Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1312 E. 2022/534 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1312
KARAR NO: 2022/534
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2021
NUMARASI: 2016/673 Esas 2021/281 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 27/10/2016
Birleştirilen Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/8 Esas Sayılı Dosyasında;
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ: 04/01/2018
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 23/03/2022
YAZILDIĞI TARİH: 23/03/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/673 Esas 2021/281 Karar sayılı kararı davacı vekili ve davalılar … ile … vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Asıl dosyada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/03/2016 tarihinde davalı … yönetimindeki ve davalı …’ın maliki olduğu … plakalı aracın yaya davacıya çarparak yaralamaya sebebiyet verdiğini, aracın olay tarihini kapsayan ZMMS poliçesinin davalı… Sigorta A.Ş. tarafından tanzim edildiğini bildirerek, olay sebebiyle davacının sürekli işgöremezlik sebebiyle 900,00 TL, geçici işgöremezlik sebebiyle 100,00-TL olmak üzere toplam 1.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, 150.000,00-TL manevi tazminatın ise sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/8 Esas sayılı dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/03/2016 tarihinde … plakalı otobüsün, davacıya çarptığını, davacının yaralandığını, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/673 Esas sayılı dosyasında şoför…, malik … ve … Sigorta şirketi aleyhine açtıkları davanın derdest olduğunu, otobüsün diğer ortakları … ve …’a karşı bu davayı açtıklarını bildirerek, 100,00-TL geçici işgöremezlik ve 900,00-TL sürekli işgöremezlik olmak üzere 1000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan 150.000,00-TL … ve 150.000,00-TL …’dan olmak üzere toplamda 300.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava dosyasında davalı… Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; KTK’nun 97. maddesini değiştiren 6704 Sayılı Yasa’nın 5. maddesi uyarınca sigorta şirketine başvurulmadan dava açılamayacağını, bu hususun dava şartı olduğunu, davacının tam ve eksiksiz olarak sigorta şirketine bir başvurusunun olmadığını, gerekli belgeleri tamamlayamadığını, geçici işgöremezlik talebinden sorumluluklarının olmadığını bildirerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Asıl dava dosyasında davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın %37,5’lik hissesinin …’a ait olduğu, geri kalan hisselerin … ve …’a ait olduğu, adî ortaklığın diğer hissedarlarına da husumet yöneltilmesinin gerektiği, olayda kusurun advacıda olduğu, istenen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu, davanın reddi dileğinden ibarettir.Birleşen Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/8 Esas sayılı dava dosyasında davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; trafik kazasında kusurun davacıda olduğunu, aracın genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile … Sigorta A.Ş.’ye sigorta ettirilmiş olduğunu, manevi tazminatın bu poliçenin kapsamında olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
A-) Asıl Dosyada
A)Maddi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile,
1-Davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine,
2-Sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kısmen kabulü ile, 879.668,84-TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalılar … ve…’dan kaza tarihi olan 27/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve davalı… Sigorta A.Ş’den ise temerrüt tarihi olan 27/07/2016 tarihinden itibaren (Sigorta şirketi yönünden poliçe limiti olan 290.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
B)Manevi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile,
1-50.000,00 TL tazminat bedelinin davalılar … ve…’dan kaza tarihi olan 27/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Birleşen Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/8 Esas – 2018/690 Karar sayılı dosyasında;
A)Maddi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile,
1-Geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine,
2-Sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü ile, 900,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 27/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve davalı… Sigorta A.Ş’den ise temerrüt tarihi olan 27/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (Asıl dava dosyası ile tahsilde tekerrrür olmamak kaydıyla)
B)1-Manevi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davalı …’dan 25.000,00 TL ve davalı …’dan 25.000,00-TL tazminatın kaza tarihi olan 27/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından verilen 07/05/2021 tarihli tavzih talep dilekçesinde özetle; kararının B bendinde yer alan 5 nolu kararında “Davalı … hakkında açılan manevi tazminat davası yönünden davacı lehine A.A.Ü.T. 10/1. maddesi uyarınca 4.080,00-TL maktu vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde maddi hatalı hüküm kurulduğunu, bu kararın “Davalı … hakkında açılan manevi tazminat davası yönünden davacı lehine A.A.Ü.T. 10/1. Maddesi uyarınca 4.080,00-TL maktu vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde tavzihine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 07/05/2021 tarihli tavzih dilekçesi üzerine ilk derece mahkemesince 17/05/2021 tarihli tavzih kararı hazırlandığı, tavzih kararında hükmün, ” Mahkememizin 20/04/2021 tarih, 2016/673 Esas – 2021/281 Karar sayılı ilamının B bendinin 5 nolu kararının;
“Davalı … hakkında açılan manevi tazminat davası yönünden davacı lehine A.A.Ü.T. 10/1. Maddesi uyarınca 4.080,00-TL maktu vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine” olarak düzeltildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, birleşen dava yönünden ilk dava dilekçesinin dikkate alınıp ıslah dilekçesinin dikkate alınmadan kısmi kabul ile … ve …’ın sürekli iş göremezlik ve yargılama giderlerinin kısmen hüküm altına alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ıslah dilekçesinde birleşen dosya için ayrıca harç yatırılmasına gerek olmadığını, müştereken ve müteselsilen olarak karar verilmesi gerektiğini, sürekli iş göremezlik tazminatı olan 879.668,84 TL’nin tüm davalıların (sigorta şirketi poliçe ile sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen olarak sorumlu tutulmaları ve yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin de müştereken ve müteselsilen olarak karar verilmesi gerektiğini, mahkeme kararında birleşen dosya için ayrıca harç isteniliyor ise bu konuda beyan alınması ve süre verilmesi gerektiğini, müvekkili lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının düşük olduğunu, kaza sebebiyle müvekkilinin %34,1 malul kaldığını, yargılama giderleri bakımından kısmi red ile vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ıslah edilme ile kendilerine kesin verilmiş olup, ek rapor alınması ve yeni rapor alınmasının da ret edildiğini, geçici iş göremezlik tazminatının reddinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin gelir hesabı yapılırken döner sermaye vs aldığı ek ödemelerin dışlanıp maaşının 4426,00 TL olarak baz alınmasının hatalı olduğunu, gerçek maaşı üzerinden hesap yapılması gerektiğini bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Davalılar … ve… vekili tarafından süresi içinde verilen istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında Adli Tıp Kurumundan alınan iki adet maluliyet raporunun olduğunu ve her iki rapor arasındaki oran farkının bu kadar yüksek olmasında temel sebebin raporların farklı yönetmelikler esas alınarak hazırlanmasının kaynaklandığını, sigorta şirketlerinin sorumlu olduğu tazminat belirlenirken 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri esas alınması gerekirken ve ayrıca sürücü ve işletenin sorumlu olduğu tazminat miktarı belirlenirken Yargıtay kararları doğrultusunda aynı cetveli kullanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiğini, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliği hükümleri esas alınarak hazırlanan 16/05/2019 tarihli raporda belirlenen %10,3 maluliyet oranı üzerinden tazminat miktarının belirlenmesini yahut çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliği ve maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği hükümlerine uygun yeni bir rapor alınması için dosyanın yeniden Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi gerektiğini, Borçlar Kanunun haksız fiil hükümleri ve haksız fiillere ilişkin tazminat hesaplamalarında esas alınan Yargıtay içtihatları doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini, 16/12/2020 tarihli rapor için yapılan ATK 2. İhtisas Kurulunda yapılan muayenede tespit edilen bulgulara bakıldığında davacının sol gözünü tam kapatabildiği sol kaşını da minimal kaldırdığı, göz kaslarında tam felç durumunun olmadığının tespitinin yapıldığını, bu durumda tespit edilen bulguların orta derecede tarif edilen bulgulara karşılık gelmekte olup değerlendirmenin de orta derecede PFP %15 özür oranı üzerinden yapılması gerektiğini, Adli Tıp bilirkişi ve aktüer bilirkişi raporlarına itirazlarının kabul edilmediğini, bu nedenle müvekkillerinin sorumlu olduğu tazminat miktarlarının yürürlükte bulunan yasaya aykırı ve fahiş olarak belirlendiğini, aktüer bilirkişi raporunda kullanılan yöntemin hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarlarının fahiş olarak belirlendiğini bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, trafik kazasından kaynaklı 6098 sayılı TBK’nın 54. maddesi gereği cismani zarardan doğan maddi tazminat ve aynı kanunun 56/1. maddesi gereği manevi tazminat istemine ilişkindir. Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2021 tarih 2016/673 Esas 2021/281 Karar sayılı kararı ile davacı tarafça açılmış olan asıl ve birleşen davaya ilişkin maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır. Duruşma açılmasını gerektiren sebepler
bulunmadığından HMK’nın 353 ve 355 maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler dosya üzerinden yürütülmüştür.Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler esas alındığında; 27/03/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı, davalı…’ın sürücüsü ve davalı …, ile birleşen dosya davalıları … ve …’ın işleteni olduğu … plaka sayılı aracın, yaya geçidinden geçen davacı …’ya çarpması neticesinde yaralanmalı trafik kazasının meydana gelmiş olduğu, taksirle yaralanmaya sebebiyet vermek suçundan davalı… hakkında Kayseri 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/381 Esas sayılı dosyasıyla kamu davasının açılmış olduğu; Ankara ATK’dan alınmış olan kusur raporunda trafik kazasının meydana gelmesinde davalı…’ın %100 oranında kusurlu olduğunun, davacının ise herhangi bir kusurunun bulunmadığının rapor edilmiş olduğu; İstanbul ATK 2. İhtisas Dairesi’nden davacı …’nın maluliyet oranın tespitine ilişkin alınmış olan raporda davacının meslekte kazanma gücü kayıp oranının %34 olduğunun, trafik kazası nedeniyle mutat iş ve gücünden kaldığı sürenin 18 ay olduğunun rapor edilmiş olduğu, İstanbul ATK 2. İhtisas Dairesi’nden alınmış olan raporun “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirilmek suretiyle tesis edilmiş olduğu; aktüerya bilirkişisi tarafından davacının öğrenci olması nedeniyle geçici işgöremezlik tazminatının olmayacağı, davacının güç kaybı (efor) ve sürekli işgöremezlik tazminatının 879.668,84 TL olarak rapor edilmiş olduğu; ilk derece mahkemesince, asıl dava dosyası yönünden maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 879.668,84 TL sürekli işgöremezlik tazminatının davalılar … ile…’dan kaza tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketinden poliçe limiti 290.000,00 TL ile sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 27/07/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, geçici işgöremezlik tazminatı talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüyle 50.000,00 TL manevi tazminatın, … ve…’dan kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, birleşen dava dosyası yönünden ise, maddi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddine, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 900,00 TL sürekli işgöremezlik tazminatının davalılar … ve …’dan kaza tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketi ise temerrüt tarihi olan 27/07/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüyle 25.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan 25.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı …’dan kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş olup, kararın davacı vekili, davalı … ve birleşen dosya davalıları … ve … tarafından istinaf edilmiş olması üzerine dosyanın istinaf incelemesi için dairemize gelmiş olduğu görülmüştür.
A-)Davacı Vekilinin İstinaf Talepleri Yönünden;
TBK’nın 620. maddesindeki tanıma göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. TBK’nın 624. maddesine göre ortaklığın kararları, bütün ortakların oybirliğiyle alınır. Sözleşmede kararların oy çokluğuyla alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına göre belirlenir. TBK’nın 638. maddesinde ise, adi ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur. Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler. Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar. (Yargıtay 6.HD’nin 22/11/2021 tarih 2021/2628 E. 2021/1640 K. sayılı ilamı)Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır (TMK m. 701). Elbirliği mülkiyetinde, ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder (HMK m. 60/1).Belirtilen bu hükümlerin sonucu olarak dava açan adi ortak elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre davada mecburi dava arkadaşı durumundadır. Adi ortaklıkta davanın tüm ortaklar tarafından açılması gereklidir. Birlikte dava açılmadığı takdirde diğer ortaktan davaya muvafakat alınması, muvafakat vermeyen ortak olursa onun hakkında da dava açılması ve bu suretle taraf ehliyetinin tamamlanması gerekir. Aksi takdirde davanın dinlenme imkânı yoktur. Açılan davaya muvafakatın sağlanması, olmadığı takdirde taraf teşkili için diğer adi ortağın davalı olarak davada yer almasının sağlanması yoluyla davanın görülebilir hale gelmesi şeklinde bir uygulamanın benimsenmesi, Anayasa’nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesine uygun yorumla, hukukun ve adaletin amacını sağlamaya yönelik olan temel hukuk ilkeleri yönünden de bir zorunluluktur. Zira muvafakat etmeyen adi ortak aleyhine husumet yöneltilmesine imkân tanınmaksızın davanın reddi gerektiğinin kabulü; ortaklardan bir kısmının hak arama özgürlüğünün, diğer bazı ortakların insiyatif ve vicdanına bırakılması yanında, ortaklığın ve bu kapsamda ortaklardan bir kısmının haklarının hukuk önünde korunamayarak, uyuşmazlığın çözümsüz ve ortada bırakılabileceği anlamına gelir ki, bu da hukukun adaleti sağlama amacıyla bağdaşmaz.Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmayıp adi ortaklar arasında elbirliği ile mülkiyet söz konusu olduğundan, adi ortaklara karşı birlikte dava açılması, adi ortaklara karşı birlikte dava açılmaması halinde ise, mahkemece davacı tarafa, dava edilmeyen diğer adi ortakları davaya dahil etmek üzere süre verilmek suretiyle taraf ehliyetinin tamamlanması gerekir. Somut olayda, asıl davada davalı … ile birleşen dava dosyasında davalılar … ve …’ın trafik kazasının meydana gelmesine sebebiyet vermiş olan … plaka sayılı aracın, adi ortaklık şeklinde işleten – malikleri olup, davacının açmış olduğu maddi ve manevi tazminat davasında adi ortaklıktan kaynaklı olarak mecburi dava arkadaşı olduklarından, davacı tarafça davanın adi ortakların tümüne karşı birlikte açılması gerekirken yalnızca …’a dava açılmış olmakla, diğer adi ortaklar … ile …’ın davaya dahil edilmesinin sağlanması suretiyle taraf ehliyetinin tamamlanması gerekirken mahkemece bu yola gidilmeyip, birleşen dava dosyasında adi ortaklar … ile …’a dava açılmak suretiyle taraf ehliyetinin tamamlanmış olduğu anlaşılmakla; asıl ve birleşen dava dosyası yönünden ortak hüküm kurulması, maddi tazminattan adi ortakların kendi içlerinde birlikte, sürücü ve sigorta şirketi ile ise müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına, manevi tazminattan adi ortakların kendi içlerinde birlikte, sürücü… ile ise müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına karar verilmesi gerekirken; asıl ve birleşen dava dosyası yönünden ayrı ayrı hükümler kurulması, adi ortaklardan …’ın maddi tazminatın tamamından, diğer adi ortakların ise yalnızca 900,00 TL’sinden sorumlu tutulmuş olması, yine manevi tazminattan adi ortakların kendi içlerinde birlikte, sürücü… ile müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekirken, manevi tazminatın 50.000,00 TL’sinden …’ın 25.000,00 TL’sinden … ve 25.000,00 TL’sinden davalı …’ın sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiş olup, davacı vekilinin bu yöndeki istinafının yerinde olduğu görülmüştür.HMK’nın 181. maddesinde “Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre için de ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, 03/04/2018 tarihli “5” nolu celsede davacı vekilince, taraflarınca ıslah dilekçesinin sunulacağı, bu sebeple süre verilmesinin talep edilmesi üzerine, mahkemece, davacı vekiline ıslah dilekçesini sunmak üzere iki haftalık süre verilmiş olup, kesin süre verilmemiş olduğu, davacı vekilince ıslah dilekçesinin de 05/04/2018 tarihinde sunulmuş olduğu anlaşılmakla; davacı vekilinin mahkemece ıslah dilekçesi sunulması için kesin süre verilmiş olduğundan davanın kısmen reddine karar verilmiş olunması nedeniyle karşı taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmiş olunmasına yönelik istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre, geçici işgöremezlik tazminatı belirlenirken kişinin gelir elde eder ya da edebilecek olması gerekir. Yani fiilen çalışan, ya da çalışarak gelir elde edebilecek olması gerekir. Bu kapsamda, kişiler 18 yaşını doldurması, yani reşit olması ile gelir elde edebileceği kabul edilmiştir. 18 yaşından küçükler için bir gelir elde etmediği için geçici işgöremezlik tazminatı alamazlar. Ancak 16 yaş ve sonrası için fiilen herhangi bir yerde çırak olarak çalıştığı ispatlanması durumunda geçici işgöremediği süre içinde çıraklık ücretinden yoksun kalmış ise geçici işgöremezlik tazminatı alabilecektir. Somut olayda, kazanın meydana gelmiş olduğu 27/03/2016 tarihinde davacı … 20 yaşında olup, gelir elde edebilir yaşta olmasına rağmen, üniversite öğrencisi olduğu ve üniversite eğitimi süresi içerisinde de herhangi bir işte çalıştığını ve gelir elde ettiğini ispatlayamamış olduğundan, davacı vekilinin sırf öğrenci olduğu gözetilmek suretiyle davacının geçici işgöremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olduğu yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
Sürekli işgöremezlik tazminatının belirlenebilmesi için, davacının son gelir durumunun net olarak belirlenmesi gerekir. Davacının çalıştığı işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumu ile son ve öncesindeki maaş bordroları, varsa ikramiye ve fazla çalışma ücretleri olup olmadığına ilişkin kayıtlar getirtilerek desteğin aylık gelir durumunun tam olarak belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Somut olayda, aktüerya bilirkişisi tarafından 15/12/2018 havele tarihli ilk hesap raporunda, davacının … Tıp Fakültesinde öğrenci olup, herhangi bir kazancının olmadığı bu sebeple sürekli işgöremezlik tazminatının hesaplanmasında öğrencilik dönemi için agisiz net asgari ücretin esas alınması, mezun olduktan sonrası için ise yeni başlayan hekim maaşı gözetilmek suretiyle, yeni başlayan hekim maaşının asgari ücrete endekslenmesi suretiyle davacının sürekli işgöremezlik tazminatının hesaplanması yöntem olarak doğru olmakla birlikte, yargılama sırasında aktüerya bilirkişi raporuna esas alınan maluliyet raporundan vazgeçilerek İstanbul ATK’dan alınmış olan maluliyet raporu esas alınmak suretiyle mahkemece, aktüerya bilirkişisinden yeniden hesap raporu istenilmesi üzerine aktüerya bilirkişisinin 15/03/2021 havale tarihli düzenlemiş olduğu raporda, davacının 2021 Ocak ayı itibariyle aktif hekim olarak çalıştığı gözetilmek suretiyle somut maaşı esas alınıp, asgari ücrete endekslenmek suretiyle davacının sürekli işgöremezlik tazminatı hesaplanmış olmakla; yargılama devam ederken Ocak 2021 itibariyle davacının hekim olarak çalışmaya başlamış olması ve yeni alınan maluliyet raporu neticesinde aktüerya raporu düzenlenmiş olması nedeniyle mahkemece değişen durumlar (davacının hekim olarak işe başlaması, maluliyet oranlarının değişmesi gibi) dikkate alınarak, aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınmasının yöntem olarak isabetli olmakla birlikte, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının maaşı yanında döner sermaye geliri gibi yan ödemeler de aldığı anlaşılmakla, davacı yönünden zararın, çalıştığı dönemler için maaşı dışında kalan döner sermaye, ikramiye, fazla çalışma vs. gibi yan ödemeler üzerinden tazminat belirlenmesinin yapılması gerektiğinden, yalnızca maaş baz alınarak yapılan aktüerya bilirkişisi raporunun hükme esas alınması suretiyle eksik tazminata hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir. Mahkemece 15/03/2021 havale tarihli hesap raporundaki veriler dikkate alınmak suretiyle, davacının Ocak 2021 tarihinden itibaren maaşı yanında yıl içerisinde döner sermaye, fazla çalışma ücreti, ikramiye vs. gibi yan ödemeleri istenip, bunların 12 aylık ortalamaları alınarak maaşına eklenmek suretiyle davacının sürekli işgöremezlik tazminatının hesaplanması gerekirken, yukarıda açıklanan sebeplerle yalnızca davacının maaşı esas alınmak suretiyle eksik tazminata hükmedilmiş olması doğru görülmemiş olup, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde olup; kararın HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği görülmüştür.
B-)Davalı … ve birleşen Dosya davalıları … ve … vekilinin istinaf talepleri yönünden;
Trafik kazası ile ilgili olarak, ceza dosyasında alınan kusur bilirkişisi raporu, eldeki davada alınan kusur bilirkişisi raporu ile aynı trafik kazasına bağlı olarak açılmış olan diğer tazminat davalarında alınmış olan kusur bilirkişisi raporlarının tutarlı olup, birbiriyle çelişkili olmaması gerekir. Raporlar arasında çelişki olduğu takdirde çelişkinin mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik kürsüsünden seçilecek heyetten ya da İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek heyetten rapor aldırılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi gerekir.
Somut olayda, eldeki davada Ankara ATK’dan kusur raporu alınmış, alınan 03/08/2017 tarihli kusur raporunda trafik kazasının meydana gelmesinde … plaka sayılı araç sürücüsü davalı…’ın %100 oranında kusurlu olduğunun, yaya davacının ise kusursuz olduğunun rapor edilmiş olduğu, eldeki davada alınan kusur raporu ile kaza sonrasında tutulmuş olan kaza tespit tutanağı arasında herhangi bir çelişkinin olmadığı, aynı yönde olup, olayın oluş şeklini doğruladığı kanaatine varılmış olunduğundan, davalı ve birleşen dosya davalılar vekilinin kusur oranının hatalı olduğu yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.Yargıtay uygulamalarına göre, maluliyet raporu adli tıp uzmanları tarafından düzenlenmeli ve maluliyet oranı kaza tarihindeki mevzuata uygun olarak belirlenmelidir. “Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen TBK’nın 54. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücü kaybı da bu zarar türleri arasında yer almaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Somut olayda, ilk derece mahkemesince, usulüne uygun teşekkül ettirilmiş olan İstanbul ATK 2.İhtisas Dairesinden alınmış olan 16/12/2020 tarihli “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” kapsamında alınmış olan ek rapor mevzuata uygun kuruluşlardan ve maluliyet yönünden 27/03/2016 kaza tarihi itibariyle mevzuata uygun yönetmelik uygulanarak alınmış olup, maluliyetin 27/03/2016 tarihinde yürürlükte olmayan “Çalışma Gücü ve Meslekte kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre değerlendirilmesi kaza tarihi itibariyle mümkün olmadığından, ayrıca davalı vekili tarafından 20/03/2018 havale tarahli dilekçesinde … Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 15/12/2017 tarihli maluliyet raporuna itirazında,“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre rapor alınması gerektiği şeklinde beyanda bulunmuş olduğu hususu dikkate alındığında, davalı ve birleşen dosya davalılar vekilinin uygun yönetmelik hükümleri uygulanmak suretiyle maluliyet raporu alınmamış olduğu yönündeki istinafının yerinde olmadığı; davacının sürekli maluliyet oranının tespitine ilişkin düzenlenmiş iki rapordaki maluliyet oranlarının farklılığı, … Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınmış olan 15/12/2017 tarihli raporun “Çalışma Gücü ve Meslekte kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümleri, İstanbul ATK 2.İhtisas Dairesinden alınmış olan 16/12/2020 raporun ise “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri uygulanması neticesinde oluştuğu anlaşılmakla, engel oranını yüksek çıkartıldığı yönündeki davalı ve birleşen dosya davalıları vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
01/06/2015 tarihinden önce meydana gelmiş olan trafik kazalarında cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında Yargıtayca PMF – 1931 yaşam tablosu esas alınıyor ve %10 artırım %10 iskonto yöntemiyle zarar görenlerin tazminat alacağı hesaplanıyordu. 01/06/2015 tarihinde yeni Genel Şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen ve 01/06/2015 tarihinden sonra düzenlenmiş olan poliçelerde PMF 1931 yaşam tablosu ve %10 artırım %10 iskonto yönteminden vazgeçilerek poliçelerin eki niteliğindeki genel şartlar gereğince tazminat hesabında TRH – 2010 yaşam tablosu ve 1,8 Teknik Faiz yöntemi kullanılmaya başlanıldı. Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40 Esas 2020/40 Karar sayılı kararıyla 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddelerinde “genel şartlara” atıf yapan cümlelerin iptaline karar verilmiş ve bu karar 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıyla birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Dairesince zarar görenlerin cismani zarar ve destekten yoksun kalma tazminatı alacağının hesaplanmasında TRH 2010 ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi benimsenmiş olup TRH 2010 yaşam tablosunun uygulamasından vazgeçilmemiştir. (Yargıtay 17.HD’nin 2019/5206 E. 2020/8874 K. 22/12/2020 tarihli ilamı – Yargıtay 4.HD’nin 02/06/2021 tarihli 2021/2781 E. 2021/2223 K. sayılı ilamı – Yargıtay 17.HD’nin 16/12/2020 tarih ve 2019/6352 E. 2020/8575 K. sayılı ilamı )Somut olayda, trafik kazası 27/03/2016 tarihinde gerçekleşmiş olup, 01/06/2015 tarihinden sonra gerçekleşmiş olduğundan, davacının sürekli işgöremezlik tazminatının aktüerya bilirkişisi tarafından muhtemel bakiye ömrün TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenip, davacının bilinen son gelirinin her yıl için %10 artırım %10 iskonto edilmesi yöntemi esas alınmak suretiyle hesaplanmış olması ve ilk derece mahkemesince bu bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle karar verilmiş olması isabetli olup, TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle tazminatın hesaplanması gerektiği yönündeki davalı ve birleşen dosya davalıları vekilinin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
C-) Davacı vekili, Asıl Dosya Davalı ve birleşen dosya davalıları vekilinin Manevi tazminata ilişkin istinaf talepleri yönünden; Olay tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 56. maddesi hükümlerine göre, hakimin manevi tazminat adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. 22/06/1996 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Diğer yandan hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Somut olayda, taraflar arasında yaşanan olayın oluş şekli, olay tarihi, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü ile yukarıda ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince davacı lehine asıl ve birleşen dava dosyaları yönünden toplam 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi uygun olup, bu manevi tazminattan … plaka sayılı araca adi ortaklık şeklinde malik – işleten olan davalı …, birleşen dosya davalıları … ile …’ın kendi içlerinde birlikte, … plaka sayılı araç sürücüsü… ile müştereken ve müteselsilen birlikte sorumlu tutulması gerekirken, asıl dava dosyasında 50.000,00 TL manevi tazminattan davalı adi ortak …’ın ve sürücü…’ın, sorumlu tutulması, birleşen dava dosyasında ise 25.000,00 TL manevi tazminattan davalı adi ortak …’ın, 25.000,00 TL manevi tazminattan davalı adi ortak …’ın sorumlu tutulması şeklinde parçalı olarak manevi tazminata hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davanın çözümünü sağlayacak ve esasına etki edecek nitelikteki deliller usulünce ve tam manasıyla toplanmadan dolayısıyla değerlendirilmeden ilk derece mahkemesince hüküm kurulmuş olduğundan, asıl ve birleşen dosya davacı vekili, asıl dosya davalısı … ve birleşen dosya davalıları … ve … vekilinin istinaf talepleri kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın, kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle; asıl ve birleşen dosya davacı vekili, asıl dosya davalısı … ve birleşen dosya davalıları … ve … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair 6100 sayılı HMK’nın md. 353/1-a/6 gereğince duruşma açılmaksızın karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Asıl ve birleşen dosya davacısı, asıl dosya davalısı … ve birleşen dosya davalıları … ve …’ın istinaf başvurularının KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/673 Esas 2021/281 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvuranlara iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuranlar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuranlar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 353/1-a, 362/1-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/03/2022