Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/568 E. 2021/1395 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/568
KARAR NO: 2021/1395
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/12/2020
NUMARASI: 2017/347 Esas 2020/769 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ:15/03/2017
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 04/11/2021
YAZILDIĞI TARİH: 04/11/2021
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/347 Esas 2020/769 Karar sayılı ilamı davacı vekili ve davalı … Nak. Tic. LTD. Şti vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 18/01/2017 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sonucu müvekkillerinden … için vefat eden oğlu dolayısıyla 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, … için vefat eden oğlu dolayısıyla 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, miras bıraktığı 9 adet kamyonun işletilmesi ile ilgili tecrübe sahibi bir idari personele ödemesi gereken maaş ve ücretlerle ilgili 500,00 TL maddi tazminatın ayrıca cenaze, yol ve defin giderlerinden oluşan 400,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, anne … için 60.000,00 TL, baba … için 60.000,00 TL, kardeşleri … için 40.000,00 TL, … için 50.000,00 TL … için 40.000,00 TL manevi tazminatın … Sigorta AŞ haricindeki diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … Nakliye ve Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; iş bu davada öncelikle yetkisizlik kararı verilmek sureti ile davanın yetkili Aksaray Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne tevdiine, davanın … yönünden husumet nedeni ile reddine bunlar mümkün olmadığı taktirde maddi ve manevi tazminat yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle ZYTMS sigortacısı olan … Sigorta’ya yöneltilmesi ve ilgili poliçe gerekliliği nedeni ile davanın müvekkili yönünden reddine, davanın kabulü halinde sosyal güvenlik kurumlarınca davacılara yapılan ödemelerin tespiti halinde bunların tazminat tutarından mahsubuna, davacının davasının ispatı halinde, müvekkili şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmamasına, olmaz ise asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına, davacının manevi tazminata ilişkin talepleri yönünden müekkili şirketin sorumluluğuna hükmedilmemesine, müvekkili şirketin usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmemiş olması nedeni ile davacının faize ilişkin taleplerinin reddine, faize ilişkin taleplerin kabulü halinde davacının ZYTMS poliçesi ile karşılanmayan bir zararının tespiti halinde söz konusu tespite ilişkin raporun müvekkili şirkete tebliğinden itibaren 15 gün sonrasından itibaren ve yasal faiz olarak başlatılmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, bu sebeple görevsizlik kararı verilerek dosyanın şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, kazanın oluşunda müvekkilinin kusurlu bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
1-Maddi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacı anne … için 350.346,49-TL ve davacı baba … için 552.997,77-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile takdiren 400,00-TL cenaze ve defin gideri olmak üzere toplam 903.744,26-TL’nin davacı … yönünden 330.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere davalılar …, … Nak. Ve Tic. Ltd. Şti’nden olay tarihi olan 18/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalı … Şirketinden temerrüt tarihi olan 13/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara hak ettikleri bedelin ayrı ayrı verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davalı … hakkında açılan davanın HMK madde 114/1-d ve 115/2 gereğince usulden reddine,
3-Manevi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacı anne … için 50.000,00-TL, davacı baba … için 50.000,00-TL, davacı çocuklar …, … ve … için 30.000,00’er TL olmak üzere toplam 190.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … Nak. Ve Tic. Ltd. Şti’nden olay tarihi olan 18/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile davacılara hak ettikleri bedelin ayrı ayrı verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verildiği görülmüştür.İlk derece mahkemesince 01/03/2021 tarihli ek kararı ile HMK’nın 344. maddesi gereğince dava …’ın istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; dava aşamasında toplanan tüm deliller ile birlikte ATK’dan alınan raporlarda davalı tarafın % 100 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, mahkeme kararında davalılardan …’ya ilişkin HMK’nın 114/1-d gerekçe gösterilerek verilen red kararının hukuka aykırı olduğunu, davalı …’nın aracın işleticisi olan teşebbüsün sahibi olduğunu, KYTK’nın 85. maddesi ve devamında araç işleticisi olan teşebbüsün sahibinin verdiği zararlardan diğerleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, tazminat hesaplamalarında müvekkillerinden …’a diğer müvekkil …’tan daha az tazminat hesaplama yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, davacılardan …’ın yaşının normal olandan 10 yaş daha küçük yazdırıldığını beyan ettiklerini ve hesaplamanın bu doğrultuda yapılmasının daha doğru olacağını belirttiklerini, müvekkili … açısından gerçek yaşının dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, mahkemece çok düşük manevi tazminata hükmedildiğini, mahkemenin manevi tazminatta çok düşük bedele hükmetmesinin hem hukuken hemde vicdanen müvekkillerini tatmin etmediğini, yaklaşık 4 yıl süren davada mahkeme ne ekonomik koşulları ne paranın satın alma gücünü ne olayın ağırlığını ne de müvekkillerinin çektiği elem ve kederin yoğunluğunu dikkate almadığını bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Davalı … Nak. Tic. LTD. Şti vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu trafik kazasında kusur durumu tespit edilirken ceza mahkemesince alınan rapora itibar edildiğini, ceza mahkemesindeki kusur oranının hukuk mahkemesini bağlamadığını, bu raporun hukuk mahkemesinde delil olarak kabul edildiğini, kusur yönünden mahkemece tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda toplanan delillerle birlikte kusur oranının belirlenmesi yönünde rapor alınması gerektiğini, tazminat yönünden birden çok bilirkişi raporu alınmış olup bu raporların birbirleri ile çelişkili olduğunu ve yazılı olarak itiraz edildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının oldukça yüksek olup, lehine manevi tazminat tazminat ödenmesi yönünde karar veren davacıların ekonomik ve sosyal durumları mal varlıkları gelir durumları araştırılmak sureti ile zenginleşmeye mahal vermeyecek şekilde ölçüde manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu fahiş miktarda manevi tazminata hükmedildiğini, trafik kazasından sonra ıslah dilekçesi ile talep edilen tazminat ıslah zaman aşımına tabi olup zaman aşımına uğradığını bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi gereği cenaze ve defin giderleri, desteğin vefatı sebebiyle idari personele yapılması gereken ödemeler ile destekten yoksun kalma tazminatından oluşan maddi tazminat ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/2. maddesi gereği manevi tazminat istemine ilişkindir.İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler esas alındığında; 18/01/2017 tarihinde davalı … AŞ’ye sigortalı, sürücüsü davalı … ve işleteni davalı … Nakliye ve Tic. Ltd. Şti. olan … plaka sayılı otobüsün, davacıların desteği …’ın sürücüsü ve maliki olduğu … plaka sayılı kamyona arkadan çarpması neticesinde ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana gelmiş olduğu, trafik kazası neticesinde kamyon sürücüsü olan davacıların desteği …’ın vefat etmiş olduğu, trafik kazası nedeniyle … plaka sayılı araç sürücüsü … hakkında… (KONYA) Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/42 Esas 2018/384 Karar sayılı dosyasıyla ceza davası açılmış, yargılama neticesinde davalı …’ın 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş ve kararın istinaf kanun yolundan geçerek 22/02/2019 tarihinde kesinleşmiş olduğu; ceza dosyasında soruşturma sırasında alınan kusur raporu ile Ankara ATK’dan aldırılmış olan kusur raporunda trafik kazasının meydana gelmesinde otobüs sürücüsü davalı …’ın asli kusurlu, davacıların desteği kamyon sürücüsü …’ın ise herhangi bir kusurunun olmadığının rapor edilmiş olduğu, eldeki davada herhangi bir kusur raporunun alınmadığı, ceza mahkemesince alınan raporla yetinildiği ve ceza mahkemesince alınmış olan kusur raporunun hükme esas alınmış olduğu; aktüerya bilirkişisi Av. … tarafından, Anayasa Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarihli Resme Gazetede yayımlanan 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı dikkate alınarak PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım ve iskonto yöntemi uygulanmak suretiyle davacıların destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmış olduğu, yapılan hesaplamada davacıların desteğinin gelirinin asgari ücretin üzerinde desteğin işletme müdürü sayılmak suretiyle, Tuik 2014 yılı verilerine göre işletme müdürünün alması gereken maaş baz alınıp, baz alınan maaşın asgari ücrete endekslenmesi neticesinde asgari ücretin 5.754 katı alınmak suretiyle belirlendiği, bilirkişi Av. … tarafından düzenlenmiş olan 2.ek rapor ile davacı anne … için 350.346,49 TL, davacı baba … için 552.997,77 TL destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmış olduğu, davacılar vekili tarafından 04/12/2020 tarihinde davanın aktüerya bilirkişisi 2.ek raporu doğrultusunda ıslah edilmiş olduğu; ilk derece mahkemesince davacı anne … için 350.346,49 TL, davacı baba … için ise 552,997,77 TL destekten yoksun kalma tazminatına, 400,00 TL cenaze ve defin giderine, fazlaca talebin reddine, davacı anne … ve davacı baba … için 50.000,00 TL’şer, davacı kardeşler …, … ve … için ise 30.000,00 TL’şer manevi tazminata, fazlaca talebin reddine karar verilmiş, kararın davacılar vekili ve davalı … Nakliye ve Tic.Ltd.Şti. vekilinin istinafı üzerine, dosyanın istinaf incelemesi için Dairemize gelmiş olduğu görülmüştür.
A-) Davalı … Nakliye ve Tic.Ltd.Şti’nin İstinafı Yönünden;Trafik kazası ile ilgili olarak, ceza dosyasında alınan kusur bilirkişisi raporu, eldeki davada alınan kusur bilirkişisi raporu ile aynı trafik kazasına bağlı olarak açılmış olan diğer tazminat davalarında alınmış olan kusur bilirkişisi raporlarının tutarlı olup, birbiriyle çelişkili olmaması gerekir. Raporlar arasında çelişki olduğu takdirde çelişkinin mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik kürsüsünden seçilecek heyetten ya da İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek heyetten rapor aldırılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi gerekir.Somut olayda, mahkemece, ceza mahkemesi dosyasında hükme esas alınan Ankara ATK’dan alınmış olan … tarihli kusur raporunda, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu, davacıların desteğinin ise kusursuz olduğu belirtilmiş buna göre maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir. Dava konusu kaza nedeniyle… (KONYA) Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/42 Esas 2018/384 Karar sayılı dosyasında davalı araç sürücüsü taksirle yaralama suçu nedeniyle yargılanmış, sanığın olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu gerekçesi ile mahkumiyetine karar verilmiş, hüküm istinaf aşamasından geçerek kesinleşmiştir. Ceza mahkemesinde hükme esas alınan … tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda “sürücü …’ın sevk ve idaresindeki otobüs ile meskun mahal dışında gece vakti seyri sırasında hızını far ışığı altındaki görüşüne göre ayarlamadığı, yola gereken dikkatini vermediği, bu haliyle geldiği olay yerinde ön ilerisinde kendisiyle aynı yönde seyir halinde bulunan kamyona tehlikeli biçimde yaklaşıp sağ şerit üzerinde arkadan çarpmasıyla meydana gelen olayda dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketiyle asli kusurlu” kamyon sürücüsü olan desteğin ise kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kural ihlalinin olmadığı, desteğin sevk ve idaresinde … plaka sayılı kamyonun arka ışık donanımının çalışmadığına dair herhangi bir tespit bulunmadığı belirlenmiştir.
Ceza Mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine etkisi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74. maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Borçlar Kanununun 74. maddesinde, “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de bağlı değildir.Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” hükmü öngörülmüştür. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, ayırt etme gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hâkiminin hukuk hâkiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. O halde bir ceza mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır. (Hukuk Genel Kurulu – 17.3.2008 tarih 2008/4-564 E, 2008/536 K.)Dava konusu olayda, her ne kadar ceza mahkemesi tarafından belirlenen kusur oranları hukuk mahkemesi hakimini bağlamaz ise de ceza mahkemesi tarafından belirlen maddi olgu, hukuk mahkemesi hakimini bağlayacağından kesinleşen ceza mahkemesi dosyasında davalı …’ın desteğin sevk ve idaresindeki arka aydınlatma ışıkları çalışan kamyona arkadan çarpması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, kamyon sürücüsü desteğin ise kural ihlalinin olmaması nedeniyle atfi kabil herhangi bir kusurunun olmadığının belirlenmiş olmasına göre, trafik kazasının meydana geliş biçiminin kusur raporu ile ceza mahkemesince belirlenmesinin maddi olgu oluşturduğu, maddi olgunun da hukuk hakimini bağladığı hususu ile HMK’nın 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi birlikte değerlendirildiğinde, eldeki dosyada kusur raporu alınmaksızın ceza mahkemesinde alınmış olan kusur raporunun hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olmadığı kanaatine varılmış olup, davalı vekilinin ayrıca kusur raporu alınması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Desteğin kaza tarihi itibariyle mesleği ve geliri tespit edilmelidir. Kişinin herhangi bir işi yoksa, desteğin geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer desteğin gelirinin asgari ücret üzerinde olduğu, bir başka anlatımla herhangi bir işyerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Davacılar desteğin asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia etmiş ise SGK’dan trafik kazasının olduğu tarihteki desteğin ücret ve gelirlerini gösterir tüm belgeler getirtmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın belirli bir meslek icra eden kişilerden ise SGK kayıtları olup olmadığı da araştırılarak ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır.Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, desteğin ölüm tarihindeki gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir.(Yargıtay 17.HD.’nin 2020/2073 E. 2021/1812 K. 23/02/2021 tarihli ilamı)Somut olayda; davacılar vekili, desteğin üzerine kayıtlı on adet kamyonun olduğunu, desteğin faaliyetinin asgari ücretin üzerinde işletme sahibi durumunda olduğunu beyan etmiş, mahkemece desteğin faaliyetinin işletme müdürü pozisyonunda olduğu kabul edilerek, 2014 Tuik verileri esas alınıp, Tuik verilerine göre işletme müdürünün maaşının asgari ücrete endekslenmesi suretiyle desteğin nakliye işine bedeni ve fikri katkısının asgari ücretin üzerinde olduğu kabul edilmiş ve bu veriler dikkate alınarak bilirkişiden davacıların destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması istenmiş, asgari ücretin 5,754 katı oranındaki gelir aktüerya bilirkişisi tarafından dikkate alınarak, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmış ve aktüerya bilirkişisinin 23/11/2020 tarihli 2. ek raporu hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiştir. Dosya içerisinde bulunan SGK hizmet cetvelinden desteğin vefat etmiş olduğu 18/01/2017 tarihine kadar 4941 meslek kodu ile Karayolu Yük Taşımacılığı işinde çalıştığı anlaşılmakla, Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince davacının karayolu yük taşımacılığı işinde hangi boyutta faaliyet yaptığının, asgari ücretin üstünde ücret alıp almadığının, faaliyetinin şoför faaliyetinin üstünde yönetici konumunda olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.Bu durumda, desteğin kaza tarihinde üzerine kayıtlı kaç adet nakliye aracının olduğunun tespiti, desteğin karayolu ile yük taşımacılığı faaliyetinin işletme kapsamı içerisinde tacir sayılabilecek konumda olup olmadığı hususunda, vergi kayıtları dosya içerisine alınmak suretiyle mali müşavir bilirkişiden rapor alınmalı, desteğin faaliyetinin işletme faaliyeti kapsamı içerisinde tacir sayılabilecek konumunda olması halinde, desteğin işletme yöneticisi kapsamında değerlendirilmek suretiyle faaliyette bulunduğu yer ticaret odasına yazı yazılmak suretiyle desteğin işletmesi kapsamı itibariyle yönetici konumunda olan kişilere ödenecek aylık ücretin belirlenerek, Tuik verileri ile de karşılaştırılmak suretiyle işletme yöneticisi maaşının asgari ücretin üzerinde olması halinde, maaşın asgari ücrete endekslenmesi suretiyle davacıların destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması, desteğin faaliyetinin şoför kapsamını aşmayacak düzeyde olduğunun tespiti halinde şoför odasına yazı yazılarak, şoförlere ödenecek aylık ücretin tespit edilmesi, tespit edilen ücretin asgari ücretten yüksek olması halinde, ücretin asgari ücrete endekslenmesi suretiyle davacıların destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması, desteğin asgari ücretin üzerinde gelir sağladığı ispatlanamaması halinde ise asgari ücret baz alınmak suretiyle davacıların destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması gerekirken; Tuik verileri esas alınarak maaşın, asgari ücrete endekslenmesi suretiyle bulunan katsayı esas alınarak düzenlenen aktüer bilirkişisi 2. ek raporu esas alınmak suretiyle eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış olup, davalı vekilinin gelirin tespitine ilişkin istinafının yerinde olduğu görülmüştür.6098 sayılı TBK’nın 49. maddesi maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin, bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir. Aynı doğrultuda, 2918 sayılı KTK’nın 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.Görüldüğü gibi, TBK’nın 72. ve 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı ve miktarları yönünden birbirine paraleldir. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nun 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; davalı araç sürücüsünün neden olduğu trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 85/2. maddesinde düzenlenen ve taksirle yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-d maddesi uyarınca onbeş yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden onbeş yıl geçmeden önce 18/01/2017 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği ve davalının zamanaşımı definin yerinde olmadığı açıktır.Somut olayda, kaza 18/01/2017 tarihinde meydana gelmiş olup, dava 15/03/2017 tarihinde açılmış, davacı vekili tarafından dava 04/12/2020 tarihinde ıslah edilmiştir. Dava, davacı tarafça onbeş yıllık uzun ceza zamanaşımı süresi içerisinde açılmış, davacının zararının bilinebilir hale geldiği 23/11/2020 tarihli aktüerya bilirkişisi raporundan yaklaşık 2 hafta sonra, yasal iki yıllık süre içerisinde ve kazanın meydana geldiği 18/01/2017 tarihinden itibaren onbeş yıllık uzun ceza zamanaşımı süresi geçmeden ıslah edilmiştir. Haksız fiilden kaynaklı tazminat davalarında haksız fiilin işlendiği tarih itibariyle alacak muaccel hala gelmiş, istenebilir olmuş olup ancak zararın miktarı bilinmediğinden, hesaplanması gerektiğinden ancak bilirkişi raporu alındıktan sonra belirlenebilir olduğundan, bilirkişi raporundan sonra yapılmış ve süresi içerisinde ıslahla artırılmış olan tazminat miktarının zamanaşımına uğradığına ilişkin davalı vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
B-) Davacının İstinafı Yönünden;2918 sayılı KTK’nın hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı Yasa’nın 3. maddesinde, “işleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması şarttır.Somut olayda, mahkemece kazaya karışan … plaka sayılı aracın, malikinin … San.Tic.Ltd.Şti. olduğu, işletenin davalı … Nakliye ve Tic. Ltd. Şti. olduğu, davalı …’nın ne malik ne de işleten olarak kazaya karışan araçla illiyetinin olmadığı dosya kapsamından anlaşılmakla, mahkemece davalı … yönünden davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiş olması isabetli olmuş olup, davacı vekilinin bu yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Resmi dairelerce tutulan belgeler, tutanaklar, aksi ispat edilene kadar geçerli olup, mahkeme hükmü ile iptal edilinceye kadar bu veriler esas alınarak işlem yapılacaktır. Somut olayda,davacı anne …’ın doğum tarihi 02/03/1959 tarihi olup, mahkeme hükmü ile …’a ilişkin doğum tarihi değiştirilmediği sürece davacının destekten yoksun kalma tazminatı mahkemece aktüerya bilirkişisine 02/03/1959 doğum tarihi esas alınmak suretiyle yaşam süreleri belirlenip hesaplattırılacak olup, davacı vekilinin …’ın gerçek doğumunun 1969 tarihi olduğu, dolayısıyla 1969 tarihi esas alınmak suretiyle destekten yoksun kalma tazminatının hesaplattırılması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Yukarıda izah edilen sebeplerle ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek bilirkişi raporlarının yöntemine uygun olarak alınmadığı ve delillerin yeterince toplanmadığı anlaşıldığından, davacı ve davalı … Nak. Tic. LTD. Şti vekilinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak diğer (manevi tazminata ilişkin istinaf sebepleri de dahil) istinaf sebepleri değerlendirilmeksizin, eksiklikler giderildikten sonra dosyanın aktüerya bilirkişisine verilerek, aktüerya bilirkişi 2. ek raporu tarihindeki veriler dikkate alınmak suretiyle ek rapor alınıp, sonucuna göre yeniden hüküm kurulması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davacı ve davalı … Nak. Tic. LTD. Şti’nin istinaf başvurularının diğer (manevi tazminata ilişkin istinaf sebepleri de dahil) istinaf sebepleri değerlendirilmeksizin KISMEN KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/347 Esas 2020/769 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvuranlara iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuranlar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuranlar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/11/2021