Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/69 E. 2022/1858 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/69
KARAR NO: 2022/1858
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2021
NUMARASI: 2020/360 Esas 2021/832 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 27/02/2018
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 24/11/2022
YAZILDIĞI TARİH: 24/11/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/360 Esas 2021/832 Karar sayılı ilamı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kaza tespit tutanağına göre müvekkilinin oğlu olan … ‘un sevk ve idaresindeki, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın 12/04/2014 tarihinde Kayseri … Bulvarı, … … kavşağından … Köprülü kavşağı istikametine seyir halinde iken … ‘in sevk ve idaresindeki … plakalı kamyon ile çarpışması sonucu maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, bu kazada yaralanan müvekkilinin uzun süre tedavi gördüğünü, uzun süre çalışmadan geri kaldığını ve maddi manevi zarara uğradığını, düzenlenen kaza tespit tutanağında her ne kadar kazaya karışan karşı araç sürücüsünün tali kusurlu olduğu kabul edilse de, kazada yaralanan ve zarar görenlerin kusurlu aracın sigortacısından sigorta poliçesindeki tutarla sınırlı olmak üzere tazminat talep edebileceğini, davalı sigorta şirketinin sigorta poliçesi teminat limitinin 250.000,00 TL olduğunu, yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti dahilinde ve sigortalının kusuru oranında maddi zararlarla sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin temerrüte düşmediğini, davanın açılmasından dava dilekçesi ile haberdar olunduğunu, kazanın meydana gelmesindeki gerçek kusur oranının ve davacının maluliyetinin adli tıp kurumundan alınacak raporla belirlenmesi ve maluliyet raporuna göre aktüer bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, müvekkili şirketin ancak dava tarihinden itibaren avans faizi ile sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
1-Davanın kısmen kabulü ile 4.747,12 TL geçici iş göremezlik zararı ve taleple bağlılık ilkesi gereği 89.813,62 TL sürekli iş göremezlik zararı olmak üzere toplam 94.560,74 TL maddi tazminatın ZMMS poliçesi teminat limiti ile sınırlı olması koşulu ile dava dilekçesi ile talep edilen 1.000,00 TL yönünden dava tarihi olan 27/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve ıslah ile talep edilen bakiye 93.560,74 TL yönünden ıslah tarihi olan 01/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olmak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının fazlaya ilişkin geçici iş göremezlik tazminatı isteminin reddine,
3-Davacının hükmedilen tazminata avans faizi ve mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmesine yönelik istemlerinin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİDavalı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın dava açmadan müvekkili şirkete başvurmamış olup bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi aksi taktirde müvekkilinin davada tazminat hesaplamaya yarar belge ve raporların tebliği ile temerrüde düştüğünden dolayısıyla davanın açılmasına sebebiyet verilmediğinden faize, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken aksi şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı … ile … ‘un 30/05/2014 tarihli uzlaştırma tutanağı ile uzlaştıkları soruşturma dosyasında sabit olduğunu dolayısıyla davacının dava açmak hakkı olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, CMK’nın 253/19 ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin 7/6 maddeleri gereğince davacının uzlaşma nedeniyle tazminat davası açabilmesi mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde tazminat talebinde geçici iş göremezlik sürekli iş göremezlik noktasında bir ayrım yapılmadığını dolayısıyla dava dilekçesinin HMK’nın 119/1-ğ hükmü gereğince açık bir talep sonucunu içermediğini, ıslah dilekçesinde de talep noktasında bir açıklama yapılmadığını, bu sebeple geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu ayrıca kararda 89.913,62 TL’lik sürekli iş göremezlik zararı miktarının hesaplamasına dair bir açıklama yapılmadığını, bu hesaplamanın 17/06/2019 tarihli bilirkişi raporuna istinaden yapıldığı kabul edilse dahi sürekli iş göremezliğe ilişkin hesap miktarının 89.813,62 TL değil 89.812,62 TL olduğunu, hükmün kabulünün mümkün olmadığını, ZMSS genel şartlarına göre geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığından müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, bu zarara ilişkin tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının maluliyetinin 04/04/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda % 7 olarak tespit edilmiş olup, 17/12/2018 tarihli maluliyet raporunda hatalı şekilde hesaplanan % 23 maluliyet oranına göre yapılan tazminat hesabının kabulünün mümkün olmadığını, iki rapor arasında fahiş fark olup, raporların çelişkili olduğunu, çelişkinin giderilmesi için yeniden maluliyet raporu alınması gerekirken hatalı maluliyet raporuna göre karar verildiğini, hükme esas alınan hesap raporunun hatalı olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, haksız fiilden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereği cismani zarardan doğan maddi tazminat istemine ilişkindir.Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/12/2019 tarih 2018/159 Esas 2019/1072 Karar sayılı kararı ile, trafik kazasından kaynaklı, geçici ve kalıcı işgöremezlikten oluşan maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmiş, kararın sigorta vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dairemizin 11/06/2020 tarih ve 2020/416 Esas 2020/401 Karar sayılı ilamı gereğince 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, dosya kaldırma kararı doğrultusunda ilk derece mahkemesince 2020/360 Esas sayılı dosyaya kaydedilip, gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra varılan kanaat neticesinde açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı’ başlıklı 97. maddesinde (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.Somut olayda, kaza tarihi 12/04/2014 tarihi olup davacı, trafik kazasına sebebiyet vermiş olan aracın zorunlu trafik sigortacısı olan davalı … Sigorta şirketine 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi uyarınca dava açılmadan önce başvuruda bulunmuş olup, davalı sigorta şirketince tazminat talebinin reddedilmesi üzerine eldeki davayı açmış, dava şartı yerine getirilmiştir. Ayrıca trafik kazası 2918 sayılı kanunun 97. maddesinde 6704 sayılı kanunun 5. maddesi ile yapılan değişiklikten önce meydana gelmiş olması nedeniyle, davacının dava açılmadan önce sigortaya başvuru zorunluluğu yoktur, sigortaya başvurma sigortanın temerrüte uğramasını sağlama yönünden etkilidir. Bu sebeple davalı sigortanın davacının sigortaya başvurmadan önce dava açmış olması sebebiyle davasının dava şartı yokluğundan reddedilmesine ilişkin istinafının yerinde olmadığı ayrıca ilk derece mahkemesinin dairemizce kaldırılan 2018/159 Esas 2019/1072 Karar sayılı kararının istinaf incelemesinde de bu husus dairemizce değerlendirilmiş ve davalı sigortanın bu yöndeki istinafının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması hâlinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.Maluliyete ilişkin alınacak raporların, haksız fiil; 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 ila 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne, İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01/06/2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri, yaralananın çocuk olması halinde ise 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerekmektedir.Somut olayda, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan davacının maluliyet oranın tespitine ilişkin 17/12/2018 tarihli raporda davacının vücut genel çalışma gücü kayıp oranının % 23 oranında kaybettiğinin, trafik kazası nedeniyle davacının mutat iş ve gücünden kaldığı sürenin 6 ay olduğunun rapor edilmiş olduğu bildirilmiştir. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden alınmış olan 17/12/2018 tarihli raporun 12/04/2014 kaza tarihinde yürürlükte olan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmek suretiyle tesis edilmiş olduğu anlaşılmış olup, davalı sigorta vekilinin maluliyete ilişkin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür. Dairemizce kaldırılan ilk derece mahkemesi kararında da davalı tarafın maluliyete ilişkin istinafının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.İş göremezlik zararının hesabında, davacının gelirinin doğru biçimde belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması gerektiği; hesaplamada, aktif dönem için davacının kaza tarihindeki kazancının esas alınması, pasif devrede ise gerçekleşecek zararın asgari geçim indirimsiz asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağı; aktif çalışma döneminin 60 yaşa (yasaları gereği farklı düzenlemeye tabi olanlar dışında) kadar süreceği dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır.Yargıtay’ın işgöremezlik tazminatının hesaplanmasında esas alınacak gelir konusundaki yerleşik uygulaması yukarıda ifade edilmiş olmakla birlikte; dosya kapsamından, davacının kaza tarihinden önce emekli olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, kazadan önce emekliye ayrılmış ve pasif devrede bulunan davacı için, işgöremezlik tazminatının hesaplanmasında akif – pasif dönem ayrımı yapılması gerekliliği ortadan kalkmış olup, davacının muhtemel bakiye ömür süresinin tamamı için asgari geçim indirimi dahil edilmemiş net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekir.Somut olayda, mahkemenin hükme esas aldığı 31/12/2021 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; kaza tarihi itibariyle 53 yaşında emekli olup, herhangi bir işte çalışmayan davacının dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda pasif dönem içerisinde kabul edilmek suretiyle agisiz net asgari ücret üzerinden kazanç elde edilebileceği varsayımına göre usulüne uygun olarak hesaplama yapılmış olduğu anlaşılmakla, davalı sigorta vekilinin davacının emekli maaşı olan 1.180,00 TL üzerinden hesaplama yapılması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.6098 sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının da bu kapsamda olmasına, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacının geçici iş göremezlik tazminatını, davalı sigorta şirketinden talep edebilmesine, her ne kadar davalı sigorta vekili tarafından ZMSS yeni genel şartları ve 6111 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılan 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesi gereğince geçici iş görmezlik zararlarının tedavi giderleri kapsamında olduğundan bahisle, SGK’nın sorumluluğunda olduğu iddia edilmiş ise de, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nın sorumluluğunda olduğuna ilişkin düzenlemenin de yer almamasına göre mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmış olup, davalı sigorta vekilinin bu yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Somut olayda, dava davacı tarafça HMK’nın 109. maddesinde hüküm altına alınan kısmi dava şeklinde açılmış, davacı tarafça dava dilekçesinde cismani zarardan dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunulmuş, 17/06/2019 tarihli aktüerya bilirkişi raporundan sonra da 01/07/2019 tarihinde ıslah edilmiş olup, davalı sigorta vekilinin kaldırma kararından önceki istinafında böyle bir savunmasının olmadığı, kaldırma kararından sonra da böyle bir savunmada bulunmadığı anlaşılmakla, davalı sigorta vekilinin HMK’nın 357. maddesi uyarınca istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş olan trafik kazalarında cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında Yargıtayca PMF – 1931 yaşam tablosu esas alınıyor ve %10 artırım %10 iskonto yöntemiyle zarar görenlerin tazminat alacağı hesaplanıyordu. 01/06/2015 tarihinde yeni Genel Şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen ve 01/06/2015 tarihinden sonra düzenlenmiş olan poliçelerde PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yönteminden vazgeçilerek poliçelerin eki niteliğindeki genel şartlar gereğince tazminat hesabında TRH – 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik Faiz yöntemi kullanılmaya başlanıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararıyla 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddelerinde “genel şartlara” atıf yapan cümlelerin iptaline karar verilmiş ve bu karar 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıyla birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince zarar görenlerin cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatı alacağının hesaplanmasında TRH 2010 ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi benimsenmiş olup TRH 2010 yaşam tablosunun uygulamasından vazgeçilmemiştir. (Yargıtay 17.HD.’nin 2019/5206 E. 2020/8874 K. 22/12/2020 tarihli ilamı)Somut olayda, davacının sürekli iş göremezlik tazminatında hükme esas alınan aktüerya bilirkişisi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi esas alınmak suretiyle hesaplanmış olduğu anlaşılmakla;19/06/2021 tarihinde 31516 sayılı RG’de aynı gün yürürlüğe giren 7327 kanun numaralı “İCRA VE İFLAS KANUNU İLE BAZI KANUNULARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN’un; 18. maddesi ile 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesine yapılan değişiklik neticesinde “…sürekli sakatlık tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu, zorunlu malu sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen iskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak hayat üniteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, hesaplanır…” hükmünün 19/06/2021 tarihinden sonraki kazalar neticesinde açılan tazminat davalarında uygulanacağı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı sigorta vekilinin tazminatın TRH 2010 ve 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.5271 sayılı CMK’nın 253/17. bendinde; “Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder. ” CMK’nın 253/19. bendine göre ise “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmü yer almakta olup, anılan kanun maddesinin 253/19. bendine göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Bu yasal düzenleme ışığında da uzlaşma raporunu düzenlenmekle davalının tazminat davası açma hakkı bulunmamaktadır. Uzlaşma raporu da ilam mahiyetinde olacağından aksinin aynı kuvvetteki belge ile ispatlanması gerekir. Tüm bu nedenlerle uzlaşma raporu ilam mahiyetinde olduğundan ve uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.Somut olayda, dairemizin 11/06/2020 tarih ve 2020/416 Esas 2020/401 Karar sayılı kaldırma kararı neticesinde, … plaka sayılı araçta yolcu olan davacı ile … plaka sayılı aracın sürücüsü … arasında düzenlenmiş ve taraflarca imzalanmış olan 30/05/2014 tarihli uzlaştırma tutanağı neticesinde dava dışı araç sürücüsü … hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş olup olmadığının, kovuşturmaya yer olmadığı kararı yok ise davacı ile … arasında uzlaştırma tutanağının neden düzenlenmiş olduğunun yöntemince Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan sorulması ve uzlaştırma tutanağının CMK’nın 253/19. maddesi anlamında davacının davasından feragati sağlayacak nitelikte bir uzlaşma sayılıp sayılmayacağı hususunda gerekli inceleme ve değerlendirilme yapıldıktan sonra oluşan sonuca göre karar verilip gerekçelendirilmesi için kaldırma karar verilmiş, ilk derece mahkemesince kaldırma kararı sonrasında yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde; Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nca dava dışı … ‘un kazada kırmızı ışık ihlali yapması sebebiyle aracında yolcu olarak bulunan davacı … ‘un yaralanmasında bilinçli taksir hali söz konusu olduğu nedeni ile şikayet olmasa da … ile … arasında uzlaştırma işlemleri yapılmasının yasal zorunluluğu bulunduğundan uzlaştırma tutanağı düzenlendiği ancak dava dışı sürücü … hakkında bu suçla ilgili bir soruşturma başlatılmadığı, dolayısı ile uzlaştırma tutanağı neticesinde dava dışı araç sürücüsü … hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi durumunun da olmadığı, dosya kapsamına göre mevcut uzlaştırma tutanağının CMK’nın 253/19. maddesi anlamında davacının davasından feragati sağlayacak nitelikte bir uzlaşma sayılmayacağı anlaşıldığından, davalı sigorta vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
Yukarıda izah edilen sebeplerle; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 6.459,44 TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 1.614,86 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.844,58 TL istinaf karar harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-) İstinaf yargılaması bakımından davalı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1 – a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/11/2022