Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/837 E. 2022/1226 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/837
KARAR NO: 2022/1226
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2021
NUMARASI: 2020/223 Esas 2021/1171 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 15/09/2022
YAZILDIĞI TARİH: 15/09/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/223 Esas 2021/1171 Karar sayılı ilamı davalılar vekilleri tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın sevk ve idaresindeki davalı … üzerine kayıtlı … plakalı araç ile 07.09.2019 tarihinde … Mah. … Cad. üzerinden sebze ve meyve haline doğru gitmekte iken bisiklet ile aynı istikamete doğru giden müvekkile çarparak yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonrası davalı …’den alınan ifadeye göre tahmini 70 km/s hızla gittiğinin belirlendiğini, hazırlanan raporda davalı …’ın önden giden aracı yeterli ve güvenli bir mesafeden takip etme kuralını ihlal ettiği gerekçesi ile kusurlu sayıldığını, kazanın ardırıdan müvekkilinin Kayseri … Hastanesi’ne kaldırıldığını, riskli ve hayati bir ameliyata alındığını, hem psikolojik hem bedensel anlamda sıkıntılı bir tedavi süreci yaşadığını, bu sıkıntılar üzerine davalılara gerek şifahi gerekse yazılı başvurulara rağmen davalılarca herhangi bir maddi manevi zarar giderme girişiminde bulunulmadığını, 16.12.2019 tarihinde arabuluculuk kurumuna başvurulduğunu ancak anlaşamama ile son tutanak düzenlendiğini, zararın giderilmesi anlamında olumlu bir sonuca ulaşılamaması sebebiyle dava açmak zorunda kalındığını, kaza anından itibaren müvekkilinin kafasını sert bir şekilde çarpması sebebiyle bilinç ve hafıza kaybı yaşadığını, hastanede yattığı beyin cerrahi bölümünde olduğunu eşinden öğrendiğini, beyin ameliyatı da çok riskli geçen müvekkilinin adli vaka raporunda kazanın müvekkilinin yaşamını tehlikeye soktuğunu, ağır kemik kırığı oluşturduğunun belirlendiğini, müvekkilinin yaşadığı bu kaza sebebiyle maddi manevi zararı olduğunu belirterek, duyduğu bu elem acı ve ıstırabın bir nebze olsun giderilmesi anlamında yaşadığı manevi zararın tazmini gerektiğinden, davacı … için 30.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … tarafından olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, davacı için 100,00-TL iyileşme süresince çalışılamayan süre bakımından oluşan gelir kaybı olan maddi tazminatın davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, davacı için 100,00-TL ekonomik geleceğinin sarsılmasına binaen kalıcı iş göremezlik bedeli olan maddi tazminatın davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline (Belirsiz alacak davası), karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin olayın gerçekleştiği gün meslektaşları ile birkaç aracın birbirini takip edecek şekilde … Kompleksine doğru seyir halinde iken araç hızları ve birbirlerini takip mesafeleri de kurallara uygun olduğunu, gece aydınlatması için gerekli tüm donanımları da çalışır vaziyette olduğunu, davacının ise tek başına seyir halinde olmadığını, bu hususun ilginç bir şekilde beyan edilmediğini, davacının yanında başka bir bisikletli kişi daha bulunduğunu ve yan yana olacak şekilde seyir ettiklerini, davacıyı diğer bisikletli kişinin itmesi sonucunda kaza meydana geldiğini, daha sonra diğer bisikletli kişi kaçarak olay yerini terk ettiğini, davacıya yardım edebilmek için ve olayın paniği ile diğer bisikletlinin peşinden giden olmadığını, müvekkillerinin asli kusurlu olduğu ileri sürülmüş ise de, bu konuda henüz yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, davacı ve diğer bisikletli şahsın, davaya konu kazanın meydana gelmesinde birinci derecede asli kusurlu olduğunu, iki bisikletin taşıt yolunun bir şeridinde yan yana sürülmesinin yasak olduğunu, her bisiklette önde 20 metre mesafeyi aydınlatabilecek beyaz lamba ve arkada kırmızı uyarı ışığı, 30 metre mesafeden duyulabilecek zil veya korna, çalışır durumda ön ve arka fren ve gece seyahatlerinde görünürlüğü arttıracak reflektif kıyafetler veya reflektif işaretler bulunması gerektiğini, yine bisiklet kullanıcısı kask, dizlik gibi kendi şahsi güvenliğini de almakla mükellef olduğunu, ayrıca araç yolu dışında bisikletli sürücülerin kullanabileceği yol olup olmadığının da ortaya konulmadığını, bu hususlar yeterli inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulduğunda anlaşılacağı üzere davacı olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, yine kaza tespit tutanağı olayın aydınlatılması ve değerlendirmeye alınabilmesi için yeterlilik arz etmediğini, davacının aniden müvekkilinin önüne fırladığını, çarpma noktasına göre değerlendirme yapılmadığını, olay yeri krokisi eksik olup, bu husus keşif ile dosya kapsamına alınması gerektiğini, davacının zararı ile olay arasındaki nedensellik bağının araştırılması ve kusur derecesinin buna göre belirlenmesi gerektiğini, davacının SGK kayıtları dosya içerisine alınarak gelir düzeyinin tespit edilmesi, ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından gelir bağlanmışsa, bunun peşin değerinin tazminattan indirilmesini, müvekkilinin, davacıyı ambulansla hastaneye götürdüğünü, olay yerinden ayrılmadığını, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, davacı tarafın tüm taleplerinin reddine, karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde olayın oluş şekli hakkında gerçek bilgiler ortaya konulmadığını, müvekkilinin olayın gerçekleştiği gün meslektaşları ile birkaç aracın birbirini takip edecek şekilde … Kompleksine doğru seyir halinde olduğunu, araç hızları ve birbirlerini takip mesafelerinin de kurallara uygun olduğunu, gece aydınlatması için gerekli tüm donanımlarının da çalışır vaziyette olduğunu, davacının ise tek başına seyir halinde olmadığını, davacının yanında başka bir bisikletli kişi daha bulunduğunu ve yan yana olacak şekilde seyir ettiklerini, davacıyı, diğer bisikletli kişinin itmesi sonucunda kazanın meydana geldiğini, daha sonra diğer bisikletli kişinin kaçarak olay yerini terk ettiğini, davacıya yardım edebilmek için ve olayın paniği ile diğer bisikletlinin peşinden giden olmadığını, her ne kadar tarafınca kural hatası yapıldığı iddia edilse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin asli kusurlu olduğu ileri sürülmüş ise de, bu konuda henüz yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, davacı ve diğer bisikletli şahıs, davaya konu kazanın meydana gelmesinde birinci derecede asli kusurlu olduğunu, iki bisikletin taşıt yolunun bir şeridinde yan yana sürülmesinin yasak olduğunu, her bisiklette önde 20 metre mesafeyi aydınlatabilecek beyaz lamba ve arkada kırmızı uyarı ışığı, 30 metre mesafeden duyulabilecek zil veya korna, çalışır durumda ön ve arka fren ve gece seyahatlerinde görünürlüğü arttıracak reflektif kıyafetler veya reflektif işaretler bulunması gerektiğini, yine bisiklet kullanıcısı kask, dizlik gibi kendi şahsi güvenliğini de almakla mükellef olduğunu, ayrıca araç yolu dışında bisikletli sürücülerin kullanabileceği yol olup olmadığı da ortaya konulmadığını, bu hususlar yeterli inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulduğunda anlaşılcağı üzere davacının olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, davacının aniden müvekkilinin önüne fırlamış olup, çarpma noktasına göre değerlendirme yapılmadığını, olay yeri krokisi eksik olup, bu husus keşif ile dosya kapsamına alınması gerektiğini, davacının zararı ile olay arasındaki nedensellik bağının araştırılması ve kusur derecesinin buna göre belirlenmesi gerektiğini, davacının SGK kayıtları dosya içerisine alınarak gelir düzeyinin tespit edilmesi gerektiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından gelir bağlanmışsa, bunun peşin değerinin tazminattan indirilmesi gerekeceğinden, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan bu hususun araştırılması gerektiğini, davalı … şirketinin herhangi bir ödemede bulunup bulunmadığının da araştırılması gerektiğini, ayrıca olayda zaman aşımının olup olmadığının araştırılması gerektiğini davanın zaman aşımı süreleri geçtikten sonra açılmış olduğundan zamanaşımı itirazları doğrultusunda davanın reddinin gerektiğini, yeni düzenlemeye göre zarar görenlerin doğrudan dava açma hakkının ortadan kaldırıldığını, dava öncesinde sigorta kuruluşu’na başvuru zorunluluğu getirildiğini, davacı tarafça müvekkili şirkete eksik evrakla başvuru yapıldığını, dolayısı ile davacı tarafından yapılmış geçerli bir başvuru söz konusu olmayıp, mahkeme huzurunda ikame edilen başvuru anılan dava şartına haiz olmadığından ötürü, ilgili davanın başkaca hiçbir incelemeye gerek duyulmaksızın davanın reddi gerektiğini, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nda 01.06.2015 tarihinde bir takım değişiklikler yapılmış olup, işbu değişiklikler 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Torba Yasa ile hüküm altına alındığını, Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabi olduğunu, kusur oranlarının tespiti için hem adli tıp trafik ihtisas dairesi’nden hem de karayolları genel müdürlüğü fen heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, yapılacak detaylı incelemeler sonucu, tarafların kusur oranları tespit edilecek ve müvekkili Şirket’in sorumluluğu noktasında tüm gerçeklerin net bir şekilde ortaya çıkarılması gerektiğini, davacının kaza esnasında bisiklet kullanmakta olduğu, kask ve koruyucu ekipman takmadığı dosya kapsamından sabit olduğunu, ayrıca gece karanlığında bisikletin gerekli uyarıcı ışık ekipmanı olmadığının da ortada olduğunu bu nedenle kaza kusur oranı dışında ayrıca müterafik kusur indirimi de yapılması gerektiğini, davacının maluliyeti ile ilgili maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu 3. ihtisas kurulu marifetiyle tespit ettirilmesi gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, aleyhlerine hüküm kurulması halinde müvekkili şirketin dava tarihinden ve ancak yasal faizle sınırlı olarak sorumlu tutulabileceğini, daha evvel bir temerrütten söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
“…Açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile,
1-Geçici iş göremezlik zararı olarak 8.955,63-TL’nin sigorta şirketi bakımından ZMMS poliçe limiti dahilinde ve dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek, diğer davalılar bakımından kaza tarihi olan 07/09/2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek kaydı ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Sürekli iş göremezlik zararı olarak 40.132,51-TL’nin sigorta şirketi bakımından ZMMS poliçe limiti dahilinde ve dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek, diğer davalılar bakımından kaza tarihi olan 07/09/2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek kaydı ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 07/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın, hasar aşamasında müvekkili şirkete eksik evrak ile başvurduğunu ve eksiklikleri gidermediğini, iddiasını ispatlandıramadığını, dolayısıyla dava şartına haiz olmayan davanın usulden reddi gerekmekteyken dosyanın esasına girilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığını, yeni düzenlemeye göre zarar görenlerin doğrudan dava açma hakkının ortadan kaldırıldığını, dava öncesinde sigorta kuruluşuna başvuru zorunluluğunun getirildiğini, haliyle başvurunun tam yapılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, tazminat hesabı yapılmadan önce maluliyet ve kusura kabul anlamına gelmemek kaydı ile kusur oranlarının tespiti için hem Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden hem de Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyetinden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması zorunluluk arz etmekte iken, rapor alınmaksızın ceza dosyasında alınan rapor üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, TRH tablosu ve % 10 iskonto yönteminin kullanılmasının hatalı olup şirket aleyhine haksız ve fahiş sonuç doğurduğunu, karar konusu uyuşmazlığın, zorunlu mali mesuliyet sigortası yeni genel şartlarına tabi olduğundan müvekkili şirketin tedavi dönemine dahil olan geçici iş göremezliğe ilişkin sorumluluğunun olmadığını, geçici iş göremezliğe ilişkin tüm sorumluluğun SGK’ya ait olduğunu, davacı yanın kaza sırasında bisiklet sürücüsü konumunda olup, kask ve korucu kıyafet giymediğinden dolayı müterafik kusurlu olduğunu beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu olayın oluş şekli hakkında gerçek bilgilerin ortaya konulmadığını, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülük ve sorumlulukları eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davada maluliyet raporlarının birbiri ile kaza sonucu ile uyuşmadığını, manevi tazminatın hatalı olarak tespit edildiğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 07/07/2022 tarihli kısmi feragat dilekçesinde özetle; gelinen son aşamada müvekkilinin maddi tazminat talebinin bulunmadığını, bu nedenle talep sonucundan kısmen feragat ettiğini, davalı … ile yapılan protokol gereğince sigorta şirketinin tarafından herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti alacağı talebinin bulunmadığını beyan ederek ek karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 08/09/2022 tarihli beyan dilekçesinde özetle; davacı ile sulh olması sebebiyle davacı tarafın maddi tazminat talepli davasından feragat ettiğini, yapılan ödeme ve protokol nedeniyle maddi tazminat talepli davasından feragat ettiğini bildirdiğini, kendisinin de sulh olması sebebiyle, maddi tazminat konulu davadan yargılama gideri ve vekalet ücreti talebinin bulunmadığını beyan ederek maddi tazminat talepli davanın feragat sebebiyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.
Yukarıda açıklaması yapılan HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davalılar vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde; Dava, haksız fiilden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54 ve 56. maddeleri gereği cismani zarardan doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta, 07/09/2019 tarihinde davacının idaresindeki bisiklet ile davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması neticesinde davacı yaralanmıştır. Davalı … … plakalı aracın işleteni olup sözkonusu aracın zorunlu mali mesuliyet sigorta şirketi ise davalı ….’dir. Davacı vekili 07/07/2022 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat talebinden feragat ettiğini, davalı … şirketinin yapılan protokol gereğince yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi olmadığını bildirmiş olup sigorta şirketi vekili de 07/09/2022 tarihli dilekçesi ile sulh nedeniyle davacının maddi tazminat davasından feragat ettiğini, yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri olmadığını bildirmiştir. Hal böyle iken maddi tazminat davası yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak feragat doğrultusunda yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmektedir. Davacı ile sigorta şirketi arasında sulh yaptıkları, bu sulh sözleşmesine göre davacıya ödeme yapılmış olduğu gözetilerek davacı tarafça hakkın özünden feragat edilmemiş olduğu anlaşıldığından maddi tazminat yönünden davalılara vekalet ücreti takdir edilmemiştir. Sonuç itibariyle eldeki dosyanın istinaf incelemesi de yalnız manevi tazminat talebi yönünden yapılmıştır. Dosya kapsamında yer alan 01/03/2021 tarihli trafik bilirkişisi raporunda; davalı araç sürücünün aynı istikamette ve önünde seyir halinde olan bisiklete arkadan çarpma olayında güvenli ve yeterli takip mesafesini korumadığı, davacı bisiklet sürücünün ise bisikletinde lamba ve reflektör bulundurmadığı, bu nedenle davalı araç sürücüsü …’ın kusurunun %70, davacı bisiklet sürücüsünün kusurunun ise %30 oranında olduğu tespit edilmiştir. Soruşturma dosyasında alınan 16/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ve kaza tespit tutanağının da hükme esas alınan 01/03/2021 tarihli rapor ile uyumlu olduğu görülmektedir. Ceza dosyasında İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 16/03/2021 tarihli raporun olayın oluş şekli yönünden alternatifli hazırlandığı, ceza mahkemesi tarafından bisiklet sürücüsünün sola manevra yapması nedeniyle kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğu, araç sürücüsünün ise hızını mahal şartlarına göre ayarlamaması, etkin fren tedbiri almaması nedeniyle tali kusurlu olduğu kabulüyle sanık hakkında adli para cezasına hükmedilmiş ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı niteliği itibariyle kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadığından hukuk hakimini bağlayan bir karar olmadığı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. O halde bir ceza mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır. (Hukuk Genel Kurulu – 2008/4-564 E, 2008/536 K.) Borçlar Kanununun 74. maddesinde “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmü öngörülmüştür. Mahkemece 01/03/2021 tarihli trafik bilirkişisi raporunun hükme esas alınması yerinde görülmüş, aksi yöndeki istinaf sebepleri haklı görülmemiştir. 6098 sayılı TBK md. 56 ve 58 hükümlerine göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Eldeki davada olayın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının şekline göre kask takmaması, maluliyet oranı, tarafların sosyal ekonomik durumları incelenmek suretiyle yaplan değerlendirmede; davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının ulaşılmak istenilen manevi tatmin (doyum) için yeterli olduğu görülmekle aksi yöndeki davalı … ve … vekillerinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 353/1-b-2 uyarınca yargılamada bir eksiklik bulunmamakla birlikte kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı veya yargılamada bulunan eksikler duruşma yapılmadan tamamlanacak nitelikte ise Bölge Adliye Mahkemesince düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi mümkündür. İlk derece mahkemesi kararında maddi tazminat talebi yönünden gerekli düzeltmelerin yapılması amacıyla davalı vekillerinin istinaf başvuruları kısmen kabul edilip 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak Dairemizce duruşma açılmaksızın yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A-Davalılar … Sigorta AŞ. vekili, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/223 Esas 2021/1171 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve hükmün HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince YENİDEN TESİSİNE,
“1-Davacının davalılar hakkındaki maddi tazminata ilişkin davasının FERAGAT NEDENİ İLE REDDİNE,
2-Davacının, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 07/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,
3-Maddi tazminat davasından feragat edilmesi nedeniyle feragat etme tarihi dikkate alınarak Harçlar Kanununun 22. maddesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin ve ıslah olarak yatırılan 270,13-TL harçtan mahsubu ile bakiye 189,43-TL harcın manevi tazminat davası yönünden peşin harç olarak kabul edilmesine,
4-Manevi tazminat davası yönünden alınması gereken 1.024,65-TL karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan ve mahsuptan sonra kalan 189,43-TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 835,22-TL ilam harcının davalılar … ve …’ dan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Davalılar hakkında açılan ve feragat nedeniyle reddine karar verilen maddi tazminat davası yönünden davalı … vekilinin 07/09/2022 tarihli dilekçesindeki beyanı ve dava açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu gözetilerek iş bu dosya davalıları lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Takdir olunan manevi tazminat yönünden belirlenen 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak davacıya ödenmesine,
10-Reddedilen manevi tazminat nedeni ile belirlenen 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve …’a ödenmesine,
C-Davalı … vekilinin istinaf başvurusu kısmen kabul edilmiş olmakla;
1-) İstinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
3-) Davalı tarafından istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Ç- Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusu kısmen kabul edilmiş olmakla;
1-) İstinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine,
2-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
3-) Davalı … tarafından yatırılan 220,70-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 13,00-TL 2 adet elektronik tebligat ücreti olmak üzere toplam 233,70-TL’nin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
4-) Davalı … tarafından yatırılan 220,70-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 73,60-TL dosya gönderi gideri olmak üzere toplam 294,30-TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
D-1)Taraflarca istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana iadesine,
2)Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 353/1-b/2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/09/2022