Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/287 E. 2022/1960 K. 12.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/287
KARAR NO: 2022/1960
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2021
NUMARASI: 2020/99 Esas 2021/1061 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 12/12/2022
YAZILDIĞI TARİH: 12/12/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/99 Esas 2021/1061 Karar sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plakalı aracına, sürücü … idaresindeki … plakalı aracın arkadan çarptığını, bu aracın davalı sigorta şirketine … nolu ZMSS poliçesi ile … nolu kasko poliçesiyle sigortalı olduğunu, müvekkiline ait aracın 51.980,65 TL harcanarak onarıldığını, kusurlu aracın trafik sigorta poliçesini ve kasko sigorta poliçesini düzenleyen davalı … A,Ş.ile yapılan görüşme neticesinde 51.980,65 TL hasar bedelinin sadece üst limit olan 39.000,00 TL’sini ödediklerini, bakiye hasar bedeli alacağının 12.980,65 TL olduğunu, araç başı maddi tazminat limiti olan 39.000,00 TL’nin ödenmiş olması nedeniyle değer kaybı talebi ile ilgili yapacak bir işlem olmadığını bildirdikleri halde 20.12.2019 tarihinde 4.602,05 TL daha bir ödeme yaptıklarını, ödemenin onarı yada değer kaybı için yapıldığına dair bir açıklama olmadığını belirtilerek şimdilik 100,00 TL değer kaybı ile 12.980,65 TL tutarındaki bakiye hasar bedelinin kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsili, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş vekili tarafından, müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, sigortalının kusur oranının tespit edilmesi gerektiğini, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın görevli ve yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini, davacının davasının belirsiz alacak şeklinde ki talebinin hukuki olarak mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte öncelikle dosyada kusuru raporu alınması gerektiğini, müvekkilinin yalnızca kaza tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu tutulabileceğini, davanın müvekkili sigortalısı … ‘e ihbarının gerektiğini, müvekkili şirketin davacıya 13.12.2019 tarihinde poliçe teminatının tamamını teşkil edecek biçimde 39.000,00 TL hasar tazminatı, 20.12.2019 tarihinde kasko teminatı kapsamında 4.602,05 TL değer kaybı tazminatı ödediği belirtilerek hasar ve değer kaybı taleplerin reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİİlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; açılan davanın kısmen kabulü ile; 5.397,95 TL değer kaybı tazminatının 20/12/2019 tarihinden, 12.980,65 TL hasar bedeline ilişkin tazminatın ise 13/12/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, (Davalı … A.Ş’nin İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi kapsamında sorumlu tutulmasına), fazlaya ilişkin faiz isteminin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacı tarafın da ikrar ettiği üzere huzurdaki davanın trafik kazasından kaynaklanan bir haksız fiilden doğduğu için görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu dolayısıyla görev itirazında bulunduklarını, davanın yetkisiz mahkemede açılmış olup, yetkili mahkemenin Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesi uyarınca İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davacının taleplerinin belirsiz alacak davası olarak yöneltilebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacı tarafından ileri sürülen hasar tazminatı talebi bakımından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, kusur bakımından ise hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunun hatalı olup, beyanlarının değerlendirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, açıklamaları baki kalmak kaydıyla, davacı tarafından talep edilen ödeme üstü tazminatın sigorta genel şartları hükümlerine aykırı olup, fahiş miktarda olduğunu, davacı tarafa 13/12/2019 tarihinde poliçe teminatının tamanını teşkil edecek biçimde 39.000,00 TL tutarında hasar tazminatı, 20/12/2019 tarihinde kasko teminatı kapsamında 4.602,05 TL değer kaybı tazminatı ödemesi yapılmış olduğundan fazlaya ilişkin taleplerin reddedilmesi gerektiğini, davayı kabul etmemek kaydıyla tazminat talebinin Katma Değer Vergisi dahil olarak istenemeyeceğini ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda tespit edilen hasar tazminatının sigorta genel şartları hükümlerine aykırı olup, fahiş miktarda olduğunu, makul oranda iskonto uygulanması gerekmekte olup, iskonto uygulanmaksızın ve ayrıca KDV dahil hüküm tesis edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, değer kaybı talep edilmişse de 20/12/2019 tarihinde davacı yana yapılan 4.602,05 TL değer kaybı ödemesi ile müvekkil şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, hesaplamanın genel şartlar ekli formulasyonuna göre yapılması gerektiğini tekrarla kesinlikle bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla hükme esas alınan bilirkişinin başvuranın aracının rayiç değerini belirlerken kullandığı değerlendirme ölçütlerini belirtmemiş piyasadaki rayiç değerlerinin araştırılmamış olmasının tamamen hatalı olduğunu, davacının veya üçüncü kişinin ağır kusurunun varlığı halinde müvekkil şirkete yöneltilen zarar talebine ilişkin illiyet bağının kesileceğini, her halükarda müterafik kusurun varlığı halinde davacı lehine hükmedilecek tazminattan indirim yapılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirket yalnızca dava tarihinden itibarin yasal faizden sorumlu olabileceğini ayrıca belirtmek gerekir ki davacı yanın taleplerinin müvekkil şirket tarafından giderilmiş olup, temerrüde düşmüş olduğunun kabulünün yasaya aykırı olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/12/2021 tarih, 2020/99 Esas 2021/1061 Karar sayılı kararı ile, trafik kazasından kaynaklı, maddi hasarın ve değer kaybının tazminine ilişkin davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.Somut olayda; uyuşmazlığın temelinde 3. kişinin haksız fiili bulunmakta ise de, davalı sigortanın sorumluluğu sigorta hukukundan (sigortacılık yasasından) kaynaklanmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle, dava mutlak ticari dava olup, asliye ticaret mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan, davalı vekilinin davanın konusunu haksız fiil teşkil ettiği gerekçesiyle davanın görülmesinde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna yönelik istinafının yerinde olmadığı tespit edilmiştir. (Yargıtay 17.HD 2016/19394 E.- 2019/8513 K…). 6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. “7. maddesinde de,” davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.” denilmektedir. Yine aynı Yasa’nın 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.Diğer taraftan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde ise “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” ifadesine yer verilmiştir.HMK 16. madde hükmü, HUMK’daki düzenlemeye oranla daha genişletilmiş ve ayrıntılandırılmıştır. Ancak, HMK’nda kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup, haksız fiile ilişkin davalardaki yetki, kesin yetki olmayıp, bir seçimlik yetkidir. ” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,27.05.2015 tarih,ESAS NO: 2013/11-2359,KARAR NO: 2015/1443) Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.Somut olayda; dava trafik kazasından kaynaklanmakta olup, trafik kazası netice itibari ile bir haksız fiildir. Davaya konu trafik kazası … ili, … ilçesinde meydana gelmiştir. Davalı sigortanın merkezi İstanbul olup; davacının vergi kaydının bulunduğu yer ise … ‘tır. Davacı taraf HMK 16. maddesi gereğince seçimlik hakkını kullanarak haksız fiilin işlendiği yeri mahkemesinde dava açmış olup, mahkemece yetkisizlik kararı verilmemesi doğru görülmüş olup, davalı vekilinin yetkisizlik kararı verilmesi yönündeki istinafının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.6098 sayılı TBK’nın 72. maddesinde, haksız fiillerden kaynaklı tazminat isteminin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, ancak tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, ceza zamanaşımı uygulanacağı düzenlenmiştir. Haksız fiilin işlendiği tarihte alacak muaccel hale gelir.Somut olayda, kaza 06/10/2019 tarihinde meydana gelmiş olup, dava 27/01/2020 tarihinde açılmış, davacı vekili tarafından dava 21/06/2021 tarihinde ıslah edilmiştir. Dava, davacı tarafça süresi içerisinde açılmış ve süresi içerisinde ıslah edilmiştir. Haksız fiilden kaynaklı tazminat davalarında haksız fiilin işlendiği tarih itibariyle alacak muaccel hala gelmiş, istenebilir olmuş olup, ancak zararın miktarı bilinmediğinden, hesaplanması gerektiğinden ancak bilirkişi raporu alındıktan sonra belirlenebilir olduğundan, bilirkişi raporundan sonra yapılmış ve ıslahla artırılmış olan tazminat miktarının zamanaşımına uğradığına ilişkin davalı sigorta şirketi vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Belirsiz alacak davasını düzenleyen 6100 Sayılı HMK 107. maddesinde; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. davada; davacılar vekili dava dilekçesinde HMK’nın 107. Maddesi uyarınca dava açtığını açıkça belirtmemiş, dava değerinin arttırılmasına yönelik 21/06/2021 tarihli dilekçesini de ıslah dilekçesi olarak sunmuştur. Davacı tarafça trafik kazasından kaynaklanan zararın tazmini hususunda açılmış olan davanın kısmi dava şeklinde açılabileceği gibi belirsiz alacak davası şeklinde de açılması mümkündür. Davacı tarafça somut olayda açılmış olan dava kısmi dava şeklinde açılmış olup, davalı vekilinin davacı tarafın taleplerini belirsiz alacak davası şeklinde yöneltmesinin hukuken mümkün olmadığı yönündeki istinafının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.Trafik kazası ile ilgili olarak, ceza dosyasında alınan kusur bilirkişisi raporu, eldeki davada alınan kusur bilirkişisi raporu ile aynı trafik kazasına bağlı olarak açılmış olan diğer tazminat davalarında alınmış olan kusur bilirkişisi raporlarının tutarlı olup, birbiriyle çelişkili olmaması gerekir. Raporlar arasında çelişki olduğu takdirde çelişkinin mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik kürsüsünden seçilecek heyetten ya da İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek heyetten rapor aldırılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi gerekir.Somut olayda, eldeki davada trafik kusur bilirkişisi … ‘dan alınmış olan 04/03/2021 tarihli kusur raporunun olaya ve olayın oluş şekline uygun olduğu, dosya içerisindeki kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu kanaatine varılmış olmakla, davalı sigorta vekilinin kusura ilişkin istinaflarının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan 2918 sayılı KTK madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.İhtiyari mali mesuliyet sigortası yapılmış olan araçlarda, ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı, ZMMS hadlerinin aşılması üzerine devreye girer ve ihtiyari mali mesuliyet sigortasına ilişkin poliçedeki yazılı hadlere kadar aracın işletenine terettüp eden hukuki sorumluluğu temin eder. Motorlu Kara Taşıt Araçları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 1. maddesine göre, sigortacı, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limitinin dışında (üstünde) kalan miktardan başlayıp, ihtiyari mali sorumluluk sigortası teminat limitine kadar sorumludur.Somut olayda, trafik kazasına sebebiyet vermiş olan … plaka sayılı araca davalı … Aş( … Aş.) tarafından Zorunlu mali mesuliyet sigortası yapılmış olup, poliçe limiti kaza tarihi itibariyle 36.000-TL.dir. Davacı tarafın … plaka sayılı aracında meydana gelen ve fatura edilen 51.980,65-TL.’nin 39.000-TL.sinin davalı sigorta tarafından dava açılmadan önce 13/12/2019 tarihinde, 4.602,05 TL.değer kaybının ise yine dava açılmadan önce 20/12/2019 tarihinde davalı sigorta tarafından ödendiği, davalı sigorta tarafından her ne kadar ihtiyari mali mesuliyet poliçesi dosyaya sunulmamış ise de davalı sigortaca gerek 36.000-TL. yi aşan 3.000-TL.’lik maddi hasar bedeli ile, 4.602,05 TL.değer kaybının dava dışı … ile … plaka sayılı araca yönelik aynı zamanda ihtiyari mali mesuliyet sigortası yapılmış olduğunun davalı sigortanın 4.602,05 TL’yi değer kaybına yönelik ödemesinin de ihtiyari mali mesuliyet sigortasından karşılanmış olduğunu istinaf dilekçesinde de belirtmiş olması karşılığında, davalı sigorta vekilinin poliçe limitinin üst sınırında davacı tarafa yeterince ödeme yapılmış olduğu gerekçesiyle mahkemece hükmedilen 12.980,65-TL.hasar bedeli ve 5.397,95 TL. değer kaybının fazladan ödeme olması nedeniyle, mahkemece reddine karar verilmesi gerektiği, değer kaybının teminat dışında olduğu, hasar ve değer kaybının fahiş miktarda olduğu yönündeki istinafının yerinde olmadığı tespit edilmiştir. Yargıtay Yerleşik uygulamalarına uygun olarak, kazalı aracın markası, modeli, yaşı ve hasarın boyutu birlikte irdelenmek suretiyle, kaza tarihi itibariyle hasarlı aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, ekonomik ise, hasar bedeli, ekonomik değil ise kaza tarihindeki ikinci el satış bedeli ile kazadan sonraki hurda (sovtaj) değerinin tespit edilmesi, belirlenen rayiç değerden de aracın hurda bedeli indirilmek suretiyle davacının gerçek zararının tespiti yönünden ayrıntılı, gerekçeli, denetime açık bir rapor düzenlenmeli, alınan bilirkişi raporu gereğince araç perte ayrılacak ise değer kaybına yönelik talebin reddine karar verilmelidir.Somut olayda, makine mühendisi bilirkişiden alınan raporda aracın kaza tarihi itibariyle ikinci el satış bedelinin 500.000-TL ve aracın onarımı için 51.980,65 TL tutarında harcama gerektiği tespit edilmiş olmakla, mahkemece aracın onarılmasının ekonomik olduğu, Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre aracın hasar bedelinden davacının kusur oranı düşülmek suretiyle ve aracın kazadan önceki ikinci el bedeli olan 500.000-TL’den kazadan sonra onarılması halindeki ikinci el bedeli olan 490.000-TL.arasındaki fark bedel olan 10.000-TL. den davacının kusur oranı düşülmek suretiyle(trafik kazasının meydana gelmesinde davacı tarafın kusuru %0, davalı araç sürücüsünün kusuru %100 oranında oludğundar) davacı lehine 10.000-TL. değer kaybına hükmedilmesi isabetli olup, davalı sigorta vekilinin genel şartların ekinde belirtilen formüle göre yapılması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.Trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin tazminat davasında, alacak haksız fiilin yani kazanın meydana gelmiş olduğu tarihte muaccel olduğundan, alacağa kaza tarihinden itibaren araç sürücüsü ve işleten malikten faiz istenebilecek, sigortadan ise sigortaya başvuru tarihinden itibaren 2918 sayılı KTK’nın 99. maddesi uyarınca 8 işgünü içerisinde tazminatın ödenmemesi halinde temerrüte uğradığı tarihten itibaren, dava açılmadan sigortanın temerrüte uğratılmamış olması halinde ise dava tarihinden itibaren faiz istenebilecektir.Somut olayda, trafik kazası 06/10/2019 tarihinde meydana gelmiş, dava açılmadan önce davacı tarafça 11/12/2019 tarihinde ödeme hususunda davalı sigortaya başvuru dilekçesi göndermiş, davalı sigortaca davacıya poliçe limiti dahilinde 39.000-TL.nin ödenmiş olması nedeniyle, değer kaybı ödemesi yapılamayacağının 18/12/2019 tarihli yazı ile bildirilmiş, 39.000-TL. Maddi hasar tazminatının 13/12/2019 tarihinde, 4.602,05 TL. Değer kaybının ise 20/12/2019 tarihinde davacı tarafa ödenmiş olduğu anlaşılmakla, 39.000-TL. üzerindeki 12.980,65 TL. maddi hasar bedelini 13/12/2019 tarihinde ödemeyerek ve 4.602,05 TL. üzerindeki 5.397,95 TL. değer kaybı bedelini 20/12/2019 tarihinde ödemeyerek davalı sigortanın bu tarihler itibariyle temerrüte düşmüş olduğunun kabulü ile, 12.980,65 TL. Maddi hasar tazminatına 13/12/2019 tarihinden itibaren, 5.397,95 TL.değer kaybı bedeline 20/12/2019 tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilmesine yönelik ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu, davalı vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.
Yukarıda izah edilen sebeplerle; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 1.255,44-TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 314,00-TL’nin mahsubu ile bakiye 941,44-TL istinaf karar harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-) İstinaf yargılaması bakımından davalı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1 – a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/12/2022