Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1465 E. 2023/825 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1465
KARAR NO: 2023/825
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2022
NUMARASI: 2020/501 Esas 2022/331 Karar
DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH:27/04/2023
YAZILDIĞI TARİH:27/04/2023
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/501 Esas 2022/331 Karar sayılı ilamı davalılar … A.Ş vekili ve … A.Ş vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; … tarihinde mülkiyeti … ’a ait davacı … ’in oğlu diğer davacının kardeşi … ’in yolcu olarak bulunduğu ve … ’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … ’un sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpıştığını, kazada davacının oğlunun vefat ettiğini, kazanın meydana gelmesinde her iki araç sürücüsününde kusurlu olduğunu, davacının oğlunun ise herhangi bir kusurunun olmadığını, davacılar ile ölene ait olup resmiyette davacı … adına kayıtlı restoran işletmesi bulunduğunu, bu restoranın her işinin ölen tarafından yerine getirildiğini, davacıların ölüm ile desteklerinden yoksun kaldıklarını, maddi ve manevi açıdan büyük sıkıntı ve üzüntü yaşadıklarını, davalılara Kayseri 7. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtar gönderildiğini, sonuç alınamadığını, yine aynı noter aracılığı ile … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarı ile maddi ve manevi zararların ödenmesi için ihtar gönderildiğini, ödeme olmadığını, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğunu ancak sonuç alınamadığını, davalılar … ile … sigortanın araçların ZMSS poliçesini düzenlediğini, davalı … ’nin ise … plakalı aracın genişletilmiş kasko sigorta poliçesini düzenlediğini, bu nedenle davalıların maddi zararlardan müştereken sorumlu olduklarını, davalı … ’nin ise manevi zararlardan da sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması ile davacı … için 500,00-TL, davacılar … ve … için 250’şer TL olmak üzere toplam 1.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminat bedelinin tüm davalılardan haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davacı … için 50.000,00-TL ve davacılar … ve … için 25.000’er TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür. Davalı … sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; davada yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, davalının sigortalısının kusuru oranında sorumlu olması nedeni ile kusurun ispat edilmesi gereketiğini, bu nedenle Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu alınması gerektiğini, zarar hesabı için aküter siciline kayıtlı bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, mahkemece mütrafik kusur ile hatır taşıması olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacıların kaza nedeni ile elde ettiği gelir varsa bunun tespit edilerek tazminattan mahsubu gerektiğini, dava tarihinden önce faize hükmedilemeyeceğini ve hükmedilecek faizin yasal faiz olabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…1-Davalılar … ve … Şirketleri yönünden davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE, %20 hatır taşıması indiriminin uygulanması ile 329.421,78-TL tazminat bedelinin temerrüt tarihi olan 22/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşetereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … ‘e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ve davacılar … ve … hakkındaki maddi tazimanat davalarının reddine,
2-Davalı … Sigorta şirketi yönüden ZMSS poliçe bedellerini aşan miktar olduğu anlaşılmakla, 5.000,00-TL maddi tazminat bedelinin temerrüt tarihi olan 22/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı … ‘e verilmesine,
3- … sigorta şirketi hakkında açılan manevi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kusur bilirkişi raporunda … sigortalı aracıh %75 oranında asli kusur atfedildiğini, aynı şekilde kazaya karışan … plakalı aracın ise %25 oranında tali kusurlu atfedildiğini, sigortalı aracın %75 oranında asli kusurlu olması ve kazaya karışan diğer aracın ise %25 oranında tali kusurlu olması sebebiyle hesaplama bilirkişi raporunda tespit edilen toplam tazminattan müvekkili şirket açısından %25 kusur tenzili indirimi yapılması gerekmekte iken hesaplama bilirkişi raporunda kusur tenzilinin yapılmamasının mahkeme kararının hukuka aykırı olarak teşkil etmesine sebep olduğunu, mahkeme esasına mezkur husus açısından defaatle itiraz beyanlarını sunmuş da olsa ilgili beyanlarının hiçbir şekilde değerlendirilmediğini ve dosyada ek hesaplama bilirkişi raporunun dahi alınmadığını, mahkeme kararının aksine müvekkili şirket sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olması gerekirken, tazminatın tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. ve trafik poliçesi genel şartlarının 1. maddesi gereğince sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa, işletene ve dolayısıyla sigortacıya düşen bir sorumluluğun da olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kazadaki kusuru oranında sigorta şirketinin sorumluluğunun mevcut olduğunu, müşterek ve müteselsil sorumluluğun sadece zarar gören üçüncü kişiye karşı sigortalı ve sigorta şirketi arasında mevcut olduğunu, araç hasarı ve değer kaybı hesaplamalarına ilişkin mahkeme dosyasında öncesinde alınan hesap bilirkişi raporunda, sigortalı aracın kazada %20 oranında kusurlu olduğuna ilişkin hiçbir atıfın yapılmadığını, hesap bilirkişi raporunda, son ve güncel olarak tespit edilen kusur raporuna göre sigortalı aracın %75 oranında asli kusurlu olması sebebiyle teşkil eden tazminatlardan %25 oranında tenzili indirimi yapılması gerektiğini, sigortalı aracın kusur oranına isabet eden tutar üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, yapılan bu hesaplama ile de sigortalı araç sürücüsünün üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmiş olduğunun görüleceğini, mahkeme esasında dikkate alınan hesaplama bilirkişi raporu esasında bilirkişi tarafından “anayasa mahkemesinin 2019/40 esas 2020/40 karar sayılı iptal kararı doğrultusunda raporda hesaplama yönteminin ”progressif rant” yönteminin dikkate alınmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişinin raporunun hesaplama dayanağı olarak anayasa mahkemesinin iptal kararının zikredildiğini ancak, anayasa mahkemesi iptal kararı ile halen meri durumda olan genel şart maddelerinin iptal edilmediğini, hem destek hem de malul davacı için pmf 1931 yaşam tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanarak hesap yapılarak itirazlarının dikkate alınmadan bu hesaba göre hükmedildiğini, mahkeme kararı esasında mezkur kazada müteveffanın müterafik kusurunun dikkate alınmamış olup kusur indirimi yapılması gerektiğini, müteveffanın yolcu olarak bulunduğu sigortalı araçta emniyet kemeri ve koruyucu ekipmanları takmaması sebebiyle maluliyetin oluşmasında ağır kusurlu olması nedeni ile de hesap yapılırken asgari % 25 oranında indirim yapılması gerekmekteyken, mahkeme esasında dikkate alınmadığını, davacının sigortalı araç üzerinde emniyet kemeri takmadığı ve zararın meydana gelmesinde bu olayın etkili olması sebebiyle yargıtay içtihatları gereğince asgari % 25 oranında kusurlu olduğundan yapılan tazminat hesabında indirim yapılması gerektiğini, dava konusu kazada da davacının bu hususlara riayet etmediği için davaya konu trafik kazasının meydana gelmesinde ağır kusurunun bulunduğunu, bu sebeple, kabul anlamına gelmemek kaydıyla hesaplanacak tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yeni düzenlemeye göre zarar görenlerin doğrudan dava açma hakkı ortadan kaldırıldığını, dava öncesinde sigorta kuruluşu’na eksiksiz başvuru zorunluluğunun getirildiğini, başvuran tarafça hasar başvurusunun yapılmadığını, başvuran tarafın ilgili belgeleri göndermediği için başvurunun değerlendirilmediğini, dolayısı ile başvuran tarafından yapılmış geçerli bir başvuru söz konusu olmadığından dava şartı noksanlığından başkaca hiçbir incelemeye gerek duyulmaksızın başvurunun usulden reddine karar verilmesi gerekirken hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, hükme esas kusur bilirkişi raporunun eksik inceleme ürünü olduğunu, sigortalı araç sürücüsüne atfedilmiş kusurun kabul edilemeyeceğini, kusur oranlarının tespiti için Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün fen heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, dosyadaki bilgi ve belgelerin hiçbirinin tarafların kusur oranlarını tespit etmeye elverişli bulunmadığını, daha önce yapılan kusur dağılımının yetkili mercilerce yapılmamış olup çelişkili olduğunu, bu nedenle aleyhe tazminat hesabı yapılacak olması durumunda öncelikle yetkili mercilerden kusur raporu alınmasını talep ettiğini, müvekkili şirketin Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve zorunlu mali mesuliyet sigortası uyarınca, sigortalısının kusuru ile 3. kişilere verdiği zararı, yine poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere tazmin etmekle mükellef olduğu da göz önüne alındığında, mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle kusur durumu tespitinin yapılmasının hukuki bir zorunluluk olduğunu, öte yandan kazanın meydana gelmesine etki edebilecek Karayolları Genel Müdürlüğü’nden kaynaklanan yol kusuru ve teknik arıza hususlarının da yeterli değerlendirilmediğini ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla yeni genel şartlara tabi konu dosyada trh-2010 (kadın-erkek hayat) tabloları ve %1.8 teknik faiz kullanımı gerekirken bilirkişi raporunun da bu hatalı bilgilerle trh ve progresif rant üzerinden yapılan hesaplama ile hatalı olduğunu, raporda kişilerin bakiye ömürlerinin olay tarihindeki yaşlarına göre belirlendiğini, kendisi tarafından yapılan hesaplamalarda ise hesap tarihindeki yaşlarına göre bakiye ömürün hesaplandığını, işlemiş dönem hesabı ve kullanılan gelirin bilirkişi tarafından, dönemsel asgari ücretler kullanılarak hesaplamalar yapıldığını, işlemiş dönemin bitiş tarihinin 31.12.2022 olarak alındığını, kendisi tarafnıdan ise güncel asgari ücretin esas alındığını, aktüeryal ve ekonomik bakış açısı paranın zaman değerini gözettiğini, işlemiş dönem hesabında geçmiş ücretlerin kullanılmasının ise paranın zaman değerinin yok sayılmasına sebep olduğunu, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, müteveffanın babasının olay tarihinden önce vefat ettiğinin belirtildiğini ve bu nedenle babanın payı anneye aktarılarak, anneye 2 pay verildiğini, bilirkişi tarafından müteveffanın 2022 yılında evleneceği, 2 yıl sonra 2024 yılında birinci çocuğunun olacağı, 2 yıl sonra 2026 yılında ikinci çocuğunun olacağı varsayımının yapıldığını, tarafınca hazırlanan raporda ise babanın payının anneye aktarılmadığını ve anneye 1 pay verildiğini, müteveffanın 26 yaşında evleneceği, 2 yıl sonra 28 yaşında birinci çocuğunun olacağı, 2 yıl sonra 30 yaşında ikinci çocuğunun olacağı varsayımının yapıldığını, dolayısıyla hatalı bilirkişi raporuyla kurulan hükmün hatalı olduğunu, davada ispat külfetinin başvuran tarafta bulunduğunu, bu kapsamda müteveffanın, başvuruculara “destek” olduğu hususunun ispatlanması gerektiğini, ayrıca başkaca destek varsa araştırılması gerektiğini, hayatta ise bu tespit ve ispattan sonra destekten yoksun kalanlar arasında teminat limiti dahilinde garame paylaşımı yapılması gerektiğini, davacıların müteveffanın kendilerine ne surette destek olduğunu ispatlamasını talep ettiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, zararın tespiti için; başvuran tarafından elde edilen kazanımların belirlenmesi ve aleyhe hüküm kurulacak olması halinde bu kazanımların belirlenecek tazminattan indirilmesi gerektiğini, bu kapsamda tazminat hesabı da uzmanlık gerektirdiğinden, Hazine Müşteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek anılan hesaplamaların yaptırılması gerektiğini, bu konuda uzman olmayan hukukçulara bu görevin tevzi edilmediğini, müvekkili sigorta şirketi açısından karardaki hükmedilen faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından, müvekkili şirket yönünden faizden sorumluluğun başvuru tarihi itibariyle başlatıldığını, faiz başlangıç tarihinin müvekkili şirket açısından davanın ıslah edildiği tarih olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin faizden sorumluluğunun davanın ıslah edildiği tarihi ile başladığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla kusur ayrımı gözetilmeksizin hükümde ferilerden sorumluluğun dahi oranlanmadığını açık olmadığını ve müşterek müteselsil olarak tamamından müvekkili şirketin sorumlu tutulduğunu, açıkça kalemlerin belirtilmesi ve oranlanması gerekirken bu şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, başvuranın, somut olayda emniyet kemeri kullanıp kullanmadığının belirli olmadığını, ancak başvuranın yaralanmalarına bakılınca kemer kullanmadığının ortada olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için müvekkili şirketin işbu davaya konu trafik kazasından sorumlu olacağı kabul edilse dahi hükmedilecek tazminattan davacının müterafik kusurluluğu oranında indirim yapılması gerektiğini, başvuru sahibinin emniyet kemeri takmamasının, yaralanmasına ne derece etkisi olduğunun belirlenmesi için, dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesini ve hesaplanacak ise tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasını talep ettiğini, sonuç olarak, başvuran gibi, kendi can ve mal güvenliğini tehlikeye atarak bazı sonuçların meydana gelmesine sebep olan kişilerin kusuru tayin edilirken, karşı tarafa da bu gibi durumlarda kusur izafe edilmesi ve bu kusur oranının olması gerekenden daha fazla olmasının temel sorumluluk hukuku ilkelerine aykırı olduğunu beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … A.Ş vekili … havale tarihli tavzih dilekçesi ile; Mahkemenin 20/04/2022 tarihli hükümde işbu davaya konu kazaya karışan araçların ZMMS poliçesi sigortacısı olan … A.Ş. ile … A.Ş. aleyhine hükmedilen maddi tazminat miktarının 329.421,78-TL olduğunu, bu tutarın 2019 yılı ZMMS poliçe teminat limiti olan 390.000,00-TL’nin altında kaldığını, bu nedenle müvekkilinin işbu dava nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, müvekkilinin kasko poliçesi sigortacısı olarak, davacı için hükmedilen maddi tazminat miktarının ZMMS poliçe teminat limitlerini aşmadığından müvekkilinin de herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, taraflara hükmedilen tazminat tutarının düzeltilmesinin her ne kadar istinaf kanun yolu ile düzeltilebilecek bir husus olsa da 01.01.2022’den itibaren uygulama bulacak olan BAM kesinlik sınırının 8.000,00-TL olduğunu, müvekkili yönünden hükmedilen tutarın bu kesinlik sınırı altında kaldığını, bu sebeple de hükme karşı taraflarınca istinaf kanun yoluna başvurulamayacağını, bu nedenle de 6100 sayılı HMK’nun 305. maddesi gereği hükmün tavzihi yolu ile bu hususun düzeltilmesini talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle, hükmün icrasında tereddüt olmaması açısından gerekçeli kararın hüküm kısmındaki “…şirketi yönünden ZMMS poliçe bedellerini aşan 5.000,00-TL maddi tazminat bedelinin davacı … ‘e verimesi” ibaresinin ” … Sigorta şirketi yönünden ZMMS poliçe bedellerini aşan kısım söz konusu olmadığından maddi tazminat talebinin reddine” olacak şekilde HMK Madde 305 vd maddeleri uyarınca tavzihini talep etmiştir.Mahkemenin 20/05/2022 tarihli ek kararı ile; davalı … A.Ş vekilinin talebinin tavzih yoluyla düzeltilecek nitelikte olmadığı, istinaf aşamasında ileri sürülebilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin talebinin reddine şeklinde karar verildiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davalılar … A.Ş. vekili ve … A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.
Yukarıda açıklaması yapılan 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davalılar … A.Ş. vekili ve … A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde; Dava, trafik kazasından doğan destekten yoksun kalma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Somut uyuşmazlıkta; 05/07/2019 tarihinde mülkiyeti … ‘a ait destek … ‘in yolcu olduğu ve … ‘ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … ‘un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması neticesinde … ve … vefat etmiş olup, … plaka sayılı aracın sigortacısının … A.Ş. olduğu, genişletilmiş kasko sigorta şirketinin ise … A.Ş. olduğu ve … plakalı aracın sigortacısının ise … A.Ş. olduğu görülmüştür.Davacılar kazada vefat eden … ‘in anne ve kardeşleri olup, davacılar maddi ve manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davacılar vekili 09/09/2020 tarihli dilekçesi ile … A.Ş. ile anlaşmış olması nedeniyle manevi tazminat davasından feragat ettiğini bildirmiş olup istinaf yoluna başvuran davalılar … A.Ş. ve … A.Ş.’nin istinaf sebepleri yalnız maddi tazminat yönünden incelenmiştir.Somut olayda kaza tespit tutanağı, soruşturma kapsamında alınan 13/07/2020 tarihli trafik bilirkişi raporu, ceza dosyası kapsamında alınan 24/07/2020 tarihli trafik bilirkişi raporu ve İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun 19/08/2020 tarihli raporu ile eldeki dosyada alınan Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 07/10/2021 tarihli raporları birlikte değerlendirildiğinde; sürücü … sevk ve idaresindeki otomobil ile seyri sırasında geldiği olay mahalli kavşağa daha tedbirli ve kontrollü şekilde hız azaltarak yaklaşması gerekirken buna riayet etmeden seyir hızıyla tedbirsizce girdiği kavşakta, sağındaki tali yoldan kavşağa girerek geçiş hakkını kendisine bırakmayan otomobilin sol yan kesimine çarpması sonucu meydana gelen olayda, %25 ( yüzde yirmibeş) oranında kusurlu olduğu, müteveffa sürücü … ise sevk ve idaresindeki otomobil ile tali yolu takiben DUR levhasının bulunduğu olay mahalli kavşağa geldiğinde durması, geçiş için güvenli bir ortam oluştuğundan emin olduğunda kavşağa giriş yapması gerekirken, bu kurala riayet etmeyip, solundan gelen araçların hız ve mesafesini dikkate almadan, dikkatsiz ve hatalı biçimde durmaksızın kavşağa girmesiyle, solundan gelen ve ilk geçiş hakkını vermediği otomobilin aracının sol yan kesimine çarpmasına sebebiyet verdiği olayda %75 ( yüzde yetmişbeş) oranında kusurlu olduğu sabittir. Hükme esas alınan Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 07/10/2021 tarihli raporu, ceza dosyası kapsamında alınan tüm kusur raporları ve olayla uyumlu olup, davalıların kusur tespitine yönelik istinaf sebepleri haklı görülmemiştir.6098 sayılı TBK’nın 52.maddesine göre; “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.”Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418)Kaza tespit tutanağında müteveffa destek … ’in emniyet kemeri takıp takmadığı tespit edilememiş olup, ölü muayene raporunda ise ölüm sebebi “trafik kazası ile oluşması mümkün künt genel beden travmasına bağlı kot ve servikal kemik kırıkları ile birlikte iç organ yaralanması, meduller şok, iç kanama sonucu öldüğü” olarak belirtilmiştir. Bu halde desteğin emniyet kemeri yönünden müterafik kusuru bulunduğu ispatlanamamış olup aynı zamanda dosya kapsamında yer alan kusur raporları tetkik edildiğinde sürücü … ‘ın olay anındaki 0.52 promil oranında alkollü oluşunun kazanın oluşumuna bir etkisi tespit edilemediği gibi yasal sınırın hemen üzerinde bulunan bu oran gözetildiğinde desteğin, sürücünün alkollü olduğunu bildiği hususu da ispata muhtaçtır. Bu kapsamda mahkemece müterafik kusur indirimi yapılmaması yerinde olup aksi yöndeki davalı vekillerinin istinaf sebepleri haklı bulunmamıştır. Tek bir olaya bağlı aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri, BK.nun 50. ve 51. (6098 sayılı BK’nun 61 ve 62. md.) maddeleri uyarınca, zarardan müteselsilen sorumludurlar. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, aynı Kanunun’un 141. (6098 sayılı BK’nun 162. md.) maddesine göre, borcun tamamından sorumludurlar. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1. maddesinde, trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/5203 Esas, 2020/4530 Karar Sayılı ilamı) Davacılar, zararlarını müştereken ve müteselsilen talep edebilecekleri gibi yasanın verdiği müteselsilen talep hakkından açıkça vazgeçerek her bir failin kusuru oranında da talepte bulunabilirler. Davacılar vekilinin, dava dilekçesinde maddi zararlarının davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi isteminde bulunduğu anlaşılmakla yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereği davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluk ilkesince, tazminatın tamamından sorumluluğuna hükmedilmesinin yasaya uygun olduğu görülmekle davalı sigorta şirketlerinin, davalıların maddi tazminatın tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının doğru olmadığına yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı belirlenmiştir.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/6241 Esas, 2021/8658 Karar Sayılı ilamında “Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010″ adı verilen”Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.” demek suretiyle bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirleneceğini açıklamıştır.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/5068 Esas, 2021/3211 Karar Sayılı ilamında ve aynı Dairenin 2021/2781 Esas, 2021/2223 Karar sayılı ilamında ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/6352 Esas, 2020/8575 Karar Sayılı ilamında % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, babanın destekten çıkması ile payının anaya aktarılması yerinde olup hesap bilirkişi raporuna yönelik davalı … A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri haklı bulunmamıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere Türk aile sisteminde çocuğun, annesine yaşamı boyunca belirli bir oranda destek olacağı kabul görmekte olup bu hususun ayrıca ispatı aranmamaktadır. Bu nedenle davalı … A.Ş.’nin aksi yöndeki istinaf başvuru sebebi yerinde değildir.Bununla birlikte, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 99/1 maddesi ile Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının Genel Şartlarının B-2 maddelerinde sigortacının zarar giderim yükümlülüğü, zararın ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya bildirildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortasının poliçe limiti dahilinde tazminatı ödemekle yükümlü olup, bu sürenin sonunda ödeme yapılmadığı takdirde temerrüt gerçekleşeceği öngörülmüştür. Sigortacının kısmi ödeme yapması halinde ise, söz konusu ödeme tarihi temerrüt tarihi olarak esas alınacaktır. Davacı taraf eldeki davada dava açılmadan önce 09/06/2020 tarihinde sigorta şirketine başvuru yapmış olup mahkemece davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu maddi tazminatın tamamı yönünden 22/06/2020 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi doğrudur. (Yargıtay 17. HD. 15/10/2020 tarih 2019/6477 Esas 2020/5698 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 17. HD. 16/05/2019 tarih 2016/9984 Esas 2019/6211 Karar sayılı ilamı) Bu nedenle davalı … A.Ş.’nin dava şartının gerçekleşmediği ve ıslah edilen kısım yönünden ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğine dair istinaf başvuru sebebi yerinde değildir.6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesinde belirlenen koşulların varlığı halinde, incelenen ilk derece mahkemesine ait dava dosyasının ve kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda, istinaf incelemesi sırasında istinaf başvurusunun, duruşma açılmaksızın, esastan reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu haliyle; ilk derece mahkemesi tarafından kurulan hükmün ve yapılan yargılamanın usul ve yasaya, Yargıtay yerleşik içtihatlarına uygun olduğu anlaşıldığından; davalılar … A.Ş. vekili ve … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının yukarıda ayrıntılı olarak değerlendirilen sebeplerle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince duruşma yapılmaksızın esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davalılar … A.Ş. vekili ve … A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 22.502,80-TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında davalılar … A.Ş ve … A.Ş’den peşin alınan toplam 11.252,00-TL’nin mahsubu ile bakiye 11.250,80-TL istinaf karar harcının istinaf eden davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davalılar … A.Ş v… A.Ş tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin bu davalıların üzerinde bırakılmasına,
5-) İstinaf yargılaması bakımından davalılar … A.Ş ve … A.Ş tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatıran taraflara iadesine,
6-)Kararın kesin olmaması nedeniyle taraflara tebliği işlemlerinin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.27/04/2023