Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1041 E. 2023/1219 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1041
KARAR NO: 2023/1219
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/04/2022
NUMARASI: 2020/321 Esas 2022/309 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 28/05/2020
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 16/06/2023
YAZILDIĞI TARİH: 16/06/2023
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/321 Esas 2022/309 Karar sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/09/2019 tarihinde dava dışı sürücü … ’nun sevk ve idaresindeki … plakalı aracın ani manevrası ile çocuk yaya … ’ne çarptığını ve çocuğun ağır şekilde yaralanmasına neden olduğunu, sürücünün olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu, aracın olay tarihinde geçerli ZMSS poliçesinin davalı tarafından yapılmış olduğunu, olay nedeni ile İncesu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/918 soruşturma nolu dosyasında soruşturma yapıldığını, davacının yaralanması nedeni ile tedavi gördüğünü, davalıya 02/12/2019 tarihinde başvurulmasına rağmen ödeme yapılmadığını, arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek davacının geçici iş göremezlik, kalıcı iş göremezlik ve bakıcı gideri zararları için şimdilik her biri için 100 TL olmak üzere toplam 300 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru şartının yerine getirilmediğini, davalının temerrüde düşürülmediğini, meydana gelen kazaya ilişkin kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğini, davacının kaza nedeni ile oluşan maluliyetinin tespiti gerektiğini, ZMSS’ye göre geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri taleplerinin poliçe kapsamında olmadığını, davacının kaza tarihinden önceki ekonomik durumunun tespit edilmesi gerektiğini, davacıya kaza nedeni ile ödeme yapılıp yapılmadığının kurumlardan araştırılması gerektiğini, davalının sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu, talep edilen faiz oranın ve faiz başlangıç tarihini kabul etmediklerini belirterek öncelikle davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, 123.149,37 TL kalıcı iş göremezlik ile, 3.069,60 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 126.218,97 TL’nin temerrüt tarihi olan 27/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara velayeten verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının dava açmadan önce müvekkili sigortaya usulüne uygun başvuru yapmadığını, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmeyerek, davanın kabul edilmesinin, dava açılmasına sebebiyet verildiği, temerrrüde düşülmediği dikkate alınmadan müvekkili aleyhine faize, yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, dosyada alınan maluliyet raporunun hatalı olup, rapordaki eksiklikler ve çelişkiler giderilmeden bu rapora göre hüküm verilmesinin hatalı olduğunu, dosyada alınan kusur raporunun hatalı olup, hükmünde hatalı olduğunu, davacı yayanın % 100 kusurlu olduğunu, hesap raporundaki hesap yönteminin kanuna ve genel şartlara aykırı olduğunu, ZMMS genel şartlarına göre geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı giderinin poliçe teminatı kapsamında olmadığından müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müvekkili yönünden geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE Dava, trafik kazasından kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereği cismani zarardan, bakıcı giderlerinden oluşan maddi tazminat ve aynı kanunun 56/1. maddesi gereği manevi tazminat istemine ilişkindir.Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2022 tarih, 2020/321 Esas 2022/309 Karar sayılı kararı ile, trafik kazasından kaynaklı, geçici ve sürekli iş göremezlikten ve bakıcı giderlerinden oluşan maddi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddine, manevi tazminat davasının kabulüne karar verilmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davalı … Aş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesi “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” düzenlemesini içermektedir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı’ başlıklı 97. maddesinde (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.Somut olayda, kaza tarihi 29/09/2019 tarihi olup, dava 28/05/2020 tarihinde açılmıştır. Dava açılmadan önce davacı tarafça trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar bedelinin ödenmesi hususunda davalı sigortaya başvuruda bulunduğu, yazılı başvuru beyanının 02/12/2019 tarihinde davalı sigortaya tebliğ edildiği, sigorta tarafından eksik birtakım belgelerin temin edilmesinin talep edilmesi üzerine davacı tarafça temin edilebilen (maluliyete ilişkin kesin rapor haricinde) belgelerin 13/03/2020 tarihinde yazılı beyanla davalı sigortaya gönderildiği, davalı sigortaya bu belgelerin ve yazılı beyanın 16/03/2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davalı sigortaca davacıya herhangi bir ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine davacı tarafça arabuluculuğa başvurulduğu ve tarafların anlaşamaması üzerine 13/05/2020 tarihinde arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği ve eldeki davanın 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi gereği başvuru ön şartının yerine getirildikten sonra 28/05/2020 tarihinde açılmış olduğu anlaşılmakla; davalı sigorta vekilinin başvuru şartının yerine getirilmeksizin dava açıldığı yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.2918 sayılı KTK’nın 99. maddesine göre hak sahibince usulüne uygun olarak temin edilmiş belgelerin sigortaya iletildiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemeyen sigorta temerrüte uğramış sayılır ve temerrüte uğramış olduğu tarihten itibaren hak sahibine faiz ödemelidir.Somut olayda, davacı vekili tarafından dava açılmadan önce 2918 sayılı KTK’nun 97. maddesi uyarınca tazminat ödenmesi hususunda davacı tarafça temin edilebilen (maluliyete ilişkin kesin rapor haricinde) belgelerin 13/03/2020 tarihinde yazılı beyanla davalı sigortaya gönderildiği, davalı sigortaya bu belgelerin ve yazılı beyanın 16/03/2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davalı sigortaca davacıya herhangi bir ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine davacı tarafça arabuluculuğa başvurulduğu ve tarafların anlaşamaması üzerine 13/05/2020 tarihinde arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği anlaşılmakla; Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre, her ne kadar davacıya ait kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmeliğe göre uygun kurumdan alınacak olan maluliyet raporunun temin edilememesi dava öncesinde davacıdan kaynaklı bir eksiklik olmasa da sigorta genel şartlarında davalı sigortanın ödemede temerrüte düşürülmesi için maluliyet raporunun davalı sigortaya sunulmasının şart olduğu sunulmadığı takdirde, davalı sigortanın başvuru neticesinde temerrüte uğramayacağı, ancak dava öncesinde arabulucuya başvurulduğu takdirde, tarafların anlaşamaması halinde, arabulucuya başvurulması ile davalı sigortanın davaya konu edilen sürekli işgöremezlik ve bakıcı gideri zararı bakımından, arabulucuya başvuru tarihi itibariyle temerrüte düştüğünün kabulü gerektiğinden, davalı sigortanın temerrüt tarihinin 12/05/2020 tarihi olarak düzeltilmesi gerektiği, davalı sigorta vekilinin bu yöndeki istinafının kısmen yerinde olduğu görülmüştür.Yargıtay uygulamalarına göre, maluliyet raporu adli tıp uzmanları tarafından düzenlenmeli ve maluliyet oranı kaza tarihindeki mevzuata uygun olarak belirlenmelidir.“Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen TBK’nın 54. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücü kaybı da bu zarar türleri arasında yer almaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.Maluliyete ilişkin alınacak raporların, haksız fiil; 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 ila 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01/06/2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri, yaralananın çocuk olması halinde ise 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerekmektedir.Somut olayda, ilk derece mahkemesince, usulüne uygun teşekkül ettirilmiş olan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan davacı … ‘nin maluliyet oranının tespitine ilişkin olarak alınmış olan 13/09/2021 tarihli “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik” hükümleri dikkate alınmak suretiyle “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri” kapsamında alınmış olan rapor mevzuata uygun kuruluşlardan ve maluliyet yönünden mevzuata uygun yönetmelik uygulanarak ve maluliyetle trafik kazası arasında illiyet bağı kurulmak suretiyle hazırlanmış olup; özürlülük kavramı ile meslekte kazanma gücü kaybı kavramının farklı olduğu, tüzük ve yönetmeliklerin farklı bölümlerde değerlendirildikleri, aralarında bağlantı bulunmadığı, bu sebeple Kayseri Şehir Hastanesince kaza sonrası hazırlanmış olan “özürlülük raporu” ile Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından hazırlanmış olan “maluliyet raporunun” mukayese edilemeyeceği, iki rapor arasındaki farklılığın çelişki olmadığı anlaşılmakla; maluliyet raporunun usul ve yasaya aykırı olup, hüküm vermeye yeterli olmadığı, iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmeden hüküm kurulduğu yönündeki davalı sigorta vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Trafik kazası ile ilgili olarak, ceza dosyasında alınan kusur bilirkişisi raporu, eldeki davada alınan kusur bilirkişisi raporu ile aynı trafik kazasına bağlı olarak açılmış olan diğer tazminat davalarında alınmış olan kusur bilirkişisi raporlarının tutarlı olup, birbiriyle çelişkili olmaması gerekir. Raporlar arasında çelişki olduğu takdirde çelişkinin mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik kürsüsünden seçilecek heyetten ya da İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek heyetten rapor aldırılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi gerekir.Somut olayda, Ankara ATK’dan alınmış olan 24/12/2020 tarihli kusur raporunda, trafik kazasının meydana gelmesinde … plaka sayılı araç sürücüsü dava dışı … ‘nun %60 oranında kusurlu, davacı … ‘nin eyleminin ise trafik kazasının meydana gelmesinde %40 oranında etkili olduğunun rapor edilmiş olduğu, hükme esas alınan kusur raporunun kazanın oluşumunu ve kusurun kimden kaynaklandığını gösterir şekilde hazırlanmış olduğu ve kaza tespit tutanağını da doğruladığı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı sigorta vekilinin aksi yöndeki istinaflarının yerinde olmadığı görülmüştür.01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş olan trafik kazalarında cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında Yargıtayca PMF – 1931 yaşam tablosu esas alınıyor ve %10 artırım %10 iskonto yöntemiyle zarar görenlerin tazminat alacağı hesaplanıyordu. 01/06/2015 tarihinde yeni Genel Şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen ve 01/06/2015 tarihinden sonra düzenlenmiş olan poliçelerde PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yönteminden vazgeçilerek poliçelerin eki niteliğindeki genel şartlar gereğince tazminat hesabında TRH – 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik Faiz yöntemi kullanılmaya başlanıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararıyla 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddelerinde “genel şartlara” atıf yapan cümlelerin iptaline karar verilmiş ve bu karar 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıyla birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince zarar görenlerin cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatı alacağının hesaplanmasında TRH 2010 ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi benimsenmiş olup TRH 2010 yaşam tablosunun uygulamasından vazgeçilmemiştir. (Yargıtay 17.HD.’nin 2019/5206 E. 2020/8874 K. 22/12/2020 tarihli ilamı)Somut olayda, davacının sürekli iş göremezlik tazminatında hükme esas alınan aktüerya bilirkişisi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi esas alınmak suretiyle hesaplanmış olduğu anlaşılmakla;19/06/2021 tarihinde 31516 sayılı RG’de aynı gün yürürlüğe giren 7327 kanun numaralı “İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 18. maddesi ile 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesine yapılan değişiklik neticesinde “…sürekli sakatlık tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu, zorunlu malu sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen iskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak hayat üniteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, hesaplanır…” hükmünün 19/06/2021 tarihinden sonraki kazalar neticesinde açılan tazminat davalarında uygulanacağı, 29/09/2019 kaza tarihi dikkate alındığında eldeki davada uygulanamayacağı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı sigorta vekilinin tazminatın TRH 2010 ve 1,65 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.6098 sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının da bu kapsamda olmasına, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacının geçici iş göremezlik tazminatını, davalı sigorta şirketinden talep edebilmesine, her ne kadar davalı tarafından ZMSS yeni genel şartları ve 6111 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılan 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesi gereğince geçici iş görmezlik zararlarının tedavi giderleri kapsamında olduğundan bahisle, SGK’nın sorumluluğunda olduğu iddia edilmiş ise de, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nın sorumluluğunda olduğuna ilişkin düzenlemenin de yer almamasına göre mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmış olup, davalı sigorta vekilinin bu yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde, bedensel zarar kapsamına giren zarar türleri örnekseme yoluyla sayılmış olup, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin uygulamaları gereği geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve SGK sorumluluğunda olmayan (belgesiz) tedavi giderleri de anılan kanun hükmü kapsamında tazmini gereken zararlardandır. Diğer yandan, davalı tarafın savunması haklı kabul edilerek, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 31/01/2022 tarih ve 2021/8288 E. 2022/1147 K. sayılı ilamı)
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan iyileşme sürecindeki geçici bakıcı gideri, geçici işgöremezlik ve belgesiz tedavi giderlerine ilişkin zarardan sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, davacının bakıcı giderlerinden sorumlu olunmadığı yönündeki davalı sigorta vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
C-) Kamu Düzenine İlişkin Sebepler yönünden;
Harçlarla ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflar ileri sürmeseler dahi mahkemece re’sen nazara alınması gerekir. 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (I) sayılı tarifenin yargı harçları başlığını taşıyan bölümünün karar ve ilam harcı başlıklı III. kısmının 1. fıkrasında konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden tarifede gösterilen oranda nispi karar ve ilam harcı, 2-a fıkrasında ise, 1. fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkili imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararlarında maktu karar ve ilam harcı, IV. kısmında da, istinaf başvuru harcı alınacağı hükme bağlanmıştır.Somut olayda davacı tarafça belirsiz alacak davası şeklinde açılmış dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 100-TL geçici işgöremezlik tazminatı, 100-TL sürekli işgöremezlik tazminatı, 100-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 300-TL tazminat talep edilmiş, davacı vekilinin 23/03/2022 tarihli talep artırım dilekçesiyle sürekli işgöremezlik tazminatı 123.149,37 TL’ye bakıcı gideri alacağı 3.069,60 TL’ye çıkartılmış olup; ilk derece mahkemesince ise davacının geçici işgöremezlik tazminatı talebinin reddine, 123.149,37-TL sürekli işgöremezlik tazminatına, 3.69,60 TL bakıcı gideri alacağına olmak üzere davacı lehine toplam 126.218,97 TL’ye hükmedilmiş olup, nispi karar ve ilam harcı 126.218,97 üzerinden % 68,31 oranında alınacak olup, toplam 8.622,01-TL nispi karar ve ilam harcı alınması gerekirken, 8.622,01 TL nispi karar ve ilam harcının 1/4’üne tekabül eden 2.155,50 TL nispi karar ve ilam harcına hükmedilmiş olması doğru görülmemiş olup, HMK’nun 355. ve 353/1-b/2.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının harç yönünden kaldırılarak, dairemizce yeniden hüküm kurulması gerektiği görülmüştür.
Yukarıda izah edilen sebeplerle, dosya içeriği, tarafların dayandığı ve davanın niteliği gereğince toplanan deliller, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçe ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre mahkeme kararında HMK’nın 355. maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemelerde, nispi karar ve ilam harcının hesaplanmasında ve alacağa işletilecek faiz başlangıcı yönünden hata edilmiş olduğu anlaşılmakla; davalı … A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, harca ilişkin kamu düzenine yönelik olarak yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca kararın kaldırılarak, harç ve temerrüt faizi yönünden yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere) ;
A-) Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE,
B-) Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/321 Esas 2022/309 Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA, hükmün HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince YENİDEN TESİSİNE,
1-) Davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE, 123.149,37 TL kalıcı iş göremezlik ile, 3.069,60 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 126.218,97 TL’nin temerrüt tarihi olan 12/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara velayeten verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-)Alınması gereken 8.622,01 TL karar ve ilam harcından dava açılırken davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harcın ve 430,40 TL ıslah harcından mahsubu ile eksik kalan bakiye 8.137,21 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-) Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç ile 430,40 TL ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-) Davacı tarafından yargılama boyunca yapılan; 112,35 TL tebligat gideri, 142,00 TL müzekkere ve posta gideri, 700,00 TL bilirkişi gideri, 323,00 TL Adli Tıp kurumu ücreti, 382,00 TL ERÜ ATK fatura gideri olmak üzere toplam 1.659,35 TL yargılama giderinin kabul oranına göre hesaplanan 1.658,04 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde harcanmayan gider avansının davacı tarafa iadesine,
6-)Davalı tarafından yapılan ve yatırılan bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-)Davacı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. uyarınca davacı lehine takdir edilen 15.940,80 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
8-)Davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. uyarınca davalı lehine takdir edilen 100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
9-)6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenecek 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) kabul-red oranına göre hesaplanan 1.318,95 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
10-)6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenecek 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) kabul-red oranına göre 1,05 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
11-) Artan gider avansının karar kesinleştiğinde resen yatırana iadesine,
C-) Davalının istinaf başvurusu kabul edilmiş olmakla;
1-) İstinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
3-) Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 133,00 TL tehiri icra harcı ve 239,60 TL posta masrafı olmak üzere toplam 593,30 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
D-) 1-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
2-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 353/1-b/2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1 – a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/06/2023