Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/129 E. 2022/2056 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/129
KARAR NO: 2022/2056
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/11/2021
NUMARASI: 2019/592 Esas 2021/976 Karar
DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat-Trafik Kazası)
BİRLEŞEN 2. ASLİYE TİCARET 2019/640 ESAS
SAYILI DOSYA DAVACISI:
DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat-Trafik Kazası)
DAVA TARİHİ: 11/09/2019
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 23/12/2022
YAZILDIĞI TARİH: 23/12/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/592 Esas 2021/976 Karar sayılı ilamı asıl ve birleşen dosya davacılar vekili ile asıl ve birleşen dosya davalısı …Anonim Şti. vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:Davacılar dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile … Mahallesi Şehir Merkezi istikametinden … Bulvarını takiben gelerek … Mahalle istikametine 4 şeritli yolun 3. şerit geçtikten sonra üzerinde seyri sırasında … numaralı aydınlatma direğini 17 metre geçtikten sonra kaldırımda bekleyen …’e çarpması neticesinde müvekkillerinin murisi …’ün olay yerinde hayatını kaybettiğini, bu olayın oluşunda davacıların desteği müteveffaya her ne kadar kusur izafe edilmişse de bu tutanak tamamen hatalı ve araştırmanın tam ve eksiksiz yapılmamasından kaynaklı olduğunu olay davalıya ait aracın kaldırımda bekleyen müteveffaya çarpması neticesinde vuku bulduğunu, kazaya karışan … plakalı araç … tarihinden … tarihine kadar geçerli olmak üzere… adente … poliçe numarası ile davalı …. nezdinde sigortalandığını, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre davalı … sigortalanan araca vermiş olduğu zararlardan sorumlu olduğunu, yeni yasal düzenlemeler karşısında iş bu dava açılmadan önce davalı … şirketine usule uygun şekilde başvuru yapıldığını ancak herhangi bir ödemede bulunulmadığını, arabuluculuk işleminin de “anlaşamama” şeklinde neticelendiğini, destek tazminatı hesabı salt baba yönünden yapılması gerekeceğini, zira müteveffa, annesi ile hiç bir surette görüşmediğini, davacı müvekkillerimiz adına müteveffanın desteğinden yoksun kalması nedeniyle fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik (Belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere ve ilerde bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkan bedel tamamlanmak üzere) … yönünden 2.500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müşterek ve müteselsil olarak alınmasına, 50.000,00-TL manevi tazminatın ise sadece davalı …’dan tahsiline, … yönünden 25.000,00-TL manevi tazminatın yine davalı …’dan alınmasına, davanın haksız fiilden kaynaklanması ve zamanında davacının zararı karşılanmamış olması nedeniyle olay tarihinden itibaren gecikme faizine hükmedilmesine (sigorta şirketi yönünden ihbar tarihi) davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar ve vekilleri aşamalardaki beyanlarında, dosyaya sunulan ve ceza davasında alınan adli tıp raporunun kaza ile uyuşmadığını, bu nedenle kabul etmediklerini kusura ilişkin rapor alınmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.Birleşen 2019/640 Esas sayılı dosyada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin oğlu …’ün 08/07/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazasında öldüğünü, trafik kazasının oluşumunda müteveffanın hiçbir kusurunun bulunmadığını, kazanın oluşumuna davalı sürücü …’ın sebebiyet verdiğini, diğer davalı …’ın aracın maliki olması nedeniyle ve davalı … şirketinin ise … plakalı aracın sigorta poliçesinden dolayı sorumluluklarının bulunduğunu, müvekkilinin ölen oğlu için maddi ve manevi destekten yoksun kaldığını, müteveffanın annesi müvekkilinin geçimini sağlayacak her hangi bir desteğinin de olmadığını, eşinden boşandığını, kazanın davalının kayıtsız ve umursamaz tavrı ile gerçekleştiğini, davalı tarafın kullandığı aracın … şirketine ait poliçesinin olmasına rağmen sigorta şirketince herhangi bir ödemenin yapılmadığını belirterek 2.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan, 150.000,00-TL manevi tazminatın ise davalılar … ile …’dan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİİlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
“2019/592 esas sayılı dosya yönünden;
1-Davacı …’ün maddi tazminat davasının kabulü ile 77.556,58-TL destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketi bakımından limit dahilinde ve 16/08/2019 tarihinden, diğer davalı … bakımından kaza tarihi olan 08/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı …’ün manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, 40.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 08/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacı …’ün manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, 10.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 08/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Islah dilekçesi ile davaya dahil edilen … hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmaması nedeniyle bu davalı yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Birleşen 2019/640 esas sayılı dosya yönünden;
1-Davacı … ‘ın destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kabulü ile 159.656,46-TL’nin sigorta şirketi bakımından limit dahilinde ve dava tarihi olan 17/10/2019 tarihinden itibaren, diğer davalılar … ve … bakımından kaza tarihi olan 08/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı … ‘ın manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 40.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 08/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl dosya davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosya kapsamındaki görgü tanıklarının tamamının davaya konu trafik kazasının kaldırım üzerinde gerçekleştiğini belirttiğini, davaya konu olayın yolun ortasında gerçekleştiğine ilişkin davalı …’ın dahi bir savunmasının bulunmadığını, ifadelerinde de kesinlikle böyle bir iddiayı ortaya atmadığını, davacı anne ile müteveffa arasında destek ilişkisi bulunmadığını, bu nedenle destekten yoksun kalma tazminatın hesaplanırken anne lehine yapılan hesabın gerçek durumu yansıtmadığını, anne tarafından eksiltilen tazminatın müvekkili davacı baba lehine eklenmesinin gerekeceğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılarak manevi tazminat yönünden davanın kabulüne, maddi tazminat yönünden talebi şeklinde yeniden destekten yoksun kalma tazminatı hesabının yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosya davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her ne kadar hükme esas alınan 03/11/2020 tarihli kusur raporunda müteveffaya kaza esnasında yaya geçidinde bulunmadığından bahisle % 30 oranında kusur yüklenilmiş ise de hayatın olağan akışında yayaların yalnızca karşıdan karşıya geçerken yaya geçidini kullanma zorunluluğunun bulunduğunu, müteveffanın karşıdan karşıya geçerken yaya geçidini kullanmamış olsa idi bu kusur oranının kabul edilebileceğini, ancak kaza esnasında müteveffanın kaldırımda durur vaziyette bulunduğu ve kazanın karşıdan karşıya geçerken gerçekleşmediği sübuta ermiş olduğundan meydana gelen kazada müteveffaya % 30 oranında kusur yüklenilmesinin son derece orantısız, haksız ve yersiz olduğunu, ceza yargılamasında usul ve yasaya uygun Ankara Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığı raporu esas alınarak verilen mahkumiyet kararının istinaf incelemesi sonucunda kesinleşmiş ve karara esas alınan bahsi geçen rapor emsal içtihatlar uyarınca hukuk mahkemesi hakimin de bağlar vaziyete geldiğini, müteveffanın annesi olan müvekkilinin 18 yaşındaki evladının vefatı ile birlikte yaşadığı ıstırabın halihazırda hastanede bakıcı olarak çalışması ve bekar bir kadın olarak ciddi bir yük altında müteveffanın otizm rahatsılığı olan kardeşine bakmakla yükümlü olması ve kazanın müteveffanın kaldırımda iken davalının dikkatsizliği ve kayıtsızlığı ile gerçekleşmiş olması ile katbekat arttığını, birleşen dosyada mahkemenin kararının hukuka aykırı olduğunu, davalı … yönünden faiz başlangıç tarihinin dava tarihi değil temerrüt tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Asıl ve birleşen dosya davalısı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu tazminat bedelinin ödenmiş olması sebebiyle reddinin gerektiğini, sigortalı araç sürücüsüne fahiş oranda kusur atfedildiğini, en doğru ve geçerli kusur oranlarının tespiti için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden ve Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmasının zorunlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla yeni genel şartlara tabi konunun dosyada TRH-2010 (kadın-erkek hayat) tabloları ve % 1.8 teknik faiz kullanımı gerekirken bilirkişi raporunun da bu hatalı bilgilerle TRH ve progresif rant üzerinden yapılan hesaplama ile kurulan hükmün hatalı olduğunu, ispat külfetinin başvuran tarafta bulunduğunu, bu kapsamda müteveffanın, başvurucuya “destek” olduğu hususunun ispatlanmasının zaruri olduğunu, başvurunun kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, zararın tespiti için başvuran tarafından elde edilen kazanımların belirlenmesi ve aleyhe hüküm kurulacak olması halinde bu kazanımların belirlenecek tazminattan indirilmesi gerektiğini, bu kapsamda tazminat hesabının da uzmanlık gerektirdiğinden, hazine müsteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek anılan hesaplamaların yaptırılması gerektiğini, bu konuda uzman olmayan hukukçulara bu görevin tevzi edilmemesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla tüm paydaşların payı hesaplanıp teminat limiti içerisinde kalıp kalmadığı, tüm destek tazminatı teminat limiti içerisinde kalmıyorsa garame hesaplaması yapılması ve payların ona göre tespit edilmesi gerektiğini, dosyada garame paylaşım yapılmaksızın teminatın tamamına hükmedilmesi halinde diğer paydaşların hakkında zarar geleceğini ve müvekkili şirketin mükerrer ödeme yapması ihtimalinin doğacağını, kabul anlamına gelmemekle beraber, bir an için başvurunun haklı olduğu varsayılsa bile, müvekkili şirketin faizden sorumluluğunun sınırlı olduğunu ve ancak tamamen ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiş ise de; davalı … vekili Av. … 27/01/2022 tarihli dilekçesinde istinaf talebinden vazgeçtiğini beyan ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esas yönünden incelenebilmesi için öncelikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi gereğince ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun ön inceleme aşamasında usulden reddedilmesi zorunludur. Bu şartlar kamu düzeninden olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf başvurusuna konu dosya kapsamı incelendiğinde; 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesinde düzenlenen ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, asıl dosyada davacılar vekili, birleşen dosya davacı vekili ile asıl ve birleşen dosya davalısı …. vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.
Davalı …. vekili 27/01/2022 tarihli dilekçesi ile istinaf taleplerinden vazgeçtiğini bildirmiş olup, vekaletnamesi incelendiğinde kanun yoluna başvuradan feragat yetkisi olduğu görülmüştür.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Somut uyuşmazlıkta; 08/07/2019 tarihinde davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın yaya …’e çarpması neticesinde … vefat etmiştir. Davalı … aracın işleteni, davalı …. ise zorunlu mali mesuliyet sigorta şirketidir. Asıl dosyada desteğin babası ve kardeşi maddi ve manevi tazminat davası açmış iken birleşen dosyada ise desteğin annesinin maddi ve manevi tazminat davası açtığı görülmektedir.Ceza dosyası kapsamında tanzim edilen Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 08.11.2019 tarihli raporunda “Sanık …’ın sürücüsü olduğu aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu kazanın meydana geldiği, karşıya geçmekte olan yayaya veya kaldırım üzerinde bulunan yayaya direksiyon hakimiyetini kaybederek çarpan sanık sürücünün asli kusurlu olacağı ve direksiyon hakimiyetini kaybeden aracın sadmesine maruz kalan müteveffa yayanın her iki durumda da kusursuz olacağı görüş ve kanaatine varıldığı, … plakalı otomobile ve müteveffa yayaya çarpması sonucu meydana gelen olayda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı davranışı ile asli kusurlu olduğu, yaya …, sevk ve idare hatası yapıp direksiyon hakimiyetini kaybeden aracın sadmesine maruz kaldığı olayda, kazaya etken hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından, atfı kabil kusuru olmadığı, sürücü … sevk ve idaresindeki otomobil ile sağ şeritte durakladığı esnada, arkadan hızlı seyirle gelen ve direksiyon hakimiyetini kaybeden otomobilin aracının arka kısmına çarpması sonucu meydana gelen kazada, hatalı tutum ve davranışı olmadığından, sonuçta atfı kabil kusuru olmadığını, sonuç olarak sanık …’ın asli kusurlu olduğu, müteveffa …’ün ve mağdur …’ın kusursuz oldukları” şeklinde tespitte bulunulmuştur.Dosya kapsamında yer alan 24/02/2020 tarihli trafik bilirkişi raporunda ” Kazanın oluşumunda, araç sürücüsü …’ın seyrinde önündeki kırmızı aracı yakın takip ettiği, önündeki aracın seyir şartlarına göre ani fren (muhtemelen yaya … için) yaptığı, sürücü …’ın çarpmamak fren yerine aracının direksiyonunu sağa kırdığı, böylece aracını çarpmaktan kurtardığı, ancak sağ şeritte önüne yaya çıktığı ve yaya çarpmakla başlayan kontrolsüz araç hareketinin geliştiği, dikkatsiz ve özensiz bir şekilde hareket ettiği, trafik durumunun gerektiği dikkat ve özeni göstermediği, dolayısıyla %30 oranında kusurlu olduğu, yaya … ise, aracın kendisine çarptığı konumdan geriye doğru 40,5 metre mesafede bulunan yaya yolunu kullanmamakla kural ihlali yaptığı, karşıdan karşıya geçiş kurallarına riayet etmediği, araçların geçiş üstünlüğü hakkına riayet etmediği, gelen araçların mesafesini ayarlayamadığı cihetleriyle kazanın meydana gelişinde %70 kusurlu bulunduğu” tespit edilmiştir.Her iki rapor arasında çelişki bulunduğundan mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Dairesi Başkanlığından heyet raporu alınmış olup 03.11.2020 tarihli raporda; … plakalı aracın sürücüsü …’ın KTK’nun 52. ve 56. maddeleri ile Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 107.maddesine aykırı davranışlarda bulunduğu, yaya …’ün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 68.maddesine aykırı davrandığı, duraklama halinde arkadaşı …’ü beklemekte olan … plakalı aracın sürücüsü … ‘ın meydana gelen olayda hatalı bir davranışının olmadığı, olay yeri kesiminde seyrini yönetimindeki … plakalı araç ile sürdürmekte olan sürücü …’nın da meydana gelen olayda hatalı bir davranışının olmadığı görüş ve kanaatine varıldığını belirlemişlerdir.Davaya konu kazaya ilişkin Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/391 Esas, 2019/521 Karar sayılı dosyasında yapılan tahkikat sonucunda “Sanık … müdafi eşliğinde mahkememiz huzurundaki savunmalarında özetle, kendisini sıkıştıran … marka araç sebebiyle aracı sollamak istediğini, ancak ani bir manevra yapması sebebiyle direksiyonu ortaya doğru kırdığını, direksiyon hakimiyetini kaybederek önce … marka araca sonra da ağaca çarptığını, yolda veya kaldırımda yaya görmediğini, yayaya çarpıp çarpmadığını hatırlamadığını, aracın hızının yaklaşık saatte 55-60 km olduğunu kazada kusuru bulunmadığını belirterek atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de; görgü tanıklarından …, sanığın direksiyon hakimiyetini kaybederek kaldırımda bulunan müteveffaya çarptığını, tanık … ‘ın da aynı şekilde sarı renkli aracın kaldırımda bulunan müteveffaya çarparak havaya uçurduğunu beyan etmesi, bu beyanları doğrular şekilde sanığın direksiyon hakimiyetini kaybettiği aracı ile yol kenarında duraklamakta olan … plakalı araca ve müteveffaya çarpması sebebiyle asli kusurlu olduğuna ilişkin ATK’nın 08.11.2019 tarihli raporu karşısında, sanığın kusurlu olmadığına yönelik savunmasına ve olay sırasında sanığın yanında bulunan kardeşi … ‘ın müteveffanın yolun ortasında bulunduğuna dair anlatımlarına mahkememizce itibar edilmeyerek sanığın meydana gelen ölümlü ve yaralanmalı kazada asli kusurlu olduğu mahkememizce kabul görmüştür.” demek suretiyle destek …’ün kaldırımda iken kazaya maruz kaldığı kabul edilmiş ve sürücüye 21.200,00-TL adli para cezası verilmiştir. Karara karşı sanık ve katılanlar tarafından istinaf yoluna başvurulduğu ancak Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin 2020/236 Esas, 2020/785 Karar sayılı ilamı ile istinaf başvuruların esastan reddine karar verildiği, kararın kesin nitelikte olduğu belirlenmiştir.Ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamaktadır. (H.G.K.nın 16/09/1981 gün 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı; M. Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; H.G.K.nın 27/04/2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamı). Bu şekilde kabulün nedeninin de, hukuk usulünün bir şekil hukuku olması, davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesinin belirli süre koşullarına bağlı kılınması, tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesiyle yargılamaya belirli kısıtlamalar getirilmesi ve bunun sonucunda da hukuk hakiminin şekli gerçeği araması, maddi gerçeğin öncelikli hedefi olmaması gösterilmektedir. Ceza hakimi ise bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmayı hedeflemektedir.Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Sonuç olarak maddi vakanın tespiti yani kazanın oluş şekline yönelik kesinleşmiş ceza mahkemesi kararı hukuk hakimi bağlayacağından desteğin kaldırımda bulunduğu kabulüyle kazanın meydana gelişinde kusurunun bulunmadığının kabulü gerekir. Bu kapsamda asıl ve birleşen dosya davacılarının kusura ilişkin istinaf başvuruları haklı bulunmuştur. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere Türk aile sisteminde çocuğun, anne ve babasına yaşamları boyunca belirli bir oranda destek olacağı kabul görmekte olup bu hususun ayrıca ispatı aranmamaktadır. Eldeki dosyada birleşen dosya davacısı … desteğin annesi olup, ailevi sorunlardan dolayı destek ile iletişiminin az olması destek ilişkisinin sona erdiğini göstermeyeceğinden aksi yöndeki asıl dosya davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi gereğince; hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. TBK md. 56/2 uyarınca ölüm halinde ölenin yakınlarının da manevi tazminat talep hakları vardır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İBK gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, ölenin olay tarihindeki yaşı, davalı sürücünün kusurunun ağırlığı, ölenin anne, baba ve kardeşi olan davacılar ile ölenin yakınlıklarının derecesi, davacıların duymuş olduğu elem, üzüntü ve yıpranmanın giderilmesi ayrıca gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğinden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminat miktarının bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmaması ilkesi göz önünde bulundurulduğunda, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde davacılar yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarlarının düşük olduğu, davacı baba … ve kardeş … yönünden manevi tazminat talebinin tamamının kabulü, birleşen dosya davacısı anne … yönünden ise bir miktar arttırılmak suretiyle hüküm tesis edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış dolayısıyla asıl dosya ve birleşen dosya davacılar vekilinin manevi tazminat miktarları bakımından yaptığı istinaf itirazlarının haklı olduğu değerlendirilmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 99/1 maddesi ile Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının Genel Şartlarının B-2 maddelerinde sigortacının zarar giderim yükümlülüğü, zararın ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya bildirildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortasının poliçe limiti dahilinde tazminatı ödemekle yükümlü olup, bu sürenin sonunda ödeme yapılmadığı takdirde temerrüt gerçekleşeceği öngörülmüştür. Sigortacının kısmi ödeme yapması halinde ise, söz konusu ödeme tarihi temerrüt tarihi olarak esas alınacaktır. Asıl dosya davacısı, birleşen dava tarihinden önce sigorta şirketine başvurulduğunu bu nedenle sigorta yönünden birleşen dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmekte olup, dosya kapsamında davacı … … ‘ın davadan önce sigorta şirketine başvuru yaptığına ve/veya başvuru tarihine ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı görülmektedir. Bu kapsamda eksik inceleme ile karar verilmesi uygun olmadığından hükmün bu yönden de kaldırılması gerekmiştir. Mahkemece birleşen dosya davacısı … ‘ın dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurup başvurmadığının netleştirilmesi, eğer sigorta şirketine başvurulmamış ise alternatif başvuru yolu olan arabulucuya başvurulması ile davalının davaya konu edilen destekten yoksun kalma zararı bakımından temerrüde düştüğünün kabulü gerektiğinden, davalının temerrüt tarihinin buna göre belirlenmesi gerekmektedir. (emsal nitelikteki Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/18933 Esas, 2021/4438 Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir.) Yapılan açıklamalarla sınırlı olarak birleşen dosya davacısı … vekilinin temerrüt tarihine ilişkin istinaf başvuru sebebi yerinde görülmüştür.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davanın çözümünü sağlayacak ve esasına etki edecek nitelikteki deliller usulünce ve tam manasıyla toplanmadan dolayısıyla değerlendirilmeden hüküm kurulmuş olduğundan, asıl ve birleşen dosya davacılar vekillerinin istinaf talebi yukarıda yapılan açıklamalarla sınırlı olarak kabul edilerek, asıl ve birleşen dosyada davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddi ile ilk derece mahkemesi kararının, duruşma yapılmaksızın, kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair 6100 sayılı HMK md. 353/1-a-6 gereğince duruşma açılmaksızın aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A-)1) Asıl ve birleşen dosyada davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 349/2. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-) Asıl ve birleşen dosyada davalı … tarafından peşin olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Asıl ve birleşen dosyada davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
B-)1) Asıl ve birleşen dosya davacılar vekillerinin istinaf talebi yukarıda yapılan açıklamalarla sınırlı olarak istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/592 Esas 2021/976 Karar Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvuranlara iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuranlar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuranlar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a, 362/1-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/12/2022