Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/769 E. 2023/334 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/769
KARAR NO: 2023/334
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2021
NUMARASI: 2019/304 Esas 2021/1108 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 28/05/2019
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 23/02/2023
YAZILDIĞI TARİH: 23/02/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/304 Esas 2021/1108 Karar sayılı kararı taraf vekilleri tarafından istinaf incelemesi için dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karşıdan karşıya geçmekte olan yaya müvekkiline çarpması neticesinde yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, çarpmanın etkisiyle müvekkilinin 71 metre ileride aracın üzerinden düştüğünü, aracın ise çarpma yerinden 129 metre ileride durabildiğini, kaza sonucunda müvekkilinin ağır yaralandığını ve vücut fonksiyonlarında kalıcı/geçici iş göremezlik oluştuğunu, 2918 sayılı KTK ve ZMMS genel şartları uyarınca davalı sigorta şirketinin sigortalanan aracın vermiş olduğu zararlardan sorumlu olduğunun temin edildiğini, 19/04/2019 davalı sigorta sigorta şirketine başvuru yapıldığını, sigorta şirketinin kendilerine bir cevap vermeyerek davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, meydana gelen kaza nedeniyle müvekkilinin birçok ameliyatlar geçirdiğini, söz konusu kaza nedeniyle yapılan tedaviler sonrası kazalı müvekkilinin hayatta kalması sağlanmışsa da kalıcı şekilde malul kaldığını ve bu maluliyeti sebebiyle hayatını idame ettirebilmesinin çok zor bir hal aldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere geçici iş göremezlik için 500,00 TL kalıcı iş göremezlik için 1.500,00 TL olacak şekilde iş göremezlik tazminatı olarak şimdilik 2.000,00 TL, tedavi süresince ihtiyaç duyulan bakıcı giderleri için 500,00 TL olmak üzere şimdilik toplamda 2.500,00 TL’nin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru şartının yerine getirilmemesi sebebiyle taleplerin reddinin gerektiğini, davacı tarafından maluliyet raporu sunulmadığı gibi ücret belgelerinin de sunulmadığını, kanun ile düzenlenen emredici nitelikteki özel dava şartını yerine getirmeyen davacının talebinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, davacının meydana geldiğini iddia ettiği maluliyet oranının kabul edilemez olduğunu, maluliyet oranının Yargıtay’ın işaret ettiği şekilde belirlenmesi gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında olduğunu, davacının talebi olan geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı tazminatının trafik poliçesi teminatı dışında olduğunu, davacının faiz türü ve faiz başlangıcı bakımından taleplerinin de kabulünün mümkün olmadığını savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının davasının kabulü ile, 747,40 TL bakıcı gideri, 1.818,53 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 47.407,90 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı tutulmasına dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının eksik inceleme ile verildiğini, müvekkilinin Açıköğretim Sivil Havacılık Ulaştırma İşletmeciliği öğrencisi olup, dosya kapsamında yapılacak olan hesaplamada bu hususun göz önünde bulundurularak müvekkilinin okuduğu sınıf, süre ve mesleği itibariyle öğrenimini bitirdikten sonra emsallerine göre alacağı ücret belirtilerek bu ücret üzerinden hesapla yapılması gerektiğini, davaya konu kusur raporlarında görgü tanığının beyanlarına itibar edilmediğini ve bu hususa ilişkin herhangi bir gerekçe de sunulmadığını, söz konusu görgü tanığının beyanlarının müvekkilinin kusurunun olmadığını gösterir nitelikte olduğunu, dosya kapsamında kusura yönelik alınmış olan bilirkişi raporunda eksikler bulunduğunu ve söz konusu kusur raporlarının karar vermeye elverişli olmadığını, müvekkiline çarpan aracın sürücüsünün kavşağa çok hızlı girdiğinin sabit olduğunu, her ne kadar sürücü kaza tespit tutanağında kendisine yeşil yandığını iddia etmiş ise de, kendisine kırmızı ışık yandığını ancak sürücünün durma niyeti olmadığı kavşağa yüksek hızla girmesinden anlaşılacağını, kavşaklara girerken hızını azaltmayan ve kendisine kırmızı ışık yanarken yüksek hızla seyir halinde olan aracın sürücüsünün % 100 kusurlu olduğu ortadayken müvekkiline izafe edilen %85 oranındaki kusurun kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin kazanın oluşumunda, müvekkilinin kusur ve ihlalinin bulunmadığını, müvekkilinin kalıcı maluliyetinin %19 olarak yer almaktaysa da, müvekkilinin kalıcı maluliyeti bu oranının çok daha üzerinde olduğunu, ATK raporunda da belirtildiği üzere müvekkilinin iç organlarında yaralanma meydana geldiğini, vücudunun birçok yerinde kemik kırıkları oluştuğunu, sol el bileğinde tendon kesiği ile el bileğinde mevcut hareket kısıtlılığı ve alt ekstreminde atrofi, hareket kısıtlılığı meydana geldiğini bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Davalı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; uyuşmazlık konusu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsü kusursuz olup, bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsüne tali kusur atfedilmesinin kabul edilemeyeceğini, ATK Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığının 27/10/2020 tarihli ek raporunda da, kamera görüntülerine göre … ’nın kırmızı ışıkta geçtiğinin tespit edildiğini ve olayın meydana geldiği tipteki yaya geçidi bulunan sinyalize dört yönlü kavşaklarda geçiş hakkının sadece trafik lambalarına göre belirlenmesi gerektiği yönünde bildirildiğini, sigortalı araç sürücüsünün hızla seyrettiği iddiasını kabul etmemekle birlikte sigortalı araç sürücüsünün hızının kazayla nedensellik bağı içinde olmadığını, hükme esas alınan maluliyet oranını kabul edilebilir nitelikte olmadığını, davacıda oluşan maluliyet oranının net bir şekilde belirlenemediğini, bilirkişi raporunda hesaplama hatası yapılmış olup, maluliyet oranının olması gerekenin üzerinde hesaplandığını, muayene bulguları arasındaki çelişkinin giderilmesi için maluliyet bilirkişi raporu aldırılması gerekirken söz konusu raporun esas alınarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda mevzuata aykırı birşekilde hesaplama yapılmış olup, kabulünün mümkün olmadığını, tazminatın hesaplanmasında esas alınacak kurallar ve Hayat Tablosunun ise kanun ile belirlenmediğinden genel şartlar ile belirlenen TRH 2010 Yaşam Tablosunun kullanılmamasının hukuki dayanaktan yoksun olup, kabul edilebilir olmadığını, geçici iş göremezlik tazminatı ve geçici bakıcı giderinin Trafik Poliçesi Teminatı dışında olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Ve GEREKÇE Dava, trafik kazasından kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereği cismani zarardan doğan maddi tazminat istemine ilişkindir.Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2021 tarih 2019/304 Esas 2021/1108 Karar sayılı kararı ile trafik kazasından kaynaklı, geçici ve sürekli işgöremezlikten ve geçici bakıcı giderinden oluşan maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.
A-) Davacı Vekilinin İstinaf Başvurusu Yönünden;
Trafik kazası neticesinde cismani zarara uğramış olan davacının kaza tarihi itibariyle mesleği ve geliri tespit edilmelidir. Kişinin herhangi bir işi yoksa, geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer kişinin gelirinin asgari ücret üzerinde olduğu, bir başka anlatımla herhangi bir işyerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Davacı taraf, asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia etmiş ise SGK’dan trafik kazasının olduğu tarihteki ücret ve gelirlerini gösterir tüm belgeler getirtmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın belirli bir meslek icra eden kişilerden ise SGK kayıtları olup olmadığı da araştırılarak ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır.
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, kişinin kaza tarihindeki gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi tazminatın hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 17.HD.’nin 2020/2073 E. 2021/1812 K. 23/02/2021 tarihli ilamı)
Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı iptal kararı (Resmi Gazete yayınlanma tarihi 09/10/2020) ile 2918 sayılı KTK’nın 90. maddesinde geçen ve genel şartlara atıf yapan cümle iptal edilmiş olunduğundan davacının gelirinin belirlenmesinde genel şartlardaki usul ve esaslar dikkate alınmayıp, 2918 sayılı KTK’nın 90. maddesi uyarınca bu kanun, 6098 sayılı TBK ve Yargıtay yerleşik uygulamaları dikkate alınarak araştırma yapılarak, davacının geliri tespit edilecektir. Davacının asgari ücretin üzerinde bir gelir elde ettiği tespit edilemediği takdirde Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince davacının geliri olarak asgari ücret baz alınarak, davacının geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanacaktır.
Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre, davacının kaza tarihinde yaptığı işin ve kazancının kesin olarak tespiti için kolluk marifetiyle sosyal ekonomik durum araştırması yaptırılması, SGK Başkanlığı’ndan davacının kazancına ilişkin belgelerin getirtilmesi; davacının yaptığı işin niteliğine göre ilgili meslek odasından emsal ücret araştırması yapılması suretiyle davacının geliri belirlendikten sonra (gelirin net biçimde saptanamaması halinde yasal asgari ücret üzerinden) tazminatın hesaplanması gerekir.
Somut olayda, mahkemece davacının gelirinin tespiti açısından Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğine yazı yazıldığı ve olumlu cevap alamadığı, TUİK’in 21/01/2020 tarihli “kazanç bilgisi sorgulama raporunun” dosya içerisine alındığı, davacının gelirine ilişkin başkaca bir araştırma yapılmaksızın dosyanın aktüerya hesap bilirkişisine verilerek davacının tazminat hesabının yapılmasının istendiği, aktüerya bilirkişisi tarafından da dosya içerisinde davacının gelirine ilişkin herhangi bir veri olmadığından davacının geliri asgari ücret kabul edilmek suretiyle davacının tazminatının hesaplandığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlığın çözümü, “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanmasını ve açıklanan olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesini gerekli kılmaktadır.Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (6100 sayılı Kanun/HMK) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Konu, yargı içtihadı ile gelişmiştir.Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.HMK’nın “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesinin birinci fıkrasında “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.” hükmü mevcuttur.Bir tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi ile, diğer (bilirkişi raporuna itiraz eden) taraf lehine usulî kazanılmış hak doğar. Yani, bir taraf bilirkişi raporuna itiraz etmez, diğerinin itirazı (veya mahkemenin kendiliğinden gerekli görmesi) üzerine yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılır (veya aynı bilirkişiden ek rapor alınır) ve ikinci bilirkişi raporu (veya ek rapor) birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden ve bununla diğer (itiraz eden) taraf lehine usulî kazanılmış hak doğduğundan, mahkemenin ilk bilirkişi raporuna göre karar vermesi gerekir. (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s. 2753)Somut olayda; mahkemece davacının maluliyeti nedeniyle zararının tespiti amacıyla alınan 14/09/2021 tarihli kök bilirkişi raporunun, 19/09/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edilmiş ve süresi içerisinde davacı tarafça itiraz edilmediği, davacı tarafça 08/11/2021 tarihinde beyan dilekçesi verilmek suretiyle davacının gelirinin asgari ücretin üzerinde olacağı iddiasıyla itirazda bulunulduğu, davacının askerlik süresinin hesaba katılmadan hesap raporu düzenlenmiş olduğu savunmasını yapmış olduğu ve mahkemece davacının gelirinin asgari ücretin üzerinde olacağı bu sebeple hesabın hatalı yapılmış olduğu gerekçesiyle kararı istinaf etmiş olduğu anlaşılmakla; davacı tarafça 19/09/2021 tarihli aktüerya kök raporunun kendisine tebliğinden itibaren HMK’nın 281. maddesi uyarınca iki hafta içerisinde davacının gelirinin asgari ücretten fazla olduğu buna ilişkin araştırmaların yapılması gerektiği itirazında bulunmadığından davalı lehine usuli kazanılmış hak doğmuş olduğundan, davacının asgari ücretin üzerindeki gelirinin tespit edilmesi suretiyle tazminat hesaplanması yapılması yönündeki davacı vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
B-) Davalı Vekilinin İstinaf Başvuruları Yönünden;
01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş olan trafik kazalarında cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında Yargıtayca PMF – 1931 yaşam tablosu esas alınıyor ve %10 artırım %10 iskonto yöntemiyle zarar görenlerin tazminat alacağı hesaplanıyordu. 01/06/2015 tarihinde yeni Genel Şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen ve 01/06/2015 tarihinden sonra düzenlenmiş olan poliçelerde PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yönteminden vazgeçilerek poliçelerin eki niteliğindeki genel şartlar gereğince tazminat hesabında TRH – 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik Faiz yöntemi kullanılmaya başlanıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararıyla 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddelerinde “genel şartlara” atıf yapan cümlelerin iptaline karar verilmiş ve bu karar 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıyla birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince zarar görenlerin cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatı alacağının hesaplanmasında TRH 2010 ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi benimsenmiş olup TRH 2010 yaşam tablosunun uygulamasından vazgeçilmemiştir. (Yargıtay 17.HD.’nin 2019/5206 E. 2020/8874 K. 22/12/2020 tarihli ilamı)
Somut olayda, davacının sürekli iş göremezlik tazminatında hükme esas alınan aktüerya bilirkişisi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi esas alınmak suretiyle hesaplanmış olduğu anlaşılmakla;19/06/2021 tarihinde 31516 sayılı RG’de aynı gün yürürlüğe giren 7327 kanun numaralı “İCRA VE İFLAS KANUNU İLE BAZI KANUNULARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN’un; 18. maddesi ile 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesine yapılan değişiklik neticesinde “…sürekli sakatlık tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu, zorunlu malu sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen iskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak hayat üniteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, hesaplanır…” hükmünün 19/06/2021 tarihinden sonraki kazalar neticesinde açılan tazminat davalarında uygulanacağı, 25/02/2019 kaza tarihi dikkate alındığında eldeki davada uygulanamayacağı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı sigorta vekilinin tazminatın TRH 2010 ve 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.6098 sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının da bu kapsamda olmasına, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacının geçici iş göremezlik tazminatını, davalı sigorta şirketinden talep edebilmesine, her ne kadar davalı tarafından ZMSS yeni genel şartları ve 6111 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılan 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesi gereğince geçici iş görmezlik zararlarının tedavi giderleri kapsamında olduğundan bahisle, SGK’nın sorumluluğunda olduğu iddia edilmiş ise de, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nın sorumluluğunda olduğuna ilişkin düzenlemenin de yer almamasına göre mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmış olup, davalı sigorta vekilinin bu yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde, bedensel zarar kapsamına giren zarar türleri örnekseme yoluyla sayılmış olup, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin uygulamaları gereği geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve SGK sorumluluğunda olmayan (belgesiz) tedavi giderleri de anılan kanun hükmü kapsamında tazmini gereken zararlardandır. Diğer yandan, davalı tarafın savunması haklı kabul edilerek, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 31/01/2022 tarih ve 2021/8288 E. 2022/1147 K. sayılı ilamı)
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan iyileşme sürecindeki geçici bakıcı gideri, geçici işgöremezlik ve belgesiz tedavi giderlerine ilişkin zarardan sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, davacının bakıcı giderlerinden sorumlu olunmadığı yönündeki davalı sigorta vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
C-) Taraf Vekillerinin Ortak İstinaf Başvuruları Yönünden;
Trafik kazası ile ilgili olarak, ceza dosyasında alınan kusur bilirkişisi raporu, eldeki davada alınan kusur bilirkişisi raporu ile aynı trafik kazasına bağlı olarak açılmış olan diğer tazminat davalarında alınmış olan kusur bilirkişisi raporlarının tutarlı olup, birbiriyle çelişkili olmaması gerekir. Raporlar arasında çelişki olduğu takdirde çelişkinin mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik kürsüsünden seçilecek heyetten ya da İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek heyetten rapor aldırılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi gerekir.Somut olayda, Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/81 Esas 2020/186 Karar sayılı ceza dosyasında trafik kusur bilirkişi … ‘ndan alınmış olan 27/05/2019 tarihli kusur raporunda trafik kazasının meydana gelmesinde dava dışı … plaka sayılı araç sürücüsü … ‘ün tali kusurlu, davacı yayanın ise asli kusurlu olduğunun rapor edilmiş olduğu; eldeki davaya ilişkin olarak Ankara ATK’dan alınmış olan 31/01/2020 tarihli kusur raporunda ise trafik kazasının meydana gelmesinde davacı yayanın %85 oranında kusurlu, dava dışı sürücü … ‘ün ise %15 oranında kusurlu olduğunun rapor edilmiş olduğu, iki rapor herhangi bir çelişkinin olmadığı, hükme esas alınan kusur raporu ile kaza sonrasında tutulmuş kaza tespit tutanağının aynı doğrultuda olduğu, raporun kazanın oluşumunu ve kusurun kimden kaynaklandığını gösterir şekilde hazırlanmış olduğu kanaatine varılmış olunduğundan, taraf vekillerinin aksi yöndeki istinaflarının yerinde olmadığı görülmüştür.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması hâlinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.Maluliyete ilişkin alınacak raporların, haksız fiil 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 ila 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne, İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01/06/2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri, yaralananın çocuk olması halinde ise 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerekmektedir.Somut olayda, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan davacının maluliyet oranın tespitine ilişkin 13/04/2020 tarihli raporda davacının vücut genel çalışma gücü kayıp oranının % 19 oranında kaybettiğinin, trafik kazası nedeniyle davacının mutat iş ve gücünden kaldığı sürenin 6 ay ve geçici bakıcı ihtiyacının 2 ay olduğunun rapor edilmiş olduğu bildirilmiştir. … Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden alınmış olan 13/04/2020 tarihli raporun 25/02/2019 kaza tarihinde yürürlükte olan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik kapsamında değerlendirilmek suretiyle tesis edilmiş olduğu anlaşılmış olup, taraf vekillerinin aksi yöndeki istinaflarının yerinde olmadığı görülmüştür.
Yukarıda izah edilen sebeplerle; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
A-) 1-) Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 99,20 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
B-) 1-) Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 3.413,71TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 853,43 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 2.560,28 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, davalı tarafça peşin yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye irad kaydına,
3-) Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
C-) 1-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
2-) Taraflarca istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana iadesine,
3-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1 – a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/02/2023