Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/374 E. 2022/389 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
K A Y S E R İ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/374
KARAR NO: 2022/389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
NCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13.01.2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/27 Esas
DAVANIN KONUSU: Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ: 11.01.2022
İSTİNAF KARARININ VERİLDİĞİ TARİH: 02.03.2022
YAZILDIĞI TARİH: 02.03.2022
Yukarıda ayrıntılı bilgileri yazılı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/27 Esas sayılı 13.01.2022 tarihli ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize tevzi edilmiş olmakla dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmalarının Özeti: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle: Dava konusu 17/10/2021 tarihli trafik kazası nedeniyle yaralanan davacının maluliyet, tedavi giderleri, kazanç kaybı, iş göremezlik ve maddi ve manevi tazminat taleplerinin araç sürücüsü ve araç sahibi yönünden kaza tarihinden itibaren, sigorta şirketi için temerrüt tarihinden itibaren işleyecek taciri faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile araç sahibi ve sürücüsünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesince verilen 13.01.2022 tarihli 2022/27 Esas sayılı ara kararı ile; Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince verilen ara kararın hukuka aykırı olduğunu, davaya konu trafik kazasında ihtiyati haciz talep ettikleri araç olan … plakalı aracın sürücüsü …’ın olay yerinden kaçmaya çalıştığını ve Jandarma tarafından kaza yerinden uzak bir bölgede yakalandığını, tesadüfen araç yakalanmasaydı davalı …’ın kullandığı aracın tespit edilmeyeceğini, davalının kötüniyetli olduğunun açık olması nedeniyle ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, trafik kazası nedeniyle sigorta poliçesindeki teminatları aşan tutar ve manevi tazminat taleplerinin de ihtiyati haciz kararı talep ettikleri araç sürücüsü ve araç sahibinin sorumlu olduğunu ve davanın kabulü halinde alacaklarını tahsil etmelerinin güçleşeceğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Yargıtay İçtihatlarına göre de ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, ihtiyati tedbir talep ettikleri araç sürücüsünün ve araç sahibinin kötü niyetli olması nedeniyle ilk derece mahkemesince verilen 13.01.2022 tarihli 2022/27 Esas sayılı ara kararın kaldırılmasına, araç sahibi ve sürücünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine “ihtiyati tedbir” konulmasına karar verilesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi gereğince istinaf başvurusunun incelenebilmesi için öncelikle ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi zorunludur. Bu şartlar kamu düzeninden olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinafa konu dosya kapsamı incelendiğinde; 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesinde düzenlenen ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davacının istinaf talebinin ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği tespit edilmiştir.Davacı vekili, dava dilekçesinde özet olarak; 17/10/2021 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını, bu kazada kusurlu olan araç sürücüsü davalı …, aracın maliki davalı … ve aracın ZMMS davalı … Sigorta A.Ş.’nin davacının yaralanması nedeniyle ortaya çıkan tüm zararı karşılamak zorunda olduklarını belirtilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 250.000,00 TL manevi tazminat ve 1.500,00 TL maddi tazminat talep edilmiş ayrıca bu hakların infaz kabiliyetinin korunmasında zorunluluk bulunduğunu, müvekkilinin mağduriyetinin engellenmesi bakımından dava sonuçlanıncaya kadar, davalılar … ve … adına kayıtlı olan taşınır ve taşınmazlara ayrıca üçüncü kişiler ile bankalardaki hak ve alacaklarına ihtiyati tedbir konulmasını istemiştir.İlk derece mahkemesi tarafından 13/01/2022 tarihli ara kararla, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, bu kararın davacı vekiline 22/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin 25/01/2022 tarihli dilekçesiyle ihtiyati tedbir ve haciz talebinin reddi kararına karşı süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.6100 sayılı HMK’nın 389/1 maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ışığında, uyuşmazlık konusu şey üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulabileceği anlaşılmaktadır. Somut olayda para alacağının tahsili istenmekte olup davalıların taşınır veya taşınmaz malvarlığı değerleriyle ilgili bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bir başka ifade ile eldeki alacak davasının konusu değildirler. Bu durumda, mahkemece usul ve yasaya uygun bir şekilde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi yerinde olup davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf itirazı haklı değildir.Davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinin bazı bölümlerinde ihtiyati haciz taleplerinin mahkemece reddedilmesinin hatalı olduğu şeklinde ifadelere yer verilmesi nedeniyle davacının istinaf itirazının ihtiyati haciz yönüyle de değerlendirilmesi gerekli görülmüştür.İhtiyati haciz müessesesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesi şu şekildedir;
İhtiyati haciz şartları:
Madde 257 – “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2 -Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.”
Vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş alacakların zamanında ödenmesinin sağlanması amacıyla borçlunun mallarına geçici olarak hukuken el konulması şeklinde ifade edilebilecek olan ihtiyati haczin, kanunda düzenlenen istisnai hallerde vadesi gelmemiş alacaklar için tatbiki de mümkündür. Bu istisnalardan biri de 2004 sayılı İİK’nun 257/2. maddesinde yer alan, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemesi, kaçırması veya kendisinin kaçmaya çalışmasıdır.Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarına göre; zarar, haksız eylemden kaynaklandığında, tazminat da haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmektedir. Buradaki “muaccel alacak” kavramı, alacaklı tarafından belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacak iddiasını elde etmeye yönelik, makul bir şekilde ortaya konulmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta bir kanun hükmüne veya yerleşik içtihatlara dayalı başarılı olma şansı yüksek, yeterli somutluğa sahip nitelikteki talep ve dava edilebilir hale gelmiş alacakları ifade etmektedir.Davacının manevi tazminat talebi açısından davaya konu olan olayda; manevi tazminat miktarı tümü ile ilk derece mahkemesi tarafından toplanılacak deliller ve yapılacak yargılama sonucunda takdir hakkı da kullanılmak suretiyle tespit edileceğinden bu aşamada, manevi tazminat olarak talep edilen miktar yönünden somut bir miktar belirlenmesinin mümkün olmadığı ve dolayısı ile ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Bu haliyle, manevi tazminat bakımından ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığı tespit edildiğinden davacının istinaf başvurusunun bu yönüyle de reddedilmesinin gerektiği anlaşılmıştır.Davacının maddi tazminat talebi açısından davaya konu olan olayda; Fazlaya dair haklar saklı tutulmuş olsa dahi ihtiyati haciz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği bakımından davacının dava dilekçesinde şimdilik istediği maddi tazminat miktarının esas alınması gerekir. Davacının, iş bu davada şimdilik maddi tazminat olarak talep ettiği 1.500,00 TL’nin, paranın satın alma gücü, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında, her halükarda hayatın olağan akışı içerisinde neredeyse herkes tarafından, dolayısı ile davalılar tarafından da ödenecek meblağ dahilinde bulunduğu, kaldı ki maddi tazminat bakımından ihtiyati haciz talebinin kabulüne ilişkin karar verilmesi halinde dahi talep edilen maddi tazminat miktarı ile sınırlı şekilde ihtiyati hacze karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla somut olayda maddi tazminat talebi bakımından da ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, davacının istinaf başvurusunun bu yönüyle de reddedilmesinin gerektiği anlaşılmıştır.6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesinde belirlenen koşulların varlığı halinde, incelenen ilk derece mahkemesine ait dava dosyasının ve kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda, istinaf incelemesi sırasında istinaf başvurusunun, duruşma açılmaksızın, esastan reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince usul ve yasaya uygun bir şekilde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi yerinde olmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK md. 353/1-b-1 uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu sırasında peşin alınan harçların mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-) Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-) Davacı tarafından istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı HMK md. 353/1-b-1 uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 391/3 ve 362/1-f maddeleri gereğince Yargıtay nezdinde temyiz yolu kapalı (KESİN) olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/03/2022