Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1226
KARAR NO: 2022/16
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2018/866 Esas-2021/705 Karar
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
DAVA:Tazminat
KARAR TARİHİ:10/01/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :12/01/2022
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün İstinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi:
GEREĞİ DÜNÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının müvekkilinin projelendirdiği 8 asansörün yapımı konusunda 09.11.2016 tarihinde eser sözleşmesi imzaladıklarını, işin bedelinin 470.000,00 TL olduğunu, 225.000,00 TL.si için davalıya sıralı çek verildiğini, kalan kısmının daire verilerek ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalının sadece 1 blokta 2 asansör imalatı yaptığını, onların da ayıplı olduğundan resmi makamlarca kapatıldığını, davalının kalan işi yapmaktan kaçındığını, bu nedenlerle şimdilik yapılan işten fazla ödemeye ilişkin 1.000,00 TL.’nin 05.06.2018 tarihinden itibaren, eksik işlerden doğan zarara ilişkin 1.000,00 TL.nin 05.06.2018 tarihinden itibaren, asansör tamiri için yapılan masraflara ilişkin 1.000,00 TL.nin 27.08.2018 ve 27.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek en yük mevduat faizi ile davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkilinin taahhüt ettiği ve ödemesini aldığı işlerin %90’ını tamamladıktan sonra davacının talebi ile işi bırakmak zorunda kaldığını, davacının müvekkilinin babasından aldığı 225.000,00 TL’lik teminat senedini de icraya koyduğunu bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :İlk Derece Mahkemesi tarafından; “Davanın Kısmen kabulü ile; Davacının yapmış olduğu fazla ödeme kalemi olarak 83.823,00-TL’nin sözleşmenin haksız fesih tarihi olan 05/06/2018 tarihinden itibaren, eksik ve ayıplı işlerin tamir ve gideri için 6.000,00-TL’nin 23/10/2018 tarihinden itibaren, davacının müspet zararlarının tazmini gideri olmak üzere 52.127,00-TL’nin 05/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEP VE GEREKÇESİ : Davacı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde; Bilirkişi raporlarına itirazlarını da aynen tekrar ederek istinaf taleplerinin kabulü ile eksik hesaplanan ve hiç hesaplanmayan zararları bakımından yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın tamamının kabulüne karar verilmesini, aksi durumda davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin tamamen kaldırılması, kabul manasına gelmeme kaydı ile vekalet ücretine hükmedilecek ise dahi hatalı olarak hesaplanan vekalet ücretinin düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Taşeronluk ve eser sözleşmesi, ödemeler, belge, faturalar, tescil belgesi, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/488 D.iş sayılı dosyası, tüm dosya kapsamı.
İSTİNAF NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup fazla ödenen bedelin iadesi, menfi zarar ve eksik ve kusurlu işler nedeniyle ödenen bedelden kaynaklanan alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece fazla olarak ödenen 83.823,00.-TL, eksik ve ayıplı işlerin giderim bedeli 6.000.-TL, davacının müspet zararı olan 52.127,00.-TL’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından fazla ödenen bedel, müspet zarar ve vekalet ücreti yönüyle istinaf edilmiştir.Davacı iş sahibi davalı yüklenicidir. Davalı yüklenici, 09.11.2016 tarihli sözleşme ile davacı iş sahibinin yüklendiği … ada … parsel ile … ada … parseldeki 4 bloktaki 8 adet asansörün “asansör yapım, montaj” işini üstlenmiştir. Sözleşmenin 3 maddesine göre götürü olarak Duraklı Tam Otomatik vvvfli 800 kg. Kapasiteli 1.60 m/sn.hızlı CE standartlarına uygun 8 adet insan asansörünün bedeli KDV dahil 470.000,00.-TL olarak belirlenmiştir.Davalı yüklenici 05.06.2018 tarihli, altında yüklenicinin imzasının bulunduğu tutanakla işlerin teslimini yapamayacağını ve işi bıraktığını beyan etmiş olup dosya kapsamındaki deliller ve keşfe bağlı olarak alınan bilirkişi raporuna göre de işin bir kısmının yapılmadığı anlaşılmaktadır.6098 sayılı TBK’nın 480 ve devamı maddelerine göre götürü bedelli işlerde yüklenici işi kararlaştırılan bedelle yapmak zorunda olduğundan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi uygulamalarında hak edilen ve ödenmeyen bedelini hesaplanması ya da fazla ödeme olup olmadığının tespiti için gerçekleştirilen imalâtın eksik ve kusurlar da dikkate alınıp düşülmek suretiyle işin bütününe göre fiziki oranının tespit, bu oranın götürü bedele uygulanarak hak edilen bedelin bulunması ve kanıtlanan ödemelerle mukayese edilmek suretiyle yapılacağı kabul edilmektedir.6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi halinde feshedenden aynı yasanın 125. maddesi uyarınca uğradığı zararları talep edebileceği doktrin ve Yargıtay uygulamasında kabul edilmektedir. Genel olarak bu zararlar, kaçırılan fırsat (menfi zarar) olarak tanımlanmaktadır. Kaçırılan fırsat yüklenicinin eser sözleşmesi ile üstlendiği halde yapmadığı işin fesihten sonraki makul sürede yapım bedeli ile feshedilen sözleşmenin yapıldığı, tarihte kendisinin sözleşme ilişkisine bağlandığı teklife en yakın alınabilecek teklif fiyatı arasındaki farktır. Menfi zarar belirlenirken işin başkasına verilmemesi nedeni ile kaçırılan fırsat ile yeniden yaptırılmak zorunda kalınan fiyat arasındaki fark hesaplanmalıdır (Yargıtay 15. HD’nin 2014/1527 Esas, 2015/122 Karar sayılı ilâmı).Ne var ki ; Mahkemece 15.10.2021 tarihli tavzih kararıyla kısa ve gerekçeli kararda hükmedilen ve müspet zarar olarak belirtilen alacak kaleminin menfi zarar olarak anlaşılması gerektiği belirtilerek “müspet zararı” “menfi zarar” olarak, yine gerekçeli kararda davalı lehine hükmedilen 8.604.42.-TL vekalet ücretini de 7.825,20.-TL olarak tashih etmiştir.Adil yargılanma hakkı anayasamızın 36/1 maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma ilkesinin somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 141/3. maddesine göre, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur.Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK ‘nun 297. maddesine göre, hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddesinde ise “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” hükmü düzenlemiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın anladığı anlamda oluşturulacak hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların bu dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur”.Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkı ilkesine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine açıkça aykırıdır.Bu anlatımlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece tefhim edilen kısa kararda “davacının müspet zararlarının tazmin gideri olmak üzere 52.127,00.-TL’nin” tahsiline karar verildiği belirtilmiş, tavzih suretiyle düzeltilen gerekçeli kararın hüküm kısmında ise “menfi zararın “denmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar çelişkisi yaratılmıştır. Mahkeme gerekçesinde “ “davalının eksik ve ayıplı ifasından kaynaklı zararın” tazmini olarak nitelendirdiği zararlarının menfi zarar olduğu ve mahkememizce bu hukuki nitelendirme ile hüküm kurulduğu ve fakat hüküm fıkrasında sehven “davacının müspet zararların tazmini gideri” olarak ifade edilmiştir. Hükümde yer alan “müspet” ifadesinin “menfi” olarak diğer bir deyimle hüküm fıkrasındaki müspet zararlara ilişkin alacak ve tazminat talebinin menfi zararlar olarak anlaşılması gerekmekle buna ilişkin ayrıca 6100 Sayılı HMK m.305 uyarınca tavzih şerhi düzenlenmiştir.” yönünde açıklama yapılmıştır. Bu durumda, gerekçeli kararda çelişkinin varlığını ortaya koyacak nitelikte yapılan açıklamalar ile çelişkinin giderilmiş olduğundan söz edilemez.
Tüm yukarıda açıklanan nedenlerle ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ve 10.04.1992 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunması kaldırma nedenidir. Çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu istinaf sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın sadece bu nedenle kaldırılması gerekmektedir.Ayrıca mahkemece toplam 141.950,00.-TL üzerinden davanın kısmen kabul kararı verilmesi nedeniyle 9.696,60.-TL nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken eksik karar ve ilam harcına hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin esası incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmünün 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a.4. Maddesi uyarınca kaldırılması ve yukarıda tespit edilen hususlar doğrultusunda yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/09/2021 gün ve 2018/866 E. 2021/705 K sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf kanun yoluna başvuranın yaptığı istinaf giderlerinin kararın niteliği gereği ilk derece mahkemesinde yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
7-Kararın taraflara Mahkemesince tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/1-a.6. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/01/2022