Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2735
KARAR NO: 2023/1946
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2022
NUMARASI: 2021/462 Esas 2022/829 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 29.06.2021
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 10.11.2023
YAZILDIĞI TARİH: 10.11.2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/462 Esas 2022/829 Karar sayılı ilamı davacılar vekili ve davalılar vekilleri tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden …’nin oğlu, diğer müvekkilleri …, … ve …’in kardeşi …’in 03.06.2020 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiğini, müteveffa …’in … Bulvarından karşıya geçmek istediği esnada davalı …’ın sevk ve idaresindeki …plaka sayılı aracın çarptığını, trafik kaza tespit tutanağında yazılı olduğu üzere olay yerinde 57-metre fren izi bulunduğunu, fren izinin başladığı noktada aracın hızı 120,32-km/h olduğunu, davalının hız kurallarını ihlal ettiğini, kazanın tamamen sürücü …’ın aşırı hız yapması ve dikkatsizliği nedeniyle meydana geldiğini ve müteveffaya yüklenebilecek herhangi bir kusurun söz konusu olmadığını, …’un vefatı ile müvekkili …’ın oğlunun desteğinden mahrum kaldığını ve bu maddi zararının davalılar tarafından karşılanması gerektiğini, yerleşik Yargıtay kararları gereğince destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkına sahip olduğunu, kaza nedeniyle müvekkillerinin çocuğunu/kardeşlerini kaybetmiş olup bu nedenle tarifi imkansız bir elem ve üzüntü duyduklarını, müvekkillerinin manevi zararlarının da davalılar tarafından karşılanması gerektiğini, kaza nedeniyle Kayseri 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/618 Esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesinde davalı …’ın “Taksirle Ölüme Neden Olma” suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, meydana gelen zarardan davalı …’ın haksız fiili bizzat ifa eden kişi, davalı …. aracın ZMM sigortacısı, davalı …ise araç maliki olarak sorumlu olması gerektiğinden bahisle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00-TL. destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketi açısından temerrüt tarihi olan 22.07.2020 tarihinden, diğer davalılar için kaza tarihi olan 03.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, (davalı sigorta şirketi poliçe teminatı ve limiti ile sorumlu olmak kaydıyla) ayrıca müvekkilleri … için 50.000,00-TL, …için 50.000,00-TL, …için 50.000,00-TL, …için 50.000,00-TL olmak üzere toplam 200.000,00-TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki diğer davalılardan kaza tarihi olan 03.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar …. ile …vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinden …’ın diğer müvekkili davalı … firmasında uzun yıllardır şoför olarak çalıştığını, müvekkili …’in meydana gelen kazada tali kusurlu olduğu, müteveffa …’un ise asli kusurlu olarak belirlendiğini, müteveffanın kazanın olduğu yerin hemen gerisinde yaya geçidi olduğu halde buradan geçmeyerek kazaya sebebiyet verdiğini, müteveffanın abisi …’in kollukta verdiği ifadede kardeşinin şizofren hastası olduğu, ilaç kullandığı, tedavisinin devam ettiğini beyan ettiğini, müteveffanın sabit bir işte çalışmadığını ve hali hazırda ailesine maddi destek sağlamadığını, bakıma muhtaç olduğunu, bu nedenle annesinin destekten yoksun kalma tazminatı talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiğini, açılan davanın reddini, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkil ….’nin maddi olay kapsamında, …plakalı araç için davalı …. ile 01.04.2020-01.04.2021 tarihlerini kapsayacak şekilde … poliçe numaralı “Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesi’ni ve 31.12.2019-31.12.2020 tarihlerini kapsayacak şekilde … poliçe numaralı “Kasko+Filo Plus Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi’ni düzenlediğini, davacı tarafın destekten yoksun kalma tazminatı talebinin mesnetten yoksun olduğunu, müteveffanın tamamen kendi kusuru ile vefatına sebep olduğu, zihinsel rahatsızlıkları nedeniyle malul durumda olduğu ve annesine destek olma ihtimalinin bulunmadığını, dava konusu kaza tamamen müteveffanın kendi kusuruyla meydana geldiğini, olayda müteveffanın asli kusurlu olduğunu, müteveffanın şizofreni hastası olduğunu, ilaç kullandığını ve hatta kaza esnasında kanında uyuşturucu-uyarıcı madde bulunduğunun tespit edildiğini, dolayısıyla, müteveffa yayanın sigortalı aracın önüne atlamasında madde etkisi altında bulunmasının da rol oynadığını, ayrıca mevcut şizofreni hastalığı nedeniyle bir nöbet geçiriyor olma ihtimalinin bulunduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kazayı engellemek noktasında yapabileceği hiçbir şey olmadığını, müteveffanın vefatından önce bakıma muhtaç olduğunu, dolayısıyla davacı anneye destek olma ihtimalinin bulunmadığını, sigortalı aracın ve sürücüsünün kazada kusurlu olmadığından davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 03/06/2020 tarihinde …adına kayıtlı olan diğer davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davacılardan …’nin oğlu …’a çarptığı, bu kaza nedeniyle …’un vefat ettiği, mahkememizce yaya …’in 2918 sayılı KTK’nun 68/1-b-3 ve KTY’nin 138/b bendinde düzenlenen kural ihlalinde bulunması nedeniyle %70 oranında, …plakalı araç sürücüsü …ın ise 2918 sayılı KTK’nun 52/1-b bendinde düzenlenen kuralı ihlal etmesi nedeniyle %30 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği, davacılardan …’nin maddi zararından tüm davalıların sorumluluğunun bulunduğu, davacıların karşılanmayan manevi zararlarından ise araç maliki …. ve sürücü …’ın müşterek müteselsil sorumluğunun bulunduğu, …için oğlunun, diğer davacılar için kardeşlerinin vefatının manevi dünyalarında yaşamları boyunca elem ve hüzne sebebiyet vereceği ve bu sebeple manevi tazminat şartlarının oluştuğu, kazanın meydana gelmesindeki tarafların kusur durumu, sosyal – ekonomik durumları ve günümüz ekonomik koşulları dikkate alınarak manevi tazminatın davacı … için 40.000,00-TL, … için 15.000,00-TL, … için 15.000,00-TL ve … için 15.000,00-TL olarak belirlendiği, manevi tazminat zararından haksız fiil sorumluluğu nedeniyle temerrüdün kaza tarihinde oluştuğu ve bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememizde hasıl olan vicdani kanaate göre açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı … için 91.813,04-TL destekten yoksun kalma tazminatının 03/06/2020 tarihinden itibaren -sigorta şirketi bakımından 23/07/2020 tarihinden itibaren ve limitle sınırlı olmak kaydıyla- işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı … için 40.000,00-TL, …için 15.000,00-TL, … için 15.000,00-TL, … için 15.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ile …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, ilk derece kararının bu nedenle kaldırılması gerektiğini, ilk derece mahkemesince kusur oranının yanlış değerlendirildiğini ve düşük miktarda tazminata hükmedildiğini, kazanın meydana gelmesinde müteveffaya yüklenebilecek herhangi bir kusur olmadığını, kazanın tamamen davalının kusuru ile meydana geldiğini, bu nedenle ilk derece mahkeme kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, kazanın meydana geldiği yer ile trafik ışıkları arasında yaklaşık 180 metre mesafe olduğunun belirtildiğini, 100 metre mesafede yaya geçidi olmadığı için müteveffanın kaza mahallinden karşıya geçmesinin hukuka uygun olduğunu, kazanın müteveffanın karşıdan karşıya geçişini tamamlamak üzereyken meydana geldiğini, karşıya geçişini tamamlamak üzere olan yayaya çarpılması halinde kazanın meydana gelmesindeki tüm kusurun araç sürücüsüne ait olacağını, bu nedenle kendisine kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığını, kazanın meydana gelmesindeki tüm kusurun davalılara ait olduğunu, tüm bu nedenlerle ilk derece kararının müvekkilleri lehine kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Delilleri toplanmadan ve müvekkili şirketin iddia ve itirazları karşılanmadan aleyhine hüküm kurulduğunu, delilleri toplansaydı, müteveffanın şizofreni hastası olması nedeniyle kazadan önce malul olduğundan davacı annesine destek olabilecek durumda olmadığı, müteveffanın vefatından önce bakıma muhtaç olduğunun anlaşılacağını, dolayısıyla davanın tüm seyrinin değişeceğini, davanın başından beri ileri sürülen iddia ve itirazları ile usul kurallarınını ilk derece mahkemesince yok sayıldığını, taraflarınca celbi talep edilen delillerin toplanmadığını, usule aykırı şekilde bilirkişi raporları alındığını, raporları karşı yapılan itirazların gerekçesiz şekilde reddedildiğini, müteveffa …’in kaza öncesi sağlık durumu, şizofreni hastalığı ve ilaç kullanımına ilişkin bilgi ve belgelere ilişkin delillerin, defalarca hatırlatmalarına ve talepte bulunmalarına rağmen mahkemece toplanmadığını, şizofreni hastalığı ve müteveffanın kullandığı ilaçların kusur ve desteklik durumuna etkisinin araştırılması için doktor bilirkişiden bilirkişi raporu alınmadığını ve davanın seyrini belirleyecek nitelikteki bu meseleye ilişkin mahkemece gerekçeli kararda hiçbir açıklama yapılmadığını, dava konusu kazanın tamamen müteveffanın kendi kusuruyla meydana geldiğini, müteveffa yayanın sigortalı aracın önüne atlamasında madde etkisi altında bulunmasının da rol oymadığını, mevcut şizofreni hastalığı nedeniyle bir nöbet geçiriyor olma ihtimali bulunduğunun düşünüldüğünü, bu nedenlerle olayın oluş şekli, şizofreni hastalığı, işitme kaybı, uyuşturucu-uyarıcı madde ve psikiyatrik ilaç kullanımı bir arada değerlendirildiğinde, müteveffanın kendi ölümüne tamamen kendi kusuruyla sebep olduğunu ve sigortalı araç sürücüsünün kazayı engellemek noktasında yapabileceği hiçbir şey olmadığını, bu sebeplerle ilk derece kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kazada hükme esas alınan kusur oranını kabul etmediklerini, müteveffanın kazanın olduğu yerin hemen gerisinde yaya geçidi olduğu halde oradan geçmediğini, araç trafiğinin yoğun olduğu 6 şeritli yolu yürüyerek geçmek istediğini, sol taraftan gelen araca ilk geçiş hakkını vermediğini, yaya geçidinin kazanın olduğu yerden uzak olduğu düşünülse bile vefat eden kişinin gerekli tedbir ve dikkati almadığını, bir anda yola atladığını, müteveffanın abisinin kollukta vermiş olduğu ifadesinde kardeşi …’in şizofren hastası olduğunu, ilaç kullandığını ve kulağının birinde hafif işitme kaybı olduğunu söylediğini, müteveffanın sabit bir işte çalışmadığını ve hali hazırda ailesine maddi destek sağlamadığını, hükme bağlanan manevi tazminat miktarlarının oldukça fahiş olduğunu, mahkemece hükmedilecek manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiğini, karar verilen manevi tazminat miktarının, olayın şekli, kusur durumu ve vefat edenin ekonomik geliri göz önüne alındığında çok fazla olduğunu, bu nedenlerle ilk derece kararının kaldırılmasını ve istinaf talebinin kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dairemizce, HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınmak suretiyle yapılan incelemede;
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle açılmış destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada alınan kusur raporuna göre davalı sürücü …’ın kazanın meydana gelmesinde tali kusurlu olduğu, müteveffa …’in asli kusurlu olduğu belirlenmiş, ceza yargılamasının yapıldığı Kayseri 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/618 Esas sayılı dosyasında da davalı …’ın taksirle ölüme neden olma suçundan yargılandığı ve cezalandırılması yoluna gidildiği, bu dosyada alınan kusur raporu ile ilk derece mahkemesince alınan kusur raporunun uyumlu olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince müteveffanın %70 oranında, davalı …’in %30 oranında kusurlu olduğu sonucuna varılarak hüküm kurulmuştur. Dairemizce yapılan istinaf incelemesinde kusur yönünden alınan raporun ve mahkeme kanaatinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla tarafların kusur hususundaki istinaf talepleri yerinde bulunmamıştır.
Aktüerya bilirkişiden alınan rapor ile müteveffanın asgari ücret düzeyinde geliri olduğu kabul edilmek sureti ile kusur oranı da dikkate alınarak davacı anne …’ın destek tazminatı miktarı 91.813,04 TL olarak belirlenmiş ve bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilirkişi raporunun Yargıtay kararlarına uygun şekilde TRH 2010 Yaşam Tablosu ve %10 iskonto yöntemine göre hazırlandığı anlaşılmakla hükme esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı B.K’nun 53/III. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle uğranılan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı TBK’nun 53/III. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı)
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
İstinaf yoluna başvuran davalılar müteveffa …’in şizofren hastası olduğunu, annesi davacı …’ye destek olmasının mümkün olmadığını ileri sürmüş iseler de ilk derece mahkemesince dinlenen tanıklar beyanlarında müteveffa …’in inşaatlarda çalıştığı, hurdacılık yaptığı, bir müddet rahatsızlığı nedeniyle devlet tarafından kendisine maaş bağlanmış ise de daha sonra iyileştiği gerekçesi ile bağlanan maaşın kesildiğini belirtmişlerdir. Müteveffa … un bekar olduğu ve annesi ile birlikte yaşadığı hususu da dikkate alındığında annesine destek olacağı yönündeki karinenin aksinin davalılar tarafından ispatlanamadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince davacı anne …’nin destek tazminatı talebini kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalıların bu hususa ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kazadaki kusur oranları ve kaza tarihindeki paranın satın alma gücü dikkate alındığında ilk derece mahkemesince belirlenen manevi tazminat miktarlarının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla tarafların manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesinde belirtilen koşulların varlığı halinde, incelenen ilk derece mahkemesine ait dava dosyasındaki kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda istinaf talebinin esastan reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durum istinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller kapsamında yer almaktadır.
Bu haliyle; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu vakıa ve hukuki değerlendirmede kanuna aykırılığın bulunmadığı, davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince tarafların istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
A-) 1-) Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 189,15 TL harcın davacılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
B-) 1-) Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle maddi tazminat yönünden alınması gereken 6.271,75 TL istinaf karar harcından davalılar tarafından başvuru sırasında peşin yatırılan 3.135,89 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 3.135,86 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf başvurusu nedeniyle manevi tazminat yönünden alınması gereken 5.806,35 TL istinaf karar harcından davalılar tarafından başvuru sırasında peşin yatırılan 1.451,58 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4.354,77 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalılar … ve … den müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar tarafınca yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
C-) 1-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
2-) Taraflarca istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
3-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1 – a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/11/2023