Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/267 E. 2022/2027 K. 19.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/267
KARAR NO: 2022/2027
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2021
NUMARASI: 2017/764 Esas 2021/1018 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 01/06/2017
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 19/12/2022
YAZILDIĞI TARİH: 19/12/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/764 Esas 2021/1018 Karar sayılı ilamına karşı davalı … Şirketi vekili tarafından istinaf incelemesi için dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının … lokantasında kurye olarak çalıştığını, 09/03/2017 tarihinde … plakalı araç şoförünün kurallara uymayarak davacıya çaptığını, davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığını, davalı sigorta şirketine 20/04/2017 tarihinde e – mail yolu ile başvurduklarını, olaya ilişkin Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/12553 soruşturma nolu dosyasının bulunduğunu, davalıların zarardan sorumlu olduklarını belirterek maddi ve manevi tazminatın faizi ile birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; talebin zamanaşımına uğradığını, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olması halinde davalının sorumlu olacağını, yetki itirazlarının olduğunu, işletenin sorumlu olduğu halde kendilerinin de sorumlu olacağını, davacının zararı ispat etmesi gerektiğini, kusur ve maluliyet hakkında rapor alınması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … ve … cevap dilekçesinde özetle; aleyhe olan hususları kabul etmediklerini, olayın iş kazası olabileceğini, görevli mahkemenin Kayseri İş Mahkemesi olacağını, kusur durumunu kabul etmediklerini, davacının bahsedilen şekilde ağır yaralanmadığını, manevi tazminat talebinin yüksek olduğunu belirterek davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
1-Maddi tazminat davasının kabulü ile, 1.576,65 TL geçici iş göremezlik tazminat bedeli, 176.259,53 TL kalıcı iş göremezlik tazminat bedeli ve 2.100,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 179.936,18 TL’nin davalılar …ve …’dan olay tarihi olan 09/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … Şirketinden temerrüt tarihi olan 08/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davalı … Şirketi hakkında açılan manevi tazminat davasının reddine,
3-Davalılar … ve … hakkında açılan manevi tazminat davasının kabulü ile, 7.000,00 TL tazminat bedelinin olay tarihi olan 09/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı … Şirketi vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; dosyada alınan bilirkişi raporlarına itiraz ettiklerini, raporların yerleşik Yargıtay kararlarına ve KTK’nın 90. Maddesi atfıyla ZMMS genel şartlarına aykırı olduğu belirtilmiş ise de, mahkemece bu itirazlarının değerlendirilmediği ve hatalı, eksik incelemeye dayalı ve hüküm kurmaya elverişsiz bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, müvekkili şirket nezdinde düzenlenen poliçenin vadesinin 14/06/2016 tarihinde başladığını dolayısıyla davacı yanın taleplerinin yeni genel şartlar dönemi kriterleri esas alınarak değerlendirilmesi gerektiğini, tedavi giderleri taleplerinin SGK’ya yöneltilmesi gerektiğini, yeni genel şartlar gereği geçici iş göremezlik zararının sağlık giderleri teminatına alındığını, davayı kabul etmemekle birlikte davaya konu kazanın iş kazası olduğunun açık olduğunu, davacının maluliyet oranın da % 10’un üzerinden tespit edildiğinden davacıya PSD ödemesi bağlanması gerektiğini, PSD ödemesinin de rücuya tabi olduğundan tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin sorumluluğunun sigorta poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu, genel şartların ve kanunun uygulanmasının kamu düzeninden olduğunu, bilirkişi raporundaki kusurun ve hesaplamaların kabulünün mümkün olmadığını, davacının müterafik kusurunun dikkate alınmadığını, müterafik kusur indirimi taleplerinin reddi yada kabulüne ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, Yargıtay yerleşik içtihatları gereği, bedensel zararlarda tazminat hesaplamasına esas alınacak gelirin somut ve net kriterlerle tespiti gerektiğini, salt beyana dayalı gelir tespiti, usul ve yasaya uygun olmadığı gibi, tazminatların haksız şekilde fahiş olarak yükseltilmesi sonucunu doğurduğunu, 6111 sayılı kanun ile kanundan önce yada sonra olduğu farketmeksizin trafik kazalarından kaynaklı tüm tedavi giderlerinin SGK’nın sorumluluğunda olduğunun açıkça kabul edildiğini, davacı yanın yaptığını iddia ettiği ve kazayla illiyeti araştırılmayan fatura tutarları üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, SGK’nın genelgelerinde dahi yol, muayene, refakatçi vs tüm masrafların kendi sorumluluklarında olduğu açıkça kabul edilmişken müvekkil şirketin bu tedavi giderlerinden sorumlu tutulmasının sorumlu olmadığını, mahkemece taleple bağlılık ilkesine uyulmadığını ve davacı tarafından iki kez ıslah yapıldığını ve mahkemece talebin fazlasına hükmedildiğini, kaza tarihindeki verilere göre hesap yapılması halinde müvekkili şirkete karşı tazminata temerrüt tarihinden itibaren faiz işletileceğini ancak güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, gelecek dönem zararına geçmiş tarihten faiz işletilmesinin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını dolayısıyla ıslah tarihinden bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken 08/05/2017 tarihinden itibaren hüküm kurulmasının dayanaksız ve isabetsiz olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :Dava, trafik kazasından kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereği cismani zarardan doğan maddi tazminat ve aynı kanunun 56/1. maddesi gereği manevi tazminat istemine ilişkindir. Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11//2021 tarih, 2017/764 Esas 2021/1018 Karar sayılı kararı ile, trafik kazasından kaynaklı maddi tazminat davasının ve manevi tazminat davasının kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davalı sigorta vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır. Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde, bedensel zarar kapsamına giren zarar türleri örnekseme yoluyla sayılmış olup, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin uygulamaları gereği geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve SGK sorumluluğunda olmayan (belgesiz) tedavi giderleri de anılan kanun hükmü kapsamında tazmini gereken zararlardandır. Diğer yandan, davalı tarafın savunması haklı kabul edilerek, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98. maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 31/01/2022 tarih ve 2021/8288 E. 2022/1147 K. sayılı ilamı)
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan iyileşme sürecindeki geçici bakıcı gideri, geçici işgöremezlik ve belgesiz tedavi giderlerine ilişkin zarardan sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, davacının geçici işgöremezlik ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden sorumlu olunmadığı yönündeki davalı sigorta vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür. 01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş olan trafik kazalarında cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında Yargıtayca PMF – 1931 yaşam tablosu esas alınıyor ve %10 artırım %10 iskonto yöntemiyle zarar görenlerin tazminat alacağı hesaplanıyordu. 01/06/2015 tarihinde yeni Genel Şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen ve 01/06/2015 tarihinden sonra düzenlenmiş olan poliçelerde PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yönteminden vazgeçilerek poliçelerin eki niteliğindeki genel şartlar gereğince tazminat hesabında TRH – 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik Faiz yöntemi kullanılmaya başlanıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararıyla 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddelerinde “genel şartlara” atıf yapan cümlelerin iptaline karar verilmiş ve bu karar 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıyla birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince zarar görenlerin cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatı alacağının hesaplanmasında TRH 2010 ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi benimsenmiş olup TRH 2010 yaşam tablosunun uygulamasından vazgeçilmemiştir. (Yargıtay 17.HD.’nin 2019/5206 E. 2020/8874 K. 22/12/2020 tarihli ilamı)
Somut olayda, davacının sürekli iş göremezlik tazminatında hükme esas alınan aktüerya bilirkişisi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi esas alınmak suretiyle hesaplanmış olduğu anlaşılmakla;19/06/2021 tarihinde 31516 sayılı RG’de aynı gün yürürlüğe giren 7327 kanun numaralı “İCRA VE İFLAS KANUNU İLE BAZI KANUNULARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN’un; 18. maddesi ile 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesine yapılan değişiklik neticesinde “…sürekli sakatlık tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu, zorunlu malu sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen iskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak hayat üniteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, hesaplanır…” hükmünün 19/06/2021 tarihinden sonraki kazalar neticesinde açılan tazminat davalarında uygulanacağı, 09/03/2017 kaza tarihi dikkate alındığında eldeki davada uygulanamayacağı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı sigorta vekilinin tazminatın TRH 2010 ve 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür. İş göremezlik zararının hesabında, davacının gelirinin doğru biçimde belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması gerektiği; hesaplamada, aktif dönem için davacının kaza tarihindeki kazancının esas alınması, pasif devrede ise gerçekleşecek zararın asgari geçim indirimsiz asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağı; aktif çalışma döneminin 60 yaşa (yasaları gereği farklı düzenlemeye tabi olanlar dışında) kadar süreceği dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. Yargıtay’ın işgöremezlik tazminatının hesaplanmasında esas alınacak gelir konusundaki yerleşik uygulaması yukarıda ifade edilmiş olmakla birlikte; dosya kapsamından, davacının kaza tarihinde …Restaurantta motorlu kurye olarak çalıştığı ve asgari ücretten fazla gelir elde ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, kaza sırasında motorlu kurye olarak çalışan davacının ücret bordrolarında gösterilen gelirinin asgari ücrete endekslenmesi neticesinde usulüne uygun olarak hesaplama yapılmış olduğu anlaşılmakla, davalı sigorta vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından malul kalanlara bağlanan aylığın niteliği ve bağlanan aylığın rücuya tabi ödemelerden olup olmadığının belirlenmesi zararın tazmininden sorumlu olanların mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmesi ve zarar görenlerin gerçek zararlarının üzerinde sebepsiz zenginleşmemesi için önemlidir. 5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir” düzenlemesi getirilmiştir.
Somut olayda, mahkemece Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından davacıya rücuya tabi gelir bağlanıp bağlanmadığı sorulmuş olup, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 28/06/2017 havale tarihli yazısında 09/03/2017 tarihinde davacının geçirdiği iş kazası (sonucu) nedeniyle davacıya 3.326,32 TL geçici iş göremezlik ödeneği ödenmiş olduğu, 13/01/2020 tarihli yazısında ise, davacının 09/03/2107 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik başvurusu bulunmadığının bildirmiş olduğu anlaşılmakla; 5510 sayılı kanunun 21. maddesi gereğince davacı lehine hükmedilecek tazminattan mahsup edilecek herhangi bir PSD ödemesi olmadığından, davalı sigorta vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 176. maddesinin ikinci fıkrasında “Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Dosya kapsamında; davacı vekilinin başvurusunda açıkça HMK 107. maddesi gereği belirsiz alacak istemli dava açtığının belirtilmeyip fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle kısmi dava açtığı, 14/09/2020 ve 01/10/2021 tarihli dilekçe ile başvuru talebini iki defa ıslah ettiği, mahkemece, ikinci ıslah dilekçesi doğrultusunda hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. (Yargıtay 4.HD.09/06/2022 tarih 2022/3308 E. 2022/8506 K. sayılı ilamı)
Şu halde, mahkemece, yukarıda belirtilen yasal düzenleme dikkate alınarak davacı vekili tarafından yapılan 14/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde ikinci ıslah dilekçesi doğrultusunda hüküm kurulması doğru olmamıştır. 2918 sayılı KTK’nın 99/1. maddeleri ile ZMSS poliçesi Genel Şartlarının B.2. maddesi uyarınca rizikonun belge ve bilgileri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Bu sebeple davalıya usulüne uygun bir başvuru yapılıp, yasada belirlenen süre dolmadan alacağın muaccaliyetinden ve dolayısıyla temerrütünden söz edilemez. İşletenin riskini üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısına davacı tarafça dava tarihinden önce kazanın ihbar edilmesine ilişkin ihtarname çekilmemiş ise sigortacı dava tarihinden itibaren temerrüte düşmüş sayılacaktır. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından KTK’nın 97. maddesi uyarınca sigorta şirketine dava açılmadan önce başvurulmuştur. Davalı sigorta dava tarihinden önce temerrüte uğramış sayılacağından ilk derece mahkemesince davacının alacağına temerrüt tarihi itibariyle faiz uygulanması isabetli olmuş olup; davalı sigorta vekilinin rapor tarihinden itibaren davacının alacağına faiz uygulanması yönündeki talebinin yerinde olmadığı görülmüştür. Yukarıda izah edilen sebeplerle, davalı sigorta vekilinin ıslaha yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/2 bendi gereğince kabulüne, diğer istinaf başvuru sebeplerinin reddine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kabul edilen istinaf nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden düzeltilerek yeniden esas hakkında karar vermek suretiyle, davacının maddi tazminat isteminin 14/09/2020 tarihli birinci ıslah dilekçesi gereğince kabulüne, manevi tazminat isteminin kabulüne, davacı vekilinin 01/10/2021 tarihli ikinci ıslah dilekçesi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere) ;
A-) Davalı … Şirketi’nin ıslaha yönelik istinaf başvurusunun kabulü, diğer istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
B-) Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/764 Esas 2021/1018 Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA, hükmün HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince YENİDEN TESİSİNE,
1-) Maddi tazminat davasının KABULÜ ile, 1.576,65 TL geçici iş göremezlik tazminat bedeli, 107.368,13 TL kalıcı iş göremezlik tazminat bedeli ve 2.100,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 111.044,78 TL’nin davalılar … ve …’dan olay tarihi olan 09/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı …Şirketinden temerrüt tarihi olan 08/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-) Davalı … şirketi hakkında açılan manevi tazminat davasının REDDİNE,
3-) Davalılar … ve … hakkında açılan manevi tazminat davasının KABULÜ ile, 7.000,00 TL tazminat bedelinin olay tarihi olan 09/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
4-) Davacının 01/10/2021 tarihli ikinci ıslah dilekçesi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
5-) Maddi tazminat davası yönünden alınması gereken 7.585,46 TL karar ve ilam harcından dava açılırken davacıdan alınan 650,00 TL ıslah harcından mahsubu ile eksik kalan 6.935,46 TL karar ve ilam harcının davalılar …, … ve … Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
6-) Davalı … Şirketi hakkında açılan ve reddine karar verilen manevi tazminat davası yönünden alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-) Davacı tarafından yatırılan 650,00 TL ıslah harcı, 51,70 TL tedbir harcı ve 31,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 733,10 TL harcın davalılar …, … ve … Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
😎 Manevi tazminat davası yönünden alınması gereken 478,17 TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 446,77 TL harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
9-) Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harcın davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine,
10-) Maddi tazminat davası yönünden davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden davacı lehine A.A.Ü.T. uyarınca 17.656,72 TL nispi vakelet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalılar …, … ve …Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
11-) Manevi tazminat davası yönünden davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden davacı lehine A.A.Ü.T. 10/1-4 uyarınca 5.100,00 TL maktu vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
12-) Davalı … Şirketi hakkında açılan ve reddine karar verilen manevi tazminat davası yönünden davalı …Şirketi kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden davalı lehine A.A.Ü.T. 10/1-2 uyarınca 5.100,00 TL maktu vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan alınarak iş bu davalıya verilmesine,
13-) Maddi tazminat davası yönünden davacı tarafça yargılama boyunca yapılan; 336,75 TL tebligat gideri, 84,05 TL müzekkere ve posta gideri, 500,00 TL bilirkişi ücreti, 157,25 TL Adli Tıp fatura ücreti olmak üzere toplam 1.078,05 TL yargılama giderinin davalılar …, … ve …Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
14-) Manevi tazminat davası yönünden davacı tarafça yargılama boyunca yapılan; 336,75 TL tebligat gideri, 84,05 TL müzekkere ve posta gideri, 500,00 TL bilirkişi ücreti, 157,25 TL Adli Tıp fatura ücreti olmak üzere toplam 1.078,05 TL yargılama giderinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
15-) Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde avansı yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
C-) Davalı … Şirketi’nin istinaf başvurusu kısmen kabul edilmiş olmakla;
1-) İstinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
3-) Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 133,00 TL tehiri icra karar harcı ve 83,60 TL posta masrafı olmak üzere toplam 437,30 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
D-) 1-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/12/2022