Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/717 E. 2023/240 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/717
KARAR NO: 2023/240
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/01/2022
NUMARASI: 2020/892 Esas 2022/80 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 02/02/2023
YAZILDIĞI TARİH: 02/02/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/892 Esas 20212/80 Karar sayılı ilamı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin eşi …’in geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle vefat ettiğini, müteveffanın desteğinden yoksun kalan müvekkili için şimdilik 250,00-TL maddi tazminatın … A.Ş. haricindeki diğer tüm davalılardan, 40.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … Sigortanın poliçe limitleri dahilinde olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … Belediyesi vekili cevap dilekçesinde; müvekkili idarenin davaya konu olayda kusuru olduğundan bahisle sorumlu tutulabilmesi için “işleten” sıfatını haiz olması gerektiğini, KTK’nun 3. maddesinde ise, motorlu taşıtı işletenin sorumluluğunun belirlenmesi açısından “işleten” kavramı; “İşleten”, araç sahibi olanı veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olduğu şeklinde tanımlandığını, müvekkili idarenin kanunda geçen tanım kapsamında işleten sıfatını haiz olmadığını, konu ile ilgili olarak, … Belediyesi Meclisi’nin 08.05.2017 tarihli kararı ile kabulüne karar verilen toplu Taşıma Yönetmeliği’nin “İşleticinin Sorumluluğu” başlıklı 20/f maddesinde kanuni ve hukuki sorumluluğu yoktur.” hükmünün yer aldığını, dolayısıyla dava konusu olayda, araç şoförünün görevi ile ilgili bir fiili nedeniyle vermiş olduğu zararın varlığı iddia edildiğini, bu durumda açıklanan hükümler çerçevesinde müvekkili idarenin herhangi bir sorumluluğunun söz konusu olmadığını, ayrıca … Belediyesi toplu taşıma hizmetleri, … Belediye Meclisi’nin 12.10.2015 tarih ve 904 sayılı kararı gereği, müvekkili idare ile … A.Ş. arasında “Toplu Taşıma Hizmet Protokolü” imzalandığını ve bahsi geçen protokol gereği 01.05.2016 tarihinden itibaren özel halk otobüslerinin sevk, idare ve kontrolleri ilgili şirket tarafından yapıldığını, bahsi geçen şirketin tüzel kişiliğinin mevcut olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu, manevi tazminatın ancak haksız fille sebep olan araç sürücüsü talep edilebileceğini, davaya konu kazada kusur tespiti yapılırken, kanun tanımındaki işleten sıfatının davalı idarede bulunmaması nedeniyle, işbu davanın müvekkili idare yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, izah edilen nedenlerle, hukuki mesnetten yoksun davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkil idare yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, davanın ihbar olunan şirkete ihbarına, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde … poliçe numaralı 14.11.2019 – 14.11.2020 vadeli İhtiyari Mali Mesuliyet teminatını havi Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçede yer alan İMMS (ihtiyari mali mesuliyet sigortası) teminatı ancak olay tarihi itibari ile cari olan Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi teminatı limitinin bittiği yerden yani Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçe limitlerini aşan bir zararın varlığı halinde devreye girebilecek ve poliçe limitleriyle sınırlı kalacak nitelikte olduğunu, ayrıca müvekkili şirket nezdindeki poliçeden kaynaklanan sorumluluğunun sigortalının kusuru ile sınırlı olmakla kusurun tespiti açısından dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmasını, manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, kazaya karışan aracın İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi’ndeki manevi tazminat teminatı şahıs başına 62.500‬,00-TL ile sınırlı olmakla bu tutarın herhalükarda, kişi başı bedeni zarar tutarının % 50’sini aşamayacağını, davacıların manevi tazminat taleplerinin fahiş olmakla davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın, müvekkillerinden talep ettiği maddi ve manevi tazminat talebi için arabuluculuğa başvurmamış olduğunu, davanın bu nedenle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkillerinden talep ettiği maddi ve manevi tazminat istemleri açısından arabuluculuğa başvurmamış olup davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, bununla birlikte TBK md. 72/I’e göre; “Haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı; mağdurun, zararı ve tazminat yükümlüsünü (haksız fiil sorumluluğu isnat edilebilecek kişiyi) öğrendiği tarihten itibaren iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir.” davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığından zamanaşımı nedeni ile davanın reddine, kazanın müvekkillerine ait aracın şoförünün kusuru nedeniyle meydana geldiğini kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili araç sürücüsünün davacının kendi dikkatsizliği sonucunda oluşan kazanın meydana gelmesini önleyebilmesi ve ona göre tedbir alabilmesinin mantık ve hukuk sınırları çerçevesinde müvekkilinden beklenebilecek bir hareket olmadığını, azami dikkat ve ihtişamı gösteren hiç kimsenin bu şekilde meydana gelen kazayı önleyebilmesinin mümkün olmayıp kazanın oluşmasında müvekkillerine atfı kabil bir kusurun söz konusu olmadığını, kazanın meydana gelmesinde tüm kusurun müteveffaya ait olup müvekkillerinin mezkur kazada kusurunun bulunmadığını, kazanın meydana gelmesinin müvekkili ve davalı araç sürücüsü tarafından engellenemeyecek şekilde olduğunu, davalı araç sürücüsünün hayatın olağan akışı doğrultusunda 3. kişilerin hareketlerini kontrol etme durumu bulunmadığı dikkate alındığında müvekkili ile davalı sürücünün olay kapsamında herhangi bir kusurunun bulunmadığını, dosya kapsamında tüm deliller toplandığında da müteveffanın tek ve tam kusurlu olduğunun açıkça görüleceğini, kaza tespit tutanağında ve davacının dava dilekçesinde de açıkça görüleceği üzere davacının eşi müteveffa yaya geçidini kullanmadan orta refüjden otobüse yetişmek için yolun karşısına geçmeye çalıştığını, müteveffanın 2918 Sayılı KTK’nın 68. maddesi “yüz metre kadar mesafede yaya geçidi veya kavşak bulunmayan yerlerde yayalar, taşıt trafiği için bir engel teşkil etmemek şartı ile ve yolu kontrol ederek kendi güvenliklerini sağladıktan sonra en kısa doğrultuda ve en kısa zamanda taşıt yolunu geçebilirler.” hükmünü ihlali nedeniyle de mezkur kazada tam ve asli kusurlu olduğunu, kazaya ve zarara sebebiyet vermiş olmasına istinaden müvekkilinin sorumluluğunun olmadığını, söz konusu kazanın tamamen müteveffanın kusuru neticesinde meydana geldiğini, davada araç sahipleri olan müvekkillerine atfedilecek herhangi bir kusur bulunmamakta olup müvekkillerine yöneltilen bu davanın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacı her ne kadar maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de müvekkilinin bir kusurunun bulunmaması nedeni ile manevi tazminat miktarının fahiş olup zenginleşme ve cezalandırma aracı olarak görülmediğini beyan ederek davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…kazanın meydana gelmesinde davalı … plakalı araç sürücüsü …’nin meydana gelen kazada %60 oranında, müteveffa …’in %40 oranında kusurlu olduğu, davacı eşin hesaplanan destek zararının işlemiş pasif dönem zararı 10.414,65-TL, işleyecek pasif dönem zararının 92.750.01-TL, toplam destek zararının 103.164,66-TL olduğu, belirlenen tazminattan %40 kusur indirimi yapıldığında ödeme tarihi itibariyle (103.164,66 x %60) = 61.898,79-TL destek zararın meydana geldiği, dava dışı trafik sigortacısı … AŞ, tarafından ise davacı eşe 68.428,94-TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin yeterli bir ödeme olduğu, davacının karşılanmayan bakiye zararının kalmadığı, manevi tazminat talebi yönünden de yukarıda açıklandığı üzere, davanın tefrik edilerek tefrik edilen dosya üzerinden karara bağlandığı anlaşılmakla, davacının maddi tazminat talebine ilişkin davasının reddine” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin manevi tazminat hakkında vermiş olduğu karara herhangi bir itirazının bulunmadığını, mahkemenin mevzuat gereği tarafların haklılık durumunu da gözeterek manevi tazminat yönünden sulh kapsamında konusuz kalan davada davalılar ehine vekalet ücretine hükmetmeyerek doğru bir karar vermiş olsa da devam eden maddi tazminat talebinin de kusur durumunu hatalı tayin ederek davanın reddine dair yanlış bir karar verdiğini, kararda kusur bilirkişisi tarafından verilen raporda oran belirtilmediğinden mahkemenin re’sen kusur yüzdelerini takdir ettiğini, bu kapsamda sürücüye %60, müteveffaya %40 oranında kusur atfettiğini, mahkemece müteveffaya atfedilen %40 oranındaki kusurun yüksek olduğunu, müteveffaya atfedilecek kusuru kabul etmemekle birlikte en kötü ihtimalle asli kusurlu olan sürücüye %75, müteveffaya ise %25 oranında kusur atfedilmesi gerektiğini, söz konusu kazada her ne kadar müteveffanın yaya geçidinden geçmediği ifade edilse de bu hususun kazanın oluşumunda ana etken olmadığını, mahkemece Yargıtay’ın güncel kararları gereğince hesap bilirkişisinin rapor tarihi itibariyle yaptığı hesabın esas alınmadığını, onun yerine müvekkiline haricen yapılan ödeme tarihindeki hesabın esas alındığını, kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esas yönünden incelenebilmesi için öncelikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi gereğince ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun ön inceleme aşamasında usulden reddedilmesi zorunludur. Bu şartlar kamu düzeninden olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf başvurusuna konu dosya kapsamı incelendiğinde; 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesinde düzenlenen ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Manevi tazminat yönünden dava tefrik edilmiş olduğundan yargılama yalnız maddi tazminata ilişkin yürütülmüştür. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarında sahip oldukları sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmeleri için muhtaç oldukları paranın ödettirilmesidir. Yani, haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, TBK’nun 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.Somut uyuşmazlıkta; destek …, yolun karşısına geçmeye çalıştığı esnada davalı …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsün çarpması neticesinde vefat etmiştir. Davalı Belediye Başkanlığı otobüsün işleteni diğer davalılar … ve … ise otobüsün malikidir. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 02/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda; davalı …’nin otobüs durağında yolcu indirdiği esnada, desteğin otobüse yetişmek için yaklaşık 50 m ilerideki yaya geçidinden geçmeyerek otobüse doğru ilerlediği, otobüs şoförünün aracın önüne gelen desteği fark etmeyerek aracının ön kısımları ile çarparak altına aldığı ve sağ yan arka tekerleği ile yaya …’in üzerinden geçerek vefatına neden olduğu olayda sürücünün yol ve trafik durumunun kontrolünü yapmadan hareket ettiği, dikkat ve özen yükümlülüğüne riayet etmediğinden asli kusurlu olduğu, desteğin ise yaya geçidini kullanmaması nedeniyle tali kusurlu olduğunun belirlendiği görülmektedir. Bilirkişi raporundaki tespitin soruşturma kapsamında İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 28/05/2020 tarihli rapor ve olayla uyumlu olduğu görülmektedir. Mahkemece somut olayda sürücü ve desteğin ihlal ettiği trafik kuralları gözetilerek desteğin kazanın meydan gelişinde %40, sürücünün ise %60 oranında kusurlu olduğu yönündeki takdirinin isabetli olduğu açıktır. Davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamında bulunan dekont incelenmekle; kazaya karışan … plakalı aracın ZMMS şirketi olan … A.Ş.’nin davacıya dava tarihinden önce 26/08/2020 tarihinde 68.428,94-TL ödeme yaptığı görülmektedir. Hesap bilirkişi tarafından ödeme tarihindeki veriler ve mahkemenin kusur oranına ilişkin tespiti dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu davacının ödeme tarihi itibariyle talep edebileceği destek tazminatı 61.898,79-TL olarak hesaplanmış sonuç itibariyle 68.428,94-TL ödemenin zararı karşıladığı belirtilmiştir. Ancak davacının destek zararı tespit edilirken, dava dışı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin usulünce güncellendikten sonra hesaplanan destek zararından mahsup edilmesi gerekirken hükme dayanak yapılan raporda, hesap bilirkişisi, sigorta şirketinin davacıya ödediği miktarı, ödeme tarihinden raporun düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için yasal faiz üzerinden güncellenmeden, destek zararından mahsup etmiştir. Şu durumda yapılması gereken sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin, ödeme tarihinden hükme esas alınan rapor tarihine kadar güncellenmesi sonucu çıkan miktarın, destek zararından mahsup edilmesidir. Yapılan açıklama doğrultusunda davacı vekilinin istinaf başvuru sebebi haklı bulunmuştur. (emsal nitelikteki Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/2255 Esas, 2021/9297 Karar sayılı da aynı yöndedir.)
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede; davalı … A.Ş. yönünden yalnız manevi tazminat talep edildiği ve davacının manevi tazminat davasının 07/04/2021 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile eldeki dosyadan tefrik edildiği, bu şekilde … Şirketinin de istinaf incelemesi yapılan bu dosyada taraf sıfatı kalmadığı gözetilerek karar başlığından çıkarılması gerekirken açıklanan husus gözetilmeden … A.Ş.’nin karar başlığında gösterilmesi yerinde değildir.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davanın çözümünü sağlayacak ve esasına etki edecek nitelikteki deliller usulünce ve tam manasıyla toplanmadan dolayısıyla değerlendirilmeden hüküm kurulmuş olduğundan, davacı vekilinin istinaf talebi yukarıda yapılan açıklamalarla sınırlı olarak kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının, duruşma yapılmaksızın, kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair 6100 sayılı HMK md. 353/1-a-6 gereğince duruşma açılmaksızın karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun sınırlı olarak KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/892 Esas 2022/80 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvurana iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran tarafca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda,6100 sayılı HMK md.353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md.353/1-a, 362/1-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/02/2023