Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/763 E. 2023/127 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/763
KARAR NO: 2023/127
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2021
NUMARASI: 2020/104 Esas 2021/1005 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 06/02/2020
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 19/01/2023
YAZILDIĞI TARİH: 19/01/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/104 Esas 2021/1005 Karar sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31/12/2019 tarihinde … ‘in sürücüsü, …’in ruhsat sahibi olduğu … A.Ş.’nin … poliçe numarası ile sigortalamış olduğu …plakalı araç ile …’in sürücüsü, …A.Ş.’nin ruhsat sahibi ve işleteni olduğu davalı ….’nin hem zorunlu trafik poliçesi hem de ihtiyati mali sorumluluk sorumluluk sigortası ile sigortalamış bulunduğu … plaka sayılı öğrenci servisi olan aracın çarpışması netiscesinde müvekkilinin yaralandığını, müvekkilinin, … tarafından sigortalanan öğrenci aracında yolcu olduğunu, Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/282 Esas sayılı derdest dosyası Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin … tarihli raporunda sürücü …’in % 65 oranında, sürücü …’in %25 oranında, davacı …’nın ise %10 oranında kusurlu bulunduğunu, İstanbul ATK’nın … tarihli raporunda davacının maluliyet oranının %6,3 olarak tespit edildiğini, 03/11/2014 tarihli ıslah dilekçelerinde toplam 21.639,25 TL maddi tazminat talep ettiklerini, 1.242,00 TL özel tedavi zararlarına yönelik taleplerinin reddine karar verildiğini, bozma ilamından sonra işbu dava konusu taleplerle alakalı arabuluculuk sürecine başvurduklarını ancak anlaşamama ile sonuçlandığını, … tarihli Adli Tıp Uzmanı raporunda tespit edilen 1.850,00 TL tutarındaki tedavi zararının 1.242,00 TL’sinin Kayseri 3. AHM dosyasından talep edileceğini, bakiye 608,00 TL kaldığını, 10/01/2020 tarihli hesap raporunda 107.493,55 TL bakiye sürekli maluliyet zararının tespit edildiğini, bu tutarın 20.397,25 TL’sinin 3. AHM tarafından kabul edildiğini, 87.096,30 TL bakiye kaldığını ileri sürerek; 608,00 TL tedavi zararının 31/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, 10/01/2020 tarihli hesap raporu ile tespit edilen 87.096,30 TL bakiye sürekli iş göremezlik zararının 31/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte teselsül hükümleri gereğince tamamının davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebi yönünden zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan zamaaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacıya Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/1438 Esas 2014/498 Karar sayılı ilamına göre 10/02/2015 tarihinde toplamda 33.649,84 TL ödeme yapıldığını, davacının iddia ettiği bakiye sürekli sakatlık tazminatının 87.704,30 TL olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin kusur oranının %72,22’ye tekabül etmekte olduğunu, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, dava konusu olaya uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015gün, 2014/17-27,2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir) Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malul olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nın 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Buna göre davada, 31.12.2009 kaza tarihi ile 06.02.2020 dava tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi 31.12.2017 tarihi itibariyle dolmuştur.10 yıllık zamanaşımı değerlendirilmesinde ise, yaralanmalı trafik kazasında süre 8 yıl olup bu süre geçirildikten sonra zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiğinde 2 yıllık süre başlar. Söz konusu olayda zarar ve sorumlu olayla birlikte öğrenildiği ceza dosyası uyarınca açık olduğundan bu zamanaşımı uygulanamayacağından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiğini, zamanaşımı süresi, zararın öğrenildiği tarihten itibaren başlayacak olup müvekkilinin iyileşip iyileşmeyeceği, tedavi sonrasında tam düzelme mümkün olup olmadığı, kalıcı olarak sakatlığa maruz kalıp kalmadığı Adli Tıp raporu ile tespit edilmiş olup bu anlamda zamanaşımı süresinin kaza tarihinden itibaren başlatılmasının hatalı olduğunu, İstanbul ATK’nın sakatlığın kalıcı olduğuna dair raporu … tarihli olup bu sürenin başlangıç tarihi olarak dikkate alınması gerektiğini, somut olayda lise öğrencisi olan müvekkilinin, okuluna öğrenci servisi ile gidip geldiğini, öğrenci servisi ile müvekkili arasındaki sözleşmenin taşıma sözleşmesi olduğunu, davalının da öğrenci servisi aracının sigortacısı olduğunu, davalı … şirketi tarafından sigortalanan aracın kaza anında 15 civarı lise öğrencisini okula getirip götürmekte iken kaza meydana geldiğini, davanın, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olduğunu, bu nedenle taşıma sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğini, öğrenci servis aracındaki yolcu taşımacılığının, TTK’da düzenlenen taşıma sözleşmesi olarak kabul edilmesi gerektiğini, (TTK.m.850 vd maddeleri) iş bu davanın da taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı açıkca anlaşılmakta olup TTK md. 855 gereğince 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğini, kaza tarihinin 31.12.2009 olduğunu, 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan 31.12.2019 tarihinden önce dava şartı olan arabuluculuk yoluna 16.12.2019 tarihinde başvurulmuş olup zamanaşımı süresi durduğunu, tarafların arabuluculuk görüşmelerinde anlaşamamış olup 31.01.2020 tarihinde anlaşmama tutanağı düzenlendiğini, zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı 31.01.2020 tarihinden itibaren zamanaşımı süresi dolmadan (dolmasına 15 gün kalmıştır) 06.02.2020 tarihinde (15 gün içerisinde) iş bu davanın açıldığını bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dairemizce, HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınmak suretiyle yapılan incelemede; Dava, trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda zamanaşımının düzenlendiği 109 . Maddesinde” – Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar….” denilmektedir. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin Dava şartı olarak arabuluculuğun sürelere etkisinin düzenlendiği 27 . maddesinde ” – (1) Adliye arabuluculuk bürosuna başvurulmasından,son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede uyuşmazlık konusu hususlarda zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.” denilmektedir. “… Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir. Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60 ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır).
Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; kaza sonucu davacı yaralanmıştır. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’ya göre zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davaya konu trafik kazası 04/09/2009 tarihinde meydana gelmiş, hakem heyetine başvuru ise 19/12/2017 tarihinde yapılmıştır. Davalı taraf, davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığı savunmasında bulunmuş olmasına rağmen, İtiraz Hakem Heyeti hükme esas aldığı Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri tarafından hazırlanan … tarihli rapora göre davacının kazadan kaynaklı gelişen durumunun olduğundan bahisle,zamanaşımı itirazını reddetmiştir. Ancak hükme esas alınan maluliyet raporunda davacının gelişen durumun varlığının tespiti yoktur. Davacı maluliyetinde gelişen durum olduğunu ispat edememiştir. Açıklanan nedenlerle; olay tarihi ve hakem heyetine başvuru tarihi dikkate alındığında KTK’nın 109/2. maddesindeki uzamış ceza zamanaşımı süresi içinde davanın açılmadığı gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 4. HD’nin 2021/7695 Esas 2022/113 Karar sayılı ilamı) “…Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma sebebiyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi olduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60 ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır).
Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir. …” (Yargıtay 4. HD’nin 2021/9552 Esas 2022/7079 Karar sayılı ilamı) Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacı taraf her ne kadar istinaf dilekçesinde zararın ATK’nın … tarihli raporu ile öğrenildiğini ileri sürmüş ise de, zararın öğrenilmesi kavramı ile kastedilen, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olacağı kabul edilmelidir. İşbu dava dosyamızda daha önce ATK’dan alınan … tarihli raporunda davacının maluliyet oranı tespit edilmiş ve iyileşme süresinin 31/12/2009 tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği belirlenmiştir. Buna göre iyileşme süresinin 30/06/2010 tarihi olacağı anlaşılmakla bu tarihten itibaren 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi 30/06/2018 tarihinde dolmuştur. Eldeki ek dava ise, 30/06/2018 tarihinden sonra açılmış olmakla ilk derece mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Yine davacı taraf istinaf dilekçesinde her ne kadar davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığını ve 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu ileri sürmüş ise de, davalı … şirketi taşıma sözleşmesinin tarafı olmadığından ve davalının sorumluluğu ZMMS’den kaynaklı olarak haksız fiil hükümlerine göre olduğundan bu sürenin de uygulanması mümkün değildir. Bu haliyle; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu vakıa ve hukuki değerlendirmede kanuna aykırılığın bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 99,20 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-) Davacı tarafça istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana iadesine,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 353/1-b/1 uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1 – a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/01/2023