Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2228 E. 2022/1569 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
K A Y S E R İ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2228
KARAR NO: 2022/1569
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2021
NUMARASI: 2018/54 Esas, 2021/728 Karar
DAVANIN KONUSU: Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ: 16.01.2018
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 20.10.2022
YAZILDIĞI TARİH: 20.10.2022
Yukarıda ayrıntılı bilgileri yazılı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/54 Esas, 2021/728 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize tevzi edilmiş olmakla dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmalarının Özeti: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle: 12/07/2016 tarihinde davacının halk otobüsünden indikten sonra yanında yakını ile birlikte yaya geçidinden karşıya geçmekte iken hızla gelen ve plakası tespit edilemeyen bir aracın gelerek davacıya çarptığını, olayda çarpan kişinin asli kusurlu olduğunu, olay nedeni ile Kayseri C.Başsavcılığının 2017/1398 soruşturma nolu dosyası ile soruşturma yapıldığını, aracın ve araç şoförünün tespit edilememesi nedeni ile daimi arama kararı verildiğini, davacının olaydan dolayı tedavi gördüğünü, maluliyet oluştuğunu, araç tespit edilemediğinden güvence hesabının maddi tazminattan sorumlu olduğunu, davalıya davadan önce başvuru yapıldığını, davalı tarafından kısmi ödeme yapıldığını belirterek şimdilik 1.500,00-TL maluliyetten kaynaklı maddi tazminatın faizi ile birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Davanın usulden reddi gerektiğini, başvuru olup ödeme yapıldığını, buna karşı herhangi bir başvuru olmadan dava açıldığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul olduğunu, davacı tarafa 16.538,00-TL ödeme yapıldığını, bunu aşan zarar var ise davacının ispat etmesi gerektiğini, fahiş fark bulunmaması halinde davanın reddi gerektiğini, davacıdan ibraname alındığını, davalının sorumluluğunun araç şoförünün kusuru oranında ve teminat limiti ile sınırlı olduğunu, maluliyet ve kusur yönünden rapor alınması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davanın kabulü ile, 265.039,20 TL kalıcı iş göremezlik tazminat bedelinin temerrüt tarihi olan 27/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı vekili, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Zararlandırıcı olaya sebebiyet verdiği belirtilen aracın, kazaya kusuru ile sebebiyet verdiğinin somut delillerle ispatlanması gerektiğini, ek tazminata ilişkin başvuru şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kusur oranlarına ilişkin çelişkinin giderilmesi gerektiği halde eksik inceleme ile karar verildiğini, maluliyetin tespitine ilişkin hükme esas alınan raporun uygun yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmediğini, hesap bilirkişisi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, aktüer hesaplama yapılırken THR 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz indirimi uygulanması gerektiğini, davacının öğrenci olmasına rağmen asgari ücretin üzerinde hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, iddia edilen gelirin belgelendirilmediğini, hükmedilen tazminata yürütülecek faiz başlangıcının hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas ve 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.)
Yukarıda açıklaması yapılan 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davalı vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde;
İstinaf incelemesine konu dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada davacının sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat talebinin kabulü ile 265.039,20 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 27/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiştir. Bu karara karşı sadece davalı Güvence Hesabı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dolayısıyla istinaf incelemesi davalının istianf itirazları kapamında yapılacaktır. Somut olayda; 12.07.2016 tarihi gündüz saatlerinde davacı yaya … … mahallesi Kocasinan Bulvarı köprü mevkiinde yaya geçidinden karşıya geçmekteyken plakası tespit edilemeyen otomobilin davacı yaya …’a çarpması neticesi yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiştir. Sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen aracın sürücüsü sevk ve idaresindeki aracıyla gündüz vakti, bölünmüş yolda seyri sırasında olay mahalli trafik ışıklarıyla belirlenmiş yaya geçidi levhası da bulunan yaya geçidine geldiğinde, yola gereken dikkatini vermemiş, hızını yol, zemin, mahal, görüş ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara göre ayarlamamış, olay mahalli yaya geçidine, yaya geçidinden geçmekte olan yayalara ilk geçiş hakkını bırakacak şekilde yaklaşmamış, gidiş istikametine göre yolun sağ tarafından sol tarafına doğru karşıdan karşıya geçen ve olay yeri fotoğraflardan kan izlerinin orta refüj üzerinde bulunması da dikkate alındığında yolun büyük kısmını tamamlamış olan davacı yaya …’ a çarpması sonucu meydana gelen olaya sebebiyet verdiği anlaşılmış olup olayda dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketiyle %100 (yüzde yüz) oranında kusurludur. Davacı yaya … olay mahalli bölünmüş yolda, yolun karşı tarafına mahaldeki yaya geçidini kullanarak geçmek istediği esnada, yaya geçidinde taşıtlara nazaran ilk geçiş hakkına sahip olduğu yeşil ışıkta geçişi esnasında solundan gelen ve kendine ilk geçiş hakkını bırakmayan sürücü idaresindeki otomobilin, yaya geçidi üzerinde çarpmasına maruz kaldığı olayda kazaya etken kural ihlali bulunmadığından sonuçta atfı kabil kusuru yoktur.İlk derece mahkemesince, kaza mahallinde keşif yapılarak trafik bilirkişisinden alınan 03/05/2019 tarihli kusur raporunda sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen aracın sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu, davacının kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir. Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığından alınan 19/09/2020 tarihli kusur raporunda da aynı tespit ve kusur dağılımına yer verilmiştir. O halde, ilk derece mahkemesince, birbiriyle ve dosya kapsamındaki delillerle uyumlu olduğu anlaşılan kusur raporlarına itibar edilerek sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen aracın sürücüsünün %100 oranında kusurlu kabul edilmesi doğru olup davalının kusur oranının hatalı belirlendiği bakımından yaptığı istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ve reddedilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi (2) numaralı fıkrasının (a) bendine göre “sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar” için Güvence Hesabına başvurulabilir.13/07/2016 tarihli olay yeri inceleme raporu, 13/07/2016 tarihli olay yeri krokisi ve 29/07/2016 tarihli görüntü izleme tutanağında plakası tespit edilemeyen … grubu bir aracın davacıya çarpıp kaçtığı, olay yerinde yapılan incelemede güvenlik kamerasının bulunduğu ancak görüntünün net olmaması nedeniyle aracın plakasının belirlenemediği, olay yerinde kırılmış araç parçaları ile kan izinin bulunduğu, olayı gerçekleştiren şüpheli araç sürücüsünün tespit edilemediğinin belirtildiği anlaşılmıştır. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11/01/2017 tarihli 2017/1398 Soruşturma sayılı kararı ile olaya sebep olan fail ya da faillerin tespit edilememesi nedeniyle daimi arama kararı verildiği anlaşılmıştır. Bu haliyle; somut olayımızda, tescile ve trafik sigortasına tabi motorlu bir aracın davacıya çarparak yaralanmasına neden olduğu, bu araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu ancak aracın plakasının ve sürücüsünün belirlenemediği tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi (2) numaralı fıkrasının (a) bendine göre Güvence Hesabının sorumluluğu söz konusu olup davalının somut olayda sorumluluklarının ispat edilemediği yönündeki istinaf itirazları haklı görülmemiş ve reddedilmiştir.Davacı tarafça dava açılmadan önce davalıya başvurulduğu ve davalı tarafından 27/10/2017 tarihinde 16.538,00 TL ödeme yapıldığı bu haliyle 2918 sayılı KTK md. 97 kapsamında başvuru şartının yerine getirildiği kısmi ödemenin üzerindeki tazminat talepleri bakımından yeniden başvuru yapılması zorunluluğunun bulunmadığı anlaşıldığından davalının KTK md. 97’deki başvuru şartı yerine getirilmeden dava açıldığı yönündeki istinaf itirazı haklı bulunmamıştır.İlk derece mahkemesince hükme esas alınan Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından hazırlanan 08/01/2020 tarihli rapora göre kaza nedeniyle davacının %7 oranında kalıcı maluliyetinin ortaya çıktığı ve geçici maluliyetinin ise 9 ay olduğu anlaşılmıştır. Bu raporun kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e göre düzenlendiği ve dosya arasındaki 26/07/2017 tarihli Kayseri Şehir Hastanesi raporuyla ortaya çıkan farkın gerekçelerinin de açıklandığı nazara alındığında ilk derece mahkemesince hükme esas kabul edilmesinde bir hata bulunmadığı ve davalının maluliyet raporu bakımından yaptığı istinaf itirazlarının yerinde olmayıp reddedilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E:2020/8835, K:2021/2355 sayılı kararındaki açıklamalar da nazara alındığında; davacı için, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması doğru olup davalının %1,8 teknik faiz uygulanarak tazminatın hesaplanması gerektiği yönündeki istinaf itirazı haklı bulunmamıştır.Dosya kapsamındaki …Üniversitesi’nin 09/11/2020 tarihli yazısında davacının üniversitenin tıp fakültesine 19/08/2019 tarihinde kayıt yaptırdığı ve halen ikinci sınıfa devam ettiği, 2025 Temmuz ayında mezun olacağı belirtildiğinden davacının 25 yaşından sonraki gelirinin Kayseri İl Sağlık Müdürlüğünün 28/09/2020 havale tarihli yazısında belirtilen yeni mezun doktor gelirine göre hesaplanması doğru olup davacının bakiye ömür süresinin sonuna kadar olan kazancının asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiği yönündeki davalı istinaf itirazı da yerinde bulunmamıştır.Davacı tarafça dava açılmadan önce davalıya başvurulduğu ve davalı tarafından 27/10/2017 tarihinde 16.538,00 TL ödeme yapıldığı tarafların kabulünde olduğuna göre temerrüt tarihinin 27/10/2017 olarak kabul edilip bu tarihten itibaren yasal faize hükmedilmesi de doğru olup davalının temerrüt tarihinin hatalı belirlendiği yönündeki siitanf itirazı da haklı görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesinde belirtilen koşulların varlığı halinde, incelenen ilk derece mahkemesine ait dava dosyasındaki kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda istinaf incelemesi sırasında istinaf talebinin esastan reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durum istinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller kapsamında yer almaktadır.Hal böyle olunca yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; istinaf başvurusunda bulunanın sıfatı ve istinaf nedenleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme üzerine; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-) Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-) Alınması gereken 18.104,82-TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf başvurusu sırasında peşin alınan 4.526,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 13.578,62 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye gelir kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-) Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-) Davalı tarafından istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/10/2022