Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1021 E. 2023/517 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
K A Y S E R İ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1021
KARAR NO: 2023/517
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2021
NUMARASI: 2020/381 Esas, 2021/738 Karar
DAVANIN KONUSU: Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ: 27.06.2020
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 10.03.2023
YAZILDIĞI TARİH: 10.03.2023
Yukarıda ayrıntılı bilgileri yazılı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/381 Esas, 2021/738 Karar sayılı kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize tevzi edilmiş olmakla dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmalarının Özeti: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Sürücüsü davalı … olan … Plaka sayılı ve araç 10/01/2019 tarihinde yaya geçidinden karşıdan karşıya geçmekte olan müvekkiline çarparak yaralanmasına neden olduğunu, Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/638E. sayılı dosyasından yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinde davalı …’in tam kusurlu olduğu müvekkili …’in ise kusursuz olduğunun tespit edildiğini, müvekkiline çarparak yaralanmasına neden olan … plakalı aracın sürücüsü davalı … maliki ve işleteni davalı … ve aracın zorunlu trafik sigortacısı davalı … A.Ş. olduğunu ve meydana gelen zarardan sorumlu olduklarını, sigorta şirketine, müvekkili …’in kaza sonucu uğramış olduğu zararın tazmini için başvurduğunu ancak eksik evrakların giderildiğini, en son kusur raporu ve maluliyet raporu gönderilmesine rağmen olumlu bir cevap verilmediğini, bu konuda Erciyes Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen … tarihli raporu ile de sabit olduğunu yine alınan rapora göre müvekkilinin iş gücü kaybının %11 olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle büyük zarar gördüğünü maddi manevi ızdırap çektiğini belirterek, yasal mevzuat gereği müvekkilinin iş gücü kaybına ilişkin maddi tazminatının ve manevi tazminatın tahsili için Arabulucu Çağlar Çelik’e başvurulduğunu ancak davalılar ile anlaşma sağlanamadığını, belirterek maddi tazminat açısından fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile; davalı sigorta şirketi açısından (sigorta poliçesinde yer alan limitler dahilinde), sigortaya ilk başvuru tarihi olan 22/07/2019 tarihinden itibaren diğer davalılar açısından ise kaza tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davacı … için şimdilik 1.000 TL geçici iş gücü kaybı tazminatının, 9.000TL sürekli iş gücü kaybı tazminatının toplamda 10.000 TL belirsiz alacak olan maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi acıların bir nebze dindirilebilmesi maksadı ile; davacı … için 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000TL manevi tazminatın sadece davalı … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili, cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından sigortalanan, davalılardan …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın, yaya konumunda olan davacıya çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, başvuru (dava) şartı yerine getirilmemiş ve müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğini müvekkil aleyhine tazminat hesabı yapılırsa faiz başlangıç tarihinde bu husus gözetilmesi gerektiğini, ticari davalarda dava şartı haline getirilen arabuluculuk süreci usulüne uygun olarak yerine getirilmediğini, meydana gelen trafik kazasında kusur oranının Adli Tıp Kurumunca belirlenmesi gerektiğini, dava dilekçesinde, davacının kusurunun bulunmadığı iddia edilmiş ve buna ilişkin olarak ceza yargılamasında düzenlenen bilirkişi raporu dilekçe ekinde sunmuş ise de, düzenlenen rapor denetime elverişli olmadığı gibi kusur dağılımının belirlenmesine yarar bir rapor da olmadığını, soruşturma aşamasındaki beyanlarda da dikkate alınarak meydana geldiği anda müvekkil şirketçe sigortalanan araç sürücüsü kurallara uygun bir şekilde seyretmekte ve kendisine yeşil ışık yandığından dolayı da kusur atfedilmesi hukuken mümkün olmadığını davacının kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, davacıda oluşan maluliyet oranının ve illiyet bağının belirlenmesi gerektiğini, kalıcı ve geçici iş göremezlik oranının Adli Tıp Kurumunca tespit edilmesi gerektiğini ZMSS genel şartlarına göre “geçici iş göremezlik zararı” poliçe teminatı kapsamında olmadığını, sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğunu, geçici iş göremezlik zararları bu sigorta teminatı açısından zarar kavramı içerisinde değerlendirilmediğini, kazaya karışan … plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde 17.11.2018-17.11.2019 tarihleri arasında zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, şirketin sorumluluğunun, sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu, avans faizi talebinin yersiz olduğunu, faiz başlangıç tarihini ve talep edilen faiz oranını kabul etmediklerini belirterek, davanın öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise işbu davanın esastan reddi ne karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı …’in geçici iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü ile, 3.350,56-TL’nin sigorta şirketi bakımından poliçe limiti dahilinde dava tarihinden itibaren, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla faiz talebinin reddine, davacı …’in kalıca iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü ile, 50.818,78-TL’nin sigorta şirketi bakımından poliçe limiti dahilinde dava tarihinden itibaren, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla faiz talebinin reddine, davacı …’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00-TL’nin kaza tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından hükmedilen tazminat miktarının oldukça düşük olduğunu, müvekkilinin çekmiş olduğu acıların karşılığı olmadığını, müvekkilinin kaza sonrasında ağır yaralandığını, dosya içerisine cep edilen hastane kayıtlarının da bu durumu doğruladığını, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınan rapora göre iş gücü kaybının %11 olduğunun tespit edildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından alınan maluliyet raporunda müvekkilinin maluliyet oranının %3 olduğunun tespit edildiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin ağır yaralar aldığını ve dayanılmaz acılar çektiğini, manevi tazminata yönelik taleplerinin tamamının kabulü gerekirken sadece 10.000,00 TL’ye hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından müvekkilinin uğramış olduğu zarar, kusur durumu ve paranın alım gücü göz önünde bulundurulmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak manevi tazminat taleplerinin tamamının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği tespit edilmiştir.Bu aşamada belirtilmesi gereken önemli bir husus şudur; Davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf dilekçesi sunulmasına rağmen istinaf harçlarının muhtıra tebliğ edildiği halde yatırılmadığından ilk derece mahkemesince davalının istinafının yapılmamış sayılmasına karar verildiği, bu ara kararın davalıya tebliği üzerine davalı tarafça istinaf başvurusu yapılmadığı anlaşıldığından davalı … A.Ş. vekilinin istinaf dilekçesi bakımından bir inceleme yapılması imkanı yoktur. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas ve 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.) İstinaf incelemesine konu dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yukarıda açıklaması yapılan 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davacının istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde;
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, davacı …’in geçici iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü ile 3.350,56-TL’nin sigorta şirketi bakımından poliçe limiti dahilinde dava tarihinden itibaren, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla faiz talebinin reddine, davacı …’in kalıcı iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü ile, 50.818,78-TL’nin sigorta şirketi bakımından poliçe limiti dahilinde dava tarihinden itibaren, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla faiz talebinin reddine, davacı …’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00-TL’nin kaza tarihi olan 10/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, bu karara karşı sadece davacı tarafça manevi tazminat miktarının hatalı ve az belirlendiği yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bilindiği üzere, trafik kazasında sürücünün kusurlu olması halinde zarar gören maddi ve manevi zararını 6098 sayılı TBK’nun 49, 54 ve 56. maddeleri uyarınca sürücüden (somut olayımızda davalı …) isteyebilir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi uyarınca bir motorlu aracın işletilmesinin bir kişinin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zararına sebep olması halinde motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi bu zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Aynı Kanun md. 3 uyarınca aracın maliki işleten sayıldığından araç malikinden (somut olayımızda davalı …) de maddi ve manevi zararın tazmini talep edilebilir.İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 14/12/2020 tarihli kusur raporunda, davacının kusursuz, davalı sürücü …’in %100 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir.Dosya arasındaki Erciyes Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 24/02/2021 tarihli maluliyet raporuna göre davacının olay nedeniyle %3 kalıcı maluliyetinin bulunduğu ve 4 ay süreyle geçici iş göremezliğinin olduğu anlaşılmıştır.6098 sayılı TBK md. 56 hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak bedensel bütünlüğü zarara uğrayan lehine manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda, davalı tarafın %100 kusuruyla gerçekleşen kazanın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, davacının yaralanmasının mahiyeti, olay tarihi, davalı sürücünün kusur durumu, yaşanan olay itibariyle bir bütün olarak davacının duymuş olduğu elem, üzüntü ve yıpranmanın giderilmesi ayrıca gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğinden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminat miktarının bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmaması ilkesi göz önünde bulundurulduğunda, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde davacı yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarının uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmış dolayısıyla da davacı tarafın manevi tazminatın az olduğu yönündeki istinaf itirazlarının haklı olmadığı ve reddedilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesinde belirtilen koşulların varlığı halinde, incelenen ilk derece mahkemesine ait dava dosyasındaki kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda istinaf incelemesi sırasında istinaf talebinin esastan reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durum istinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller kapsamında yer almaktadır.
Bu haliyle; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu vakıa ve hukuki değerlendirmede kanuna aykırılığın bulunmadığı, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne yönelik ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) Alınması gereken harç olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacı taraftan alınarak Hazineye irat kaydedilmesine, davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye irad kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-) Davacı tarafça istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana iadesine,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve avans iadesi işlemlerinin HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/03/2023