Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2695 E. 2022/2067 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
K A Y S E R İ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2695
KARAR NO: 2022/2067
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2021
NUMARASI: 2019/323 Esas, 2021/901 Karar
DAVANIN KONUSU: Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ: 26.06.2019
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 21.12.2022
YAZILDIĞI TARİH: 23.12.2022
Yukarıda ayrıntılı bilgileri yazılı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/323 Esas, 2021/901 Karar sayılı kararına karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize tevzi edilmiş olmakla dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmalarının Özeti: Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle: 20/10/2018 tarihinde davalı …..’ın kullandığı ….. plakalı aracın kontrolünün kaybedilmesi ile davacıya ait …..plakalı araca çarptığını, kaza sonucu her iki davacınında yaralandığını ve tedavilerinin devam ettiğini, davalı sigorta şirketine başvurulmasına ve yine arabuluculuğa başvurulmasına rağmen anlaşma sağlanamadığını, davacı …..’nın hayvancılık ve çiftçilik ile geçimini sağladığını, davacı …..’in ise ev hanımı olduğunu, kaza sonrası davacıların ekonomik yönden sıkıntı yaşadıklarını ve kaza nedeni ile ciddi şekilde yaralandıklarını, kazadan sonra davacılara çocuklarının baktığını, bu nedenle bakım gideri talepleri olduğunu, davacıların olaydan kaynaklı pisikolojik yönden de sorunlar yaşadıklarını belirterek her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere 20.000 TL manevi tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere faizi ile birlikte 500’er TL sürekli iş göremezlik, 250’er TL geçici iş göremezlik ve 250’er TL bakım giderinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ….. A.Ş. (….. A.Ş.) vekili, cevap dilekçesinde özetle; Açılan davayı kabul etmediklerini, davalı sigortanın sorumluluğunun işletenin kusuru oranında olacağını, kusurun tamamının sigortalı araç sürücüsünde olduğu iddiasını kabul etmediklerini, kusur yönünden rapor alınması gerektiğini, yansıma ve dolaylı zarar taleplerinin teminat dışında kaldığını, davacıların olaydan dolayı maddi zararlarının oluşmadığını, davanın açılmasına davalının sebep olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Maddi tazminat davasının kabulü ile; davacı ….. için, 8.250,23-TL geçici iş göremezlik, 413.797,99-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı bedelinin (davalı sigorta şirketi yönünden tedavi ve sakatlık teminat limiti olan 360.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere) ve 2.029,50-TL bakıcı gideri (davalı sigorta şirketi yönünden tedavi teminatı kapsamında) olmak üzere toplam 424.077,72-TL’nin (davalı sigorta şirketi yönünden 362.029,50-TL ile sınırlı olmak üzere) davalı …..’dan olay tarihi olan 20/10/2018 tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketinden ise temerrüt tarihi olan 05/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacı ….. için, 947,10-TL bakıcı gideri, 5.073,95-TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 78.723,08-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 84.744,13-TL’nin davalı …..’dan olay tarihi olan 20/10/2018 tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketinden ise temerrüt tarihi olan 05/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Manevi tazminat davasının kabulü ile; davacı ….. için 20.000,00-TL, davacı ….. için 20.000,00-TL olmak üzere toplam 40.000,00-TL manevi tazminat bedelinin olay tarihi olan 20/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …..’dan tahsili ile davacılara ayrı ayrı hak ettikleri bedelin verilmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır. Taraflarca İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: A-) Davacılar vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili ….. yönünden yapılan hesaplamada gelirinin asgari ücret olduğu noktasından hareketle hesaplama yapıldığını, dosyaya sunulan kayıtlarda müvekkilinin çiftçilikle uğraştığı ve CKS kaydının olduğunu, hayvanlarından kaynaklı da süt gelirinin de olduğunun görüldüğünü, bu sebeple rapora emsal alınan ücret konusunda düşük ücretin belirlendiğini, anlattıkları doğrultusunda daha yüksek maaş üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, yine her iki müvekkilinin de maluliyet oranları düşük olarak belirlendiğini, adli tıp raporlarının bu sebeple hatalı olduğunu, özellikle müvekkili …..yönünden daha yüksek maluliyet oranı olması gerekirken düşük olarak hesaplanmasının da usule aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Davalı ….. vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. ve 19. maddeleri gereğince görülmekte olan bu davanın şahsına yönelik olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin mümkün olmadığını, Dairemizce re’sen göz önünde bulundurulacak olan diğer sebeplerle işbu davanın tarafına yönelik olan kısmının görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, karşı tarafça tazminat kurumu, amaçlarını aşacak şeklide kullanıldığını, zira tazminat bir zenginleşme aracı değildir ve tazminatın üst sınırını uğranılan zararın miktarı oluşturduğunu, karşı taraf afaki miktarlar ileri sürerek bunları zarar olarak talep etmekte ve dürüstlük kurullarına aykırı davrandığını, karşı tarafın bu davranışları hem usul hukuku bakımından dava açma hakkının kötüye kullanılması, hem de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre hakkının kötüye kullanılmasını hukuk düzenin koruyamayacağını, ev hanımı olan davacı için geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Yargıtay içtihatlarına ilaveten somut olay bakımından davacılar yönünden hesaplanan maluliyet oranları da hatalı olduğunu, TRH 1,8’e göre hesaplama yapılması gerekirken yanlış yöntemlerle maluliyet oranlarının tespit edildiğini, işbu davada manevi tazminat kurumu amacını aşar nitelikte ve yine bir zenginleşme aracı olarak kullanıldığını, dolayısıyla karşı tarafça ileri sürülen maddi ve manevi tazminat miktarlarına itiraz ettiklerini beyan ettiklerini, karşı tarafın manevi tazminat talebinin aralarındaki sigorta sözleşmesi uyarınca sigorta şirketinden tahsil edilmesini talep ettiğini, kaza sonucunda yaralanma gerçekleşmesi dolayısıyla alacak miktarının başlangıçta belirlenemeyebileceğini, ancak ıslah dilekçesi ile artırılan alacak miktarları dikkate alındığında bu hususun başlangıçta daha az harç ödemek için yapıldığını, bu hareketin ise belirsiz alacak davasına ilişkin madde düzenlemesine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, karşı tarafça ıslah dilekçesi ile artırılan söz konusu tazminat miktarları ile dava açma hakkı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen ıslah kurumu ve belirsiz alacak davası kurumları açıkça kötüye kullanıldığını, bu hususun Dairemizce resen dikkate alınmasını talep ettiğini, işbu davada karşı tarafın haksız ve fahiş bir şeklide ıslah dilekçesi ile dava konusunu artırdığını bildiren ıslah dilekçesini kabul etmediğini, karşı tarafın ıslah dilekçesi ile dava bedelini bu denli artırmasının tazminat ve ıslah kurumlarının hukuki niteliği ile bağdaşmadığını, karşı tarafın ıslah dilekçesi ile artırdığı miktarın zarar miktarını aşar nitelikte olduğunu, bu sebeple ıslah dilekçesini kabul etmediğini, ıslah kurumunun kötüye kullanıldığını, bu nedenlerle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C-) Davalı ….. A.Ş. vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Poliçe limiti üzerinden tazminat hesabının doğru olmadığını, davacılar lehine geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı giderleri gibi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığını, ev hanımı olan davacı için geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin de yasaya aykırı olduğunu, tazminat hesabında müterafik kusurun dikkate alınmadığını, davacıların emniyet kemeri takmadıklarını, zararın genişlemesine imkan verdiklerini, bu nedenle hesaplanan tazminatlardan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmamasının yasaya uygun olmadığını, davacılar yönünden hesaplanan maluliyet oranlarının hatalı olduğunu, TRH 1,8’e göre hesaplama yapılması gerekirken yanlış yöntemlerle maluliyet oranlarının tespit edildiğini, dava tarihi itibariyle faiz hesabı yapılması gerekirken temerrüt tarihinden bahisle faize hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin temerrüde düşmediğini, davacının tazminat talebi ile ilgili belge ve evrakları temin edip göndermediğini, bu belgeler gönderildiği takdirde davacı talebinin değerlendirmeye alınacağını, bu itibarla müvekkilinin sigorta şirketinin temerrüdünden söz etme ve faiz başlangıcını 05.02.2019 tarihinden itibaren tayin etmenin doğru olmadığını, bu nedenlerle tehir-i icra talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davacı ve davalılarca yapılan istinaf başvurularının ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu tespit edilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde 6 bent halinde belirtilen koşulların varlığı durumunda ise davanın esası incelenmeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verileceği aynı maddede düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi 6. bendinde, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan veya değerlendirilmeden ilk derece mahkemesince karar verilmiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması istinaf aşamasında duruşma yapılmadan istinaf başvurusunun kabulüne dair karar verilecek usul hatası olarak kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas ve 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.) Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinaf başvurusuna konu ilk derece mahkemesinin dosyası 6100 sayılı HMK 355. maddesindeki düzenleme gereğince tarafların istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak incelendiğinde, aşağıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı ve ayrıca ilk derece mahkemesi kararında bu sayılan sebeplere ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmadığı, bir başka anlatımla sayılan sebeplere ilişkin hiçbir gerekçe bulunmadığı görülmüştür. Şöyle ki;
1-) İstinaf incelemesine konu dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Somut olayımızda; davacıların sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesi açısından düzenlenen Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Başkanlığının ….. tarihli raporlarında, davacıların travma sonrası stres bozukluğu tanısı da dikkate alınarak Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranı davacı Zekeriya için %8, davacı Hacer için %39 olarak hesaplanmış, mahkemece bu raporlar hükme esas alınarak karar verilmiştir. Davacıların maluliyetinin belirlendiği raporlarda ruh sağlığı uzmanı bulunması ve maluliyetinin sürekli olduğunun belirlenmesi zorunlu olup hükme esas alınan ….. tarihli raporların adli tıp uzmanlarından oluşan bilirkişi heyeti tarafından hazırlandığı ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Bu durumda, davacıların psikolojik tedavisine ilişkin tüm tedavi evrakı dosya arasına getirtildikten sonra muayeneleri de yapılarak kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında ve yasal mevzuata uygun şekilde (Yönetmelik’in 6. maddesi de dikkate alınmak suretiyle) kazadan sonra oluştuğu belirtilen “Travma Sonrası Stres Bozukluğu” nedeniyle davacılarda kalıcı maluliyet bulunup bulunmadığı, kaza ile illiyet bağının olup olmadığı, maluliyet oranına etki edip etmediği, belirtilen travma sonrası stres bozukluğunun süreklilik arz edip etmediği (ömür boyu sürüp sürmeyeceği) ve sürekli değilse ne kadar süre devam edeceği konusunda Adli Tıp Kurumundan içerisinde ruh sağlığı uzmanı da bulunan bir heyetten açıklayıcı, denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Kararın bu nedenle kaldırılması gerekmiştir. (Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin E:2022/5727, K:2022/11055 sayılı kararında da aynı yönde kabul ve açıklamalara yer verilmiştir.)
2-) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılması gerekir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda; davalılar, davacıların emniyet kemeri takmadıklarını ve bu nedenle yaralanmalarının arttığını iddia ederek müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini savunmuştur. Dosya arasındaki kaza tespit tutanağına göre davacıların kaza sırasında emniyet kemeri takıp takmadıkları belirsizdir. Öte yandan, davacıların kaza sırasında emniyet kemeri takmadığına dair davalılar tarafından herhangi bir delil de sunulmamıştır. Ancak davacıların yaralanma bölgelerinin ve yaralanmalarının mahiyeti itibariyle emniyet kemeri takıp takmadıkları bakımından bir kanaate ulaşılmasının mümkün olup olmadığı konusunda uzman doktor bilirkişi heyetinden (somut olayımızda bir numaralı kaldırma gerekçesi de dikkate alınıp Adli Tıp Kurumu Başkanlığından) rapor alınması akabinde müterafik kusur indirimi yapılması gerekip gerekmediğinin tartışılarak karar verilmesi gerekirken davalıların savunmasına itibar edilmeyerek ve karar yerinde tartışılmayarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
3-) Davalı sigorta şirketi, kazaya karışan ….. plaka sayılı aracın trafik sigortacısı olup, 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ancak, bu tür davalarda sigorta şirketleri yönünden faiz başlangıcı (temerrüt) tarihinin hiç bir duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta belirlenmesi gerekir. İlgililerce gerekli belgeler eklenerek 2918 sayılı Kanunun 98 ve 99. maddelerinde yazılı şekilde sigorta şirketine başvurulmasına karşın sekiz iş günü içerisinde ödeme yapılmadığı takdirde anılan sürenin sonunda temerrüt olgusunun gerçekleştiğinin ve faiz başlangıcının da bu süre sonuna karşılık gelen tarih olduğunun kabulü gerekmektedir. Hiç başvurulmaması veya gerekli belgeler eklenmeksizin başvurulması durumunda ise sigorta şirketinin temerrüdünden söz edilemeyeceğinden, şirkete karşı girişilen icra takip tarihinin veya takibe girişilmeden dava açılmışsa dava tarihinin faiz başlangıcı olarak kabulü zorunludur. (Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E:2018/3847, K:2020/823 sayılı kararında da aynı yönde kabul ve açıklamalara yer verilmiştir.)
Somut olayımızda, hasar dosyası içerisindeki bilgi ve belgelerden davacılar tarafından davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı ancak sigorta şirketinin 06/02/2019 tarihli yazısında bir kısım belgelerin eksik olması nedeniyle ödeme yapılamadığının davacılara bildirildiği görülmektedir. İlk derece mahkemesince, sigorta şirketinin yazısında belirtilen eksik belgeler ikmal edilmek suretiyle yani gerekli tüm belgeler eklenerek (2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2. maddesi uyarınca sigorta şirketini temerrüde düşürecek mahiyette) sigorta şirketine başvuru yapılıp yapılmadığının araştırılıp sonucuna göre davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihinin belirlenmesi gerektiği halde bu kapsamda yetersiz araştırma ve değerlendirmeyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru bulunmamış, kararın bu nedenle de kaldırılması gerekmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davanın çözümünü sağlayacak ve esasına etki edecek nitelikteki deliller usulünce ve tam manasıyla toplanmadan dolayısıyla değerlendirilmeden ilk derece mahkemesince hüküm kurulmuş olduğundan, tarafların istinaf talepleri kabul edilerek, ilk derece mahkemesi olan Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/323 Esas, 2021/901 Karar sayılı kararının, duruşma yapılmaksızın, kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair 6100 sayılı HMK md. 353/1-a-6 gereğince duruşma açılmaksızın aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Tarafların istinaf başvurularının, gerekçe bölümünde ayrıntılı olarak belirtilen sebepler yönünden KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.11.2021 tarihli, 2019/323 Esas, 2021/901 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2/2 maddesi ve Dairemizce dosya hakkında duruşma yapılmaksızın karar verildiği gözetilerek; taraflar lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
4-) Taraflarca peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde ilgilisine İADESİNE, taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının ise Hazineye gelir kaydına,
5-) Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılama sonucu verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-) Taraflarca istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin HMK m. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a-6 gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a, 362/1-g uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/12/2022