Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T. C.
K A Y S E R İ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2682
KARAR NO: 2023/1968
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2022
NUMARASI: 2020/732 Esas, 2022/726 Karar
DAVANIN KONUSU: Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ: 27.10.2020
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 14.11.2023
YAZILDIĞI TARİH: 14.11.2023
Yukarıda ayrıntılı bilgileri yazılı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/732 Esas, 2022/726 Karar sayılı kararına karşı davalı … A.Ş. vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize tevzi edilmiş olmakla dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Tarafların İddia ve Savunmalarının Özeti: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davacının … tarihinde meydana gelen trafik kazasında ağır yaralandığını, tedavi gördüğünü, davacının kaza nedeni ile geçici ve kalıcı iş göremezlik zararı oluştuğunu, davalı sigortaya … tarihinde başvurulmasına rağmen dönüş olmaması nedeni ile arabuluculuğa başvurulduğunu ancak sonuç alınmadığını, sürücüsü … olan … plakalı araç içesinde davacının yolcu olduğu esnada bu araç ile … plaka sayılı iş makinesinin çarpışması ile trafik kazasının meydana geldiğini, olay nedeni ile Bünyan C. Başsavcılığı’nın 2020/877 soruşturma nolu dosyası ile soruşturma başlatıldığını, olayda … plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu ancak davacının tamamen kusursuz olduğunu, davacının kaza nedeni ile bedensel zarara uğradığını ve bedensel zararın TBK madde 54’de düzenlendiğini, davacının kazadan kaynaklı olarak Kayseri Şehir Hastanesi’den sağlık kurulu raporu aldığını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartları iptal kararı da dikkate alınarak davacının maluliyetinin tespiti için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasını talep ettiklerini, iptal kararı gereği hesaplamaların eski sisteme göre yapılması gerektiğini, kazaya sebep veren aracın ZMMS poliçesini düzenlemiş olması nedeni ile davalı sigortanın zarardan sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 250,00 TL geçici iş göremezlik ve 250,00 TL kalıcı iş göremezlikten kaynaklı zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Davayı kabul mahiyetinde olmamak kaydıyla, davalı şirketin yerleşim yeri itibariyle huzurdaki dava yetkisiz mahkemede açılmış olduğunu, davanın sigorta şirketinin adresinden hareketle istanbul anadolu mahkemelerinde açılması gerekmekte olduğunu, huzurdaki başvurunun “belirsiz alacak” nevinde ikame edilmesi usul hukuku kurallarına aykırı olduğunu, hmk madde 107’de dikkate alınarak bu yönüyle davanın usulden reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile; dava şartının yerine getirilmemiş olduğunu, eksik evrak ile başvuru yapılmış ve bu nedenle temerrüt oluşmamış olması nedeniyle davanın usulden reddinin talep edildiğini, sürekli sakatlık tazminat talebinde bulunanların, sigorta şirketlerine sunacakları maluliyet raporlarında erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmeliğine göre hazırlanmış ve aynı yönetmeliğin 7. maddesine göre yönetmelikte belirtilen raporları düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşlarından alınmış raporların sunulması yasal zorunluluk olduğunu, dava konusu kazanın 21.02.2019 tarihinde meydana gelmiş olup davanın açıldığı işbu tarihe kadar davacının maluliyet raporu temin edememesi mümkün değildir, bu sebeple dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu, yasa ve yargıtay kararları uyarınca da,”engel oranı” hususunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemelere bildirmekle görevli olarak kılınmış olan en yetkili kurum, “Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu” olup Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas dışında alınan raporlara itibar edilmemesi gerektiğini, bu sebeple öncelikle davanın usulden reddine, talebin kabul görmemesi halinde davacının kalıcı maluliyetinin (diğer itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla) Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu tarafından incelenmesini veya yetkili bir hastaneden yönetmeliğe uygun olarak rapor aldırılmasını talep ettiklerini, kazaya karışan plakalı aracın davalı şirket nezdinde zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğu poliçe teminatı ile sınırlı olup bedeni zarar halinde maddi tazminat talepleri şahıs başına sınırlı poliçe teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, bununla birlikte davalının hiçbir geçici işgöremezlik talebinden poliçe gereği sorumlu olmadığını, 6111 sayılı kanun gereği, yasanın yayımlandığı tarihten önce ve sonraki tüm trafik kazaları nedeni ile sunulan sağlık hizmet bedelleri sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanacak olduğunu, kusuru ve davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, sigortalı araç sürücüsüne kaza tespit tutanağında her ne kadar kusur ithaf edilmiş ise de kusursuz olduğunu, sigortalı araç sürücüsü kazanın oluşumunu engellemek adına gerekli tüm önlemleri almış olduğunu, kaldı ki; dosyada mübrez belgelerden ve kaza tespit tutanağından anlaşılacağı üzere koruyucu tertibat kısmı boş bırakılmışsa da dosya evrakı incelendiğinde kafa ve genel vücut travması meydana geldiği belirtilmekte olduğunu, emniyet kemeri takılı olması halinde söz konusu yaralanmanın meydana gelmeyeceği aşikar olduğunu, bu sebeple kabul anlamına gelmemek kaydıyla tazminata hükmedilmesi halinde hesaplanacak tutar üzerinden %20’den az olmamak şartıyla müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, bu nedenle tutanağı kabul etmemekle birlikte öncelikle soruşturma veya ceza aşamasında alınmış bir kusur raporu var ise dosyaya kazandırılması akabinde bu hususta Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında; tazminat hesaplaması yapılırken malul kalan kişinin belgelendirilen vergilendirilmiş gelirinin dikkate alınacağı, vergilendirilmiş gelir için herhangi bir belge sunulamaması durumunda ise hesaplamanın asgari ücret kullanılarak yapılacağı belirtilmekte olduğunu, bu nedenle davacının gelirinin tespitinde sgk kayıtları, vergi kayıtlarının esas alınması gerektiğini, maluliyet sebebiyle yapılacak tazminat hesabı uzmanlık gerektirmekte olup, hesaplamanın hazine müsteşarlığınca kabul gören aktüer uzmanı tarafından yaptırılmasını talep ettiklerini, mağdurun kazadan dolayı herhangi bir sosyal kurumdan tazminat alıp almadığının araştırılmasını talep ettiklerini, tespiti halinde bu ödemelerin tazminat hesabından mahsup edilmesini talep ettiklerini, temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davalı kendisine ihbar tarihi itibariyle 8 günlük sürenin sonunda temerrüde düşmüş olacağından faiz sorumluluğu da bu tarihten itibaren başlamış olacağını, trafik kazası sonucu hak edilen destek tazminatı ticari bir işten kaynaklı olmadığından yasal faiz uygulanması gerekmekteğini, dosyada CMK m. 253 kapsamı gereğince uzlaşma olup olmadığının tespit edilebilmesi için kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın dosyaya kazandırılması talep edildiğini, işbu nedenlerle; dosyada varsa uzlaşma raporunun temini ile davanın reddini talep ettiklerini belirterek davanın usulden veya esastan reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davanını kabulü ile 12.654,07 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 131.681,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 144.335,07 TL tazminat bedelinin temerrüt tarihi olan 21/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, dair karar verildiği anlaşılmıştır.Taraflarca İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı … A.Ş. vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Davacının taleplerinin ve davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte başvurudan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmamış olduğundan, dava şartı noksanlığı nedeniyle başvurunun usulden reddedilmesi gerektiğini, başvuru aşamasında müvekkili şirkete Yönetmeliğe uygun sağlık kurulu raporu ve mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesinin sunulmadığını, başvuran tarafça sunulmuş olan maluliyet raporunda ilgili yönetmeliğin bulunmasını zorunlu kıldığı uzmanların imzalarının bulunmadığını, zaten halihazırda raporu tanzim eden hekimlerden 3 tanesinin araştırma görevlisi olup uzmanlıkları bulunmadığını, diğer doktorların ise Adli Tıp Doktoru olduğunu, ancak davacının maluliyetinin ortopedik olduğunu, Ortopedi ve Travmatoloji ile Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzman Hekimlerinin raporda imzalarının bulunmasının gerektiğini, Yargıtay’ın güncel kararlarının da bu yönde olduğunu, başvuranın arazlarına ilişkin bulunması gereken uzman hekimlerin hiçbirinin, başvuranı muayene etmediğini ve raporu tanzim sürecinde bulunmadığını, dolayısıyla söz konusu raporun usule uygun olarak tanzim edildiğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığını, hesaplamanın TRH-2010 Hayat Tablosu ve Progressif Rant yöntemine göre yapıldığını, ancak Trafik Sigortası Genel Şartları gereği hesaplamada daha önce de itirazlarını sundukları üzere %1,8 Teknik Faiz yönteminin kullanılması gerektiğini, müvekkili şirketin, itirazlarına konu kararda hükmedilen geçici iş göremezlik tazminatından poliçe kapsamı gereği sorumluluğunun olmadığını, geçici iş göremezlik tazminatı ile tedavi ve bakıcı giderlerinin Trafik Sigortası Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu gereği Trafik Poliçesi Teminatı kapsamı dışında olup SGK tarafından ödenmesi gerektiğini, başvuranın kaza tarihinde ev hanımı olduğunu, geçici iş göremezlik tazminatı hak edişi bulunmadığını, temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini, bu nedenlerle tehir-i icra taleplerinin kabulüne, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği tespit edilmiştir.6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas, 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.)
Yukarıda açıklaması yapılan 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davalı … A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde;İstinaf incelemesine konu dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik zararı istemlerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Davanın kabulü ile 12.654,07 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 131.681,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 144.335,07 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 21/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiştir. Bu karara karşı sadece davalı … A.Ş. Vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Bilindiği üzere, trafik kazasında sürücünün kusurlu olması halinde zarar gören zararını 6098 sayılı TBK’nun 49. ve 54. maddeleri uyarınca sürücüden isteyebilir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi uyarınca bir motorlu aracın işletilmesinin bir kişinin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zararına sebep olması halinde motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi bu zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Aynı Kanun md. 3 uyarınca aracın maliki işleten sayıldığından araç malikinden de maddi zararın tazmini talep edilebilir. Öte yandan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. Dolayısıyla davacının, maddi zararını … plaka sayılı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olan davalı … A.Ş.’den isteme hakkı da vardır.Maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin E:2021/11777, K:2022/4888 sayılı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin E:2021/12597, K:2022/4965 sayılı kararları da aynı yöndedir.) Somut olayımızda kaza 03/07/2020 tarihinde gerçekleştiğinden mahkemece Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre davacının kalıcı maluliyetinin %8, geçici iş göremezlik süresinin 6 ay olarak belirlenmesi ve bu maluliyet oranı itibariyle davacının karşılanmayan maddi zararının belirlenmesi doğrudur. Dolayısıyla davalı sigorta şirketinin maluliyet oranı ve uygulanan yönetmeliğin hatalı olduğu, maluliyet durumu bakımından çelişki bulunduğu, Adli Tıp Kurumundan yeni maluliyet raporu alınması gerektiği kapsamındaki istinaf itirazlarının yerinde olmayıp reddedilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Hesap bilirkişisi tarafından hazırlanan 04/07/2022 havale tarihli raporda, TRH-2010 yaşam tablosunun ve progresif rant yönteminin kullanılması Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin E:2021/5068, K:2021/3211 sayılı kararındaki kabul ve açıklamalara uygundur. Dolayısıyla davalı sigorta şirketinin 1,8 teknik faiz uygulanarak hesaplama yapılması gerektiği yönündeki istinaf itirazının yerinde olmadığı ve reddedilmesi gerektiği anlaşılmıştır.Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihli, 2019/40 E-202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması nedeniyle, davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesinin gerekmesi, 6098 sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybının, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının da bu kapsamda bulunması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacının geçici iş göremezlik tazminatı, davalı sigorta şirketinden talep edebilir. Her ne kadar, davalı tarafından ZMSS yeni genel şartları ve 6111 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılan 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi gereğince geçici iş görmezlik zararlarının tedavi giderleri kapsamında olduğundan bahisle, SGK’nun sorumluluğunda olduğu iddia edilmiş ise de, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde, geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenlemenin de yer almaması,6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemelerinin bu yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır. (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb.) Yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik yönünden sorumluluğu devam ettiğinden aksi yöndeki istinaf itirazı kabul edilmemiştir. Öte yandan, 13/05/2022 tarihli maluliyet raporunda davacının 6 ay süreyle iş ve gücünden mani kaldığı belirtildiğinden ve geçici iş göremezlik tazminatının niteliği dikkate alınarak davacı lehine geçici iş göremezlik tazminatının hüküm altına alınması doğru kabul edilerek aksi yöndeki davalı istinaf itirazı yerinde bulunmamıştır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu md. 97 uyarınca “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” Somut olayda davacının, davalı sigorta şirketine 10/08/2020 tarihinde yazılı olarak başvurduğu dosya arasındaki belgelerden anlaşılmaktadır. Başvuru evrakının ekinde Genel Şartlar uyarınca bir kısım belgelerin eksik olması sigorta şirketinin temerrüt tarihi bakımından önemli olup bir kısım belgelerin eksik sunulduğu gerekçesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu md. 97 uyarınca sigortaya başvuru şartının yerine getirilmediğini kabul etmek mümkün değildir. Bu nedenle davalının, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu md. 97 uyarınca sigortaya başvuru şartının yerine getirmeden dava açıldığı yönündeki istinaf itirazının haklı olmadığı zira davacı tarafça sigorta şirketine 10/08/2020 tarihinde yazılı olarak başvurulduğu tespit edildiğinden davalının bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir. Öte yandan, davacının aynı tarihte yani 10/08/2020 tarihinde dava şartı arabuluculuk başvurusunu da yaptığı dikkate alınarak sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi bakımından aleyhe sonuç doğuracak hata bulunmadığı kanaatine ulaşılarak davalının temerrüt tarihi bakımından istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.Davacı tarafın usulüne uygun ve süresi zarfında yaptığı istinaf başvurusu bulunmadığından davacı vekilinin istinaf aşamasında gönderdiği 05/12/2022 tarihli talep dilekçesi bakımından istinaf yargılaması kapsamında değerlendirme yapılmasına yer olmadığı anlaşılmıştır.6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesinde belirtilen koşulların varlığı halinde, incelenen ilk derece mahkemesine ait dava dosyasındaki kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda istinaf incelemesi sırasında istinaf talebinin esastan reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durum istinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller kapsamında yer almaktadır.Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; istinaf başvurusunda bulunanın sıfatı ve istinaf nedenleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme üzerine; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalı … A.Ş. vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) Alınması gereken 9.859,52-TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf başvurusu sırasında peşin alınan 2.465,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 7.394,52 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye gelir kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-) Davalı tarafından istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 353/1-b-1 uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca uyuşmazlık miktarı itibariyle Yargıtay’da temyiz yolu kapalı (KESİN) olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/11/2023