Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1060 E. 2022/1903 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1060
KARAR NO: 2022/1903
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2021
NUMARASI: 2016/795 Esas 2021/612 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 16/11/2016
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 02/12/2022
YAZILDIĞI TARİH: 02/12/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/795 Esas 2021/612 Karar sayılı kararı davacılar vekili, davalı …. vekili, davalı …, davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 31/07/2016 tarihinde … plakalı araç ile …. ve .. plakalı araçlar arasında trafik kazası meydana geldiğini, olayda davacıların kusurlu olmadığını, davacı hanımın Fransa’da temizlik şefi, diğer davacının ise emekli olup ev hayatını sürdürdüğünü, tedavi giderleri, kazanç giderleri ve maluliyet maddi zararı ile manevi tazminat taleplerinin olduğunu, davalı sigorta şirketlerine başvurduklarını ve yargılama gideri ile vekalet ücreti talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; aracın sadece sahibi olduğunu, olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığını, manevi tazminat miktarının çok fazla olduğunu, husumet itirazının bulunduğunu ve davanın reddini talep etmiştir.Davalı ŞTİ vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait … plakalı aracın olayda bir kusurunun olmadığını, kusurun …plakalı araçta olduğunu, sağlık giderinden sorumlu olmadığını, ihbar taleplerinin olduğunu, manevi tazminat talebini kabul etmediklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle: … plakalı aracın ZMMS poliçesini yaptıklarını, kusur ve zarar oranında sorumlu olduklarını, tedavi giderlerinden sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddine talep etmiştir.Davalı …. Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; bu dosya nedeniyle kendilerine başvuru yapıldığını ancak eksik evrakların ikmal edilmediğini, davalının sigortalının kusuru oranında gerçek hasarının ödemekle yükümlü olduklarını, davacının iş gücü kaybının Adli Tıp Kurumu ile yapılabileceğini, aktüer bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, sağlık giderinin davalının sorumlu olmadığını, kazanç kaybı talebinin genel şartlara göre teminat dışında kaldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;Maddi Tazminat Davası Yönünden;
1-Davacıların maddi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacı … için 3.532,38 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 47.727,39 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı ve 7.698,74 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 58.958,51 TL tazminat bedelinin davalılar …, …, … ve … LTD ŞTİ’den olay tarihi olan 31/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalılar …Sigorta(eski ünvanı .. sigorta ) ve … Sigorta Kooperatifi’nden temerrüd tarihi olan 07/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacı … hakkındaki maddi tazminat talebinin reddine,
Manevi Tazminat Davası Yönünden;
1- Davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacı … için 30.000 TL, davacı … için 1000 TL tazminat bedelinin davalılar …, …, … ve …LTD şti’den olay tarihi olan 31/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ayrı ayrı verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı … vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının müvekkili …yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili … yönünden maddi tazminat talebinin reddi kararının yerinde olmadığını, müvekkili …’ın kaza nedeniyle vücudunun çeşitli bölgelerinden kırıklar meydana geldiğini, bu kırıklar nedeniyle ameliyatlar geçirdiğini, SGK tarafından karşılanmayan birçok tedavi ve ilaç masrafları yaptığını, halen tedavilerinin devam ettiğini, hastaneye gidiş geliş taksi masrafları bulunduğunu, tüm bu masraflara ilişkin belgelerin dosya içerisinde bulunduğunu, müvekkili …’ın Fransa Paris şehrinde özel bir işyerinde temizlik şefi olarak çalışmakta iken, kaza tarihi itibariyle aylık 1672,88 Euro maaş aldığını, kaza nedeniyle uzun süre çalışamadığını ve yürüyemediğini, bu nedenle tazminata konu kaza nedeniyle maddi kayba uğradığını, müvekkili …’ın kaza nedeniyle yıpranmış olup, manevi olarak çok zor günler geçirdiğini, müvekkili …’ın bireysel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak duruma geldiğini, mahkemece … yönünden hükmedilen manevi tazminatın yeterli miktarda olmadığını bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin müvekkili … yönünden verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Davalı … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamın ile sınırlı olduğunu, poliçe üzerinde ölüm/sakatlık halleri için kişi başına teminat limiti ile azami 310.000,00 TL olarak sınırlandırıldığını, bu miktarın maksimum talep edilebilecek miktar olup, müvekkil şirketin asıl sorumluluğunun gerçek zararın üzerinden belirleneceğini, müvekkil şirkete bu dosyayla ilgili başvuru yapıldığını ancak talep edilen eksik evrakların ikmal edilmediğinden usulüne uygun şekilde başvuru yapılmadığını ve başvuru sonucu beklenmeksizin dava yoluna gidildiğini, mahkemece davalılardan birinin % 75 diğerinin % 25 kusurlu olduğu, davacının kusuru olmadığının belirtilerek %100 kusur üzerinden hesaplama yapıldığını, hükme esas hesaplamanın % 100 kusur üzerinden yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarında müvekkil sigortalısının kusurunun kabul anlamına gelmemekle birlikte % 25 olarak hesaplandığını, hükmün kusur dağılımı yapılmaksızın kurulduğunu, hükme esas alınan % 12 maluliyet oranının hatalı olarak hesaplandığını, üniversite hastanesinden alınan raporda maluliyet oranı % 11,2 olarak ATK raporunda ise bu oranın % 12 olarak hesaplandığını ancak bu çelişkinin giderilmediğini, maluliyeti oranın daha az olduğu yönünde itiraz edilmiş ise de itirazlarının dikkate alınmadığını, raporda kişinin bakiye ömrünün TRH 2010 Ölüm Tablosu esas alınarak hesaplanmış olmasına rağmen yaşam olasılıkları hesaplamaya dahil edilmemiş olup, % 10 iskonto faizi kullanıldığını ancak yaşam olasılıklarının hesaplamaya dahil edilmesi ve % 1,8 teknik faizin kullanılması gerektiğini, 3.532,38 TL geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmışsa da bu yönde hesaplama yapılmasının genel şartlar hükümlerine aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte yasal faize hükmedilmesi gerektiğini bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Davalı … vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu kazanın oluşumunda davacı tarafın da kusuru bulunduğunu, davacı …’ın sürücü olduğu, davacı Besime’nin yolcu olarak bulunduğu araç içinde kusur değerlendirilmesi yapılması gerektiğini, mahkemece söz konusu araç içerisinde bulunan davacıların emniyet kemerini takıp takmadığı hususunda araştırma yapılmadığını, davacıların araç içerisinde emniyet kemeri takmamış olup, bu haliyle kendilerinin de müterafik kusurlu olduğu kabul edilerek hükmedilecek tazminatlarda indirim yapılması gerektiğini, davacılar için belirlenen manevi tazminatın olması gerekenden çok yüksek olduğunu, davacı tarafın istinaf başvuru dilekçesinde davacı … açısından mahkemenin maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu dile getirdiğini ancak davacı tarafın bu iddiasına katılmanın mümkün olmadığını, davacı …’ın davaya konu trafik kazası nedeniyle kalıcı ve geçici maluliyeti bulunmadığını, davacı tarafın bakıcı ihtiyacı da olmadığından ayrıca tedavi masrafları içinde belge sunulmadığından davacı tarafın maddi zararının mevcut olmadığını bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Davalı … … A.Ş.(yeni ünvanı … Sigorta) vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı lehine 7.698,74 TL tedavi giderine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin tedavi giderlerinden sorumluluğunun bulunmadığını, Karayolları Trafik Kanunu, Karayolları Trafik Sigortası Genel Şartları 6111 sayılı yasa uyarınca müvekkili sigorta şirketinin tedavi giderlerini ilişkin sorumluğunun bulunmadığını, hükmedilen tazminat miktarının yüksek olduğunu, geçici iş göremezlik tazminatına da hükmedilmiş olup, genel şartlarda yapılan değişikle geçici iş göremezlik tazminatından SGK’ın sorumlu olduğunun tespit edildiğini dolayısıyla söz konusu tazminattan müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, kazanın meydana gelmesinde müvekkil şirkete sigortalı araca % 75 oranında kusur verildiğini, kusur oranı çerçevesinde sorumluluğa hükmedilmesi gerekirken müşterek sorumluluğa hükmedilmesinin haksız olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Davalı …… Ltd Şti vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili … plakalı aracın hiç bir kusurunun bulunmadığını, …’ın sevk ve idaresindeki aracın tam kusurlu olduğunu, kaza tutanağında müvekkil şirkete ait aracın hızını azaltmama nedeniyle % 25 kusur atfedilmiş ise de, yan yoldan aniden çıkan aracın müvekkil şirkete ait arcın sağ ön köşe kısmına çarptığını, sağ ön köşe kısmından çarpması da karşı aracın aniden hızlı bir şekilde durmayarak çarptığının göstergesi olduğunu, müvekkil şirketin davada müşterek ve müteselsil sorumluluğunun bulunmadığını, hükmün kusur dağılımı yapılmaksızın kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davayı ve kusuru oranını kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin kusur oranının % 25 olarak belirlenmiş olup, müvekkil şirketin sorumluluğunun bu oranla sınırlı olması gerektiğini, müvekkil şirkete ait aracın Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı tarafın sigorta şirketine usulüne uygun şekilde yapılmış bir başvurusunun bulunmadığını, otobüs içerisindeki davacıların kemerlerinin takılı olup olmadığı gibi davacıların kusur durumlarına ilişkin araştırma yapılmadan rapor tanzim edildiğini, mahkemece hükme esas alınan maluliyet oranının hatalı olduğunu, maluliyet hesabı yapılırken alınan raporlar arasında çelişkiler bulunduğunu, raporda kişinin bakiye ömrünün TRH 2010 Ölüm Tablosu esas alınarak hesaplanmış olmasına rağmen yaşam olasılıkları hesaplamaya dahil edilmemiş olup, % 10 iskonto faizi kullanıldığını ancak yaşam olasılıklarının hesaplamaya dahil edilmesi ve % 1,8 teknik faizin kullanılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte mahkemece yerleşik içtihatlara aykırı bir şekilde fahiş miktarda manevi tazminata hükmedildiğini bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Ve GEREKÇE:Dava, trafik kazasından kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereği cismani zarardan, tedavi giderlerinden oluşan maddi tazminat davası ve aynı kanunun 56/1. maddesi gereği manevi tazminat istemine ilişkindir.Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/07/2021 tarih 2016/795 Esas 2021/612 Karar sayılı kararı ile, trafik kazasından kaynaklı maddi tazminat ve manevi tazminat davasının kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili, davalı … Sigorta vekili, davalı … vekili, davalı … Sigorta vekili, davalı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.
A-) Davalılar … …. AŞ – … – …… AŞ – … Ltd.Şti.’nin Ortak İstinaf Başvuruları Yönünden;
Trafik kazası ile ilgili olarak, ceza dosyasında alınan kusur bilirkişisi raporu, eldeki davada alınan kusur bilirkişisi raporu ile aynı trafik kazasına bağlı olarak açılmış olan diğer tazminat davalarında alınmış olan kusur bilirkişisi raporlarının tutarlı olup, birbiriyle çelişkili olmaması gerekir. Raporlar arasında çelişki olduğu takdirde çelişkinin mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik kürsüsünden seçilecek heyetten ya da İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek heyetten rapor aldırılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi gerekir.
Somut olayda, eldeki davada Ankara ATK’dan alınmış olan 07/12/2017 tarihli kusur raporuyla, kaza tespit tutanağının uyumlu olduğu, arasında herhangi bir çelişkinin olmadığı, olaya ve oluşa uygunluk teşkil eden Ankara ATK’nın 07/12/2017 tarihli raporunun hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiş olması isabetli olup, davalı … vekilinin, davalı … Ltd.Şti. vekilinin kusura ilişkin istinaflarının yerinde olmadığı görülmüştür.Davanın dayanağı olay, trafik kazasını da içinde barındıran bir kaza olup, KTK’nın 88. maddesi gereğince “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” Yani işletilen bir aracın neden olduğu kaza sonucu araç sürücüsü, işleten ve sigorta şirketi ve varsa başka sorumlular müteselsilen sorumludur. Müteselsil sorumluluk “dış ilişkide” TBK 61. maddesinde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.”  şeklinde düzenlenmiştir.Buna göre, araç işletenin sorumluluğunun dayanağı 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi, zorunlu mali sorumluluk sigortasının sorumluluğu aynı kanunun 91. maddesi sürücünün sorumluluğu TBK’nın 49. maddesi ve ev başkanın sorumluğu ise TMK’nın 369. maddesidir.Müteselsil sorumlular arasındaki ilişki ise aynı zarardan çeşitli nedenlerden dolayı sorumlu olma halidir. Zarar gören, zarar miktarının tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların tamamından, dilerse yalnız birinden isteyebilecek, talebini, isterse tüm sorumlulara karşı bir arada tek dava ile isterse ayrı ayrı açacağı davalar ile ileri sürebilecektir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 62/2. maddesi uyarınca “…tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, davalılar kazaya sebebiyet vermiş olan her iki aracın sürücüsü, işleteni ve ZMMS’idir. Kazadan zarar gören davacıya karşı bu kişilerin müteselsil sorumluluğu olup, davacı taraf zararının bunlardan birinden, birkaçından ya da tamamından tahsilini talep etmekte serbest olup, davalılardan iç ilişki gereğince kusur oranını aşan miktarda ödeyenler, fazla ödediği tazminatı diğer müteselsil sorumlulardan kusuru oranında isteyebileceğinden, kusur oranları dikkate alınmak suretiyle davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerektiği yönündeki tüm davalıların istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52. md.) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve trafik mevzuatı uyarınca sürücü ve yolcuların araçların kullanılması sırasında koruyucu tertibatları kullanması zorunludur. Araçlarla gerek sürücü gerekse de yolcu olarak seyir halinde iken zorunlu olan koruyucu ekipmanların kullanılmaması zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet veren etkenlerdendir. Özellikle de motorsiklet gibi bir araçla seyir halinde iken mevzuata göre sürücülerin ve yolcuların takmak zorunda olduğu koruma başlığı (kask) hayati öneme sahiptir. Bu nedenle müteveffa yolcunun kaza anında kasksız olduğunun anlaşılması halinde müterafik kusuru bulunduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi gereğince tazminattan indirim yapılıp yapılmaması hususu değerlendirilmelidir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, dosya içerisindeki belge ve bilgilerden, … plaka sayılı otomobilde yolcu konumunda bulunan davacı …’nın nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde emniyet kemeri takmadan yolculuk yapıp yapmadığının, davacının yaralanmasına veya yaralanma derecesinin artmasına emniyet kemeri takmamasının sebebiyet vermiş olup olmadığının Adli Tıp’tan alınacak raporla tespit edilmesi, alınacak rapor sonrasında emniyet kemeri takmamasının yaralanmasına veya yaralanmasının derecesinin artmasına sebebiyet vermiş olduğunun saptanması halinde TBK’nın 52. maddesi uyarınca, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, hesaplanan tazminattan (Yargıtay 4.HD’nin 23/03/2022 tarihli ilamı – müterafik kusur indiriminin davalı ödemesinin tenzilinden önce yapılması hususuna dikkat edilmek suretiyle) mahkemece, müterafik kusur def’i olmadığından resen dikkate alınarak tazminattan %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılması hususunun kabulü ile birlikte; somut olayda dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının emniyet kemeri takmadığına ilişkin herhangi bir bulguya rastlanmadığı, Ankara ATK’dan alınmış olan 07/12/2017 tarihli kusur raporunda da davacı …’nın kendi yaralanmasında hatalı herhangi bir tutum ve davranışının olmadığı belirtilmiş olmakla, ilk derece mahkemesince müterafik kusur indirimi yapılmamasının isabetli olduğu anlaşılmakla, davalı … AŞ vekili ile davalı … vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş olan trafik kazalarında cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında Yargıtayca PMF – 1931 yaşam tablosu esas alınıyor ve %10 artırım %10 iskonto yöntemiyle zarar görenlerin tazminat alacağı hesaplanıyordu. 01/06/2015 tarihinde yeni Genel Şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen ve 01/06/2015 tarihinden sonra düzenlenmiş olan poliçelerde PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yönteminden vazgeçilerek poliçelerin eki niteliğindeki genel şartlar gereğince tazminat hesabında TRH – 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik Faiz yöntemi kullanılmaya başlanıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararıyla 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddelerinde “genel şartlara” atıf yapan cümlelerin iptaline karar verilmiş ve bu karar 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıyla birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince zarar görenlerin cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatı alacağının hesaplanmasında TRH 2010 ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi benimsenmiş olup TRH 2010 yaşam tablosunun uygulamasından vazgeçilmemiştir. (Yargıtay 17.HD.’nin 2019/5206 E. 2020/8874 K. 22/12/2020 tarihli ilamı)Somut olayda, davacı ın sürekli iş göremezlik tazminatında hükme esas alınan aktüerya bilirkişisi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi, TRH 2010 yaşam tablosu 1,8 Teknik faiz ve TRH 2010 yaşam tablosu %10 artırım %10 iskonto yöntemi ile değişik tarihlerde rapor ve ek rapor verilmek suretiyle ayrı ayrı hesap yapılmış, mahkemece davacı vekilinin ıslahı doğrultusunda TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz yöntemi sonucunda hesaplanan tazminata taleple bağlılık ilkesi gereğince hükmedilmiş olduğu anlaşılmakla; Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında TRH 2010 yaşam tablosu %10 artırım %10 iskonto yönteminin tazminat davalarında uygulanacağı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı … AŞ vekili, davalı … Ltd.Şti. vekilinin tazminatın TRH 2010 ve 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması hâlinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.Maluliyete ilişkin alınacak raporların, haksız fiil; 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 ila 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne, İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01/06/2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri, yaralananın çocuk olması halinde ise 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerekmektedir.Somut olayda, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan davacı … maluliyet oranın tespitine ilişkin 02/12/2019 tarihli raporda davacının vücut genel çalışma gücü kayıp oranının % 12 oranında kaybettiğinin, trafik kazası nedeniyle davacının mutat iş ve gücünden kaldığı sürenin 3 ay olduğunun ve 1 ay geçici bakıcı ihtiyacı olup, sürekli bakıcı ihtiyacının olmadığının rapor edilmiş olduğu bildirilmiştir. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden alınmış olan … tarihli raporun 31/07/2016 kaza tarihinde yürürlükte olan “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” kapsamında değerlendirilmek suretiyle tesis edilmiş olduğu anlaşılmış olup, davacı …’ya ait olup %11,2 oranında sürekli maluliyetinin olduğu yönündeki rapor, kaza tarihinde yürürlükte olmayan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne” göre düzenlenmiş olup, davacının maluliyet oranlarındaki farklılığın yönetmelik değişikliklerinden ileri gelmiş olduğu anlaşılmakla; davalı … Sigorta vekilinin, davalı … Ltd.Şti.’nin maluliyete raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğine ilişkin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
6098 Sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının da bu kapsamda olmasına, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacının geçici iş göremezlik tazminatını, davalı sigorta şirketinden talep edebilmesine, her ne kadar davalı tarafından ZMSS yeni genel şartları ve 6111 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılan 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesi gereğince geçici iş görmezlik zararlarının tedavi giderleri kapsamında olduğundan bahisle, SGK’nın sorumluluğunda olduğu iddia edilmiş ise de, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nın sorumluluğunda olduğuna ilişkin düzenlemenin de yer almamasına göre mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmış olup, davalı …… AŞ vekili, davalı …. AŞ vekilinin bu yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
2918 sayılı Kanunun 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” düzenlemesine; Kanun’un geçici 1. maddesinde de “Bu Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı’nın yükümlülüklerinin sona ereceği” düzenlemesine yer verilmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1 maddesinde; sigortacının, poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. KTK’na göre, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur.Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri de zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü (belgeli tedavi giderleri), 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeyle sona erdirilmiş bulunmaktadır.Öncelikle belirtmek gerekir ki, Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 98. maddesi kapsamında tüm tedavi giderlerinden değil, ancak söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri, 6111 sayılı yasa kapsamında değildir. Belgeli olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, sigorta şirketi sorumludur. durumda mahkemece, davaya konu edilen belgeli tedavi giderlerine ilişkin olarak, sunulan tedavi belgeleri incelenmek ve sunulan belgelerdeki giderlerin davadan önce SGK ve davalı trafik sigortacısı tarafından ödenen bedeller olup olmadığı da irdelenmek suretiyle, belgelerdeki tedavi giderlerinin kazayla ilgili olup olmadığının denetlenmesi, 6111 sayılı Kanunun 59. ve geçici 1. maddesi gereği SGK’nın sorumluluğunda olanların bulunup bulunmadığı, varsa miktarı konularında uzman doktor bilirkişiden rapor alınması; alınacak raporla SGK’nın sorumlu olduğu tedavi gideri olduğunun saptanması halinde, SGK’nın davaya dahil edilmesinin sağlanması suretiyle yargılamaya devam edilerek, davacının tedavi giderleri konusunda bir karar verilmesi gerekir. Hekim bilirkişisi …’den alınmış olan 17/02/2020 tarihli raporda 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 98. maddesi kapsamında davacı ….. yönünden SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin 7.698,74 TL olarak tespit edildiği, davacı tarafça 7.698,74 TL olan ve SGK tarafından karşılanmayan ve kendisi tarafından ödenmiş olan tedavi giderinin davalılardan talep edilmiş olduğu, SGK’nın davaya dahil edilmesini gerektiren herhangi bir tedavi giderinin dosya kapsamında olmaması sebebiyle SGK’nın davaya dahil edilmemesinin yerinde olduğu kanaatine varılmış olup, SGK tarafından karşılanmayan ve davacının trafik kazası sebebiyle elinden çıkan 7.698,74 TL tedavi giderlerinin davalılardan tazmini hususundaki ilk derece mahkemesi hükmü yerinde olup, tedavi giderlerinin sigorta teminatı dışında olduğu yönündeki davalı … AŞ vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesi
“(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” düzenlemesini içermektedir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı’ başlıklı 97. maddesinde (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesi, aynı kanunun 99.maddesind e ise “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz işgünü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, kaza tarihi 31/07/2016 tarihi olup davacı tarafça, davalı sigortalara 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi uyarınca dava açılmadan önce 25/10/2016 tarihinde başvuruda bulunulmuş, davalı sigortalar tarafından davacı tarafa herhangi bir ödemede bulunulmamış olduğu, dolayısıyla davacı tarafça KTK’nın 97. maddesi gereğince başvuruda bulunulması dava şartının yerine getirilmiş olduğu kanaatine varılmış olmakla, davalı … Ltd.Şti. vekilinin dava şartının yerine getirilmemiş olduğu yönündeki istinafının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.Trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin tazminat davasında, alacak haksız fiilin yani kazanın meydana gelmiş olduğu tarihte muaccel olduğundan, alacağa kaza tarihinden itibaren araç sürücüsü ve işleten malikten faiz istenebilecek, sigortadan ise sigortaya başvuru tarihinden itibaren 2918 sayılı KTK’nın 99. maddesi uyarınca 8 işgünü içerisinde tazminatın ödenmemesi halinde temerrüte uğradığı tarihten itibaren, dava açılmadan sigortanın temerrüte uğratılmamış olması halinde ise dava tarihinden itibaren faiz istenebilecektir.Trafik kazasına sebebiyet vermiş olan araç ticari nitelikte ise, trafik kazası haksız fiil niteliğinde olmasına rağmen, maddi ve manevi tazminat alacaklarına yasal faiz oranı değil, ticari faiz oranı uygulanır.
Somut olayda, 31/07/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasına sebebiyet vermiş olan araçlardan birisinin otobüs olması, diğerinin ise ticari taksi olması, her iki aracın da ticari iş niteliğinde faaliyet göstermiş olması hususu ile davacı tarafça maddi tazminat alacağına avans faizi talep edilmiş olduğu hususu dikkate alındığında, mahkemece davacının maddi tazminat alacağına ticari avans faizi uygulanması isabetli olup, davalı … Ltd.Şti. vekilinin tazminat alacağına yasal faiz uygulanması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
B-Davacı Vekilinin ve davalı …’nın İstinaf Başvuruları Yönünden;
6098 sayılı TBK 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Somut olayda, tarafların kusur durumu, paranın satın alma gücü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, duyulan acı, dikkate alındığında ilk derece mahkemesince davacılar için takdir edilen manevi tazminatın uygun olduğu, davacı vekilinin ve davalı … vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
C-Davacı … … Vekilinin İstinaf Başvurusu Yönünden;
Davacı … …’a ilişkin olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54.maddesi gereğince trafik kazasınından illiyetli olarak maluliyetine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bulguya rastlanılmadığından, mahkemece davacı … …’a ilişkin maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi isabetli olup, davacılar vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
Yukarıda izah edilen sebeplerle; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı … … vekili, davalılar …Aş, .. AŞ, …. Turizm Ltd.Şti. ve davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
A-) 1-) Davacı … …’ın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile 21,40 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
B-) 1-) Davalı … A.Ş.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 4.027,45 TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 1.006,86 TL’nin mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça peşin yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye irad kaydına,
3-) Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
C-) 1-) Davalı … A.Ş. (yeni ünvanı …. Sigorta) A.Ş.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 4.027,45 TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 1.007,00 TL’nin mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça peşin yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye irad kaydına,
3-) Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
D-) 1-) Davalı … Ltd Şti.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) a) Maddi tazminat davası yönünden istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 4.027,45 TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 1.007,00 TL’nin mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça peşin yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye irad kaydına,
b) Manevi tazminat davası yönünden istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 2.117,61 TL istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 529,00 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 529,80 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
E-) 1-) Davalı …’nın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) a) Maddi tazminat davası yönünden istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 4.027,45 TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 1.007,00 TL’nin mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça peşin yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye irad kaydına,
b) Manevi tazminat davası yönünden istinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 2.117,61 TL istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 529,00 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 529,80 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
F-) 1-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
2-) Taraflarca istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
3-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1 – a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/12/2022