Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2379 E. 2022/1805 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2379
KARAR NO: 2022/1805
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2021
NUMARASI: 2020/618 Esas 2021/827 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 24/09/2020
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 17/11/2022
YAZILDIĞI TARİH: 17/11/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/618 Esas 2021/827 Karar sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/06/2019 tarihinde …. sevk ve idaresindeki … plakalı hususi otomobili ile …. ilçesi yönünden …. ilçesi istikametine seyir halindeyken 66-33 il yolunun 14100 metresine geldiğinde yolun virajlı olması sebebiyle aracının direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu gidiş istikametine göre yolun sol tarafında bulunan tarlaya girmesi ve aracının takla atması sonucu tek taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın oluşumunda sürücü ….. ‘in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-a maddesinde yer alan “Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak” maddesini ihlal ettiği, kazanın oluşumunda kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, davacının söz konusu kaza nedeniyle yaralandığını, kazaya sebebiyet veren …. plaka sayılı aracın kaza tarihinde davalı ….A.Ş. tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, davacının davadan önce davalıya başvurduğunu ancak engelli raporu istendiği için başvuruya olumlu cevap verilmediğini belirterek şimdilik 100,00 TL geçici iş göremezlik ve 1.000,00 TL daimi maluliyet (sakatlık) tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının “usulüne uygun şekilde” zorunlu arabuluculuk şartını yerine getirmediği, ara buluculuk tutanağında davacının taleplerinin tek tek yazmadığını, davacının KTK’nın 97. maddesi uyarınca başvuru yaparken gerekli sağlık raporunu sunmadığını, somut olayla ilgili Sigorta Tahkim Komisyonunca verilen kararın incelenmesi ve yapılan ödemelerin olası tazminat hesabından mahsup edilmesi gerektiğini, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 23.01.2020 tarih ve 2020.E.8255 sayılı dosyada verilen 15.06.2020 tarih 2020/49675 K. sayılı karara göre davacı lehine 5.100,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.057,80 TL yargılama gideri ve 3.400,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, ilgili dosyada verilen karar İstanbul 3. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile açılan icra takibi aracılığı ile tahsil edildiğini, yapılan ödemelerin olası bir tazminat hesaplamasında mahsup edilmesi gerektiğini, davacıya rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, tek taraflı olarak gerçekleşen işbu kazaya ilişkin tanık, kamera kaydı vs bulunmadığını, yaralanan davacının da kazayı yapan sürücünün kızı olduğunu ve dosyada davacının velisi sıfatının olduğunu, kaza tespit tutanağının da savcı talimatıyla sonradan düzenlendiğini, kazanın oluş şekli, yaralanmanın kaza esnasında olup olmadığı ve kazanın karayolunda gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda şüphe olduğunu, aracın tarlada bulunduğunu ve dava dilekçesinde aracın tarlaya girdikten sonra kaza yaptığının belirtildiğini, bu durumda davalı şirketin herhangi bir sorumluluğunun olmayacağını, 03.06.2019 tarihli tutanakta olayın aydınlatılması maksadıyla yapılan araştırmada tanık veya kamera kaydının bulunmadığı belirtildiğini, kaza tespit tutanağında tehlikeli, eğimli ve virajlı olduğu belirtilen yolda korkuluğun bulunmaması nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kusur durumunun araştırılması gerektiğini, sigortalı araçta arıza/bozukluk olup olmadığı ve bu nedenle kazanın gerçekleşip gerçekleşmediği veyahut başkaca mücbir sebep olup olmadığı araştırılması gerektiğini, davacının yolcu olduğunun kabul edilmesi durumunda emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusur ve hatır taşıması indiriminin tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, davacının maluliyetinin ve illiyet bağının ispata muhtaç olduğunu, ZMSS genel şartlarına göre “geçici iş göremezlik zararı” poliçe teminatı kapsamında olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 293.998,24 TL kalıcı maluliyet tazminatının dava tarihi olan 24/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tek taraflı olarak gerçekleşen kazada aracın tarlada bulunmuş olup dava dilekçesinde aracın tarlaya girdikten sonra kaza yaptığı belirtildiğini, kazanın karayolunda gerçekleştirdiği ispatlanamamış olup, davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, alınan maluliyet raporunun ve hesap raporunun hatalı olması nedeniyle hükmün de hatalı olduğunu, tazminat hesabından davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusur ve yolcu olması nedeniyle hatır taşıması indirimi yapılmamasının hatalı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğu açıkça belirtilmediğinden davanın kısmi dava olduğunu dolayısıyla bedel artırım dilekçesi verilmesinin mümkün olmayıp davacı tarafın 04/08/2021 tarihli dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesi gerekirken (faizi kabul anlamına gelmemekle birlikte) ve ıslahla artırılan kısım yönünden ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava, trafik kazasından kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereği cismani zarardan doğan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/10/2021 tarih, 2020/618 Esas 2021/827 Karar sayılı kararı ile, trafik kazasından kaynaklı, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı davasının kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davalı sigorta vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır. Duruşma açılmasını gerektiren sebepler bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur.Somut olayda; …. ‘in sevk ve idaresindeki …. plaka sayılı otomobilin …. ilçesi yönünden …. ilçesi istikametine seyir halindeyken yolun virajlı olması sebebiyle aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu gidiş istikametine göre yolun sol tarafında bulunan tarlaya girmesi ve aracın takla atması sonucu tek taraflı trafik kazasının meydana gelmiş olduğu ve bu trafik kazası neticesinde araçta yolcu olan davacı …. ‘in yaralanmış olduğu anlaşılmakla; yukarıda da açıklandığı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. Davaya konu trafik kazası karayolunda başlayıp yolun sol tarafında bulunan tarlada nihayetlenmiş olmakla karayolunda gerçekleşmiş olup, trafik kazasının meydana geldiği tarla olmuş olsa da tarlanın 2918 sayılı KTK’nın 2. maddesi gereğince karayolu ile bağlantısı olduğundan meydana gelen zarar teminat kapsamında olup, davalı sigorta vekilinin teminat kapsamı dışında olduğu yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri, yaralanan çocuk olması halinde ise 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 4.HD’nin 21/06/2022 tarih 2021/13699 E. 2022/9138 K. sayılı ilamı)Somut olayda, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 17/02/2021 tarihli raporunda başvurucunun meydana gelen kaza sebebi ile %13 oranında malul kaldığı bildirilmiştir. Hükme esas alınan rapor, Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik herhangi bir şekilde maluliyet oranını, vücut fonksiyon kaybı oranını, özür oranını belirleyen bir yönetmelik olmayıp bu yönetmeliğin eki ise “yüzde(%) engel oranı içeren diğer mevzuatlara uyum” arandığında kullanılacak bir tablo olması nedeniyle 03/06/2019 tarihli trafik kazası ile ilgili olarak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği kapsamında düzenlenmiştir. Anılan rapora karşı davalı sigorta vekili tarafından itiraz edilmiştir.
Trafik kazasının 03/06/2019 tarihinde meydana geldiği dikkate alındığında, kaza tarihinde 8 yaşında olan davacı için yürürlükte olan Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümleri esas alınarak rapor düzenlenmesi gerekirken, hatalı raporla karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümleri esas alınmak suretiyle rapor alınması sağlanması, Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümleri gereğince maluliyet oranının belirlenmesinin Adli Tıp Kurumu ve Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Bölümlerinden oran belirtilmek suretiyle sağlanmasının mümkün olduğuna ilişkin Yargıtay kararları da taranmak suretiyle Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan ek rapor alınması, ek rapor neticesinde oransal maluliyet raporunun temin edilememesi halinde Adli Tıptan rapor alınmasının sağlanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde karar verilmiş olduğu kanaatine varılmış olup, davalı sigorta vekilinin bu yöndeki istinafının yerinde olduğu görülmüştür.01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş olan trafik kazalarında cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında Yargıtayca PMF – 1931 yaşam tablosu esas alınıyor ve %10 artırım %10 iskonto yöntemiyle zarar görenlerin tazminat alacağı hesaplanıyordu. 01/06/2015 tarihinde yeni Genel Şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen ve 01/06/2015 tarihinden sonra düzenlenmiş olan poliçelerde PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yönteminden vazgeçilerek poliçelerin eki niteliğindeki genel şartlar gereğince tazminat hesabında TRH – 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik Faiz yöntemi kullanılmaya başlanıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararıyla 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddelerinde “genel şartlara” atıf yapan cümlelerin iptaline karar verilmiş ve bu karar 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıyla birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince zarar görenlerin cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatı alacağının hesaplanmasında TRH 2010 ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi benimsenmiş olup TRH 2010 yaşam tablosunun uygulamasından vazgeçilmemiştir. (Yargıtay 17.HD.’nin 2019/5206 E. 2020/8874 K. 22/12/2020 tarihli ilamı)Somut olayda, davacıların destekten yoksun kalma tazminatında hükme esas alınan aktüerya bilirkişisi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi esas alınmak suretiyle hesaplanmış olduğu anlaşılmakla; trafik kazası 03/06/2019 tarihinde gerçekleşmiş olup, 01/06/2015 tarihinden sonra gerçekleşmiş olduğundan, davacıların aktüerya bilirkişisi tarafından Yargıtay yerleşik uygulamalarına uygun olarak TRH 2010 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi esas alınmak suretiyle hesaplama yapılması usulüne uygun olup, 19/06/2021 tarihinde 31516 sayılı RG’de aynı gün yürürlüğe giren 7327 kanun numaralı “İCRA VE İFLAS KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN’un; 18. maddesi ile 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesine yapılan değişiklik neticesinde “…sürekli sakatlık tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu, zorunlu malu sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen iskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak hayat üniteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, hesaplanır…” hükmünün 19/06/2021 tarihinden sonraki kazalar neticesinde açılan tazminat davalarında uygulanacağı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı sigorta vekilinin tazminatın TRH 2010 ve 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52. md.) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve trafik mevzuatı uyarınca sürücü ve yolcuların araçların kullanılması sırasında koruyucu tertibatları kullanması zorunludur. Araçlarla gerek sürücü gerekse de yolcu olarak seyir halinde iken zorunlu olan koruyucu ekipmanların kullanılmaması zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet veren etkenlerdendir. Özellikle de motorsiklet gibi bir araçla seyir halinde iken mevzuata göre sürücülerin ve yolcuların takmak zorunda olduğu koruma başlığı (kask) hayati öneme sahiptir. Bu nedenle müteveffa yolcunun kaza anında kasksız olduğunun anlaşılması halinde müterafik kusuru bulunduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi gereğince tazminattan indirim yapılıp yapılmaması hususu değerlendirilmelidir.Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Somut olayda, dosya içerisindeki belge ve bilgilerden, davacının, …. plaka sayılı otomobilde bulunan …. ‘in nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde emniyet kemeri takmadan yolculuk yapıp yapmadığının, maluliyete emniyet kemeri takmamasının sebebiyet vermiş olup olmadığının Adli Tıp’tan alınacak raporla tespit edilmesi, alınacak rapor sonrasında emniyet kemeri takmamasının maluliyete sebebiyet vermiş olduğunun saptanması halinde TBK’nın 52. maddesi uyarınca, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, hesaplanan tazminattan (Yargıtay 4. HD’nin 23/03/2022 tarihli ilamı – müterafik kusur indiriminin davalı ödemesinin tenzilinden önce yapılması hususuna dikkat edilmek suretiyle) mahkemece, müterafik kusur def’i olmadığından resen dikkate alınarak tazminattan %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılmalıdır. Dosya içerisinde Adli Tıp uzmanı … tarafından verilmiş olan raporda, davacı tarafça emniyet kemeri takılıp takılmadığı hususunda kuşkudan uzak kesin ve netlik içeren sonuca varılması mümkün değilse de şahsın yaralanma bölgesinin emniyet kemerinin koruması alanı dışında yer aldığı diğer vücut bölgelerinde herhangi bir yaralanma oluşturmadığının rapor edilmiş olması, davacı tarafça emniyet kemeri takılmadığının davalı tarafça ispatlanamadığı hususu dikkate alındığında, mahkemece müterafik kusur indirimi yapılmamasının isabetli olduğu kanaatine varılmış olup, davalı sigorta vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması hususundaki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür. Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır. İşletenin veya sürücünün, araçta taşınandan, doğrudan doğruya ücret almasa bile taşıma, maddi veya manevi menfaati bulunuyorsa bu durumda hatır ilişkisinin varlığından söz edilemez. Aile bireylerinin taşınması yakıt, aşınma ve diğer giderlere dönük maliyet gerektirmesinin olağan ulaşım araçları ile yolculuk seçeneğinin tercihi halinde yapılması zorunlu harcamaların yerini tutacak olması nedeniyle hatır taşıması olarak kabul edilemez. Kardeşin taşınması hatır taşıması kabul edilemez. Çünkü bir kimsenin kardeşini taşıması ahlaki bir görevin ifası niteliğinde olup, bu taşımada maddi ve manevi yararları olduğundan davacının araçta hatır için taşındığı kabul edilerek tazminattan indirim yapılması doğru değildir. (Yargıtay 17. HD’nin 21/02/2012 tarih ve 2011/2195 E. 2012/1902 K. sayılı ilamı) Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nun 51. maddesi (818 sayılı BK’nun 43. maddesi) uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.Somut olayda, davacı yolcu konumundadır. Davalı sigorta vekili olayda hatır taşıması olduğunu bu sebeple indirim yapılması gerektiğini belirtmiştir. İlk derece mahkemesince hatır taşıması indirimi yapılmamıştır. Dosya içerisindeki belge ve bilgilerden davacının araç sürücüsü …. ‘in kızı olduğu anlaşılmakla, çocuğun herhangi bir ücretle taşınmayacağı, onun ücretsiz taşınmasının bir ahlaki görevin ifası niteliğinde olduğu hususu dikkate alınarak, hatır indirimi yapılmaması isabetli olmuş olup, davalı vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin tazminat davasında, alacak haksız fiilin yani kazanın meydana gelmiş olduğu tarihte muaccel olduğundan, alacağa kaza tarihinden itibaren araç sürücüsü ve işleten malikten faiz istenebilecek, sigortadan ise sigortaya başvuru tarihinden itibaren 2918 sayılı KTK’nın 99. maddesi uyarınca 8 işgünü içerisinde tazminatın ödenmemesi halinde temerrüte uğradığı tarihten itibaren, dava açılmadan sigortanın temerrüte uğratılmamış olması halinde ise dava tarihinden itibaren faiz istenebilecektir. Somut olayda, trafik kazası 03/06/2019 tarihinde meydana gelmiş olması, davacının 24/09/2020 tarihli dava dilekçesinde ve 04/08/2021 tarihli ıslah dilekçesinde maddi tazminat alacağına yasal faiz talep edilmiş olduğu anlaşılmakla; dava konusu tazminat alacağının en son temerrüt tarihinin dava tarihi olduğu kabul edilmek suretiyle dava dilekçesinde talep edilen ve ıslah edilen alacağın tamamına mahkemece dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi isabetli olmuş olup, davalı sigorta vekilinin aksi yöndeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
Yukarıda izah edilen sebeplerle ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek bilirkişi raporlarının yöntemine uygun olarak alınmadığı ve delillerin yeterince toplanmadığı anlaşıldığından, davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden hüküm kurulması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davalı … A.Ş’nin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/618 Esas 2021/827 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvurana iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran tarafca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1 – a, 362/1 – g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/11/2022