Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/886
KARAR NO: 2023/254
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2021
NUMARASI: 2019/784 Esas 2021/1122 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 11/11/2019
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 02/02/2023
YAZILDIĞI TARİH: 02/02/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/784 Esas 2021/1122 Karar sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/07/2017 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile davalı …’ın sürücü, davalı … şirketinin malik, davalı … A.Ş.’nin ZMMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın çarpışmasından dolayı müvekkilinin yaralandığını ve aracının hasara uğradığını, kaza tespit tutanağında davalı sürücünün geçiş önceliğine uymadığının belirtildiğini, davalı sürücünün DUR tabelasına uymadığını, müvekkiline ise kazadan önce başka bir aracı solladığı için kusur atfedilmiş ise de müvekkiline atfedilen kusuru kabul etmediklerini, müvekkilinin aracında meydana gelen zararın tespiti için tespit yapıldığını ve alınan bilirkişi raporunda aracın pert olması gerektiğinin hurda değerinin 3.000,00 TL olduğunun, aracın rayiç değerinin 22.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, aracın hurdasının da satıldığını, aracın zararı için yapılan başvuru neticesinde davalı sigorta şirketinden bir kısım ödeme alındığını ancak yapılan ödemenin zararı karşılamadığını, kazadan dolayı müvekkilinin vücudunun farklı bölgelerinde kırıklar meydana geldiğini, meydana gelen kırıkların (6) derecede olduğunun tespit edildiğini, SGK kapsamında olmayan olmayan tedavi zararlarına uğradığını, müvekkilinin yıllardır kalıp işlerinde ustabaşı olarak taşeronluk yaparak çalıştığını, yanında kalıp işçileri ve ustaları çalıştırarak ve kendisi de çalışarak gelir elde ettiğini, tespit edilecek emsal gelir üzerinden zarar hesaplaması yapılması gerektiğini, müvekkilinin davadan önce sigorta şirketine başvuru yaptığını, zararına ilişkin ödemeler yapıldığını ancak bu ödemelerin yetersiz olduğunu ileri sürerek; 100,00 TL bakiye araç, 100,00 TL bakıcı, 100,00 TL geçici iş göremezlik, 100,00 TL SGK kapsamında olmayan tedavi, 600,00 TL bakiye sürekli iş göremezlik zararı olmak üzere şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketi için kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, sigorta şirketinin limit ile sorumlu tutulmasına, 150.000,00 TL manevi tazminatın 13/07/2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte işleten ve sürücü olan davalılardan (sigorta şirketi hariç) müştereken ve müteselsilen tahsiline, Kayseri 4. Sulh hukuk Mahkemesi’nin 2018/9 D.İş tespit dosyasından yapılan masrafların yargılama giderlerinden sayılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediklerini, kusur oranlarının kabulünün mümkün olmadığını, kazanın müvekkiline ait aracın bulunduğu şeritte gerçekleşmesi, yolun yapısı nedeniyle gelen araçları görmemesi nedeniyle müvekkilinin kusursuz olduğunu, davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine başvuru yaparak 2.470,00 TL, 13.500,00 TL ve 28.500 TL olmak üzere 3 adet ödeme aldığını, davacının sollama yapılmayacak yerde hem hızlı gittiğini hem de sollama yaptığını, davacının maluliyet raporunu kabul etmediklerini, davacının gelir açısından beyan ettiği açıklamaların kabul edilebilir olmadığını, davacının manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, davacının kazada tam ya da tama yakın kusurunun söz konusu olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A. Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde … numaralı Trafik Sigorta poliçesi ile 08/10/2016 – 2017 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, poliçeden dolayı sakatlanma halinde kişi başına azami sorumluluk limitinin kaza tarihinde 330.000,00 TL olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve zarar nispetinde olduğunu, davacının maluliyeti nedeniyle maluliyet tazminatına ilişkin talepleri üzerine müvekkili tarafından açılan … nolu hasar dosyasında uzman aktüerler tarafından TRH tablosu kullanılarak hazırlanan rapora istinaden 26/11/2018 tarihinde 46.813,30 TL ödendiğini, hasar aşamasından yapılan ödemeninde mevzuata uygun olarak yapıldığını, bakiye tazminatın söz konusu olmadığını, yapılan ödemeler ile müvekkili şirketin sorumluluğunun kalmadığını, geçici iş göremezlik, bakıcı giderleri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, geçici iş göremezlik tazminatının taleplerinin teminat kapsamında bulunmadığını, dava konusu kazanın haksız fiilden kaynaklanmakta olduğunu, ticari iş olarak nitelendirilemeyeceğini, bu nedenle uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Olayla ilgili kaza tutanağında davacıya davalı araç sürücüsüne kusur izafe edildiği görülmüştür. Savcılık kusur raporunda ise davacıya %25, davalı araç sürücüsüne ise %75 oranında kusur izafe edildiği, davalıya kusur izafe edilmesinin sebebi ise dur ihtarına uymamak ve geçiş önceliğine riayet etmemek olarak değerlendirildiği görülmüştür. Ceza mahkemesince ise rapora uygun mahkumiyet kararı verdiği ve adli parasına hükmedildiği ve kararın istinaf sonrası kesinleştiği görülmüştür. Dosyamız kapsamında Ankara ATK’dan alınan raporda davacının sevk ve idaresindeki … plaka sayılı minibüsü ile mahal şartların uygun hızda seyretmeyip kurallara aykırı şekilde,orta şerit çizgisinin sürekli ,düz olduğu kavşak mahallinde önünde seyreden otomobili sollamaya geçtiği,sollama esnasında karşı istikamet şeridine geçerek yolun solundaki caddeden çıkış yaparak kendi seyir şeridi üzerinde dönüşe geçen otobüse çarptığı ve spin atarak yine sollamaya geçtiği araca çarptığı olayda asli kusurlu olduğu ve davalı araç sürücüsüne kusur izafe edilmediği görülmüştür. Mahkememizce İTÜ bünyesinde alınan kusur raporunda ise davacıya ait … plakalı minibüsün sürücüsü diğer davalı …, gündüz vakti görüşün açık olduğu mahalde yola gereken dikkatini vermeden dikkatsiz ve tedbirsizce olay mahalline yaklaştığı, kısmen süratli olarak yaklaştığı, hızını yol durumu ve görüş mesafesine göre ayarlamadığı, mahalde müteyakkız seyretmediği, bu hali ile olayı önleme imkanını ortadan kaldırarak olayın meydana gelmesine sebebiyet verdiği; üç yönlü kavşak istikametine seyir halindeyken Karadere Caddesi kavşak kesimlerine geldiğinde olası kaza tehlikelerini öngörüp müteyakkız davranıp sollama yasağının yatay işaretlemeyle (boyuna devamlı çizgi) belirtilen yol kesiminde karşı istikametin şeridine tecavüz ederek önündeki otomobili geçme manevrası yaptığından, üç yönlü kavşaktan çıkış yaparak kendi şeridi üzerinde dönüşe geçen otobüsün şeridini kapattığından, tehlikeleri ön görmeden, hızını yol, trafik durumu ve görüş mesafesine göre ayarlamadan kontrolsüz manevraya devam ederek otobüse çarparak can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürdüğünden, trafikte tehlikeli ve engel yaratan durumu ortaya çıkaran, dalgın, kontrolsüz, dikkatsiz, özensiz ve tedbirsiz davrandığından, tutum ve davranışlarını kontrolünde bulundurmadan tehlike arz edecek tarzda dikkatsiz ve tedbirsiz seyrini sürdürmesiyle sebebiyet verdiği olayda K.T.K. Mad. 47/d, mad. 52/a,b kurallarına aykırı davrandığından ve dikkatsiz, tedbirsiz ve nizamlara aykırı davranışıyla kazanın oluşumundan %100 oranında kusurludur. Davalıya sigortalı … plakalı otobüsün sürücüsü …’ın tali yoldan üç yönlü kavşak kesimine yaklaşarak istikametine göre kavşaktan sağa dönüş manevrası yaparak seyir şeridi üzerinde seyrini devam ettirdiği, kontrolsüz bir şekilde şeridine tecavüz ederek seyir istikametini kapatmasıyla sadmesine maruz kaldığı mütalaa olunan olayda, olayın oluş yeri ve oluş şekli itibariyle kazayı önleyici alabileceği bir tedbir bulunmadığından ve ayrıca hatalı hal ve hareketi görülmediğinden kazanın oluşumundan atfı kabil kusur imkânı bulunmamaktadır. denilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesine göre; “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” Dolayısıyla ceza mahkemesince verilen beraat kararı; kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacaktır. Bu doğrultuda maddi vakıanın tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayıcı olup ceza mahkemesince bir maddi vakıanın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-92 E 2018/1362 K sayılı kararı). Somut olayda ceza dosyasında kusur raporu ile bağlı olmadığından alınan kusur raporları uyarınca davalılara izafe edilecek bir kusur olmadığından davanın reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; Ankara ATK raporuna karşı sunulan 07/12/2020 tarihli ve İTÜ raporuna karşı sundukları 16/03/2021 tarihli detaylı itiraz dilekçelerini aynen tekrar ettiklerini, itirazlarını karşılar bir şekilde rapor alınmadığı gibi kaza mahallinde keşif yapılmadan eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini, her iki itiraz dilekçesinde, davalı sürücünün kusurlu olduğuna, kazanın oluşuna, kaza yeri özelliklerine, davalı sürücünün “DUR” levhasına rağmen hiçbir tedbire başvurmadığına, kavşağa (3. araç sürücüsü olan tanık ile diğer tanıkların beyanlarına göre) tamamen durup kontrol ederek girmek bir tarafa durmaksızın hızlıca girdiğine, yine davalının sağ taraftan gelen trafiği görmesi hiç mümkün değil iken ve DUR levhası olmasına rağmen yola hızlıca ve hiçbir tedbir almadan girmesine yönelik hususlar dikkate alındığında, davalı sürücünün asli kusurlu olduğu sabit olduğunu, istinaf aşamasından da geçerek kesinleşen ceza dosyasında davalı sürücü asli kusurlu bulunarak cezalandırılmış iken hukuk mahkemesince davalının kusursuz olduğuna karar verilemeyeceğine, ceza dosyasında davalı sürücünün asli kusurlu bulunarak mahkumiyeti cihetine gidildiğini, ceza Mahkemesince, hükme esas alınan kusur raporunda, davalı sürücü %75 oranında asli kusurlu, davacı sürücü ise %25 oranında tali kusurlu bulunduğunu, sürücünün adli para cezası ile cezalandırıldığını, istinaf başvurusu üzerine, Kayseri BAM. 3.CD.’nin 16.09.2020 T., 2019/396 E., 2020/820 K. sayılı kararı ile davalı sürücünün asli kusurlu, davacı sürücünün tali kusurlu olduğu kabul edilmiş ve kesin olarak karar verildiğini, Kayseri BAM. 3.CD.’si kararı ve kesinleşme şerhinin dosyaya sunulduğunu, hukuk mahkemesince aldırılan raporlarda ise davacı sürücü %100 oranında kusurlu bulunduğunu, Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde, kural olarak hukuk hakiminin bağımsız olduğu kabul edilse de, doktrin ve Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, bazı ceza kararlarının hukuk hakimini bağlayacağı kabul edilmiştir. Doktrin ve uygulamada, kesin mahkumiyet kararlarının, kesin beraat kararlarının (delil yetersizliğine dayanmayan) ve olayın ne yolda meydana geldiğine ilişkin ceza hakiminin saptamalarının hukuk hakimini bağlayacağı kabul edildiğini, aynı şekilde eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağladığı kabul edildiğini, davalı sürücünün ceza mahkemesince asli kusurlu kabul edilmiş iken hukuk mahkemesince kusursuz olduğundan bahisle uğranılan zararlardan sorumlu olmadığına karar verilemeyeceğini, her iki mahkeme arasında bu denli çelişkili kararlar verilmesinin adalete olan güveni sarsacağını bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dairemizce, HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınmak suretiyle yapılan incelemede;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve ATK Trafik İhtisas Dairesi ile İTÜ Makine Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan heyetten alınan bilirkişi raporlarında davalı sürücü …’ın kusursuz olduğu, davacı sürücü Selahattin Şahin’in % 100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş, ilk derece mahkemesince de birbirini teyit eden raporlar hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında da açıklandığı üzere, 6098 Sayılı TBK’nın 74. maddesine göre ” Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunu sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararı ile de bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakimi kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz. “
Gerek ceza yargılamasında gerekse işbu davada kazanın oluş şekline ilişkin maddi vakıa aynıdır. Ancak ilk derece mahkemesince ATK Trafik İhtisas Dairesi ve İTÜ Makine Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan heyetten alınan ve birbirini teyit eden kusur raporlarında, davalı sürücünün herhangi bir kusuru bulunmadığı, davacının % 100 oranında kusurlu olduğu belirtilmekle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu haliyle; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu vakıa ve hukuki değerlendirmede kanuna aykırılığın bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 99,20 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-) Davacı tarafça istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/02/2023