Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/277 E. 2022/2011 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/277
KARAR NO: 2022/2011
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/10/2021
NUMARASI: 2019/600 Esas 2021/938 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 16/12/2022
YAZILDIĞI TARİH: 16/12/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/600 Esas 2021/938 Karar sayılı ilamı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı sürücü …’in sevk ve idaresindeki …plakalı aracı ile 28/02/2014 tarihinde saat 15:00 sıralarında … Mahallesi, … Caddesi, No:.. karşısında şehir merkezi istikametine seyir halindeyken sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüjde aydınlatma direğine çarpması neticesinde yaralamalı, ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen bu kazada dava dışı sürücü …’in 2918 Sayılı KTK’nda yer alan sürücü kusurlarından 52/1-b (Hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak) kuralını ihlal ettiğinden, dava dışı araç sürücüsünün kusurlu, araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkilin de kusursuz olduğunun trafik kaza tespit tutanağı ile belirlendiğini, meydana gelen bu kazada müvekkilin hiçbir kusuru bulunmadığını, meydana gelen kaza neticesinde müvekkilinin yaralandığnı, kemik kırıklarının oluştuğunu ve bu kaza sebebiyle ayağında aksaklık oluştuğunu, tamamen de iyileşemediğini, bu kazayla ilgili olarak Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma dosyasıyla soruşturma yapılmışsa da kusurlu sürücünün ölümü sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, dava dışı araç sürücüsünün aracının zorunlu trafik sigortası olmaması sebebiyle davalı …’na müvekkilin uğramış olduğu cismani zararların tazmini hususunda başvuruda bulunulmuş ve komisyonca 13.465,00-TL’nin ödenmesine karar verildiğini, davalı komisyonca belirlenen tazminat tutarının müvekkil zararını karşılamaması sebebiyle anlaşmazlığın çözümü maksadıyla arabuluculuk görüşmesi yapılarak 2019/36002 dosya numarasıyla anlaşılamadığına dair tutanak imza altına alındığını, bu kaza sebebiyle oluşan maluliyet, geçici ve sürekli iş göremezlik, yoksun kalınan kazanç ve iş ve gücünden yoksun kalma tazminatı için şimdilik 500,00-TL’nın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı komisyondan poliçe limitleriyle sınırlı olmak üzere tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava öncesinde müvekkili kuruma başvuruda bulunulmuş olup davacı tarafa 20/03/2019 tarihinde 13.465,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını, davacı tarafın varsa aşan zararını ispat etmesi gerektiğini, 2918 sayılı KTK’nun111. maddesi gereği fahiş bir fark bulunulmaması halinde davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, davacının sürekli iş göremezlik (maluliyet) tazminatına ilişkin davasının KABULÜ ile 254.535,00-TL sürekli iş göremezlik zararına ilişkin maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 15/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hükmedilen maddi tazminata trafik kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesine yönelik davacı talebinin reddine, davacının fazlaya ilişkin (geçici iş göremezlik zararına yönelik) maddi tazminat davasının REDDİNE,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; başvuru şartı yokluğundan davanın reddinin gerekmekte iken kabulüne karar verildiğini, davacının olaya sebebiyet veren haksız fiil failine karşı ileri sürdüğü şikayetinden vazgeçtiğini, hiçbir sözlemesel sorumluluğu bulunmayan vekil eden aleyhine dava açtığını, maluliyet raporları arasındaki açık çelişkinin giderilmediğini, en yüksek maluliyet oranı esas alınarak karar verildiğini, hesap bilirkişi raporunda 1,8 teknik faiz indiriminin uygulanmadığını, vekil eden tarafından yapılan ödemenin güncellenerek düşülmediğini, bu durumun davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacağını, gelir elde etme yaşının kaza tarihine çekilmiş olmasının hatalı olduğunu, davacının 18 yaşından itibaren gelir elde etmeye başlayacağını, davacının yolcu konumunda olduğu araç sürücüsünün oluşunun, emniyet kemerinin takılı bulunmadığı yönündeki tespitlerin gözetildiğinde müterafik kusurun varlığı nedeniyle gerekli indirimin uygulanması gerektiğini, hatır taşımasının varlığının da tartışılmadığını, hükmedilen tazminat miktarına yürütülecek faiz başlangıcının hatalı olduğunu beyan ederek mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.
Yukarıda açıklaması yapılan HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davalı vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde;
Dava, haksız fiilden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereği cismani zarardan doğan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta, 28/02/2014 tarihinde dava dışı …’in kullandığı …plakalı aracın orta refüjdeki aydınlatma direğine çarpması nedeniyle araçta yolcu olan davacının yaralandığı olayda geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilmektedir. …plakalı aracın sigortası bulunmadığından dava Güvence Hesabına yöneltilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin … tarihli raporunda; sürücü … sevk ve idaresindeki …plaka sayılı otomobili ile mahal şartlarına uygun hızda seyretmediği, yola gereken dikkatini vermediği, geldiği olay yerinde sevk ve idare hatası göstererek yolun sağındaki toprak zemine çıkması, akabinde kontrolünü kaybederek orta refüje çıkarak aydınlatma direğine çarpması neticesi meydana gelen tamamen kusurlu olduğu yönündeki tespit kaza tespit raporu ve olayla uyumludur.
Somut olayda, kaza tarihi 28/02/2014 olup Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği uyarınca maluliyet raporunun tanzim edilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamından; 20/03/2019 tarihli 13.465,00-TL maluliyet tazminatına ilişkin ödemenin davacının Kayseri Şehir Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu’nun raporundaki %2 oranındaki engellilik durumu nazara alınarak yapıldığı, mahkemece hükme esas alınan Erciyes Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınmış olan… tarihli rapor “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” kapsamında hazırlanmış olup davacının geçici iş göremezlik süresi 9 ay, sürekli iş göremezlik oranı ise %19 olarak tespit edilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, maluliyet oranları bakımından kısmi ödeme yapılan %2 maluliyet oranını içeren rapor ile… tarihli rapor arasında fahiş fark bulunmakla birlikte, davacının maluliyet oranında zaman içinde ortaya çıkan gelişen durum olup olmadığı ve raporlar arasındaki farklılığın gelişen durumdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı konularında yapılmış bir araştırmanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacıya %2 maluliyet oranı üzerinden tazminat ödemesi yapan davalının hukuki durumunun, maluliyette gelişen durum olup olmadığı sorunu çözüldükten sonra değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir. Hal böyle iken davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvuru sebebi haklı bulunmuştur.
Hemen burada belirtmek gerekir ki kaza tespit tutanağında davacının emniyet kemeri takmadığı belirtilmiş olup mahkemece müterafik kusura ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Maluliyet oranındaki çelişkinin giderilmesi için rapor tanzim ettirilecek kurumdan, davacının emniyet kemeri takmamasının zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet verip vermediği hususunda da rapor hazırlanması istenilmedir. Davalı vekilinin müterafik kusura ilişkin istinaf başvuru sebebi açıklamalarla sınırlı olarak yerinde görülmüştür.
Dava 6100 sayılı HMK döneminde açılmış olup davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde hatır indirimi yapılmasına yönelik defi ileri sürmüştür. Soruşturma dosyasındaki beyanlar tetkik edildiğinde davacı ile sürücünün arkadaş olduğu anlaşılmış ise de mahkemece hatır indirimine yönelik bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup davalı vekilinin hatır indirimine yönelik istinaf başvuru sebebi de haklı bulunmuştur.
Trafik kazası sonucu beden gücü eksilen çocuk günlük yaşamını sürdürürken, okula giderken, geleceğini hazırlarken “yaşıtlarına oranla” sakatlığı nedeniyle daha fazla güç (efor) harcayacaktır. Hele sakatlık oranı fazla ise, bu durum, ailesine parasal bir yük de getirebilecek, sakat çocuğa bakıp gözetmekle yükümlü olan kişilen daha fazla zaman ve emek harcamak durumunda kalacaklardır. Bütün bunlar, 18 yaşından önce sakat kalan çocuklar için (18 yaş değil, olay tarihi başlangıç alınarak) güç kaybı tazminatı hesaplanması ve ödenmesi için yeterli nedenler ve hakkaniyet gereği olup, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarih ve 2014/1724 Esas 2015/13653 Karar sayılı ilamında 6 yaşında sakat kalan çocuğun net asgari ücret üzerinden hesaplanacak efor kaybının olduğuna karar vermiştir. Bu nedenle kaza tarihinde 18 yaşından küçük olup, geliri olduğu ispatlanamayan çocuklar için kaza tarihinden itibaren tazminat hesaplanması gerekmektedir.
Somut olayda, davacı olay tarihinde 16 yaşında olup, 18 yaşından küçük olduğundan, davacının gelir getiren bir işte çalışmadığı, dolayısıyla bu müddet boyunca mahrum kaldığı herhangi bir kazancı olmadığından geçici iş göremezlik zararı bulunmadığı açıktır. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/6688 Esas, 2021/10500 Karar Sayılı ilamı) Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda bu husus gözetilerek davacının sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren hesaplanması yerindedir. Aksi yöndeki istinaf başvuru sebebi yerinde değildir.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/6241 Esas, 2021/8658 Karar Sayılı ilamında “Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010″ adı verilen”Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.” demek suretiyle bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirleneceğini açıklamıştır.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/5068 Esas, 2021/3211 Karar Sayılı ilamında ve aynı Dairenin 2021/2781 Esas, 2021/2223 Karar sayılı ilamında ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/6352 Esas, 2020/8575 Karar Sayılı ilamında % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Bu itibarla hesaplama yöntemine ve bakiye ömür sürelerinin tespitine yönelik hükme esas alınan raporda bir hata olmadığı, davalı tarafça dava açılmadan önce yapılan ödemenin güncellenerek mahsup edildiği, bulunan tazminatın poliçe limitinin üzerinde olması nedeniyle poliçe limitinden ödeme miktarı mahsup edilerek davalının sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek bu hususa ilişkin davalı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmamıştır.2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi uyarınca “zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvurulması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir”. 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi dava şartı olup, sigortaya başvurmak yeterlidir. Aynı kanunun 99. maddesinde ise “Sigortacılar, hak sahibinin mali sorumluluk şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz işgünü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar” hükmü düzenlenmiş olup, bu hükme göre kendisine tazminat talebiyle başvurmuş olan hak sahibi mali sorumluluk şartlarıyla belirlenen belgeleri sigortaya eksiksiz olarak sunacak ve ödenecek tazminat bu sunulan belgeler ve bilgiler dikkate alınarak hesaplanarak, hak sahibine ödenecektir. Belgelerin eksik sunulması ve sonradan tamamlanmaması halinde tazminat hesabı yapılamayacağından sigortanın ödeme yapması kendisinden beklenilemeyecektir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20118/3847 Esas, 2020/823 Karar Sayılı ilamı) Bu durumda sigorta temerrüte uğramış olmayacak, dava tarihinden ya da icra takibinden itibaren temerrüte uğramış sayılacaktır. Bu itibarla dosya kapsamında bilgi ve belgelerden davacının 30/10/2018 tarihinde davalı sigorta şirketine başvurduğu (hasar dosyasındaki cevabi yazıda açıkca belirtilmiş olup), davalının 20/03/2019 tarihinde kısmi ödeme yaptığı görülmektedir. Hal böyle iken davalının 8 iş günü sonra yani 12/11/2018 tarihinde temerrüde düştüğü ancak mahkemece 15/03/2019 tarihinden itibaren yasal faize hükmedildiği, anılan hatanın davalı yönünden usuli kazanılmış hak oluşturduğu açıktır. Sonuç olarak davalı şirketin gerek dava şartının gerçekleşmediği gerekse temerrüt tarihin hatalı belirlendiğine ilişkin istinaf başvurusu haklı bulunmamıştır. Ayrıca … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma, … karar nolu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında davacı …’ın şikayetçi olmadığı belirtilmiş ise de dosya kapsamında davacının hukuki haklarından feragat ettiğine dair bir belgeye rastlanılmadığından davalı vekilinin davacının şikayetçi olmaması nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığına ilişkin istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davanın çözümünü sağlayacak ve esasına etki edecek nitelikteki deliller usulünce ve tam manasıyla toplanmadan dolayısıyla değerlendirilmeden hüküm kurulmuş olduğundan, davalı vekilinin istinaf talebi yukarıda açıklanan sebeplerle sınırlı kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının, duruşma yapılmaksızın, kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair 6100 sayılı HMK md. 353/1-a-6 gereğince duruşma açılmaksızın aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davalı vekilinin istinaf talebi yukarıda açıklanan sebeplerle sınırlı KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/600 Esas 2021/938 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvurana iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran tarafca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a, 362/1-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/12/2022