değil yönetim kurulu başkanı …’ın zimmetine geçirdiği 488.105,94-TL miktarında olduğu, bankadan 3 yıl gibi uzun zaman süreci içinde usulsüz para çekildiği ve yönetim kurulu başkanının zimmetine para geçirdiği halde bu 3 yıl içinde yönetim kurulunu yeterli ve etkin şekilde denetlemeyen, yönetim kurulu üyelerini ve başkanını seçmede gerekli özeni göstermeyen davacı kooperatifin bu çerçevede müterafik kusurlu olduğu ilke olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu durumda 488.105,94-TL zararının oluşmasında mahkememizce davacı %50 mütefarik kusurlu bulunduğundan davalı bankanın sorumlu olduğu zarar miktarı 244.052,97-TL olarak tespit edilmiş ve davanın kısmen kabulü ile 244.052,97-TL’nin 40.000,00-TL’sinin dava tarihi olan 01/03/2011 tarihinden itibaren ve bakiye 204.052,97-TL’sinin ıslah tarihi olan 01/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, sübut bulmadığından dolayı davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği, davacının davasının kısmen kabulü ile 244.052,97 TL’nin 40.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 01/03/2011 tarihinden itibaren ve bakiye 204.052,97 TL’sinin ıslah tarihi olan 01/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı ve davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/54 E. 2014/106 K. Sayılı dosyasından verilen mahkumiyet kararı ile bu dosyadan düzenlettirilen 13.07.2011 tarihli bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak eksik inceleme sonucu hukuka aykırı olarak 244.052,97’nin davacıya verilmesine karar verildiğini, yerel mahkeme nezdinde düzenlettirilen tüm raporlarda davacının ne miktar zararının olduğunun tespit edilemediği hususuna açıkça yer verildiği halde ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken verilen kısmen kabul kararı hukuka açıkça aykırı olduğunu, bir başına temsil yetkisi olmadığı iddia edilen kimsenin davranışlarına katlanma keyfiyeti gösteren ve söz konusu keyfiyetten borçların ödenmesi ve lehine harcamalar yapılması gibi tasarruflardan istifade eden kooperatifin bu kimsenin işlemlerine icazetinin bulunmadığını ileri sürmesi MK 2 kapsamında hukuka aykırı olduğunu, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/149 E. 2021/262 K. Sayılı kararının bozularak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece taleplerin nitelendirilmesinde hataya düşüldüğünü, taleplerin tam karşılanmadığını, ceza mahkemesince alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, sırf ceza mahkemesi raporları baz alınarak kooperatifin esas zararının bu olduğu kanısına varılması, zararının bu yöntem ile hesaplanılmaya çalışılması ve hükme esas alınması hatalı olduğunu, zira mahkemece tam manasıyla ceza mahkemesi raporlarıda baz alınmış olmadığını, kooperatif eski başkanı …’ın ve diğer yetkililerin zimmetlerine geçirdiği para miktarınca bankanın sorumluluğuna gidilmesi hatalı olmakla kooperatifin tek zararının bu miktar olmadığını, ceza yargılaması maddi gerçeği otraya çıkardığını, kanunda belirtilen eylemlerin varlığına yönelik araştırma yaptığını, ceza yargılamasının amacı zararın hesaplanılması veya tazmini olmamakla işinin de bu olmadığını, dosyaya alınan bilirkişi raporları gözetilmeden hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporlarında davacı kooperatifin uğradığı zararlar tespit olunduğunu, ancak mahkeme bu raporları görmezden gelerek, hükme neden esas alınmadığını da belirtmeyerek var olan çelişkiyi daha da pekiştirerek, hüküm tesis ettiğini, dosyaya alınan bilirkişi raporlarında davalı bankanın sorumlu olacağı rakam ıslah da olunan 2.019.005,75 TL olduğu belirtildiğini, davalı bankanın yetkisiz temsilciye yapmış oldukları ödemelerden dolayı ödemeler toplamı kadar kooperatife karşı sorumlu olduğunu, davalı bankanın kusuru neticesinde oluşan zararlara göre karar verilmesi gerektiğini, gerekçeli kararda bankanın sorumlulukları doktrin görüşlerinde açıklandığını, tam kusurlu olduğu açıkça vurgulandığını, mahkemenin çelişki yaratacak şekilde müterafik kusur vardır diyerek indirime gitmesinin hatalı olduğunu, gerekçeli karardan anlaşılan bankanın ağır ve tam kusurlu olduğu, ağır kusurun varlığı halinde ortak kusurdan söz edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle bir an için müterafik kusurun varlığından bahsedebiliyor olsa bile %50 gibi bir orandan yine söz etmek mümkün olmadığını, diğer yandan kooperatifin üyeler topluluğundan oluştuğundan dolayı ortak kusurdan bahsetmek olanaksız olduğunu, kaldı ki eldeki davayı, usulsüzlük yapan kooperatif eski başkanına açılmış yöneltilmiş olsa ancak o zaman ortak kusurdan bahsedilebileceğini, ayrıca doğan zarardan kaynaklı davalı banka ve …’ın kendi aralarında görülecek olan rücu davasında ancak müterafik kusurdan söz edilebileceğini, eldeki davada müterafik kusurdan söz edilemeyeceğini, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/149 E – 2021/262 K sayılı ve 08.03.2021 tarihli kararının istinaf sebepleri ile sınırlı olmak üzere ortadan kaldırılmasını, taleplerimiz gibi lehe hüküm kurulmasını ve davamızın kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, davalı bankanın kusurlu eylemi nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkindir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre davacı Kooperatif adına yapılan tüm işlemlerde Kooperatif Başkanı …, Başkan Yardımcısı … ve Muhasip üye …’in birlikte temsil ve ilzama yetkili olmalarına karşın, davalı banka tarafından davacı Kooperatif Başkanı …’ın tek imzasıyla Kooperatif hesabından para çekilmesine izin verildiği, çekilen paranın bir kısmının Kooperatif Başkanı … tarafından zimmetine geçirildiğinin kesinleşen ceza dosyasıyla sabit olması, hesaptan çekilen paranın bir kısmının ise davacı Kooperatifin olağan giderlerine ve borçlarına harcandığı, Kooperatife ait defter ve kayıtlara ulaşılamamış olması nedeniyle mahkemece davacının zararının tam ve kesin bir şekilde tespit edilemediği, davalı bankanın davacının hesabından usulsüz olarak para çekilmesine izin vermiş olması nedeniyle kusurlu olduğu, davacı Kooperatifin ise 3 yıllık görev süresince yönetim kurulunu etkin ve yeterli bir şekilde denetlemeden ibra etmiş olması nedeniyle zararın artmasında müterafik kusurunun bulunduğu, ilk derece mahkemesinin bu gerekçeye dayalı tespit ve değerlendirmelerinin hukuken isabetli ve yerinde olmasına göre ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı değerlendirilerek, taraf vekillerince yapılan istinaf itirazlarının yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu itibarla; yerel mahkemece verilen kararın, yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere göre usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olduğu, bu nedenlerle usul ve yasaya uygun mahkeme kararına karşı taraf vekillerince yapılan istinaf itirazlarının reddi gerektiği değerlendirilmiştir.Belirtilen nedenlerle,taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b,1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 08/03/2021 tarih ve 2011/149 E – 2021/262 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının istinaf başvurusu yönünden; Alınması gerekli olan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalının istinaf başvurusu yönünden; Alınması gerekli olan 16.671,25 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 4.167,81 TL harcın mahsubu ile bakiye 1eksik kalan 2.5003,44 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/09/2021