Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/1122 E. 2022/1210 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1122
KARAR NO: 2022/1210
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA KONUSU :Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 29/09/2022
Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik süresi içinde istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine gönderilen dosyanın yapılan incelemesi sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı Vekili 11.08.2016 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı firma arasında 30.01.2014 tarihinde Atıksu Arıtma Tesisi Yapım Sözleşmesi yapıldığını, sözleşme maddeleri gereğince sözleşme konusu işin gereği gibi yapnmadığını ve bunun tespiti için Kayseri 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/15 D.iş dosyası ile tespit yaptırıldığını, akredite bağımsız laboratuvardan yapılan analiz sonuçlarına göre Su kirliliği yönetmeliğindeki belirlenmiş deşarj limitlerinin sağlanamadığını, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, tesisisin ilerde planlanan kapasite artışı da planlanarak 2000 m3 debiye göre boyutlandırıldığını, ancak debi ölçümüne dayanan veri çalışması yapılmadığını, dengeleme havuzu hacminin yetersiz kaldığını, kimyasal arıtmanın kimyasal arıtma prensiplerine ve tekstil atık suyu arıtım dahil yerleşik genel kimyasal uygulamalara uymadığını, ön çökeltme tankı temel tasariım kriterlerini sağlamadığını, çamurun verimli bir şekilde çekilemediğini ve tankta çamur kaçışlarına neden olduğunu, son çöktürme tankının sorunları olduğunun tespit edildiğini, yerleştirilen V savakların düşük hız ve eşit tank çıkışı sağlaması ve katı maddelerin tanktan kaçışını önlemesi gerektiğini, tesis son çöktürme tankının savaklarının su yüzeyinin altında kaldığını ve görevini yapamaz durumda olduğunu, davalı firmanın yapılan sözleşme gereğince yükümlülüklerini tam ve gereği gibi yerine getirmediğini, sözleşme tarihinden beri müvekkilinin zararına yol açıldığını, davalının sözleşmeyi müteakip 4 ay, mekanik ekipman açısından 3 ay içerisinde TSE normlarına ve ihale makamının görüşlerine uygun şekilde tamamlanıp teslim edilmediğini, bu sebeple yüklenilen işin gereği gibi yapılmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kısmen 5.000,00 TL maddi tazminatın faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ve diğer masrafların davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2782 ayılı Çevre Kanunu’na göre Atık Su Arıtma Tesisi’nin kurulması, bakımı, onarımı ve işletilmesinin yasal sorumluluğunun … AŞ. üzerinde olduğunu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 02.10.2014 tarihli yazısına istinaden arıtma tesisinin bakım ve işletmesinin …’e devredilmesi, yasal sorumluluğun … yönetiminde olması gerektiğini, Bakanlığın yazısının ardından Davalı ve … arasında 31.03.2015 tarihli Atık Su tesisinin devrine ilişkin protokol imzalandığını, böylece yasal muhatabın … olduğunu, davalı tesisin sahibi ve işleticisi olmadığını, tesisin yapım sözleşmesini de …’e devrettiğini, bu sebeple davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, Atık su tesisi bakımından kararlaştırılan bedelin tamamının tahsil edilebilmesinin işlerin tamamının süresinde ve davacının onayını alacak nitelikte teslim edilmesi şartına bağlandığını ve bedelin tamamının davacı tarafından müvekkiline ödendiğini, davaya konu tesisin mekanik aksamının kontrolden geçerek öngörülen sürede eksiksiz tamamlanmasının ardından 2014 yılı içinde devreye alındığını ve 2014 yılından beri kullanıldığını, Sözleşmenin konusunun “ilgili mevzuatın arıtılmış su deşarjı ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirecek işlevsellikte betonarme işleri tamamlanmış mevcut atıksu arıtma tesisine mekanik ekipman temini ve montajının yapılarak mekanik aksamının çalışır vaziyette yapılmasıdır” şeklinde olduğunu, müvekkilinin yükümlülüğünün Atık Su Arıtma Tesisi’nin yalnızca mekanik aksamının temin ve montajı olduğunu, tesisin betonarme işlerinden doğan ayıplardan dolayı da tazminat talep edilmesi halinde, tesisin betonarme yapımı için müvekkili tarafından davacı dışında … San. ve Tic.AŞ. iİle sözleşme akit ettiğini, işin %93 lük kısmının tamamlandığı aşamada …’ın iflas ettiğini ve müvekkilinin ücretini alamadığını ve yapım işinin de bu sebeple tamamlanamadığını; Müvekkilinin Kayseri 3. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 2008 yılında (2008/171 D.İŞ dosyası) tespit edilen alacak miktarının 252.942,74TL olduğunu; betonarme işi için davacı dahil hiç kimsenin müvekkiline 5 kuruş ödeme yapmadığını, bedeli ödenmeyen betonarme yapım işinde ayıp iddialarından sorumlu – tutulmaları halinde davacının betonarme yapım işi bedelini taraflarına ödemekle yükümlü olduğunu, bu haklarını takas def’ileri marifetiyle ileri sürdüklerini, işin gereği gibi yapılmadığı iddiasına ilişkin olarak, müvekkilinin tesisin mekanik aksamını imal ettiğini, teklif metninde tesisin kapasitesinin m3/saat cinsinden belirtildiğini, imalatın buna göre yapıldığını, debi artışı ve benzer değişkenliklerin taahhüdün kapsamı dışında olduğunu, dengeleme, ön çökeltim ve son çöktürme tankları iddialarının davacı ile akdedilen sözleşme kapsamı dışında kalan betonarme imalatlarına ilişkin olduğunu, savunarak davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa ileri sürülmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece “Taraflar arasındaki sözleşmenin mahiyeti gereği eser sözleşmesi olduğu ve götürü bedel ile düzenlendiği görülmüştür. Yine dosya kapsamındaki tüm raporlar uyarınca söz konusu ayıbın gizli bir ayıp olduğu bilirkişilerce çevre ve şehircilik müdürlüğünün tespitlerine göre ve keşifteki fiili duruma göre hesaplama yapması uygun olduğu anlaşılmıştır anılan raporda nötranizasyon ve flokülasyon yönünden bilirkişilerce 15.284,70 Euro zarar hesaplandığı bunun dava tarihindeki kur ile çevrilmesi sonucunda 50.647,38 TL hesap edildiği 5.500,00 TL sovtaj bedeli düşüldükten sonra bakiye zararın ise 45.147,38 TL olduğu yine sn çökertme havuzundaki ayıp giderim bedelinin 11.553,43 euro olduğu dava tarihindeki karşılığının ise 38.283,44 TL olduğu 850,00 TL sovtaj bedeli düşüldükten sonra bakiye zararın 37.433,44 TL olduğu, yine blower ekipmanına ilişkin ayıp giderim bedelinin 269,73 euro olduğu TL karşılığının ise 893,77 TL olduğu debimetre ekipmanına ilişkin ayıp giderim bedelinin 1798,20 euro olduğu TL karşılığının ise 5.958,51 TL olduğu klor temas havuzu kimyasal dozaj pompası ekipmanına ilişkin ayıp giderim bedelinin sovtaj düşüldükten sonra 1287,55 TL olduğu statik elek.ızgara ekipmanına ilişkin ise sovtaj bedeli düşüldükten sonra bakiye ayıp giderim bedelinin 11.906,65 TL olduğu, elektrik otomasyonuna ilişkin ise ayıp giderim bedelinin tenzilet uygulanmak sureti ile ve sovtaj bedeli düşülmek sureti ile zararın 71.481,44 TL olduğu, davacı firma tarafından ödenen 34.875,75 TL zarar bulunduğu anlaşılmıştır. Bilirkişilerce raporda tenzilat ve sovtaj bedeli düşülmek sureti ile yapılan hesaplamanın hakkaniyeti uygun olduğu davacının bakiye zararının ise 208.984,44 TL bulunduğu anlaşılmakla davanın, dava ve ıslah bedelince kabulüne karar verilmiştir.” gerekçesiyle; davacının davasının kabulü ile, 208.984,49 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağın 5.000,00 TL’sinin dava tarihinden bakiyesine ise ıslah tarihi olan 08/12/2021 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir. Davacı vekili, 27.05.2022 tarihli dilekçesiyle hükümde belirtilen faizin avans faizi olması gerektiği iddiasıyla hükmün tavzih ve tashihini talep etmiştir. Mahkemenin 06.06.2022 tarihli ek kararı ile “HMK’nın 304 maddesinde hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların Mahkemece re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceği düzenlenmiştir.6100 sayılı HMK’nun 304/1. maddesinde, hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların mahkemece re’sen ve taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceği ve 304/2 maddesinde ise, “hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez” hükmünün yer aldığı görülmektedir. Davacının talep dilekçesinde talep ettiği husus yazı veya hesap hatasına ilişkin olmayıp, hükmün esasının değiştirilmesine ilişkin olduğu görülmüştür.Tüm bu nedenlerle 305.madde uyarınca bir karar verilemeyeceği anlaşılmış ve izah edilen nedenlerle davacının talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle davacı vekilinin hükmün tavzih ve tashihi talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili, hükme yönelik istinaf dilekçesinde özetle; dosyadaki bilirkişi raporlarında mevcut durum ve aradan geçen zaman da dikkate alındığında davacı tarafından kullanım dışında bırakılan makine ve ekipmanların her biri için ayrı ayrı eksik veya ayıplı imalat yönünden değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, tesisin istenilen seviyede arıtma yapamadığına ilişkin Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü raporunun mevcut olduğu buna göre sistemin bütün olarak gizli ayıplı olduğunun kabul edilebileceğinin belirtildiğini, teknik inceleme içermeyen bu tespitlerin hükme esas alınmasının doğru olmadığını, teknik incelemenin mümkün olmadığı durumda iddianın doğru kabul edilmesinin hatalı olduğunu, kaldı ki zamanında ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, zamanında ihbar külfetinin yerine getirilmemesi nedeniyle makine ve ekipmanların atıl durumda bırakılmak suretiyle teknik inceleme yapılamamasının bizzat iddia sahibinin olduğunu, sistemin işlevselliğindeki aksaklığın neden kaynaklandığının dosyada kapsamında belirlenmediğini, esasen tüm bunlardan evvel mekanik ekipmanla ilgili muayene ve ihbar külfetinin süresi içinde yerine getirilip getirilmediğinin değerlendirilmesi gerekirken bu hususun kararda değerlendirilmediğini, kararın bu yönden bozulması gerektiğini, işin 2014 yılında teslim edilmiş olmasına rağmen 2 yıldan sonra bu davanın açılmasının mümkün olmadığını, ticari işlerde ayıp ve muayene ve ihbar külfetinin ikin gün olduğunu, alıcı bu süreyi geçirmesi halinde satılanı kabul etmiş sayılacağını, bununla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunun son çökertme havuzu, blower, statik elek/ızgara, elektrik otomasyonuna ilişkin 2018 tarihli keşif esnasında davacı tarafından şifahen ve soyut olarak aktarılan bilgiye dayalı ayıp tespitinde bulunulduğunun görüldüğünü, ayrıntılı teknik incelemenin şart olduğu iş bu davada hangi sebeple davacı tarafından sistemden çıkarıldığı açıklanmayan malzeme ve ekipmanın kusurlu olduğunun tespiti için bunların öylece sistemden çıkarılması ve davacının kusurluydu yetersizdi demesinin yeterli kabul edilmesinin haksızlık olduğunu, davanın aydınlatılmasında davacı ve personelinin beyanlarının esas alınmayacağını, mahkemenin bu hususu göz ardı ettiğini, raporda dava yetkililerinin söylemlerine göre sistemin yetersiz olması dolayısıyla elektrik pano otomasyon siteminin değiştirildiği, eski panodan bazı malzemelerin alınarak yeni otomasyon panosunda kullanıldığı şifahi söylemlerden anlaşıldığının belirtildiği, diğer malzemelere ilişkin tespitlerinde aynı minvalde olduğunu, bu durama ilişkin yargılama sırasındaki beyanlarına atıf yaptıklarını, idari para cezasının dayanağı olan “tesisin deşarj kriterinini sağlayamamış olması”nın salt müvekkili şirketin kurulumunu yapmış olduğu mekanik ekipmandan mı yoksa şirketten önce tamamlanmış olan betonarme işlerdeki ayıplardan mı kaynaklandığı yönünde herhangi bir tespitin bulunmadığını, makine ve ekipmanlar davacı tarafından atıl duruma getirildiğinden özelliklerine ilişkin teknik inceleme mümkün olmadığından Çevre Şehircilik Bakanlığı yazısı baz alınarak sistemin ve dolaylı olarak ekipmanların kusurlu olduğu şeklindeki zorlama yorumun davacı yanın iddia ve taleplerin işletmeye ait problemlere dayandırıldığı ve mekanik aksama dayalı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda yine kabul edilemeyeceğinin açıkça ortada olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, ek karara yönelik istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme ek kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, tarafların tacir olması nedeniyle uygulanması gerekli faizin avans faizi olması gerektiğini HMK’nun 304 maddesi uyarınca yazı ve hesap hatalarının düzeltilebileceğini, faizin düzeltilmesi halinde hükmümdeki var olan açık hatanın düzeltilmiş olacağını belirterek ek kararına yönelik istinaf başvurularının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve ekleri, keşif, bilirkişi raporları, tanık beyanları, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı,
GEREKÇE: HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Dava, sözleşmenin gerektiği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında 30.01.2014 tarihli eser sözleşmesi niteliğinde atık su arıtma tesisi yapım sözleşmesi imzalanmış olup sözleşmenin 2. maddesinde konusu ihale makamının Kayseri fabrikasına sözleşme ekinde yer alan teklife uygun ve ilgili mevzuatın arıtılmış su deşarjı ile ilgili yükümlülükleri yerine getirecek işlevsellikte betonarme işleri tamamlanmış mevcut Atıksu arıtma tesisine mekanik ekipmanlar temin edilecek montaj yapılacak sistemin mekanik aksamının çalışır vaziyette yapım işini kapsar şeklinde açıklanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme eser sözleşmesi niteliğindedir. 6098 sayılı TBK’nın 477/3. ( 818 sayılı BK’nın 362/3.) maddesi, “Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.” hükmünü içermektedir. Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda 6098 sayılı TBK’nın 474 ( 818 sayılı BK’nın 359), gizli ayıplarda ise 6098 sayılı TBK’nın 477. ( 818 sayılı BK’nın 362.) maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK’nın 475. ( 818 sayılı BK’nın 360.) maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Eksik iş, sözleşme ve eklerine göre yapılması kararlaştırıldığı halde tam yapılmayan iştir. Ayıplı eser sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Ancak, kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede (TBK m.474); gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir (TBK m. 477). Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Eksik işler bedeli ise ihbar koşuluna ve ihbar süresine bağlı olmaksızın teslim tarihinden itibaren kural olarak beş yıllık zamanaşımı süresinde (TBK m. 147/son ) talep edilebilir. Eğer eser, iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edilir.
Süresinde ayıp ihbarı yapılmışsa, açık ayıplı imalâtın bedeli eserin teslim edildiği ve ayıp ihbarının yapıldığı, gizli ayıplı imalâtın bedeli de gizli ayıbın ortaya çıktığının anlaşıldığı tarihteki rayiçlerle istenebilir. Şayet sözleşmede özel düzenlemeler varsa öncelikle sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Dosya kapsamı ve toplanan deliller ve su kirliliği kontrol yönetmeliğindeki sınırları aştığından 16.10.2015 tarihinde kesilen idari para cezası dikkate alındığında eserin olması gereken vasıfları taşımadığı yani ayıplı olduğuna ve davacının aktif husumet ehliyeti bulunduğuna ilişkin mahkeme kabulü doğrudur. Ayıbın yükleniciden kaynaklandığının kabulü halinde ise ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu ve davacı tarafından süresinde ayıp ihbarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında mahkemece birçok defa bilirkişi görüşüne başvurulmuş olup alınan bilirkişi raporları hesaplama yöntemi ve sonuç miktar yönüyle birbiriyle çelişkili olduğu gibi hükme dayanak alınan 01.11.2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ayıbın kapsamı tam olarak tespit edilmemiş olması ayıbın ortaya çıktığı 2015 tarihi yılı itibarıyla piyasa rayiçlerine göre ayıp giderim bedeli hesaplanmamış olması nedeniyle hükme yeterli değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince yeniden oluşturulacak konusunda uzman içerisinde makine ve elektrik bilirkişisinin de bulunduğu teknik bilirkişi kurulu seçilip yapılacak keşifte davacı tarafça keşif mahallinde hazır edilecek kullanılmayan veya sistemden çıkarılan makine ve ekipmanlar ile eserin tamamı üzerinde inceleme yapılmak suretiyle yukarıdaki açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişi kurulundan rapor alıp sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve hükmün HMK’nun 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, her ne kadar cinsi tavzih yoluyla düzeltilemez ise de hüküm kaldırılmakla tavzih talebine ilişkin istinaf konusuz kaldığından davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/03/2022 gün ve 2016/1339 E. 2022/235 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Tavzih talebinin reddine ilişkin karara yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusu konusuz kaldığından hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
6-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 3.568,93 TL istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf kanun yoluna başvuranın yaptığı istinaf giderlerinin kararın niteliği gereği ilk derece mahkemesinde yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
9-Kararın taraflara Mahkemesince tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/09/2022