Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2441 E. 2022/1741 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2441
KARAR NO: 2022/1741
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2021
NUMARASI: 2020/124 Esas 2021/823 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 10/11/2022
YAZILDIĞI TARİH: 10/11/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/124 Esas 2021/823 Karar sayılı ilamı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi olan … ‘ın, … adına kayıtlı … plakalı aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiğini, kazaya karışan aracın sigortalı olduğunu, kaza nedeniyle soruşturma başlatıldığını, davacıların hayatını kaybeden … ‘ın desteğinden yoksun kaldıklarını, davalı şirkete başvuruda bulunulduğunu ancak şirket tarafından olumlu yada olumsuz bir cevap alınamadığını, arabuluculuk görüşmelerinin de sonuçsuz kaldığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 12/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; meydana gelen kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağında araç sürücüsünün tespit edilemediğini, kazada 3 kişinin vefat ettiğini, çarpmanın etkisiyle dışarı savrulduklarını, Kayseri C. Başsavcılığınca yapılan soruşturmada davacıların murisi … ‘ın 132 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, bu kişilerin emniyet kemerlerini takmamaları nedeniyle dışarı savrulduklarını, müteveffanın araçta yolcu olarak bulunduğunun ispat edilmesi gerektiğini, yolcu olarak kabul edilmesi durumunda mütefarik kusur ve hatır taşıması indiriminin tazminat hesabında dikkate alınmasını gerektiğini, davalı şirketin sorumluluğunun teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, kaza nedeniyle davacı tarafa ödeme yapılıp yapılmadığının irdelenmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…dosyaya sunulan delil ve belgelerden dava tarihinden önce davacıların usulüne uygun olarak davalı sigorta şirketine başvuruda bulundukları ve bu başvurunun 09/09/2019 tarihinde yapıldığı, buna göre davalının temerrüt tarihinin 2918 Sayılı Kanunun 98.maddesi gereğince 09/09/2019 tarihinden 8 iş günü sonrası olduğu ve davalının temerrüdü için öngörülen yasal düzenleme gözetildiğinde davalının 20/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacıların maddi zararlarının poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere tazminine, davanın KABULÜ İLE; … için 194.567,07-TL, davacı … için 39.606,42-TL, davacı … için 45.461,81-TL maddi tazminatın (destekten yoksun kalma) 20/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti olan 390.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere tahsili ile davacılara verilmesine, ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın müteveffanın araçta yolcu olduğu iddiasını ispat edemediğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi takdirde araç sürücüsünün müteveffa olduğu kabul edilerek 2918 sk. m.92/j vd. uyarınca murisleri olan davacıların tazminat hakkı olmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken; davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müteveffanın sürücü olup olmadığı tespit edilmeden müvekkili şirketin tazminat hesabı yapması mümkün olamayacağından, müvekkili şirketçe dava açılmasına sebebiyet verilmediğini, temerrüde düşülmediği dikkate alınarak; müvekkili şirket aleyhine faize, yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmemesi, kısmi alacak niteliğinde olan işbu davada zamanaşımına uğrayan alacağın reddedilmesi; faize hükmedilmesi halinde ise dava dilekçesinde yazılı miktar yönünden dava tarihinden, ıslahla artırılan miktar yönünden ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken; vekalet ücreti, yargılama gideri ve başvuru tarihine göre faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müteveffanın yolcu olduğunun kabulü halinde ise; emniyet kemeri takmadığı, alkollü olması ve sürücünün aşırı alkollü olduğunu bilmesine rağmen araca binmesi nedeniyle müterafik kusur indirimi ve hatır taşıması nedeniyle hatır taşıması indirimi yapılması gerekirken bu indirimlerin yapılmamasının hatalı olduğunu, hükme konu aktüer raporunun hatalı olduğunu, hesap yönteminin hatalı olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan bordroların müteveffa tarafından imzalanmamış olup bordroda yazılı miktarların müteveffanını geçer ücreti olduğunun belli olmadığını, bu ücretlerin hesaba esas alınmasının hatalı olduğunu beyan ederek mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esas yönünden incelenebilmesi için öncelikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi gereğince ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun ön inceleme aşamasında usulden reddedilmesi zorunludur. Bu şartlar kamu düzeninden olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf başvurusuna konu dosya kapsamı incelendiğinde; 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesinde düzenlenen ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas ve 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.)Dava, tek taraflı trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.Somut uyuşmazlıkta; … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması nedeniyle dava dışı … ve dava dışı … ile davacıların desteği … araçtan fırlayarak vefat etmişler ve kaza tespit tutanağında sürücünün tespit edilemediği tutanak altına alınmıştır. Davalı … A.Ş. … plakalı aracın zorunlu mali mesuiyet sigorta şirketidir. Davacı eş ve çocuklar destek …’ın araçta yolcu olduğunu iddia etmekte iken davalı sigorta şirketi ise desteğin sürücü olmadığının ispat külfetinin davacılarda olduğunu ileri sürmektedir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde desteğin araçta yolcu olduğu kabulüyle hüküm tesis edilmiş ise de bu hususta gerekçeli kararda hiçbir değerlendirme bulunmadığı, soruşturma dosyasındaki beyanların tetkik edilmediği, hükmün bu kapsamda gerekçesiz olduğu anlaşılmakla öncelikle kararın bu yönden kaldırılması gerekmektedir.Davalı tarafça istinaf dilekçesinde davanın zamanaşım nedeniyle reddi gerektiği ileri sürülmüş ise de cevap dilekçesinde zamanaşımı defisi ileri sürülmediğinden zamanaşımına yönelik istinaf başvuru sebebi yerinde değildir.Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK’nın 43. (6098 sayılı TBK’nın 51.) maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim tazminattan mutlaka indirme yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir.Somut uyuşmazlıkta mahkemece desteğin yolcu olarak kabul edildiği ve davalının cevap dilekçesinde de hatır taşıması defisinde bulunduğu ancak mahkemece bu hususta değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Eksik inceleme ile hüküm tesis edilmesi hatalı olup davalı sigorta şirketi vekilinin hatır taşımasına yönelik istinaf başvuru sebebi açıklanan sebeplerle sınırlı olarak kabul edilmiştir. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (… , … . Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (… , … , Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418) Yargıtay yerleşik uygulamaları doğrultusunda tazminat talebinde bulunan desteğin trafik kazasında zararın doğmasına ya da zararın artmasına müterafik kusuruyla sebebiyet vermiş olduğu hususunun tespit edilmesi halinde % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/3275 Esas, 2020/281 Karar sayılı ilamı) Somut uyuşmazlıkta desteğin yolcu olup olmadığı tetkik edildikten sonra desteğin yolcu olduğunun belirlenmesi halinde sürücünün alkol durumu ve desteğin emniyet kemeri takıp takmadığı değerlendirilerek müterafik kusur durumunu tayini gerekirken mahkemece bu yönden de bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden davalı vekilinin müterafik kusura ilişkin istinaf sebepleri yapılan açıklamalarla sınırlı olarak kabul edilmiştir.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/6241 Esas, 2021/8658 Karar Sayılı ilamında “Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010″ adı verilen”Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.” demek suretiyle bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirleneceğini açıklamıştır.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/5068 Esas, 2021/3211 Karar Sayılı ilamında ve aynı Dairenin 2021/2781 Esas, 2021/2223 Karar sayılı ilamında ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/6352 Esas, 2020/8575 Karar Sayılı ilamında % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Hükme esas alınana ek aktüer rapor tarihindeki rakamsal veriler esas alınarak (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem için 2021 yılının esas alınması) aynı aktüer bilirkişiden ek bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre (davacı taraf istinaf yoluna başvurmadığından davalı yönünden usuli kazanılmış haklar gözetilerek) hatır indirimi ve müterafik kusur hususu değerlendirilip garameten paylaşım esasları doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Davalı sigorta şirketi, kazaya karışan ve desteğin zarara uğramasına neden olan aracın trafik sigortacısı olup 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar davacı tarafça dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurulmuş ise de davalının, eksik belgelerin sunulması gerektiğini bildirdiği görülmekle davacıların eksik belgeleri davalı sigorta şirketine hangi tarihte ulaştırdığı belirlenmeli ve buna göre temerrüt tarihi tespit edilmeli iken eksik araştırma ile faiz başlangıç tarihi tespit edildiğinden davalı sigorta şirketinin faize ilişkin istinaf sebepleri bu kapsamda haklı görülmüş ancak ıslah edilen kısma ilişkin ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/3847 Esas, 2020/823 Karar sayılı ilamı,Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/24914 Esas, 2017/5129 Karar sayılı ilamı)
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davanın çözümünü sağlayacak ve esasına etki edecek nitelikteki deliller usulünce ve tam manasıyla toplanmadan dolayısıyla değerlendirilmeden hüküm kurulmuş olduğundan, davalı vekilinin istinaf talebi yukarıda yapılan açıklamalarla sınırlı olarak kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının, duruşma yapılmaksızın, kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair 6100 sayılı HMK md. 353/1-a-6 gereğince duruşma açılmaksızın aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davalı vekilinin istinaf talebi yukarıda yapılan açıklamalarla sınırlı olarak KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/124 Esas, 2021/823 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvurana iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran tarafca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a, 362/1-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/11/2022