Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2495 E. 2022/1709 K. 04.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
K A Y S E R İ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2495
KARAR NO: 2022/1709
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2021
NUMARASI: 2019/373 Esas, 2021/894 Karar
DAVANIN KONUSU: Haksız Fiilden Kaynaklanan Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ: 17.07.2019
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 04.11.2022
YAZILDIĞI TARİH: 04.11.2022
Yukarıda ayrıntılı bilgileri yazılı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/373 Esas, 2021/894 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize tevzi edilmiş olmakla dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmalarının Özeti: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle: Davacıya ait … plakalı aracın 21/03/2019 tarihinde eşi tarafından kullanılır iken … plakalı araçla çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, olayın meydana gelmesinde diğer aracın sürücüsünün dur levhasına uymamasının neden olduğunu, tam olay yerinde fotoğrafların çekilememiş olması nedeni ile Sigorta Bilgi Gözetim Merkezinin davacıya ait araç sürücüsünü tam kusurlu bulduğunu, bu kusuru kabul etmediklerini, kaza nedeni ile araçta ciddi hasar ve değer kaybı oluştuğunu, davalı sigorta şirketine söz konusu talepler nedeni ile başvurulmasına rağmen ödeme olmadığını belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması ile hasar bedeli ve değer kaybı bedelinin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Yetki itirazları olduğunu, davaya bakmakla İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, kazanın meydana gelmesine davacıya ait araç sürücüsünün kusurunun sebep olduğunu, davacının iddia ettiği hasar onarım bedeli talebinin çok yüksek olduğunu, davacıya ait aracın kaskosunun olup olmadığı ve ödeme yapılıp yapılmadığı yönünden araştırma yapılmasını istediklerini, yedek parça ve işçilik bedellerinde iskonto yapılması gerektiğini, davalının KDV’den sorumlu olmadığını, değer kaybı hesaplamasının genel şartların kriterlerine uygun olarak yapılması gerektiğini, değer kaybının maddi teminat limitlerinin %15 i kadar olduğunu, kaza tarihinden itibaren faiz talebinin yerinde olmadığını, avans faizi talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davanın kabulü ile, 7.720,00 TL hasar bedeli ile 800,00 TL değer kaybı bedeli olmak üzere toplam 8.520,00 TL tazminat bedelinin temerrüt tarihi olan 12/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Islah edilen kısım zamanaşımına uğramış olmasına rağmen zamanaşımı itirazları dikkate alınmadan verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, belirsiz alacak davası ile kısmi dava farklı dava türleri olup kısmi açan davacının belirsiz alacak davasının sonuçlarından yararlanamayacağını, Hakimin de kısmi dava olarak açılmış bir davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendiremeyeceği gibi belirsiz alacak davası olarak açılan davaya da kısmi dava olarak devam edilemeyeceğini, dava konusu trafik kazasının … İli … İlçesi … Mahallesi … Caddesi kesişimi olan kontrolsüz kavşakta meydana geldiğini, her iki yolun da cadde olduğunu, dönel kavşak içerisinde olan ve geçişini tamamlamak üzere olan müvekkilin şirket tarafından sigortalı aracın yolu öncelikle kullanması gerektiğini, davacı tarafa ait aracın bu kurala riayet etmeyerek geçiş önceliğine uymadığını ve yolu kullanmak istemesi sonucu dava konusu trafik kazasının meydana geldiğini, bu nedenle davacı tarafa ait aracın tam ve asli kusurlu olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğundan ve sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, yerleşik Yargıtay kararları gereği onarımı yapılan araçlar için fatura kesilmesi zorunlu kabul edildiğinden davacı tarafından da aracın onarımı yapıldığından eğer KDV ödenmiş ise faturaların dosyasına sunulması gerektiğini, faturalar dosyasına sunulmadan onarım bedelinin KDV’sinden müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, davacı tarafa ait aracın kaza tarihi itibariyle 11 yaşında olduğunu, müvekkili şirket tarafından da başvuru değerlendirildiğini, aracın yaşı, km’si geçmiş hasarları göz önüne alındığında uyuşmazlık konusu kazadan dolayı bir değer kaybının olmayacağının açık olduğunu, bilirkişi raporu incelendiğinde Yargıtay’ın belirttiği hiçbir araştırmanın raporda yer almadığı, aracın olay tarihindeki 2. el rayiç değeri ile kazadan sonra onarılmış haldeki 2. el rayiç değerini gösterir somut belgenin olmadığını, bu durumda bilirkişi tarafından oluşturulan raporun somut dayanaktan yoksun olduğunu, ödenmesine karar verilen arabuluculuk ücretinin hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından 1.320,00-TL’nin müvekkili tarafından Hazineye ödenmesine karar verilmişse de bu bedel üzerinden Arabulucunun makbuz kestiğini, KDV ve stopaj ödemesini hazineye yaptığını, yani hazine 1.320,00-TL’nin KDV ve stopajını makbuz kesen Arabulucudan iade almış olmasına rağmen müvekkili tarafından bu düşümler yapılmadan 1.320,00-TL’nin ödenmesine karar verilmesinin sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, Arabuluculuk Ücretlerine hükmedilirken Arabulucular tarafından ödenen KDV ve Stopajın dikkate alınması gerekmekte olduğundan kurulan hükmün bu hususta da hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davalı … Anonim Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas ve 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.)
Yukarıda açıklaması yapılan 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davalının istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde;
İstinaf incelemesine konu dava, trafik kazasından kaynaklanan hasar bedeli ve değer kaybı zararı nedeniyle maddi tazminat istemlerine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda: davanın kabulüne, hasar bedeli olarak 7.720,00 TL, değer kaybı karşılığı olarak 800,00 TL olmak üzere toplam 8.520,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 12/04/2019 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiştir. Bu karara karşı sadece davalı sigorta şirketi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir. Davalı … A.Ş.’nin, davacıya ait … plaka sayılı araca 21/03/2019 tarihinde çarparak kazaya sebebiyet veren karşı araç olan … plaka sayılı aracın 02/05/2018-02/05/2019 tarihleri arasındaki trafik sigortacısı (ZMMS) olduğu dosya arasındaki poliçe suretinden anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, trafik kazasında sürücünün kusurlu olması halinde zarar gören maddi zararını 6098 sayılı TBK’nun 49 maddesi uyarınca sürücüden isteyebilir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi uyarınca bir motorlu aracın işletilmesinin bir kişinin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zararına sebep olması halinde motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi bu zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Aynı Kanun md. 3 uyarınca aracın maliki işleten sayıldığından araç malikinden de maddi zararın tazmini talep edilebilir. Öte yandan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. Dolayısıyla davacının, maddi zararını … plaka sayılı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olan davalı … A.Ş.’den isteme hakkı da vardır. İlk derece mahkemesince, bilirkişi eşliğinde keşif icra edilerek meydana gelen kazadaki kusur durumu ayrıca hasar bedeli ile değer kaybı bakımından 07/04/2020 havale tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Bu rapora karşı taraflarca yapılan itirazlar nedeniyle Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığından alınan 13/08/2020 tarihli raporda da kusur durumu, hasar bedeli ile değer kaybı bakımından açıklamalara yer verilmiştir. Her iki raporda, meydana gelen kaza nadeniyle davacının %20 oranında, davalının ise %80 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu kusur raporlarının kazanın oluşumu ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince, davalı sigorta şirketine sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü …’nın %80 oranında kusurlu kabul edilmesi doğru bulunmuş, davalının kusur raporu bakımından yaptığı istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince icra edilen keşifte görevlendirilen makine mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 07/04/2020 havale tarihli kök rapor ve 28/05/2021 tarihli ek raporda ayrıca taraflarca yapılan itirazlar nedeniyle Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığından alınan 13/08/2020 tarihli raporda davacıya ait araçtaki hasar bedeli 9650,00 TL belirlenmiştir. Bu tespitin dosya kapsamındaki delillerle uyumlu olduğu anlaşıldığından mahkemece bu raporlara itibar edilerek kusur indirimi yapıldıktan sonra belirlenen sonuç tazminata hükmedilmesi doğru olup aksi yöndeki davalı istinaf itirazları haklı bulunmamıştır. Değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan ve makine mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 28/05/2021 tarihli ek raporda da bu yöntemle değer kaybının doğru şekilde belirlendiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla davalı vekilinin, değer kaybı zararının hatalı hesaplandığı ve bilirkişi raporunun yetersiz olduğu yönündeki istinaf itirazları yerinde bulunmamıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E:2015/14700, K:2016/4229 sayılı kararında da belirtildiği üzere sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan yararlananın uğradığı gerçek zararı tazminle yükümlü olup mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, iskonto uygulanmadan hasar bedelinin hesaplanması doğrudur. Ayrıca 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 1. maddesine göre Türkiye’de yapılan sınai, ticari, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyet çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabidir. Davacının aracına verilen zararı gidermek için gerekli onarım, parça ve işçilik hizmeti de anılan yasa gereğince KDV’ye tabidir. Bu nedenle davacı lehine KDV dahil edilerek hasar tazminatına hükmedilmesi de doğru olup davalı sigorta şirketinin aksi yöndeki istinaf itirazları haklı bulunmamıştır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (6325 sayılı Kanun) 18/A maddesinin 11,12,13 ve 14 üncü fıkraları şöyledir :
(12) Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin İkinci Kısmına göre aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Bu durumda ücret, Tarifenin Birinci Kısmında belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamaz.
(13) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.
(14) Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.”
Somut uyuşmazlıkta; tarafların zorunlu arabuluculuk kapsamında arabuluculuk faaliyetinde bulundukları ve sürecin sonunda anlaşamadıkları görülmektedir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda arabuluculuk gideri ile ilgili hüküm kurulmuş olup yukarıda belirtilen 6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesinin on bir, on iki, on üç ve on dördüncü fıkralarında yer alan düzenlemeler uyarınca arabuluculuk giderinin yargılama gideri olduğu, 6100 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınması gerektiği dikkate alındığında, arabuluculuk masrafı hakkında ilk derece mahkemesi kararında bir hata olmayıp davalının aksi yöndeki istinaf itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Son olarak kaza tarihi, dava tarihi, davanın hukuki niteliği, tazminat davasına konu teşkil eden eylemin niteliği ve 2918 sayılı KTK md. 109 hükmü dikkate alındığında davacı talepleri bakımından zamanaşımı süresinin dolmadığı kanaatine varıldığından davalının aksi yöndeki istinaf itirazları yerinde bulunmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesinde belirtilen koşulların varlığı halinde, incelenen ilk derece mahkemesine ait dava dosyasındaki kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda istinaf incelemesi sırasında istinaf talebinin esastan reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durum istinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller kapsamında yer almaktadır.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; istinaf başvurusunda bulunanın sıfatı ve istinaf nedenleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme üzerine; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalının tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) Alınması gereken 582,00-TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf başvurusu sırasında peşin alınan 145,50 TL’nin mahsubu ile bakiye 436,50 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye gelir kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-) Davalı tarafından istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı HMK md. 353/1-b-1 uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesi gereğince uyuşmazlık miktarı itibariyle Yargıtay nezdinde temyiz yolu kapalı (KESİN) olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/11/2022